Beyinde kapı açılıp kapanmasına benzer hareketler bütünü işler. Bir görevi unutmak unutkanlık hafıza hataları bir bakıma öğrenme hızımızı da artırıyor.
Bir hatada bir sonraki görevi gerçekleştirme bakımından beyin daha verimli oluyor. Bilimsel adı öngörü hataları olan bu hafıza hataları tahmin hataları gibi büyük ölçüde bilinçsizce yapılır. Hızlı ve doğru yanıt verebilme tekniği ile ekranda gösterilen kırmızı ve mavi noktaları takip etme ve izleme deneyleri yapılmıştır.
Beyindeki hatalar bir türlü deneyim kazanarak yoluna devam ediyor. Yani yanlışlardan deneyim elde ediyor bir sonraki deneyiminde yanlışını tekrarlamıyor. Beyin motorları öğrenme hızını artırmış oluyor. Bu iki süreç aynı anda gelişiyor. Nöroloji bölüm başkanları çalışmayı yürütmüştür. Nöromotor becerileri ve kişilerle deneyler sonucunda bu sonuçlar ortaya çıkmıştır.
Kaynak.7gunsaglik
Parkinson ile ALS Hastalığı Arasındaki Farklar
Amyotrofik lateral skleroz adıyla bilinen ALS hastalığı Parkinson ile yakından bağlantılı bir hastalık.
İleri nörodejeneratif olan bu iki hastalık tedavi bakımından elverişsizdir fakat aralarında büyük farklılıklar da vardır. Beyindeki dejenere hücreler motor sistemi hastalıklarını doğurur. Parkinsonlu hasta sayısı ALSli hasta sayısının 2 katı kadardır. ALS’de beyin motorlarındaki nöronlar ileri bozulmadan sonra ölür. Beyin üst kısmında ve korteksteki iki bölüm bundan etkilenir. Omurilik içindekiler etkilenir. Kas beslenmeden kesilir ve atrofi görülür.
İleri yaşlarda ve erkeklerde daha yaygındır. Tipiktir ve bir kısmı genetiktir. Bacaklarda kas güçsüzlüğü, konuşma yutma nefes almada zorluk yaşanır. Parkinson’da beynin alanlarındaki arızalanmalar sonucu nöron ölümü görülür. Hareket koordinasyon ve kontrol alanları bozulur. İleri yaşlarda risklidir. Uyku ve koku duyusundaki bozulmalar ilk belirtileridir. Kas sertliği, titreme, yavaşlama görülür. Her iki hastalıkta da ilaç tedavisi vardır. Parkinson’da cihazlar da devreye girebilir.
Kaynak.7gunsaglik
İleri nörodejeneratif olan bu iki hastalık tedavi bakımından elverişsizdir fakat aralarında büyük farklılıklar da vardır. Beyindeki dejenere hücreler motor sistemi hastalıklarını doğurur. Parkinsonlu hasta sayısı ALSli hasta sayısının 2 katı kadardır. ALS’de beyin motorlarındaki nöronlar ileri bozulmadan sonra ölür. Beyin üst kısmında ve korteksteki iki bölüm bundan etkilenir. Omurilik içindekiler etkilenir. Kas beslenmeden kesilir ve atrofi görülür.
İleri yaşlarda ve erkeklerde daha yaygındır. Tipiktir ve bir kısmı genetiktir. Bacaklarda kas güçsüzlüğü, konuşma yutma nefes almada zorluk yaşanır. Parkinson’da beynin alanlarındaki arızalanmalar sonucu nöron ölümü görülür. Hareket koordinasyon ve kontrol alanları bozulur. İleri yaşlarda risklidir. Uyku ve koku duyusundaki bozulmalar ilk belirtileridir. Kas sertliği, titreme, yavaşlama görülür. Her iki hastalıkta da ilaç tedavisi vardır. Parkinson’da cihazlar da devreye girebilir.
Kaynak.7gunsaglik
Çocuklarda Beyin Gücü Egzersizle Artırılabilir
Çocuklarda egzersiz beyin gücü üzerinde oldukça etkili. Zihni güçlendirme bakımından egzersiz küçük yaşlardan itibaren aşılanmalı ve yapılmalı.
Daha zeki olmak değil, zihni belleği beyni daha aktif kullanabilme durumu artar. Aerobik ve fiziksel aktivite çocuk gelişiminde beyinsel ruhsal ve fiziksel anlamda geliştirir. Yaşıtlarına göre düşünme becerilerini geliştirir daha üstün olmalarına yardım eder. Bilişsel beceriler gelişir. Okul ortamında ve aile ortamında evde dışarıda arkadaşlarıyla spora ve aktiviteye alışmak önemlidir. Bellek ve dikkat odaklanma gelişirken akademik başarıları da üstün olur.
Okul başarısı ve yüksek öğrenim başarıları artar. Dil becerileri gelişir, öğrenme kapasitesi gelişir matematik ve okuma seviyeleri artar. Uzun vadede sürekli yapılan spor beyin gücünü tümüyle artırır. Gelecekteki başarısı ve genel sağlığı için çocuklar spor yapmalıdır. Kendi sevdiği en uygun aktiviteyi bulun ve çocuğunuza destek olun. Basketbol, tenis, yüzme, bale gibi… Beyin alanlarının boyutu artacak beyaz ve gri bölgeler gelişecektir.
Kaynak.7gunsaglik
Daha zeki olmak değil, zihni belleği beyni daha aktif kullanabilme durumu artar. Aerobik ve fiziksel aktivite çocuk gelişiminde beyinsel ruhsal ve fiziksel anlamda geliştirir. Yaşıtlarına göre düşünme becerilerini geliştirir daha üstün olmalarına yardım eder. Bilişsel beceriler gelişir. Okul ortamında ve aile ortamında evde dışarıda arkadaşlarıyla spora ve aktiviteye alışmak önemlidir. Bellek ve dikkat odaklanma gelişirken akademik başarıları da üstün olur.
Okul başarısı ve yüksek öğrenim başarıları artar. Dil becerileri gelişir, öğrenme kapasitesi gelişir matematik ve okuma seviyeleri artar. Uzun vadede sürekli yapılan spor beyin gücünü tümüyle artırır. Gelecekteki başarısı ve genel sağlığı için çocuklar spor yapmalıdır. Kendi sevdiği en uygun aktiviteyi bulun ve çocuğunuza destek olun. Basketbol, tenis, yüzme, bale gibi… Beyin alanlarının boyutu artacak beyaz ve gri bölgeler gelişecektir.
Kaynak.7gunsaglik
Hazır Gıdalar Çocuklarda Nelere Yol Açar?
Yağlı, kızartılmış ve tüm hazır gıdaları çocuklardan uzak tutmalıyız. Diyetisyenlere göre çocuk diyeti nasıl olmalıdır?
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, yağlı hazır gıdaların çocukların çabuk yağlanmasında rol oynadığını belirtti.
Çocuklarda diyetin püf noktaları ile ilgili bilgiler veren Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Sağlıklı beslenmenin temelleri çocuklukta atılır." dedi.
Çocukların genelde ergenlik çağında zayıflamaya çalıştığını ama yanlış beslenme yüzünden artık 8 yaşındakiler de diyet yaptığını ifade eden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Önemli nokta annelerin sağlıklı beslenmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Şu anda dünyadaki en büyük sağlık sorunlarından biri obezite. Yeme alışkanlıklarının değişmesi, hareketlilik düzeyinin azalması, televizyon ve bilgisayarlar karşısında geçirilen sürelerin artmasıyla birlikte, çocuklar şişmanlamaya başladı.
Yağı ve şekeri yüksek yiyeceklerin ucuz ve kolay ulaşabilir olması yüzünden, çocukların yeme alışkanlıkları tümüyle değişti. Yüzyılın gizli tehlikesi olan obezite, çocuklarımızı esir almaya başladı. Sekiz yaşında bile diyet yapan çocuklar var! Kan yağı yükseklikleri, karaciğer yağlanması, özellikle erişkinlik diyabeti dediğimiz tip 2 diyabet ve insülin direnci gibi yetişkin hastalıklarına, kilolu çocuklarda sık rastlanır oldu. Şişmanlıkla mücadele için çocuk kilo almadan ona doğru beslenme alışkanlığını öğretmek şart. Beslenme doğumdan başlayarak ölene kadar devam eder. Çocuklarda özellikle anne sütü alımı ve sonrasında doğru ek besin geçişi çocuğun geleceğini etkilemektedir. Çocuğun çok yiyerek değil, dengeli yiyerek ve aynı zamanda hareket ederek büyüdüğünü biliyoruz. Ailelere, çocuklarına yemek konusunda ısrar etmemesini tavsiye ediyoruz. Çocuklarda özellikle tam buğday ekmeği tüketilmelidir. Kepekli ekmek demir emilimini azaltacağı için özellikle çocuklarda ve gebelerde tercih etmiyoruz. Küçük yaşlarda alışkanlıklar daha çok oturduğu için yönlendirmelerimiz çok önemlidir." diye konuştu.
Kepek ekmeğinin, yemeklerle birlikte çok sık tüketildiğinde çocukta demir eksikliği yapacağına dikkat çeken Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Demir, kan yapımında kullanılan en önemli elementtir. Böylelikle çocukta kansızlık ortaya çıkar. Bu durum büyüme- gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden, çocuklarınıza tam buğday yedirebilirsiniz. Özellikle beyin gelişimi için çocuklarda tam doymuş yağlar dediğimiz hayvansal yağların yeteri kadar alınması önemlidir. Esansiyel yağ asitleri dediğimiz Omega-3 ve Omega- 6'nın da yeteri kadar tüketilmesi önemlidir. Özellikle Omega-3 yağ asidi, vücut ve beyin için elzemdir. Balık ve cevizde bu yağ asidi bol bulunur. Haftada iki gün balık ve kahvaltıda her gün iki adet ceviz yedirerek çocuğun yağ ihtiyacı karşılanabilir. Ergenliğe kadar, çocuklarınıza normal yağlı günlük süt ve yoğurt yedirmeniz daha sağlıklıdır. Sebze yemeklerine bir kilo için üç yemek kaşığı zeytinyağı koyabilirsiniz. Pilavlarınızda bir çay bardağı için iki silme tatlı kaşığı tereyağı kullanabilirsiniz. " şeklinde konuştu.
Farklı besinlerin tüketilmesinin şart olduğunu kaydeden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Doğru olan çocuğun gösterdiği açlık hissini rehber alarak onu beslemektir. Acıktığı zaman kendisi yemek isteyecektir. Ayrıca çocuğa istemediği yiyeceği zorla yedirmemek gerekir. Yiyeceklerin miktarından çok çeşitliliğine önem verilmelidir. Çocukluk döneminde kazanılan alışkanlıkların sonraki yaşamda da devam edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara düşük kalori ile diyet yaptırmak ve yediklerini diğer çocuklarla kıyaslamak, son derece yanlıştır. Çocuğun sofraya oturması, başka şeylerle ilgilenmeden yemek yemesi gerekir. Çocukların, oyun oynarken veya televizyon seyrederken beslenmesi sağılıksız alışkanlıklardır.
Çocuklar; erişkine göre daha hareketli oldukları için pilav, makarna, patates gibi karbonhidrat oranı yüksek besinleri sever. Anneler de sık sık bu yiyecekleri pişirir. Bu durumda çocuk, diğer gıdalara olan ilgiyi azaltır ve tek yönlü beslenir.
Tek yönlü beslenme, çocukta büyüme ve gelişme yetersizliklerine neden olur. O nedenle, kas yapımına destek için besin çeşitliliğini artırıp protein alımını desteklemek gerekir. Her yemeğin yanına yoğurt veya ayran eklendiği zaman, çocuğun günlük kalsiyum alımı da sağlanmış olur. Çocukların en sevdiği yiyeceklerden biri hamburger ve patates kızartmasıdır. Ancak bu yiyeceklerde kullanılan yağlar çocuklar için tehlikelidir. Bu gıdalarda trans yağ asitleri dediğimiz kimyasal yapısı değişmiş yağ asitleri vardır.Hamburgerin yanında içilen gazlı içeceklerin asidik düzeyi de yüksek olduğu içi, çocuğun kemik yapısına ve mide-bağırsak sistemine zarar verebilir.Çocuklarınıza evde hamburger hazırlayın. Yağsız dana etinden köfte yapın, içine bolca domates ve yeşillik koyun, patatesi elma dilimleyip azcık yağ püskürterek fırınlayın ve yanında yapacağınız güzel bir ayranla birlikte yedirin. Doğum günlerini evde yapacağınız hamburger, kek ve böreklerle kutlayın. Büyüme çağındaki kızlar, görüntülerine çok önem verdikleri için bilinçsizce az ve dengesiz beslenir. Sabah kahvaltılarını yapmadan okula giderler, açlıklarını besin değeri düşük gıdalarla geçiştirirler.Bunun sonucunda da büyüme gerilikleri, boy kısalıkları, kansızlık gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu çocukların okul başarıları da düşer. Son derslere doğru halsizlik ve dikkat dağınıklığı görülür.Çocuğun gelişme çağındaki ruhsal durumunu göz önüne alınarak, ona dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Günün en önemli öğünü olan kahvaltı asla atlanmamalıdır.Düzenli beslenme alışkanlık haline getirilmelidir. Çocuğun şeker ve yağ içeriği yüksek yiyecekleri azaltıp taze sebze ve meyve yemeye özendirilmesi gerekir. Yemeklerin yanında süt veya ayran tercih edilmelidir." diye konuştu.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, yağlı hazır gıdaların çocukların çabuk yağlanmasında rol oynadığını belirtti.
Çocuklarda diyetin püf noktaları ile ilgili bilgiler veren Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Sağlıklı beslenmenin temelleri çocuklukta atılır." dedi.
Çocukların genelde ergenlik çağında zayıflamaya çalıştığını ama yanlış beslenme yüzünden artık 8 yaşındakiler de diyet yaptığını ifade eden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Önemli nokta annelerin sağlıklı beslenmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Şu anda dünyadaki en büyük sağlık sorunlarından biri obezite. Yeme alışkanlıklarının değişmesi, hareketlilik düzeyinin azalması, televizyon ve bilgisayarlar karşısında geçirilen sürelerin artmasıyla birlikte, çocuklar şişmanlamaya başladı.
Yağı ve şekeri yüksek yiyeceklerin ucuz ve kolay ulaşabilir olması yüzünden, çocukların yeme alışkanlıkları tümüyle değişti. Yüzyılın gizli tehlikesi olan obezite, çocuklarımızı esir almaya başladı. Sekiz yaşında bile diyet yapan çocuklar var! Kan yağı yükseklikleri, karaciğer yağlanması, özellikle erişkinlik diyabeti dediğimiz tip 2 diyabet ve insülin direnci gibi yetişkin hastalıklarına, kilolu çocuklarda sık rastlanır oldu. Şişmanlıkla mücadele için çocuk kilo almadan ona doğru beslenme alışkanlığını öğretmek şart. Beslenme doğumdan başlayarak ölene kadar devam eder. Çocuklarda özellikle anne sütü alımı ve sonrasında doğru ek besin geçişi çocuğun geleceğini etkilemektedir. Çocuğun çok yiyerek değil, dengeli yiyerek ve aynı zamanda hareket ederek büyüdüğünü biliyoruz. Ailelere, çocuklarına yemek konusunda ısrar etmemesini tavsiye ediyoruz. Çocuklarda özellikle tam buğday ekmeği tüketilmelidir. Kepekli ekmek demir emilimini azaltacağı için özellikle çocuklarda ve gebelerde tercih etmiyoruz. Küçük yaşlarda alışkanlıklar daha çok oturduğu için yönlendirmelerimiz çok önemlidir." diye konuştu.
Kepek ekmeğinin, yemeklerle birlikte çok sık tüketildiğinde çocukta demir eksikliği yapacağına dikkat çeken Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Demir, kan yapımında kullanılan en önemli elementtir. Böylelikle çocukta kansızlık ortaya çıkar. Bu durum büyüme- gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden, çocuklarınıza tam buğday yedirebilirsiniz. Özellikle beyin gelişimi için çocuklarda tam doymuş yağlar dediğimiz hayvansal yağların yeteri kadar alınması önemlidir. Esansiyel yağ asitleri dediğimiz Omega-3 ve Omega- 6'nın da yeteri kadar tüketilmesi önemlidir. Özellikle Omega-3 yağ asidi, vücut ve beyin için elzemdir. Balık ve cevizde bu yağ asidi bol bulunur. Haftada iki gün balık ve kahvaltıda her gün iki adet ceviz yedirerek çocuğun yağ ihtiyacı karşılanabilir. Ergenliğe kadar, çocuklarınıza normal yağlı günlük süt ve yoğurt yedirmeniz daha sağlıklıdır. Sebze yemeklerine bir kilo için üç yemek kaşığı zeytinyağı koyabilirsiniz. Pilavlarınızda bir çay bardağı için iki silme tatlı kaşığı tereyağı kullanabilirsiniz. " şeklinde konuştu.
Farklı besinlerin tüketilmesinin şart olduğunu kaydeden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Doğru olan çocuğun gösterdiği açlık hissini rehber alarak onu beslemektir. Acıktığı zaman kendisi yemek isteyecektir. Ayrıca çocuğa istemediği yiyeceği zorla yedirmemek gerekir. Yiyeceklerin miktarından çok çeşitliliğine önem verilmelidir. Çocukluk döneminde kazanılan alışkanlıkların sonraki yaşamda da devam edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara düşük kalori ile diyet yaptırmak ve yediklerini diğer çocuklarla kıyaslamak, son derece yanlıştır. Çocuğun sofraya oturması, başka şeylerle ilgilenmeden yemek yemesi gerekir. Çocukların, oyun oynarken veya televizyon seyrederken beslenmesi sağılıksız alışkanlıklardır.
Çocuklar; erişkine göre daha hareketli oldukları için pilav, makarna, patates gibi karbonhidrat oranı yüksek besinleri sever. Anneler de sık sık bu yiyecekleri pişirir. Bu durumda çocuk, diğer gıdalara olan ilgiyi azaltır ve tek yönlü beslenir.
Tek yönlü beslenme, çocukta büyüme ve gelişme yetersizliklerine neden olur. O nedenle, kas yapımına destek için besin çeşitliliğini artırıp protein alımını desteklemek gerekir. Her yemeğin yanına yoğurt veya ayran eklendiği zaman, çocuğun günlük kalsiyum alımı da sağlanmış olur. Çocukların en sevdiği yiyeceklerden biri hamburger ve patates kızartmasıdır. Ancak bu yiyeceklerde kullanılan yağlar çocuklar için tehlikelidir. Bu gıdalarda trans yağ asitleri dediğimiz kimyasal yapısı değişmiş yağ asitleri vardır.Hamburgerin yanında içilen gazlı içeceklerin asidik düzeyi de yüksek olduğu içi, çocuğun kemik yapısına ve mide-bağırsak sistemine zarar verebilir.Çocuklarınıza evde hamburger hazırlayın. Yağsız dana etinden köfte yapın, içine bolca domates ve yeşillik koyun, patatesi elma dilimleyip azcık yağ püskürterek fırınlayın ve yanında yapacağınız güzel bir ayranla birlikte yedirin. Doğum günlerini evde yapacağınız hamburger, kek ve böreklerle kutlayın. Büyüme çağındaki kızlar, görüntülerine çok önem verdikleri için bilinçsizce az ve dengesiz beslenir. Sabah kahvaltılarını yapmadan okula giderler, açlıklarını besin değeri düşük gıdalarla geçiştirirler.Bunun sonucunda da büyüme gerilikleri, boy kısalıkları, kansızlık gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu çocukların okul başarıları da düşer. Son derslere doğru halsizlik ve dikkat dağınıklığı görülür.Çocuğun gelişme çağındaki ruhsal durumunu göz önüne alınarak, ona dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Günün en önemli öğünü olan kahvaltı asla atlanmamalıdır.Düzenli beslenme alışkanlık haline getirilmelidir. Çocuğun şeker ve yağ içeriği yüksek yiyecekleri azaltıp taze sebze ve meyve yemeye özendirilmesi gerekir. Yemeklerin yanında süt veya ayran tercih edilmelidir." diye konuştu.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Kusursuz Bir Vücut İçin Diyet Programınız
Bikini diyetleri arasında sizi hedefe en kısa sürede götüren en etkili diyet programı burada.
Tatil rezervasyonları çoktan başladı ama kışın alınan kilolar, çok beğenerek alınan bikiniler için pek de iyi bir haber değil. Diyetisyen Seçil Kenar, yaz aylarında hala istediği kiloya ulaşmamış olanlar için hem sağlıklı hem de kısa sürede kilo vermeyi kolaylaştıracak bir diyet programı sunuyor.
3-4 kilo vermek için sağlığı bozacak diyetler yapmaktan kaçınmak gerektiğini ifade eden Kenar, diyet programından önce şu önerilerde bulundu:
Günde 3 ara 3 ana öğün tüketmeye özen gösteriniz.
Yemeklerde bol bol haşlanmış veya buharda pişirilmiş sebze tüketiniz.
Günde 2 lt su içmeye özen gösteriniz.
Günde 1 maden suyu, 2 adet yeşil çay içiniz.
Diyette meyve porsiyonlarını artırıp, yağlı-şekerli besinleri çıkarınız.
Tok tutması açısından posalı besinleri artırınız.
Gün içinde programlı olup atıştırmalar yapmayınız.
Hazır meyve suyu tüketmeyiniz.
İşte sağlıklı diyet programı
Sabah
1 kase yoğurt
6 adet çilek
2 adet ceviz
1 dilim anans
Ara
3 adet taze kayısı
Öğle
1 kase sebze çorbası
1 kase yoğurt
Ara
1 dilim karpuz + 1 dilim peynir
2-3 adet kepekli bisküvi
Akşam
1 tabak haşlanmış veya buharda pişirilmiş sebze
1 kase yoğurt
Gece
1 adet elma
6 adet çiğ badem
Diyetisyen Seçil Kenar, diyetin kalori değeri düşük olduğu için kronik bir hastalığı olanların doktoruna danışmadan yapmaması gerektiğinin altını çizdi.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Tatil rezervasyonları çoktan başladı ama kışın alınan kilolar, çok beğenerek alınan bikiniler için pek de iyi bir haber değil. Diyetisyen Seçil Kenar, yaz aylarında hala istediği kiloya ulaşmamış olanlar için hem sağlıklı hem de kısa sürede kilo vermeyi kolaylaştıracak bir diyet programı sunuyor.
3-4 kilo vermek için sağlığı bozacak diyetler yapmaktan kaçınmak gerektiğini ifade eden Kenar, diyet programından önce şu önerilerde bulundu:
Günde 3 ara 3 ana öğün tüketmeye özen gösteriniz.
Yemeklerde bol bol haşlanmış veya buharda pişirilmiş sebze tüketiniz.
Günde 2 lt su içmeye özen gösteriniz.
Günde 1 maden suyu, 2 adet yeşil çay içiniz.
Diyette meyve porsiyonlarını artırıp, yağlı-şekerli besinleri çıkarınız.
Tok tutması açısından posalı besinleri artırınız.
Gün içinde programlı olup atıştırmalar yapmayınız.
Hazır meyve suyu tüketmeyiniz.
İşte sağlıklı diyet programı
Sabah
1 kase yoğurt
6 adet çilek
2 adet ceviz
1 dilim anans
Ara
3 adet taze kayısı
Öğle
1 kase sebze çorbası
1 kase yoğurt
Ara
1 dilim karpuz + 1 dilim peynir
2-3 adet kepekli bisküvi
Akşam
1 tabak haşlanmış veya buharda pişirilmiş sebze
1 kase yoğurt
Gece
1 adet elma
6 adet çiğ badem
Diyetisyen Seçil Kenar, diyetin kalori değeri düşük olduğu için kronik bir hastalığı olanların doktoruna danışmadan yapmaması gerektiğinin altını çizdi.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Diş Boşlukları İle Boyun Kanseri İlişkisi
Dişlerinde çürükler olup bu nedenle dişini kaybeden diş boşlukları olan kişilerde baş ve boyun kanseri riski azalıyor.
Diş boşlukları kavite de denilen bu boşluklar laktik asit bakterileri üretiyor ve bu bakteriler kansere karşı koruyor. Diş çürükleri periodontal hastalık ile birlikte kötü ağız sağlığının bir işareti olarak kabul edilmiştir. Bu hastalarda baş ve boyun kanseri riski gözlemlenince ilginç bulgulara rastlanmıştır.
New York’ta bir üniversitede yapılan çalışmalara göre diş boşlukları kansere karşı koruyucu. Sağlıklı bir diyetin yanında diş ipi ve diş fırçalama alışkanlığı da gerekli. Ağız hijyeninin antimikrobik maddelerle korunması önemli. Araştırmaya katılanlara göre, yaş, cinsiyet, medeni durum, sigara ve alkol kullanımı gibi faktörler de bu riski %32 oranında etkiliyor.
Yoğurt üretiminde kullanılan birkaç bakteri türü, diş boşlukları tarafından üretilmekte ve bu asitler sayesinde baş-boyun kanser riski azalmaktadır. Bu bakteriler sindirimde de önemli role sahiptir. Bağışıklık, kronik iltihaplı hastalıklar, alerji, obezite ve kansere karşı riski azaltmaktadır.
Diş çürükleri, diş hasarı ve diş kaybıyla ilgili araştırmalara sürmektedir. Bu boşlukların ağız kanseri üzerindeki etkileri bilim adamları tarafından incelenmekte ve umut ışığı olmaktadır.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Diş boşlukları kavite de denilen bu boşluklar laktik asit bakterileri üretiyor ve bu bakteriler kansere karşı koruyor. Diş çürükleri periodontal hastalık ile birlikte kötü ağız sağlığının bir işareti olarak kabul edilmiştir. Bu hastalarda baş ve boyun kanseri riski gözlemlenince ilginç bulgulara rastlanmıştır.
New York’ta bir üniversitede yapılan çalışmalara göre diş boşlukları kansere karşı koruyucu. Sağlıklı bir diyetin yanında diş ipi ve diş fırçalama alışkanlığı da gerekli. Ağız hijyeninin antimikrobik maddelerle korunması önemli. Araştırmaya katılanlara göre, yaş, cinsiyet, medeni durum, sigara ve alkol kullanımı gibi faktörler de bu riski %32 oranında etkiliyor.
Yoğurt üretiminde kullanılan birkaç bakteri türü, diş boşlukları tarafından üretilmekte ve bu asitler sayesinde baş-boyun kanser riski azalmaktadır. Bu bakteriler sindirimde de önemli role sahiptir. Bağışıklık, kronik iltihaplı hastalıklar, alerji, obezite ve kansere karşı riski azaltmaktadır.
Diş çürükleri, diş hasarı ve diş kaybıyla ilgili araştırmalara sürmektedir. Bu boşlukların ağız kanseri üzerindeki etkileri bilim adamları tarafından incelenmekte ve umut ışığı olmaktadır.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Annenin Beslenmesi Erken Doğumu Etkiler
Sebze, meyve ve tam tahıllarla ihtiyatlı ve sağlıklı beslenen anne adaylarının bebekleri normal gelişir.
Su tüketimi de erken doğumu önleyebilir. Geleneksel beslenme tiplerinden haşlanmış patates pişmiş balık ve sebze ile beslenmek de bu riski düşürüyor.
Dengeli bir diyet ve bol su gebelikte sağlıklı ve erken doğum riskini önlüyor. Gebelikleri beslenme tarzı %75 oranında yönlendirir. Kötü beslenen bir kadın erken doğum yapabilir.
Annenin gebelikteki beslenme alışkanlıkları bebeğini direkt etkiler. İsveç’te bu tez kanıtlanmıştır. Gıda tüketimi ve buna bağlı rahatsızlıklardan diyabet de gebeliği erken sonlandırabilir.
Gebelikten önceki beslenme tarzı ve diyabet kolesterol obezite durumları gebeliği etkiler. Tuzlu ve tatlılar, beyaz şeker ve ekmek, yağlı ürünler, hamur işleri gibi zararlı şeyler tüketilmemeli veya çok az tüketilmelidir.
Et suyu, sebze, meyve, balık, patates, süt ürünleri ve destek vitaminleri yararlıdır. İlk kez doğum yapılacaksa erken doğum riski önemli ölçüde azaltılır. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Su tüketimi de erken doğumu önleyebilir. Geleneksel beslenme tiplerinden haşlanmış patates pişmiş balık ve sebze ile beslenmek de bu riski düşürüyor.
Dengeli bir diyet ve bol su gebelikte sağlıklı ve erken doğum riskini önlüyor. Gebelikleri beslenme tarzı %75 oranında yönlendirir. Kötü beslenen bir kadın erken doğum yapabilir.
Annenin gebelikteki beslenme alışkanlıkları bebeğini direkt etkiler. İsveç’te bu tez kanıtlanmıştır. Gıda tüketimi ve buna bağlı rahatsızlıklardan diyabet de gebeliği erken sonlandırabilir.
Gebelikten önceki beslenme tarzı ve diyabet kolesterol obezite durumları gebeliği etkiler. Tuzlu ve tatlılar, beyaz şeker ve ekmek, yağlı ürünler, hamur işleri gibi zararlı şeyler tüketilmemeli veya çok az tüketilmelidir.
Et suyu, sebze, meyve, balık, patates, süt ürünleri ve destek vitaminleri yararlıdır. İlk kez doğum yapılacaksa erken doğum riski önemli ölçüde azaltılır. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Doğumda Kaybedilen Bebekler ve Son Durum
Tüm verilere bakıldığında bu güne kadar oldukça fazla oranda bebek doğum esnasında yaşamını yitirdi, şimdi durum ne?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013 yılı ölüm istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2012 yılında 376 bin kişi yaşamını yitirirken, bu sayı 2013'te 372 bin 94'e geriledi. Ölenlerin yüzde 55'ini erkekler, yüzde 45'ini kadınlardan oluştu.
Kaba ölüm hızı 2012 yılında binde 5 iken, 2013 yılında binde 4,9'a düştü. Diğer bir ifadeyle 2012 yılında bin nüfus başına 5, 2013 yılında bin nüfus başına 4,9 ölüm gerçekleşti.
Geçen yıl kaba ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 9,2 ile Kastamonu oldu. Kastamonu'yu binde 9 ile Sinop, binde 8 ile Çankırı, binde 7,9 ile Çanakkale ve Kırklareli izledi. Kaba ölüm hızının en düşük olduğu iller ise binde 2,7 ile Hakkari ve Şırnak oldu. Bu illeri binde 3 ile Batman, binde 3,1 ile Mardin ve binde 3,2 ile Şanlıurfa, Muş ve Diyarbakır izledi.
ÖLENLERİN YÜZDE 47,1'İ, 75 VE ÜZERİ YAŞTAKİLER
Ölümler yaş grubuna göre incelendiğinde, en yüksek ölüm oranının 75 ve daha yukarı yaşta olduğu görüldü. 75 ve daha yukarı yaşta ölenlerin oranı 2012 yılında yüzde 46,2 iken, bu oran 2013 yılında yüzde 47,1'e yükseldi. En düşük ölüm oranı ise 2012 yılında yüzde 0,5 ile 10-14 yaş grubunda görülürken, 2013 yılında yüzde 0,5 ile 5-9 ve 10-14 yaş gruplarında izlendi.
Ölümler yaş grubu ve cinsiyete göre incelendiğinde, yaş grupları arasındaki cinsiyet farklılığının belirgin olduğu ve en yaşlı kuşak olan 75 ve daha yukarı yaş grubu dışındaki bütün yaş gruplarında erkek ölüm sayısının, kadın ölüm sayısından daha fazla olduğu tespit edildi.
BEBEK ÖLÜMLERİ
Bebek ölüm sayısı 2012 yılında 14 bin 931 iken bu sayı 2013 yılında 13 bin 900'e düştü. Bebek ölüm hızı, 2012 yılında binde 11,6 iken bu hız 2013 yılında binde 10,8 oldu.
Bebek ölüm hızı illere göre incelendiğinde, 2013 yılında bebek ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 25,1 ile Kilis oldu. Kilis'i binde 17,2 ile Batman ve Gaziantep, binde 17,1 ile Van ve binde 16,8 ile Ağrı izledi. Bebek ölüm hızının en düşük olduğu il ise binde 5,3 ile Tunceli oldu. Tunceli'yi binde 5,8 ile Rize, binde 6,3 ile Kırşehir ve binde 6,5 ile Bartın izledi.
Bir ayını doldurmadan ölen bebeklerin oranı 2012 yılında yüzde 65,8 iken bu oran 2013 yılında yüzde 64,7'ye düştü. 2013 yılında ölen bebeklerin yüzde 13,8'inin ilk gün, yüzde 30,6'sının 1-6 günlükken, yüzde 20,3'ünün ise 7-29 günlükken öldüğü görüldü. 1-4 aylıkken ölen bebeklerin oranı ise yüzde 22,8 oldu.Kaynak.7gunsaglik
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013 yılı ölüm istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2012 yılında 376 bin kişi yaşamını yitirirken, bu sayı 2013'te 372 bin 94'e geriledi. Ölenlerin yüzde 55'ini erkekler, yüzde 45'ini kadınlardan oluştu.
Kaba ölüm hızı 2012 yılında binde 5 iken, 2013 yılında binde 4,9'a düştü. Diğer bir ifadeyle 2012 yılında bin nüfus başına 5, 2013 yılında bin nüfus başına 4,9 ölüm gerçekleşti.
Geçen yıl kaba ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 9,2 ile Kastamonu oldu. Kastamonu'yu binde 9 ile Sinop, binde 8 ile Çankırı, binde 7,9 ile Çanakkale ve Kırklareli izledi. Kaba ölüm hızının en düşük olduğu iller ise binde 2,7 ile Hakkari ve Şırnak oldu. Bu illeri binde 3 ile Batman, binde 3,1 ile Mardin ve binde 3,2 ile Şanlıurfa, Muş ve Diyarbakır izledi.
ÖLENLERİN YÜZDE 47,1'İ, 75 VE ÜZERİ YAŞTAKİLER
Ölümler yaş grubuna göre incelendiğinde, en yüksek ölüm oranının 75 ve daha yukarı yaşta olduğu görüldü. 75 ve daha yukarı yaşta ölenlerin oranı 2012 yılında yüzde 46,2 iken, bu oran 2013 yılında yüzde 47,1'e yükseldi. En düşük ölüm oranı ise 2012 yılında yüzde 0,5 ile 10-14 yaş grubunda görülürken, 2013 yılında yüzde 0,5 ile 5-9 ve 10-14 yaş gruplarında izlendi.
Ölümler yaş grubu ve cinsiyete göre incelendiğinde, yaş grupları arasındaki cinsiyet farklılığının belirgin olduğu ve en yaşlı kuşak olan 75 ve daha yukarı yaş grubu dışındaki bütün yaş gruplarında erkek ölüm sayısının, kadın ölüm sayısından daha fazla olduğu tespit edildi.
BEBEK ÖLÜMLERİ
Bebek ölüm sayısı 2012 yılında 14 bin 931 iken bu sayı 2013 yılında 13 bin 900'e düştü. Bebek ölüm hızı, 2012 yılında binde 11,6 iken bu hız 2013 yılında binde 10,8 oldu.
Bebek ölüm hızı illere göre incelendiğinde, 2013 yılında bebek ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 25,1 ile Kilis oldu. Kilis'i binde 17,2 ile Batman ve Gaziantep, binde 17,1 ile Van ve binde 16,8 ile Ağrı izledi. Bebek ölüm hızının en düşük olduğu il ise binde 5,3 ile Tunceli oldu. Tunceli'yi binde 5,8 ile Rize, binde 6,3 ile Kırşehir ve binde 6,5 ile Bartın izledi.
Bir ayını doldurmadan ölen bebeklerin oranı 2012 yılında yüzde 65,8 iken bu oran 2013 yılında yüzde 64,7'ye düştü. 2013 yılında ölen bebeklerin yüzde 13,8'inin ilk gün, yüzde 30,6'sının 1-6 günlükken, yüzde 20,3'ünün ise 7-29 günlükken öldüğü görüldü. 1-4 aylıkken ölen bebeklerin oranı ise yüzde 22,8 oldu.Kaynak.7gunsaglik
Hazır Gıdalar Çocuklarda Nelere Yol Açar?
Yağlı, kızartılmış ve tüm hazır gıdaları çocuklardan uzak tutmalıyız. Diyetisyenlere göre çocuk diyeti nasıl olmalıdır?
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, yağlı hazır gıdaların çocukların çabuk yağlanmasında rol oynadığını belirtti.
Çocuklarda diyetin püf noktaları ile ilgili bilgiler veren Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Sağlıklı beslenmenin temelleri çocuklukta atılır." dedi.
Çocukların genelde ergenlik çağında zayıflamaya çalıştığını ama yanlış beslenme yüzünden artık 8 yaşındakiler de diyet yaptığını ifade eden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Önemli nokta annelerin sağlıklı beslenmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Şu anda dünyadaki en büyük sağlık sorunlarından biri obezite. Yeme alışkanlıklarının değişmesi, hareketlilik düzeyinin azalması, televizyon ve bilgisayarlar karşısında geçirilen sürelerin artmasıyla birlikte, çocuklar şişmanlamaya başladı.
Yağı ve şekeri yüksek yiyeceklerin ucuz ve kolay ulaşabilir olması yüzünden, çocukların yeme alışkanlıkları tümüyle değişti. Yüzyılın gizli tehlikesi olan obezite, çocuklarımızı esir almaya başladı. Sekiz yaşında bile diyet yapan çocuklar var! Kan yağı yükseklikleri, karaciğer yağlanması, özellikle erişkinlik diyabeti dediğimiz tip 2 diyabet ve insülin direnci gibi yetişkin hastalıklarına, kilolu çocuklarda sık rastlanır oldu. Şişmanlıkla mücadele için çocuk kilo almadan ona doğru beslenme alışkanlığını öğretmek şart. Beslenme doğumdan başlayarak ölene kadar devam eder. Çocuklarda özellikle anne sütü alımı ve sonrasında doğru ek besin geçişi çocuğun geleceğini etkilemektedir. Çocuğun çok yiyerek değil, dengeli yiyerek ve aynı zamanda hareket ederek büyüdüğünü biliyoruz. Ailelere, çocuklarına yemek konusunda ısrar etmemesini tavsiye ediyoruz. Çocuklarda özellikle tam buğday ekmeği tüketilmelidir. Kepekli ekmek demir emilimini azaltacağı için özellikle çocuklarda ve gebelerde tercih etmiyoruz. Küçük yaşlarda alışkanlıklar daha çok oturduğu için yönlendirmelerimiz çok önemlidir." diye konuştu.
Kepek ekmeğinin, yemeklerle birlikte çok sık tüketildiğinde çocukta demir eksikliği yapacağına dikkat çeken Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Demir, kan yapımında kullanılan en önemli elementtir. Böylelikle çocukta kansızlık ortaya çıkar. Bu durum büyüme- gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden, çocuklarınıza tam buğday yedirebilirsiniz. Özellikle beyin gelişimi için çocuklarda tam doymuş yağlar dediğimiz hayvansal yağların yeteri kadar alınması önemlidir. Esansiyel yağ asitleri dediğimiz Omega-3 ve Omega- 6'nın da yeteri kadar tüketilmesi önemlidir. Özellikle Omega-3 yağ asidi, vücut ve beyin için elzemdir. Balık ve cevizde bu yağ asidi bol bulunur. Haftada iki gün balık ve kahvaltıda her gün iki adet ceviz yedirerek çocuğun yağ ihtiyacı karşılanabilir. Ergenliğe kadar, çocuklarınıza normal yağlı günlük süt ve yoğurt yedirmeniz daha sağlıklıdır. Sebze yemeklerine bir kilo için üç yemek kaşığı zeytinyağı koyabilirsiniz. Pilavlarınızda bir çay bardağı için iki silme tatlı kaşığı tereyağı kullanabilirsiniz. " şeklinde konuştu.
Farklı besinlerin tüketilmesinin şart olduğunu kaydeden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Doğru olan çocuğun gösterdiği açlık hissini rehber alarak onu beslemektir. Acıktığı zaman kendisi yemek isteyecektir. Ayrıca çocuğa istemediği yiyeceği zorla yedirmemek gerekir. Yiyeceklerin miktarından çok çeşitliliğine önem verilmelidir. Çocukluk döneminde kazanılan alışkanlıkların sonraki yaşamda da devam edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara düşük kalori ile diyet yaptırmak ve yediklerini diğer çocuklarla kıyaslamak, son derece yanlıştır. Çocuğun sofraya oturması, başka şeylerle ilgilenmeden yemek yemesi gerekir. Çocukların, oyun oynarken veya televizyon seyrederken beslenmesi sağılıksız alışkanlıklardır.
Çocuklar; erişkine göre daha hareketli oldukları için pilav, makarna, patates gibi karbonhidrat oranı yüksek besinleri sever. Anneler de sık sık bu yiyecekleri pişirir. Bu durumda çocuk, diğer gıdalara olan ilgiyi azaltır ve tek yönlü beslenir.
Tek yönlü beslenme, çocukta büyüme ve gelişme yetersizliklerine neden olur. O nedenle, kas yapımına destek için besin çeşitliliğini artırıp protein alımını desteklemek gerekir. Her yemeğin yanına yoğurt veya ayran eklendiği zaman, çocuğun günlük kalsiyum alımı da sağlanmış olur. Çocukların en sevdiği yiyeceklerden biri hamburger ve patates kızartmasıdır. Ancak bu yiyeceklerde kullanılan yağlar çocuklar için tehlikelidir. Bu gıdalarda trans yağ asitleri dediğimiz kimyasal yapısı değişmiş yağ asitleri vardır.Hamburgerin yanında içilen gazlı içeceklerin asidik düzeyi de yüksek olduğu içi, çocuğun kemik yapısına ve mide-bağırsak sistemine zarar verebilir.Çocuklarınıza evde hamburger hazırlayın. Yağsız dana etinden köfte yapın, içine bolca domates ve yeşillik koyun, patatesi elma dilimleyip azcık yağ püskürterek fırınlayın ve yanında yapacağınız güzel bir ayranla birlikte yedirin. Doğum günlerini evde yapacağınız hamburger, kek ve böreklerle kutlayın. Büyüme çağındaki kızlar, görüntülerine çok önem verdikleri için bilinçsizce az ve dengesiz beslenir. Sabah kahvaltılarını yapmadan okula giderler, açlıklarını besin değeri düşük gıdalarla geçiştirirler.Bunun sonucunda da büyüme gerilikleri, boy kısalıkları, kansızlık gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu çocukların okul başarıları da düşer. Son derslere doğru halsizlik ve dikkat dağınıklığı görülür.Çocuğun gelişme çağındaki ruhsal durumunu göz önüne alınarak, ona dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Günün en önemli öğünü olan kahvaltı asla atlanmamalıdır.Düzenli beslenme alışkanlık haline getirilmelidir. Çocuğun şeker ve yağ içeriği yüksek yiyecekleri azaltıp taze sebze ve meyve yemeye özendirilmesi gerekir. Yemeklerin yanında süt veya ayran tercih edilmelidir." diye konuştu.Kaynak.7gunsaglik
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, yağlı hazır gıdaların çocukların çabuk yağlanmasında rol oynadığını belirtti.
Çocuklarda diyetin püf noktaları ile ilgili bilgiler veren Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Sağlıklı beslenmenin temelleri çocuklukta atılır." dedi.
Çocukların genelde ergenlik çağında zayıflamaya çalıştığını ama yanlış beslenme yüzünden artık 8 yaşındakiler de diyet yaptığını ifade eden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Önemli nokta annelerin sağlıklı beslenmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Şu anda dünyadaki en büyük sağlık sorunlarından biri obezite. Yeme alışkanlıklarının değişmesi, hareketlilik düzeyinin azalması, televizyon ve bilgisayarlar karşısında geçirilen sürelerin artmasıyla birlikte, çocuklar şişmanlamaya başladı.
Yağı ve şekeri yüksek yiyeceklerin ucuz ve kolay ulaşabilir olması yüzünden, çocukların yeme alışkanlıkları tümüyle değişti. Yüzyılın gizli tehlikesi olan obezite, çocuklarımızı esir almaya başladı. Sekiz yaşında bile diyet yapan çocuklar var! Kan yağı yükseklikleri, karaciğer yağlanması, özellikle erişkinlik diyabeti dediğimiz tip 2 diyabet ve insülin direnci gibi yetişkin hastalıklarına, kilolu çocuklarda sık rastlanır oldu. Şişmanlıkla mücadele için çocuk kilo almadan ona doğru beslenme alışkanlığını öğretmek şart. Beslenme doğumdan başlayarak ölene kadar devam eder. Çocuklarda özellikle anne sütü alımı ve sonrasında doğru ek besin geçişi çocuğun geleceğini etkilemektedir. Çocuğun çok yiyerek değil, dengeli yiyerek ve aynı zamanda hareket ederek büyüdüğünü biliyoruz. Ailelere, çocuklarına yemek konusunda ısrar etmemesini tavsiye ediyoruz. Çocuklarda özellikle tam buğday ekmeği tüketilmelidir. Kepekli ekmek demir emilimini azaltacağı için özellikle çocuklarda ve gebelerde tercih etmiyoruz. Küçük yaşlarda alışkanlıklar daha çok oturduğu için yönlendirmelerimiz çok önemlidir." diye konuştu.
Kepek ekmeğinin, yemeklerle birlikte çok sık tüketildiğinde çocukta demir eksikliği yapacağına dikkat çeken Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Demir, kan yapımında kullanılan en önemli elementtir. Böylelikle çocukta kansızlık ortaya çıkar. Bu durum büyüme- gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden, çocuklarınıza tam buğday yedirebilirsiniz. Özellikle beyin gelişimi için çocuklarda tam doymuş yağlar dediğimiz hayvansal yağların yeteri kadar alınması önemlidir. Esansiyel yağ asitleri dediğimiz Omega-3 ve Omega- 6'nın da yeteri kadar tüketilmesi önemlidir. Özellikle Omega-3 yağ asidi, vücut ve beyin için elzemdir. Balık ve cevizde bu yağ asidi bol bulunur. Haftada iki gün balık ve kahvaltıda her gün iki adet ceviz yedirerek çocuğun yağ ihtiyacı karşılanabilir. Ergenliğe kadar, çocuklarınıza normal yağlı günlük süt ve yoğurt yedirmeniz daha sağlıklıdır. Sebze yemeklerine bir kilo için üç yemek kaşığı zeytinyağı koyabilirsiniz. Pilavlarınızda bir çay bardağı için iki silme tatlı kaşığı tereyağı kullanabilirsiniz. " şeklinde konuştu.
Farklı besinlerin tüketilmesinin şart olduğunu kaydeden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Doğru olan çocuğun gösterdiği açlık hissini rehber alarak onu beslemektir. Acıktığı zaman kendisi yemek isteyecektir. Ayrıca çocuğa istemediği yiyeceği zorla yedirmemek gerekir. Yiyeceklerin miktarından çok çeşitliliğine önem verilmelidir. Çocukluk döneminde kazanılan alışkanlıkların sonraki yaşamda da devam edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara düşük kalori ile diyet yaptırmak ve yediklerini diğer çocuklarla kıyaslamak, son derece yanlıştır. Çocuğun sofraya oturması, başka şeylerle ilgilenmeden yemek yemesi gerekir. Çocukların, oyun oynarken veya televizyon seyrederken beslenmesi sağılıksız alışkanlıklardır.
Çocuklar; erişkine göre daha hareketli oldukları için pilav, makarna, patates gibi karbonhidrat oranı yüksek besinleri sever. Anneler de sık sık bu yiyecekleri pişirir. Bu durumda çocuk, diğer gıdalara olan ilgiyi azaltır ve tek yönlü beslenir.
Tek yönlü beslenme, çocukta büyüme ve gelişme yetersizliklerine neden olur. O nedenle, kas yapımına destek için besin çeşitliliğini artırıp protein alımını desteklemek gerekir. Her yemeğin yanına yoğurt veya ayran eklendiği zaman, çocuğun günlük kalsiyum alımı da sağlanmış olur. Çocukların en sevdiği yiyeceklerden biri hamburger ve patates kızartmasıdır. Ancak bu yiyeceklerde kullanılan yağlar çocuklar için tehlikelidir. Bu gıdalarda trans yağ asitleri dediğimiz kimyasal yapısı değişmiş yağ asitleri vardır.Hamburgerin yanında içilen gazlı içeceklerin asidik düzeyi de yüksek olduğu içi, çocuğun kemik yapısına ve mide-bağırsak sistemine zarar verebilir.Çocuklarınıza evde hamburger hazırlayın. Yağsız dana etinden köfte yapın, içine bolca domates ve yeşillik koyun, patatesi elma dilimleyip azcık yağ püskürterek fırınlayın ve yanında yapacağınız güzel bir ayranla birlikte yedirin. Doğum günlerini evde yapacağınız hamburger, kek ve böreklerle kutlayın. Büyüme çağındaki kızlar, görüntülerine çok önem verdikleri için bilinçsizce az ve dengesiz beslenir. Sabah kahvaltılarını yapmadan okula giderler, açlıklarını besin değeri düşük gıdalarla geçiştirirler.Bunun sonucunda da büyüme gerilikleri, boy kısalıkları, kansızlık gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu çocukların okul başarıları da düşer. Son derslere doğru halsizlik ve dikkat dağınıklığı görülür.Çocuğun gelişme çağındaki ruhsal durumunu göz önüne alınarak, ona dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Günün en önemli öğünü olan kahvaltı asla atlanmamalıdır.Düzenli beslenme alışkanlık haline getirilmelidir. Çocuğun şeker ve yağ içeriği yüksek yiyecekleri azaltıp taze sebze ve meyve yemeye özendirilmesi gerekir. Yemeklerin yanında süt veya ayran tercih edilmelidir." diye konuştu.Kaynak.7gunsaglik
Derin Ven Trombozu İle Yaşamak
Uzun uçuşlarda alkol ve uyku hapından uzak durun. Uyanık kalın ve hatta 2 saatte bir kalkıp mümkünse dolaşın.
Kasları hareketli tutmak bu rahatsızlıkta çok önemlidir. Otururken sıkça pozisyon değiştirin. Bacaklarınızı çapraz tutmayın, kan akışınızı hızlandırıcı duruş ve hareketlere yönelin. Pıhtılaşmayı önleyen kompresyon basınç çorapları giyebilirsiniz. Bacak ve ayaklarda dolaşımı artırır. Belirtiler devam ederse pes etmeyin.
Düzenli fiziksel aktivite içinde olun. Şişmeyi ve ağrıyı azaltan egzersizler önerilir. Egzersize, ilaca veya çorap giymeye başlamadan önce doktorunuza danışın. Akciğer fonksiyonunuzu da artıracak aktiviteler uygun olacaktır. Yürüyüş, yüzme, hafif sporlar da doktor önerisiyle başlanabilir. Gevşek hareketlerde bulunun ve sıkmayan rahat kıyafetler giyin.
Dolaşımı kısıtlayacak şeylerden uzak durun. Bol su için. İlacınızı gerekirse değiştirin. Sigaradan uzak durun, derin ven trombozunun baş düşmanıdır. Yaşam tarzınızda kalıcı değişiklikler yapın. Dinlenmeye zaman ayırın. Bacaklarınızı yukarı kaldırıp uzanın. Ağır taşımak riskli olacaktır. Kaslarınıza ve kendinize iyi bakın.
Kaynak.7gunsaglik
Kasları hareketli tutmak bu rahatsızlıkta çok önemlidir. Otururken sıkça pozisyon değiştirin. Bacaklarınızı çapraz tutmayın, kan akışınızı hızlandırıcı duruş ve hareketlere yönelin. Pıhtılaşmayı önleyen kompresyon basınç çorapları giyebilirsiniz. Bacak ve ayaklarda dolaşımı artırır. Belirtiler devam ederse pes etmeyin.
Düzenli fiziksel aktivite içinde olun. Şişmeyi ve ağrıyı azaltan egzersizler önerilir. Egzersize, ilaca veya çorap giymeye başlamadan önce doktorunuza danışın. Akciğer fonksiyonunuzu da artıracak aktiviteler uygun olacaktır. Yürüyüş, yüzme, hafif sporlar da doktor önerisiyle başlanabilir. Gevşek hareketlerde bulunun ve sıkmayan rahat kıyafetler giyin.
Dolaşımı kısıtlayacak şeylerden uzak durun. Bol su için. İlacınızı gerekirse değiştirin. Sigaradan uzak durun, derin ven trombozunun baş düşmanıdır. Yaşam tarzınızda kalıcı değişiklikler yapın. Dinlenmeye zaman ayırın. Bacaklarınızı yukarı kaldırıp uzanın. Ağır taşımak riskli olacaktır. Kaslarınıza ve kendinize iyi bakın.
Kaynak.7gunsaglik
Testosteron, Grip Aşısı Etkilerini Azaltabilir
Grip aşısı, erkeklerde kadınlara göre daha az etkilidir. Testosteron hormonu bunun temel sebebidir.
Testosteron, erkeklerde grip aşısının etkilerini zayıflatabiliyor. Stanford Üniversitesi araştırmalarında bu durum ortaya çıkmıştır. Erkeklik hormonu olan testosteron bağışıklık sisteminde daha az etkili. Genler aşıya daha az yanıt veriyor ve tepkisiz. Antikor savunma mekanizmaları daha zayıf çalışıyor. Erkeklerde genelde enfeksiyona bağışıklık kazanılmıyor.
En azından kadınlara oranla daha zayıf. Bakteri, virüs, mantar, parazit ve enfeksiyona erkekler daha yatkın. Bağışıklık sistemleri, humma, grip, kızamık ve hepatit gibi hastalıklara karşı daha savunmasız. Aşılama yöntemine karşı daha az tepkililer. Mevsimsel grip aşısı yüksek seviyede testosteron salgılayan erkeklerde etkisiz.
Kas gücü, saç sakal gelişimi gibi klasik erkeksiz özellikler için salgılanıyor bu hormon. Bazı genler testosteron tarafından düzenleniyor. Aktif olması şart fakat bu gibi durumlarda ilaç etkilerini önleyebiliyor. Direkt olarak bağışıklık sistemine etki ediyor ve onu korumak yerine zayıf bırakıyor.
Kadınlarda grip aşısında güçlü antikorlar yer alır erkeklerde ise bunun aksidir. Testosterona bağlı çalışan ve onun üzerine çıkabilecek ilaçlar geliştirilmeye çalışılmaktadır. Güçlü bağışıklığa sahip olanlar da enfeksiyonlara karşı 2 kat daha üstündür.
Kaynak.7gunsaglik
Testosteron, erkeklerde grip aşısının etkilerini zayıflatabiliyor. Stanford Üniversitesi araştırmalarında bu durum ortaya çıkmıştır. Erkeklik hormonu olan testosteron bağışıklık sisteminde daha az etkili. Genler aşıya daha az yanıt veriyor ve tepkisiz. Antikor savunma mekanizmaları daha zayıf çalışıyor. Erkeklerde genelde enfeksiyona bağışıklık kazanılmıyor.
En azından kadınlara oranla daha zayıf. Bakteri, virüs, mantar, parazit ve enfeksiyona erkekler daha yatkın. Bağışıklık sistemleri, humma, grip, kızamık ve hepatit gibi hastalıklara karşı daha savunmasız. Aşılama yöntemine karşı daha az tepkililer. Mevsimsel grip aşısı yüksek seviyede testosteron salgılayan erkeklerde etkisiz.
Kas gücü, saç sakal gelişimi gibi klasik erkeksiz özellikler için salgılanıyor bu hormon. Bazı genler testosteron tarafından düzenleniyor. Aktif olması şart fakat bu gibi durumlarda ilaç etkilerini önleyebiliyor. Direkt olarak bağışıklık sistemine etki ediyor ve onu korumak yerine zayıf bırakıyor.
Kadınlarda grip aşısında güçlü antikorlar yer alır erkeklerde ise bunun aksidir. Testosterona bağlı çalışan ve onun üzerine çıkabilecek ilaçlar geliştirilmeye çalışılmaktadır. Güçlü bağışıklığa sahip olanlar da enfeksiyonlara karşı 2 kat daha üstündür.
Kaynak.7gunsaglik
Meyve Tüketimini Artırın Kalbinizi Koruyun
Meyve tüketiminin faydaları sürekli artıyor. Çin'de yapılan bir araştırmaya göre kalp hastalıklarından da koruyor..
Dailymail'de yayınlanan habere göre Çinli araştırmalar günde 200 gram meyve yemenin kalp krizi riskini %32 azalttığını gösteriyor. 200 gram sebze ise riski %11 azaltıyor.
Araştırmacılar günde 2,5 porsiyon meyve ve sebze tüketiminin kalp krizi riskini ciddi oranda azalttığını ortaya çıkardı.
Uzmanlar bu kanıya 20 farklı araştırmanın sonuçlarını analiz ederek ulaştı. Sebze ve meyvelerin kalp krizi riski üzerindeki etkilerini araştıran 19 yıllık incelemelerin değerlendirilmesi sonucu meyve ve sebze tüketiminin riski azalttığı ortaya çıkarıldı.
Araştırma Amerika Kalp Vakfı'nın Stroke isimli dergisinde yayınlandı.Kaynak.7gunsaglik
Dailymail'de yayınlanan habere göre Çinli araştırmalar günde 200 gram meyve yemenin kalp krizi riskini %32 azalttığını gösteriyor. 200 gram sebze ise riski %11 azaltıyor.
Araştırmacılar günde 2,5 porsiyon meyve ve sebze tüketiminin kalp krizi riskini ciddi oranda azalttığını ortaya çıkardı.
Uzmanlar bu kanıya 20 farklı araştırmanın sonuçlarını analiz ederek ulaştı. Sebze ve meyvelerin kalp krizi riski üzerindeki etkilerini araştıran 19 yıllık incelemelerin değerlendirilmesi sonucu meyve ve sebze tüketiminin riski azalttığı ortaya çıkarıldı.
Araştırma Amerika Kalp Vakfı'nın Stroke isimli dergisinde yayınlandı.Kaynak.7gunsaglik
Pediatrik Migren Tedavisinde Bilişsel Davranışçı Terapinin Etkisi
Yetişkinlerde toplamda %2 oranında migren görülürken çocuklarda %1.75 oranında görülmektedir.
Pediatrik yani çocuk migreni tedavisinde bilişsel davranışçı terapinin de yer alması umut vaadediyor. Migrenin görülme durumu %69 kroniktir. Gençlerde ve çocuklarda görülen migreni tedavi etmek için var olan çeşitli klinik uygulamalar mevcuttur. 6 sene boyunca takip edilen binlerce çocuk ve genç hastadan alınan inceleme sonuçlarına göre bu tedavinin artıları yüksektir. Eşdeğer ve eşzamanlı müdahaleler migrenin etkisini azaltabiliyor. Çocukluk çağında tedavi edilen migrenden ileride daha kolay kurtulmak mümkün.
Migrenden çocuk da olsa yetişkin de olsa en çok kadınlar etkileniyor. Amipriptilin etken maddesi verilen migren hastalarının ilaçla iyileşme durumu gözlenirken bilişsel davranışçı terapi de ek olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu hastalarda birkaç ay gibi kısa bir sürede yüksek oranlarda migrende azalma gözlenmiştir. Rutin migren ilaçları ve bilişsel davranışçı terapi sayesinde %88e yakın iyileşmeler görülmüştür. Hastaların bu tedavilere erişilebilirliği her sağlık kuruluşu tarafından sağlanmalıdır.Kaynak.7gunsaglik
Pediatrik yani çocuk migreni tedavisinde bilişsel davranışçı terapinin de yer alması umut vaadediyor. Migrenin görülme durumu %69 kroniktir. Gençlerde ve çocuklarda görülen migreni tedavi etmek için var olan çeşitli klinik uygulamalar mevcuttur. 6 sene boyunca takip edilen binlerce çocuk ve genç hastadan alınan inceleme sonuçlarına göre bu tedavinin artıları yüksektir. Eşdeğer ve eşzamanlı müdahaleler migrenin etkisini azaltabiliyor. Çocukluk çağında tedavi edilen migrenden ileride daha kolay kurtulmak mümkün.
Migrenden çocuk da olsa yetişkin de olsa en çok kadınlar etkileniyor. Amipriptilin etken maddesi verilen migren hastalarının ilaçla iyileşme durumu gözlenirken bilişsel davranışçı terapi de ek olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu hastalarda birkaç ay gibi kısa bir sürede yüksek oranlarda migrende azalma gözlenmiştir. Rutin migren ilaçları ve bilişsel davranışçı terapi sayesinde %88e yakın iyileşmeler görülmüştür. Hastaların bu tedavilere erişilebilirliği her sağlık kuruluşu tarafından sağlanmalıdır.Kaynak.7gunsaglik
Corona Virüsü Nedir, Kimlerde Görülebilir?
Ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu ile benzer bir virüs hayati tehlike saçıyor.. Bu virüsün belirtileri var mıdır, nasıl korunulur?
SARS (ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu) hastalığına benzer belirtilere neden olan yeni ''corona'' virüsünün bulaştığı kişinin İngiltere'de yaşadığını ve virüsü aile bireylerinden kapmış olabileceğini açıklandı.
Bu kişinin, virüsün ilk ortaya çıktığı Ortadoğu ülkelerine gitmediği ifade edilirken, hastanede tedavi altına alındığı ifade edildi.
İngiliz Halk Sağlığı Koruma Ajansı'ndan solunum yolları hastalıkları uzmanı John Watson da son vakayla virüsün insandan insana bulaşma özelliği taşıdığını tahmin ettiklerini belirtti.
Virüs, ilk kez geçen yıl Ortadoğu'da tespit edilmiş ve virüs bulaşan kişilerin Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve Pakistan'a gittiği ortaya çıkmıştı.
Dünya genelinde, geçen Eylül ayından bu yana corona virüsüne yakalananların sayısı 11'e yükselirken, hastalardan 5'i hayatını kaybetmişti.
2003 yılında daha çok Asya kıtasında görülen kısa süreli SARS salgınında 800'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.
Kaynak.7gunsaglik
SARS (ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu) hastalığına benzer belirtilere neden olan yeni ''corona'' virüsünün bulaştığı kişinin İngiltere'de yaşadığını ve virüsü aile bireylerinden kapmış olabileceğini açıklandı.
Bu kişinin, virüsün ilk ortaya çıktığı Ortadoğu ülkelerine gitmediği ifade edilirken, hastanede tedavi altına alındığı ifade edildi.
İngiliz Halk Sağlığı Koruma Ajansı'ndan solunum yolları hastalıkları uzmanı John Watson da son vakayla virüsün insandan insana bulaşma özelliği taşıdığını tahmin ettiklerini belirtti.
Virüs, ilk kez geçen yıl Ortadoğu'da tespit edilmiş ve virüs bulaşan kişilerin Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve Pakistan'a gittiği ortaya çıkmıştı.
Dünya genelinde, geçen Eylül ayından bu yana corona virüsüne yakalananların sayısı 11'e yükselirken, hastalardan 5'i hayatını kaybetmişti.
2003 yılında daha çok Asya kıtasında görülen kısa süreli SARS salgınında 800'den fazla kişi hayatını kaybetmişti.
Kaynak.7gunsaglik
Kahve İçmek Göz Sağlığına Da İyi Geliyor
Uzmanlara göre kahve tüketmenin bir yararı daha ortaya çıktı. Glokom gibi göz rahatsızlıklarına iyi geliyor mu?
ABD'deki Cornell Üniversitesi'nden bilim adamlarının fareler üzerinde yaptığı araştırma, kahvede büyük oranda bulunan klorojenik asit adlı maddenin görme yeteneğindeki azalmayı önlendiğini ortaya koydu.
Araştırma, saf kahvede yüzde 7-9 oranında bulunan antioksidan özelliğine sahip bu maddenin ayrıca, glokom, yaşlanma ve diyabet sonucu retinada meydana gelen bozulmaya bağlı oluşan körlüklere de mani olabileceğini gösterdi.
KLOROJENİK ASİT GÖZLERİ KORUYOR
Araştırmada farelerin gözlerine oksidatif stres ve retinada bozulmaya yol açan serbest radikallerin oluşmasına neden olan nitrik oksit maddesi uygulayan bilim adamları, bu durumun retinada bozulmaya neden olduğunu gözlemledi. Ancak, bu işlemden önce gözlerine klorojenik asit uygulanan farelerin retinalarındaysa hasar meydana gelmediği belirlendi.
Klorojenik asit ve buna bağlı ara ürünlerin insan sindirim sisteminde özümsendiğinin bilindiğini belirten araştırmacılar, kahve içmenin, bu maddenin kan retina bariyeri adlı tabakaya geçmesini kolaylaştırdığının kanıtlanması yönünde çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Araştırmacılar, kahve içmenin klorojenik asitin doğrudan retinayı iletilmesinde etkili olduğunun kanıtlanması halinde doktorların retinadaki hasarı önlemek için hastalarına uygun şekilde kahve hazırlamalarını tavsiye edebileceklerine dikkati çekti.
İŞTE KAHVENİN DİĞER FAYDALARI, TIKLAYIN
Profesör Chang Y. Lee başkanlığında yapılan araştırma, Journal of Agricultural and Food Chemistry adlı bilimsel dergi ve Cornell Üniversitesi'nin internet sayfasında bilim dünyasına tanıtıldı.
ANTİOKSİDANLAR YAŞLANMAYI ÖNLÜYOR
Göz küresinin iç yüzeyini kaplayan, ince, yarı saydam bir zar olan retina, içinde ışığa duyarlı milyonlarca hücre ve görsel bilgiyi alma ve düzenleme işlevi gören diğer sinir hücrelerini barındıran gözdeki hayati öneme sahip bir tabaka . Retinanın, metabolik olarak son derece faal dokulara sahip olması nedeniyle yüksek seviyelerde oksijene ihtiyaç duyması, bu zardaki serbest radikaller ve antioksidan savunma hatları arasındaki dengenin bozulması olarak tanımlanan oksidatif strese yol açıyor. Retinanın oksijensiz kalması ve serbest radikallerin üretilmesi doku hasarı ve görme kaybının başlıca nedenlerini oluşturuyor.
Vücuttaki hücreleri parçalayarak hücresel düzeyde büyük değişimlere ve zararlara yol açan saldırgan moleküler yapılara, serbest radikaller adı veriliyor. Antioksidanlarsa vücutta, yıpranmaya bağlı olarak ortaya çıkan yaşlanma, saçların ağarması, kemiklerin sararması, derinin buruşması, kalp rahatsızlıklarının ortaya çıkması gibi zarar verici etkileri olan serbest radikallere karşı vücuttaki ilk savunma hattını oluşturması nedeniyle sağlık açısından büyük önem taşıyor.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
ABD'deki Cornell Üniversitesi'nden bilim adamlarının fareler üzerinde yaptığı araştırma, kahvede büyük oranda bulunan klorojenik asit adlı maddenin görme yeteneğindeki azalmayı önlendiğini ortaya koydu.
Araştırma, saf kahvede yüzde 7-9 oranında bulunan antioksidan özelliğine sahip bu maddenin ayrıca, glokom, yaşlanma ve diyabet sonucu retinada meydana gelen bozulmaya bağlı oluşan körlüklere de mani olabileceğini gösterdi.
KLOROJENİK ASİT GÖZLERİ KORUYOR
Araştırmada farelerin gözlerine oksidatif stres ve retinada bozulmaya yol açan serbest radikallerin oluşmasına neden olan nitrik oksit maddesi uygulayan bilim adamları, bu durumun retinada bozulmaya neden olduğunu gözlemledi. Ancak, bu işlemden önce gözlerine klorojenik asit uygulanan farelerin retinalarındaysa hasar meydana gelmediği belirlendi.
Klorojenik asit ve buna bağlı ara ürünlerin insan sindirim sisteminde özümsendiğinin bilindiğini belirten araştırmacılar, kahve içmenin, bu maddenin kan retina bariyeri adlı tabakaya geçmesini kolaylaştırdığının kanıtlanması yönünde çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Araştırmacılar, kahve içmenin klorojenik asitin doğrudan retinayı iletilmesinde etkili olduğunun kanıtlanması halinde doktorların retinadaki hasarı önlemek için hastalarına uygun şekilde kahve hazırlamalarını tavsiye edebileceklerine dikkati çekti.
İŞTE KAHVENİN DİĞER FAYDALARI, TIKLAYIN
Profesör Chang Y. Lee başkanlığında yapılan araştırma, Journal of Agricultural and Food Chemistry adlı bilimsel dergi ve Cornell Üniversitesi'nin internet sayfasında bilim dünyasına tanıtıldı.
ANTİOKSİDANLAR YAŞLANMAYI ÖNLÜYOR
Göz küresinin iç yüzeyini kaplayan, ince, yarı saydam bir zar olan retina, içinde ışığa duyarlı milyonlarca hücre ve görsel bilgiyi alma ve düzenleme işlevi gören diğer sinir hücrelerini barındıran gözdeki hayati öneme sahip bir tabaka . Retinanın, metabolik olarak son derece faal dokulara sahip olması nedeniyle yüksek seviyelerde oksijene ihtiyaç duyması, bu zardaki serbest radikaller ve antioksidan savunma hatları arasındaki dengenin bozulması olarak tanımlanan oksidatif strese yol açıyor. Retinanın oksijensiz kalması ve serbest radikallerin üretilmesi doku hasarı ve görme kaybının başlıca nedenlerini oluşturuyor.
Vücuttaki hücreleri parçalayarak hücresel düzeyde büyük değişimlere ve zararlara yol açan saldırgan moleküler yapılara, serbest radikaller adı veriliyor. Antioksidanlarsa vücutta, yıpranmaya bağlı olarak ortaya çıkan yaşlanma, saçların ağarması, kemiklerin sararması, derinin buruşması, kalp rahatsızlıklarının ortaya çıkması gibi zarar verici etkileri olan serbest radikallere karşı vücuttaki ilk savunma hattını oluşturması nedeniyle sağlık açısından büyük önem taşıyor.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Gebelikte Diyabeti Önlemek İçin Aktivite Şart
Gebelikte fiziksel aktivite düzeyini artırmak, gestasyonel diyabeti yani gebelik diyabeti riskini azaltıyor.
Yaygın olarak hamilelikte görülen bu tip 2 diyabet türünü durdurmak için hareket şart. İlk gebelikte glukoz intoleransı olarak tanımlanıyor. Üreme çağındaki kadınların üçte birinde yaşanıyor. Riski bilmek ve önlemek için harekete geçmek gerek. Aksi halde gebelik riske girebilir.
Glisemik kontrol sağlanmalı, şeker ölçümü yapılmalı ve sağlıklı bir kiloda kalınmalı. Beslenme ve egzersiz de önemli. Haftada yapılan egzersiz miktarı ne kadar artarsa bu risk de o kadar azalıyor. Orta yoğunlukta haftada birkaç gün bile egzersiz yapılırsa bu risk %47 kadar azalıyor. Hareketsiz yaşam tarzı tip 2 diyabet riskini yükseltiyor.
Her dakika lehinize veya aleyhinize işliyor. Gebelikte egzersiz yapılabilir. Doktor tavsiyesi ile çeşitli egzersizler ve hareketleri yapın. Stressiz bir yaşam ve sadece tv karşısında oturarak yatarak geçmeyen bir 9 ay size çok şey kazandırır.Kaynak.7gunsaglik
Yaygın olarak hamilelikte görülen bu tip 2 diyabet türünü durdurmak için hareket şart. İlk gebelikte glukoz intoleransı olarak tanımlanıyor. Üreme çağındaki kadınların üçte birinde yaşanıyor. Riski bilmek ve önlemek için harekete geçmek gerek. Aksi halde gebelik riske girebilir.
Glisemik kontrol sağlanmalı, şeker ölçümü yapılmalı ve sağlıklı bir kiloda kalınmalı. Beslenme ve egzersiz de önemli. Haftada yapılan egzersiz miktarı ne kadar artarsa bu risk de o kadar azalıyor. Orta yoğunlukta haftada birkaç gün bile egzersiz yapılırsa bu risk %47 kadar azalıyor. Hareketsiz yaşam tarzı tip 2 diyabet riskini yükseltiyor.
Her dakika lehinize veya aleyhinize işliyor. Gebelikte egzersiz yapılabilir. Doktor tavsiyesi ile çeşitli egzersizler ve hareketleri yapın. Stressiz bir yaşam ve sadece tv karşısında oturarak yatarak geçmeyen bir 9 ay size çok şey kazandırır.Kaynak.7gunsaglik
Bilgisayarlı Tomografi, Akciğer Kanseri Tanısında Çok Önemli
BT yani bilgisayarlı tomografi tekniği ile akciğer kanseri taraması erken evrede yapıldığında, ölüm riski önemli derecede azalıyor.
Kanserde erken teşhis hayat kurtarıyor ve BT tarama testi ile ölüm oranları azaltılıyor. Yaş, sağlık durumu ve sigara kullanımı gibi risk faktörleri olan akciğer kanseri ne yazık ki ölümcül olabiliyor. Önlem almak adına gereken aralıklarda bu taramalar yaptırılmalı. Uzun süredir düzenli sigara içenler en büyük risk altında. X ışınları taramalarında büyük devrim BT yöntemiyle yapılmıştır, röntgen sonuçlarına oranla en güvenilir sonuçları hızlı alabilirsiniz. Erken tarama ile ölüm riski %20 oranında azalıyor.
Medikal ve cerrahi kanser tedavileri kadar erken evrede teşhis konması da mühim. Tarama, tanılama, tedavi kadar önlemek de önemlidir. En kapsamlı ve kolektif bilgiler bilgisayarlı tomografi ile edinilebiliyor. Sigara içenlerin sigarayı bırakmasıyla da 5 yıl daha avantajlı olduğu görülmüştür. Tedaviden önce sigaranın bırakılması önemli. Kolon, meme, pankreas ve prostat kanser türleri de akciğer kanserini izleyen ölümcül olabilen türlerdir. BT taraması bu türlerde de oldukça etkilidir.Kaynak.7gunsaglik
Kanserde erken teşhis hayat kurtarıyor ve BT tarama testi ile ölüm oranları azaltılıyor. Yaş, sağlık durumu ve sigara kullanımı gibi risk faktörleri olan akciğer kanseri ne yazık ki ölümcül olabiliyor. Önlem almak adına gereken aralıklarda bu taramalar yaptırılmalı. Uzun süredir düzenli sigara içenler en büyük risk altında. X ışınları taramalarında büyük devrim BT yöntemiyle yapılmıştır, röntgen sonuçlarına oranla en güvenilir sonuçları hızlı alabilirsiniz. Erken tarama ile ölüm riski %20 oranında azalıyor.
Medikal ve cerrahi kanser tedavileri kadar erken evrede teşhis konması da mühim. Tarama, tanılama, tedavi kadar önlemek de önemlidir. En kapsamlı ve kolektif bilgiler bilgisayarlı tomografi ile edinilebiliyor. Sigara içenlerin sigarayı bırakmasıyla da 5 yıl daha avantajlı olduğu görülmüştür. Tedaviden önce sigaranın bırakılması önemli. Kolon, meme, pankreas ve prostat kanser türleri de akciğer kanserini izleyen ölümcül olabilen türlerdir. BT taraması bu türlerde de oldukça etkilidir.Kaynak.7gunsaglik
Kol Hareketini Geri Kazanmak İçin İnme Rehabilitasyonu
İnme sonrasında spastisite, kaslarda güçsüzlük zayıflık ve felç görülür. Birçok kişi bu durumda kol ve el kullanım becerisini kaybeder.
Kontrol edilemeyen kas gerginliği ve sertliği görülür. %20-25 oranında bu sorunla karşılaşılır. Vücudun bir yerinde felç veya zayıflık ise %80 oranında görülür. İnme beyin içinde meydana gelir vücudu etkiler. Rehabilitasyon tedavileri kol hareketlerini geri kazanmak için yapılmaktadır.
İnmeden en fazla 48 saat sonra en kısa sürede rehabilitasyona başlanmalıdır. Erken tedavi kurtulma şansını artırır. Hastaneden çıkınca yatarak tedaviye devam edilir. Poliklinik, bakım tesisi ya da evde tedaviye devam edilir. Bazı hastalar tamamen iyileşebilir.
Esneme egzersizleri ile hareket aralığı geliştirilir. Germe esneme ile kan akışı hızlandırılır. El kol omuzla başlanır. Bilek ve parmaklar ters döndürülmeye çalışılır. Elektriksel stimülasyon tedavisinde kaslara yeniden mesaj gönderilmek istenir.
Kasları uyarır tonusu geri kazanılır kontrolü sağlanır. Ağrıları da azaltır. Spastisite tedavisinde fiziksel egzersizlere ek olarak oral ilaçlar verilir. Kas sinir sinyalleri uyarılır. Enjeksiyon alternatifi de mümkündür. Kas kasılması ve kimyasalları serbest bırakır engeller. Fenol enjeksiyonlar kısa sürede sinirleri onarır.
Yan etkiler ağrı şişlik yorgunluk ve güçsüzlüktür. Günlük yaşam becerileri geri kazandırılır. Elbise değiştirmek, kendi yemeğini yapmak, temizlik ve banyo ile ileri aşamalarda araba kullanabilme becerileri geri kazandırılır.
Kaynak.7gunsaglik
Kontrol edilemeyen kas gerginliği ve sertliği görülür. %20-25 oranında bu sorunla karşılaşılır. Vücudun bir yerinde felç veya zayıflık ise %80 oranında görülür. İnme beyin içinde meydana gelir vücudu etkiler. Rehabilitasyon tedavileri kol hareketlerini geri kazanmak için yapılmaktadır.
İnmeden en fazla 48 saat sonra en kısa sürede rehabilitasyona başlanmalıdır. Erken tedavi kurtulma şansını artırır. Hastaneden çıkınca yatarak tedaviye devam edilir. Poliklinik, bakım tesisi ya da evde tedaviye devam edilir. Bazı hastalar tamamen iyileşebilir.
Esneme egzersizleri ile hareket aralığı geliştirilir. Germe esneme ile kan akışı hızlandırılır. El kol omuzla başlanır. Bilek ve parmaklar ters döndürülmeye çalışılır. Elektriksel stimülasyon tedavisinde kaslara yeniden mesaj gönderilmek istenir.
Kasları uyarır tonusu geri kazanılır kontrolü sağlanır. Ağrıları da azaltır. Spastisite tedavisinde fiziksel egzersizlere ek olarak oral ilaçlar verilir. Kas sinir sinyalleri uyarılır. Enjeksiyon alternatifi de mümkündür. Kas kasılması ve kimyasalları serbest bırakır engeller. Fenol enjeksiyonlar kısa sürede sinirleri onarır.
Yan etkiler ağrı şişlik yorgunluk ve güçsüzlüktür. Günlük yaşam becerileri geri kazandırılır. Elbise değiştirmek, kendi yemeğini yapmak, temizlik ve banyo ile ileri aşamalarda araba kullanabilme becerileri geri kazandırılır.
Kaynak.7gunsaglik
Sosyal Medya Sigara İçenlere Yardımcı Olabiliyor
Kendi gibi düşünen yaşıtlarından örnek alan gençler sigara içmeyi maalesef örnek alabiliyor.
Sosyal medya uygulamaları ve bilinçlendirme çalışmaları sigarayı bırakma konusunda etkili olabiliyor. Destek grupları, sigara içenlerle bir sosyal ağa dahil olabiliyor. Bu siber bağlantılar sigaradan vazgeçmeye yardımcı da oluyor.
Anketlerin sonucu bu yönde. Kayıtlı üyeler birbirleriyle iletişime geçiyor sigarayı bırakanlar da gruba dahil olarak kişileri teşvik ediyor. Hiçbir reklam söz konusu değil ve kişilerin standart sosyal medya profilleri ile iletişime geçilmekte.
Haber beslemeleri, mesaj panoları ve arkadaş bağlantıları da sisteme dahil. Ortalama 40 yaşındaki kişiler bu gruba giriyor. Nispeten durumu iyi ve eğitim düzeyi yüksek kişiler bu bilinçli gruplara üye oluyor. Bilgilendirici duygusal ve fiziksel konuşmalar geçiyor ve sosyal medyanın paylaşım gücü öne çıkarılıyor.
Katılımcılar her hafta birkaç gün en azından uygulamaya girip sigaradan uzaklaşmaya çalışıyor. Pratik tavsiyeler kendilerine olan güveni yükseltiyor. Toplum sağlığında sosyal desteğin önemi büyük.
Kaynak.7gunsaglik
Sosyal medya uygulamaları ve bilinçlendirme çalışmaları sigarayı bırakma konusunda etkili olabiliyor. Destek grupları, sigara içenlerle bir sosyal ağa dahil olabiliyor. Bu siber bağlantılar sigaradan vazgeçmeye yardımcı da oluyor.
Anketlerin sonucu bu yönde. Kayıtlı üyeler birbirleriyle iletişime geçiyor sigarayı bırakanlar da gruba dahil olarak kişileri teşvik ediyor. Hiçbir reklam söz konusu değil ve kişilerin standart sosyal medya profilleri ile iletişime geçilmekte.
Haber beslemeleri, mesaj panoları ve arkadaş bağlantıları da sisteme dahil. Ortalama 40 yaşındaki kişiler bu gruba giriyor. Nispeten durumu iyi ve eğitim düzeyi yüksek kişiler bu bilinçli gruplara üye oluyor. Bilgilendirici duygusal ve fiziksel konuşmalar geçiyor ve sosyal medyanın paylaşım gücü öne çıkarılıyor.
Katılımcılar her hafta birkaç gün en azından uygulamaya girip sigaradan uzaklaşmaya çalışıyor. Pratik tavsiyeler kendilerine olan güveni yükseltiyor. Toplum sağlığında sosyal desteğin önemi büyük.
Kaynak.7gunsaglik
Beyin Taramalarında Esrarkeşlik Durumu İncelendi
Ağır esrar kullanıcılarının beyinlerinin içinde büzülmüş bir kısım beyin taramalarında görülmüştür.
Bellek görevleri aksıyor, beyin performansını kötü etkiliyor. Madde kullanmak beyni tamamen iflas ettiriyor. Esrarla birlikte alınan alkol ise sürekli tüketildiğinde belleği parçalayarak beynin içini ele geçiriyor. Kısa süreli hafıza sorunları da ortaya çıkıyor. Psikiyatri ve davranış bilimlerini ilgilendiren bu konuda insan sağlığı ve madde kullanımı hakkında yeterince bilinçlendirme yapılmıyor.
Genç yaşta esrar kullanmaya başlayan insanlarda bu semptomlar çok daha ilerliyor. Hafıza testlerinden olumsuz sonuçlar alınıyor. Esrarkeşliği benimseyenler beyin işlevlerinden oluyor. Sigara ve alkol de bu bağımlılığı eklenince kişinin hayatı mahvoluyor. Hele ki şizofreni hastaları gibi hastaların kesinlikle madde kullanmaması ayrıca ilaç alanların uzak durması gerekir.
Hiçbir surette esrar ve uyuşturucu kullanılmamalıdır. Sonu ölüme kadar varabilir. Günlük yaşamda bellek ve hafıza sorunları yaşayan bu kişiler sürekli uyuşuk olduklarından kolay kandırılırlar. Bir noktadan sonra şizofreni ve depresyon gibi bellek, akıl ve ruh sorunları ortaya çıkar. Klinik araştırmalarda esrar kullanan kişilerde bu sonuçlar çıkmıştır. Toplumun bilinçlenmesi ve madde bağımlılığından kurtulması, tedaviye gitmesi şarttır.
Kaynak.7gunsaglik
Bellek görevleri aksıyor, beyin performansını kötü etkiliyor. Madde kullanmak beyni tamamen iflas ettiriyor. Esrarla birlikte alınan alkol ise sürekli tüketildiğinde belleği parçalayarak beynin içini ele geçiriyor. Kısa süreli hafıza sorunları da ortaya çıkıyor. Psikiyatri ve davranış bilimlerini ilgilendiren bu konuda insan sağlığı ve madde kullanımı hakkında yeterince bilinçlendirme yapılmıyor.
Genç yaşta esrar kullanmaya başlayan insanlarda bu semptomlar çok daha ilerliyor. Hafıza testlerinden olumsuz sonuçlar alınıyor. Esrarkeşliği benimseyenler beyin işlevlerinden oluyor. Sigara ve alkol de bu bağımlılığı eklenince kişinin hayatı mahvoluyor. Hele ki şizofreni hastaları gibi hastaların kesinlikle madde kullanmaması ayrıca ilaç alanların uzak durması gerekir.
Hiçbir surette esrar ve uyuşturucu kullanılmamalıdır. Sonu ölüme kadar varabilir. Günlük yaşamda bellek ve hafıza sorunları yaşayan bu kişiler sürekli uyuşuk olduklarından kolay kandırılırlar. Bir noktadan sonra şizofreni ve depresyon gibi bellek, akıl ve ruh sorunları ortaya çıkar. Klinik araştırmalarda esrar kullanan kişilerde bu sonuçlar çıkmıştır. Toplumun bilinçlenmesi ve madde bağımlılığından kurtulması, tedaviye gitmesi şarttır.
Kaynak.7gunsaglik
Adet Döngüsünün Bilinmesi Gereken Tüm Özellikleri
Aylık periyod, adet dönemi olarak da bilinir. Adet kanaması öncesi ve sırasında bazı kadınlar rahatsızlık hissedebilir.
Her kadının dönemi farklıdır ve ömrü boyunca da bu değişebilir. 9-16 yaşları arasında ilk kanama başlar. 45-55 yaş arasında da son bulur. Adet akışı genellikle 3 ila 7 gün arasında sürer. Daha kısa veya uzun olabilir. Hormonlar ve yumurtalıklar görevdedir ve olgunlaşma dönemi için bekleyebilirler. Rahim astarı bu süreçte kalınlaşır karın ve vücut şişer. Kramplar sancı ve zonklama gibi belirtileri vardır.
Adet öncesi kramplar ve sinirlilik halleri başlayabilir. Duygusal değişiklikler sıkça yaşanır. Bu belirtiler sıkça yaşanır. Akne, şişkinlik, göğüslerde hassasiyet, ağlama, depresyon, yorgunluk, yeme isteği, baş ağrısı, eklem kas ağrısı, uyku sorunları, kabızlık ishal gibi sorunlar yaşanabilir. Adet döngüsü şu nedenlerle değişebilir. Doğum kontrol hapı ve hormon ilacı kullanma, hastalık, ilaç, menopoz, fazla egzersiz, kötü beslenme, stres, seyahat ve ani kilo değişimleri.Kaynak.7gunsaglik
Her kadının dönemi farklıdır ve ömrü boyunca da bu değişebilir. 9-16 yaşları arasında ilk kanama başlar. 45-55 yaş arasında da son bulur. Adet akışı genellikle 3 ila 7 gün arasında sürer. Daha kısa veya uzun olabilir. Hormonlar ve yumurtalıklar görevdedir ve olgunlaşma dönemi için bekleyebilirler. Rahim astarı bu süreçte kalınlaşır karın ve vücut şişer. Kramplar sancı ve zonklama gibi belirtileri vardır.
Adet öncesi kramplar ve sinirlilik halleri başlayabilir. Duygusal değişiklikler sıkça yaşanır. Bu belirtiler sıkça yaşanır. Akne, şişkinlik, göğüslerde hassasiyet, ağlama, depresyon, yorgunluk, yeme isteği, baş ağrısı, eklem kas ağrısı, uyku sorunları, kabızlık ishal gibi sorunlar yaşanabilir. Adet döngüsü şu nedenlerle değişebilir. Doğum kontrol hapı ve hormon ilacı kullanma, hastalık, ilaç, menopoz, fazla egzersiz, kötü beslenme, stres, seyahat ve ani kilo değişimleri.Kaynak.7gunsaglik
Hangi Yiyecekler Gribal Enfeksiyona Karşı Bizi
Bolca vitamin ve mineral içeren bahar gribine karşı savaşan besinler. Sarımsağın sağlığa katkıları neler?
Selenyum bakımından zengin olan Sarımsak, sağlık için faydaları çok olan bir besindir. İçeriğinde manganez, B 6, C,B 1vitaminleri,kalsiyum,fosfor ve bakır bulunur. Sarımsak, kolesterolü ve tansiyonu düşürür, kalp ve damar sağlığını korur, kalp krizi riskini azaltır, içeriğinde bulunan ‘‘alojene’’sayesinde kanın pıhtılaşmasını önler. Anti Bakteriyel özelliği sayesinde bakteri ve virüslerin neden olduğu hastalıkların iyileşme sürecini hızlandırır. Kolon ve mide kanseri başta olmak üzere bir çok kanser türünden korur. Sarımsak, demir emilimini de artırır. Mide gazına iyi gelen bu altın besin sindirimi de kolaylaştırır. Antiokidan özelliğe sahiptir.
Bahar aylarında ortaya çıkan nezleden korunmak ya da kurtulmak için de Sarımsak oldukça etkili bir besindir. Bağışıklık sisteminizi güçlendirir ve vücut direncini artırır. Nezle olduğunuzda sarımsak yiyerek iyileşme sürecinizi çabuklaştırabilirsiniz .Yalnız sarımsağın kanı inceltici etkisi olması nedeniyle adet dönemindeki bayanlar, ameliyat olacak kişiler bu besini tüketmemelidirler. Ayrıca tansiyonu normalde düşük olan kişilerde bu besinden uzak durmalılar. Çünkü kan basıncı zaten düşükse sarımsak bunu daha da düşürerek kişileri halsiz bırakabilir ve hatta bayılmalarına bile sebebiyet verebilir. Hipertansiyon tedavisi için düzenli ilaç kullananlarda mutlaka doktora danışarak besini tüketmeliler.
Kaynak.7gunsaglik
Selenyum bakımından zengin olan Sarımsak, sağlık için faydaları çok olan bir besindir. İçeriğinde manganez, B 6, C,B 1vitaminleri,kalsiyum,fosfor ve bakır bulunur. Sarımsak, kolesterolü ve tansiyonu düşürür, kalp ve damar sağlığını korur, kalp krizi riskini azaltır, içeriğinde bulunan ‘‘alojene’’sayesinde kanın pıhtılaşmasını önler. Anti Bakteriyel özelliği sayesinde bakteri ve virüslerin neden olduğu hastalıkların iyileşme sürecini hızlandırır. Kolon ve mide kanseri başta olmak üzere bir çok kanser türünden korur. Sarımsak, demir emilimini de artırır. Mide gazına iyi gelen bu altın besin sindirimi de kolaylaştırır. Antiokidan özelliğe sahiptir.
Bahar aylarında ortaya çıkan nezleden korunmak ya da kurtulmak için de Sarımsak oldukça etkili bir besindir. Bağışıklık sisteminizi güçlendirir ve vücut direncini artırır. Nezle olduğunuzda sarımsak yiyerek iyileşme sürecinizi çabuklaştırabilirsiniz .Yalnız sarımsağın kanı inceltici etkisi olması nedeniyle adet dönemindeki bayanlar, ameliyat olacak kişiler bu besini tüketmemelidirler. Ayrıca tansiyonu normalde düşük olan kişilerde bu besinden uzak durmalılar. Çünkü kan basıncı zaten düşükse sarımsak bunu daha da düşürerek kişileri halsiz bırakabilir ve hatta bayılmalarına bile sebebiyet verebilir. Hipertansiyon tedavisi için düzenli ilaç kullananlarda mutlaka doktora danışarak besini tüketmeliler.
Kaynak.7gunsaglik
Farenjit Sebepleri, Risk Faktörleri ve Korunma
Çocuklar başta olmak üzere soğuk içecekleri birden içenler ve bazı yanlış tutumdaki kişiler farenjit riskiyle karşı karşıya..
Boğazda sanki çalı varmış hissi yaratan farenjit boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, ateş ve genel vücut kırgınlığı ile kendini belli ediyor. Akut farenjit; üst solunum yolu enfeksiyonuna eşlik eden bir hastalıkken, kronik farenjitin hastanın yaşam şeklinden reflü sorununa, burun eğriliğinden burun etlerine veya kişinin yüksek sesle ve çok uzun süreli konuşmasına dek birçok nedeni bulunuyor. Akut farenjitte beta mikrobu önemli rol oynuyor. Ama bir dostu daha var akut farenjitin: Soğuk içecekler! Yani farenjit sadece soğuk havayı değil soğuk içecekleri de seviyor.
Bahar geldi, havalar ısınmaya başladı. Yaz kapıda. Ama soğuk havaların hastalığı olarak bilinen akut farenjit, kendini unutturacağa benzemiyor. Zira kış ayları ve soğuk havalarda sıkça rastlanan ve üst solunum yolları enfeksiyonlarının üçte birini oluşturan akut farenjit, bahar ve yaz aylarında da kol geziyor. Acıbadem International Hastanesi Kulak-Burun-Boğaz Uzmanı Dr. Hakkı Süha Özçelik, sıcak havalarda sıkça tercih edilen soğuk içeceklere karşı dikkatli olunması gerektiğini belirtiyor. Dr. Özçelik, farenjite karşı alınması gereken tedbirleri ve kaçınılması gerekenleri anlattı.
BOĞAZDA ÇALI HİSSİ
Sabah kalktığınızda boğazınızda ağrı ve sanki yabancı cisim varmış gibi mi hissediyorsunuz? Hatta tam bir çalı gibi saplanmış gitmiyor bir türlü. Kuruluk ve sertlik hissine bir de nefes kokusu eşlik ediyor. Yutma güçlüğü çekiyor, genel vücut kırgınlığı ve yüksek ateşle iyice halsiz hissediyorsunuz. Farenjit kapınızı çalmışa benziyor. Çoğunlukla kış aylarının hastalığı olarak bilinen farenjit, bahar ve yaz aylarında da her an tetikte bekliyor. Zira özellikle sıcak günlerde bol bol içilen soğuk içecekler, hastalığa tam anlamıyla davetiye çıkarıyor. Acıbadem International Hastanesi Kulak-Burun-Boğaz Uzmanı Dr. Hakkı Süha Özçelik soğuk içeceklerin genelde kişinin vücut direncini düşürerek daha önce boğazda var olan virüs ve bakterilerin enfeksiyona yol açmasına neden olduğunu belirtiyor. Dr. Özçelik, bazı kişilerin ise hafif soğuk içeceklerden bile olumsuz etkilenebildiğine dikkat çekerek uyarıyor.
KLİMA VE KALABALIK DA ZEMİN HAZIRLIYOR
Sıcak havaların vazgeçilmezlerinden klimaların da yanlış ve bilinçsiz kullanımı insan sağlığını olumsuz etkiliyor ve birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bu hastalıkların başında farenjit geliyor. Farenjit üst solunum yolları enfeksiyonlarının üçte birini oluşturuyor. Bulaşıcı bir hastalık olan farenjit, özellikle de hasta kişinin tükürük ve burun salgısından bulaşıyor. Kişilerin başkalarına ait olan eşyaları kullanmamaları çok önemli. Örneğin bir ev ortamında tek bir havlu kullanmak yerine herkesin kendine ait havlusu olması basit ama çok önemli bir tedbir. Eller de sık sık sabunla yıkanmalı. Kalabalık ve kapalı hava sirkülasyonu olan yerlerde uzun süre kalındığında kolayca bulaşma imkanı bulan hastalık özellikle bağışıklık ve enfeksiyonlara direnci düşük olan insanları tehdit ediyor. Tozlu ve kirli ortamlardan, kapalı yerlerden uzak durmak gerekiyor. Aşırı soğuk-sıcak yiyecek ve içecekler ile acı yiyeceklerden de kaçınmalı. Boğazda çalı varmış hissi yaratsa bile hastanın kesinlikle boğazını temizlemeye uğraşmaması, ılık birkaç yudum su içerek yumuşatması önemli. Aksi halde boğazı temizlemeye çalışmak tahriş edici etki yaratıyor. Düzgün bir yaşam, düzenli spor ve vitaminsiz kalmamak da farenjitten korunmayı sağlayan durumlar. Viral farenjitlerde pastil, sprey ve ağrı kesiciler ile yumuşak sulu gıdalar öneriliyor. Bakteriyel farenjitlerde ise ilave olarak antibiyotik tedavisi de gerekiyor.
ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLER DİKKAT
Uzun süreli ve yüksek sesle konuşmak zorunda kalan öğretmenlerin korkulu rüyası olan farenjit, öğrencileri de çok seviyor. 5-15 yaş grubu çocuklar bu hastalığa en sık yakalanan grubu oluşturuyor. Bu nedenle okul çocuklarında bulaşmayı engellemek için genel hijyenik kurallara uymak, sık el yıkamak, su şişesi, bardak, çatal-kaşık gibi şahsi eşyaları ortak kullanmamak, öksürürken ağzı el ile değil mendille kapatmak, sık sık pencereleri açarak ortamı temiz hava ile havalandırmak gerekiyor. Ayrıca hasta çocukların diğerlerini hasta etmemesi için okula gönderilmemesi ve evde dinlendirilmesi çok önemli.
ADAÇAYI RAHALATICI ETKİ YARATIYOR
Farenjit için bitkisel tedaviye yönelik özellikle internet sitelerinde bilgi kirliliği yaşanıyor. Dr. Hakkı Süha Özçelik, bitkisel tedavilerden özellikle antiseptik özelliği kanıtlanmış adaçayı içilebileceğini, ılık bitkisel çayların boğazı nemlendirip rahatlattığı için tedaviye yardımcı olacağını söylüyor. Akut farenjit tedavi edilmediğinde ses telleri ve soluk borusunda da enfeksiyona yol açıyor. Enfeksiyon alt solunum yollarına, bronşlara da ilerleyebiliyor. Bakteriyel akut farenjit sonrası derin boyun enfeksiyonları ve ciltte kızıl döküntüleri olabiliyor. Ayrıca romatizmal ateş ve böbrek hastalıklarına yol açabiliyor. Kronik farenjitin ise hastanın yaşam şeklinden reflü sorununa, burun eğriliğinden burun etlerine veya kişinin yüksek sesle ve çok uzun süreli konuşmasına dek birçok nedeni bulunuyor. Genetik geçiş bulunmuyor. Altta yatan neden reflü ise düzenli bir reflü tedavisi ile hastalıktan kurtulmak mümkün olurken, sigara, alkol veya aşırı stres, aşırı bağırarak konuşmak gibi kişisel alışkanlıklar ve yaşam şekli genellikle kronik farenjitin süregenliğini artırıyor.
Kaynak.7gunsaglik
Boğazda sanki çalı varmış hissi yaratan farenjit boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, ateş ve genel vücut kırgınlığı ile kendini belli ediyor. Akut farenjit; üst solunum yolu enfeksiyonuna eşlik eden bir hastalıkken, kronik farenjitin hastanın yaşam şeklinden reflü sorununa, burun eğriliğinden burun etlerine veya kişinin yüksek sesle ve çok uzun süreli konuşmasına dek birçok nedeni bulunuyor. Akut farenjitte beta mikrobu önemli rol oynuyor. Ama bir dostu daha var akut farenjitin: Soğuk içecekler! Yani farenjit sadece soğuk havayı değil soğuk içecekleri de seviyor.
Bahar geldi, havalar ısınmaya başladı. Yaz kapıda. Ama soğuk havaların hastalığı olarak bilinen akut farenjit, kendini unutturacağa benzemiyor. Zira kış ayları ve soğuk havalarda sıkça rastlanan ve üst solunum yolları enfeksiyonlarının üçte birini oluşturan akut farenjit, bahar ve yaz aylarında da kol geziyor. Acıbadem International Hastanesi Kulak-Burun-Boğaz Uzmanı Dr. Hakkı Süha Özçelik, sıcak havalarda sıkça tercih edilen soğuk içeceklere karşı dikkatli olunması gerektiğini belirtiyor. Dr. Özçelik, farenjite karşı alınması gereken tedbirleri ve kaçınılması gerekenleri anlattı.
BOĞAZDA ÇALI HİSSİ
Sabah kalktığınızda boğazınızda ağrı ve sanki yabancı cisim varmış gibi mi hissediyorsunuz? Hatta tam bir çalı gibi saplanmış gitmiyor bir türlü. Kuruluk ve sertlik hissine bir de nefes kokusu eşlik ediyor. Yutma güçlüğü çekiyor, genel vücut kırgınlığı ve yüksek ateşle iyice halsiz hissediyorsunuz. Farenjit kapınızı çalmışa benziyor. Çoğunlukla kış aylarının hastalığı olarak bilinen farenjit, bahar ve yaz aylarında da her an tetikte bekliyor. Zira özellikle sıcak günlerde bol bol içilen soğuk içecekler, hastalığa tam anlamıyla davetiye çıkarıyor. Acıbadem International Hastanesi Kulak-Burun-Boğaz Uzmanı Dr. Hakkı Süha Özçelik soğuk içeceklerin genelde kişinin vücut direncini düşürerek daha önce boğazda var olan virüs ve bakterilerin enfeksiyona yol açmasına neden olduğunu belirtiyor. Dr. Özçelik, bazı kişilerin ise hafif soğuk içeceklerden bile olumsuz etkilenebildiğine dikkat çekerek uyarıyor.
KLİMA VE KALABALIK DA ZEMİN HAZIRLIYOR
Sıcak havaların vazgeçilmezlerinden klimaların da yanlış ve bilinçsiz kullanımı insan sağlığını olumsuz etkiliyor ve birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bu hastalıkların başında farenjit geliyor. Farenjit üst solunum yolları enfeksiyonlarının üçte birini oluşturuyor. Bulaşıcı bir hastalık olan farenjit, özellikle de hasta kişinin tükürük ve burun salgısından bulaşıyor. Kişilerin başkalarına ait olan eşyaları kullanmamaları çok önemli. Örneğin bir ev ortamında tek bir havlu kullanmak yerine herkesin kendine ait havlusu olması basit ama çok önemli bir tedbir. Eller de sık sık sabunla yıkanmalı. Kalabalık ve kapalı hava sirkülasyonu olan yerlerde uzun süre kalındığında kolayca bulaşma imkanı bulan hastalık özellikle bağışıklık ve enfeksiyonlara direnci düşük olan insanları tehdit ediyor. Tozlu ve kirli ortamlardan, kapalı yerlerden uzak durmak gerekiyor. Aşırı soğuk-sıcak yiyecek ve içecekler ile acı yiyeceklerden de kaçınmalı. Boğazda çalı varmış hissi yaratsa bile hastanın kesinlikle boğazını temizlemeye uğraşmaması, ılık birkaç yudum su içerek yumuşatması önemli. Aksi halde boğazı temizlemeye çalışmak tahriş edici etki yaratıyor. Düzgün bir yaşam, düzenli spor ve vitaminsiz kalmamak da farenjitten korunmayı sağlayan durumlar. Viral farenjitlerde pastil, sprey ve ağrı kesiciler ile yumuşak sulu gıdalar öneriliyor. Bakteriyel farenjitlerde ise ilave olarak antibiyotik tedavisi de gerekiyor.
ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLER DİKKAT
Uzun süreli ve yüksek sesle konuşmak zorunda kalan öğretmenlerin korkulu rüyası olan farenjit, öğrencileri de çok seviyor. 5-15 yaş grubu çocuklar bu hastalığa en sık yakalanan grubu oluşturuyor. Bu nedenle okul çocuklarında bulaşmayı engellemek için genel hijyenik kurallara uymak, sık el yıkamak, su şişesi, bardak, çatal-kaşık gibi şahsi eşyaları ortak kullanmamak, öksürürken ağzı el ile değil mendille kapatmak, sık sık pencereleri açarak ortamı temiz hava ile havalandırmak gerekiyor. Ayrıca hasta çocukların diğerlerini hasta etmemesi için okula gönderilmemesi ve evde dinlendirilmesi çok önemli.
ADAÇAYI RAHALATICI ETKİ YARATIYOR
Farenjit için bitkisel tedaviye yönelik özellikle internet sitelerinde bilgi kirliliği yaşanıyor. Dr. Hakkı Süha Özçelik, bitkisel tedavilerden özellikle antiseptik özelliği kanıtlanmış adaçayı içilebileceğini, ılık bitkisel çayların boğazı nemlendirip rahatlattığı için tedaviye yardımcı olacağını söylüyor. Akut farenjit tedavi edilmediğinde ses telleri ve soluk borusunda da enfeksiyona yol açıyor. Enfeksiyon alt solunum yollarına, bronşlara da ilerleyebiliyor. Bakteriyel akut farenjit sonrası derin boyun enfeksiyonları ve ciltte kızıl döküntüleri olabiliyor. Ayrıca romatizmal ateş ve böbrek hastalıklarına yol açabiliyor. Kronik farenjitin ise hastanın yaşam şeklinden reflü sorununa, burun eğriliğinden burun etlerine veya kişinin yüksek sesle ve çok uzun süreli konuşmasına dek birçok nedeni bulunuyor. Genetik geçiş bulunmuyor. Altta yatan neden reflü ise düzenli bir reflü tedavisi ile hastalıktan kurtulmak mümkün olurken, sigara, alkol veya aşırı stres, aşırı bağırarak konuşmak gibi kişisel alışkanlıklar ve yaşam şekli genellikle kronik farenjitin süregenliğini artırıyor.
Kaynak.7gunsaglik
Besin Zehirlenmesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Ham meyve ve sebzelerde tehlikeli listeriosis salgını geçmiş yıllarda büyük sağlık sorunlarına yol açmıştır.
Bakterili bir çiftlikte yetişen ham kavun gibi meyve ve sebzeler enfeksiyona sebep olur, ateş, kas ağrıları, mide sorunları ve ishale neden olur. İyi temizlenmiş ve buzdolabında soğuk ayarda saklanan ham olmayan besinleri tüketin. Yoğurt, peynir çiğ sütle yapılan süt ürünleri de risklidir. Sadece şoklama ve soğutma ya da kaynatma ile bu ürünlerdeki bakteri ölmez. Yaşlılar, hamileler, zayıflar ve bağışıklığı güçsüz kişiler risktedir. Pastörize ürünleri satın alın.
Kümes hayvanları ve yumurtada da taze ürünleri alın. Domates, biber ve salata yeşilliklerde de dikkatli olun. Çiğ ve az pişmiş besinlerden kaçının. Sıcak ve nemli ortamda yetişen ürünlere dikkat edin. Bebek ve yaşlılarda bu enfeksiyonlar çok ciddi hatta ölümcül olabilir. İyice yıkanan, kurutulan ve buzdolabında saklanan ürünleri tüketin. Çiğ et özellikle kıymadan kaçının. E. Coli bakterisi çiğ ette yaygındır. Özellikle bakteriler kıymada birikir.
Konserve gıdalarda riskli sınıfındadır. Bal, et, fermente ürünler, tuzlu balık konserveleri özellikle bebekler için ölümcül olabilir. Kabuklu deniz ürünleri yosunlu ürünler de gelgitten nasibini alır. Toksin yüksek oranda olabilir. Di ve dudaklarda karıncalanma, nefes darlığı, ve nihai felç görülebilir. Zehirlenme belirtileri 30 dakika içinde gelişir. Deniz yosunu ve orfozda belirtiler, kollarda veya bacaklarda yanma veya ağrılı karıncalanma, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, halüsinasyonlar ve sıcaklık değişimidir.
Nörolojik belirtilerde doktorunuza başvurun. Yüksek ateş, kanlı dışkı, uzun süreli kusma, 3 günden fazla süren ishal, ağız kuruluğu, baş ağrısı, az idrar zehirlenme belirtileridir. Ellerinizi ve gıdaları iyice yıkayın. Mutfak eşyaları ve tezgahı temizleyin. Akan su altında temizleyip kurutun. Marul ve lahananın dış yapraklarını atın. Et, tavuk ve yumurtayı uygun sıcaklıkta pişirin. Sıcak soğuk değişimie dikkat edin.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Bakterili bir çiftlikte yetişen ham kavun gibi meyve ve sebzeler enfeksiyona sebep olur, ateş, kas ağrıları, mide sorunları ve ishale neden olur. İyi temizlenmiş ve buzdolabında soğuk ayarda saklanan ham olmayan besinleri tüketin. Yoğurt, peynir çiğ sütle yapılan süt ürünleri de risklidir. Sadece şoklama ve soğutma ya da kaynatma ile bu ürünlerdeki bakteri ölmez. Yaşlılar, hamileler, zayıflar ve bağışıklığı güçsüz kişiler risktedir. Pastörize ürünleri satın alın.
Kümes hayvanları ve yumurtada da taze ürünleri alın. Domates, biber ve salata yeşilliklerde de dikkatli olun. Çiğ ve az pişmiş besinlerden kaçının. Sıcak ve nemli ortamda yetişen ürünlere dikkat edin. Bebek ve yaşlılarda bu enfeksiyonlar çok ciddi hatta ölümcül olabilir. İyice yıkanan, kurutulan ve buzdolabında saklanan ürünleri tüketin. Çiğ et özellikle kıymadan kaçının. E. Coli bakterisi çiğ ette yaygındır. Özellikle bakteriler kıymada birikir.
Konserve gıdalarda riskli sınıfındadır. Bal, et, fermente ürünler, tuzlu balık konserveleri özellikle bebekler için ölümcül olabilir. Kabuklu deniz ürünleri yosunlu ürünler de gelgitten nasibini alır. Toksin yüksek oranda olabilir. Di ve dudaklarda karıncalanma, nefes darlığı, ve nihai felç görülebilir. Zehirlenme belirtileri 30 dakika içinde gelişir. Deniz yosunu ve orfozda belirtiler, kollarda veya bacaklarda yanma veya ağrılı karıncalanma, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, halüsinasyonlar ve sıcaklık değişimidir.
Nörolojik belirtilerde doktorunuza başvurun. Yüksek ateş, kanlı dışkı, uzun süreli kusma, 3 günden fazla süren ishal, ağız kuruluğu, baş ağrısı, az idrar zehirlenme belirtileridir. Ellerinizi ve gıdaları iyice yıkayın. Mutfak eşyaları ve tezgahı temizleyin. Akan su altında temizleyip kurutun. Marul ve lahananın dış yapraklarını atın. Et, tavuk ve yumurtayı uygun sıcaklıkta pişirin. Sıcak soğuk değişimie dikkat edin.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Miyelom Nedir? Nedenleri, Belirtileri Ve Tedavisi
Belli başlı belirtileri halsizlik, kansızlık ve enfeksiyon olan miyelom bir tür kötü huylu kan hastalığı. Peki bundan nasıl korunabiliriz?
Kemik ağrıları, kansızlık, halsizlik veya akciğer enfeksiyonu, sessizce ilerleyip hayati tehlikeye neden olan Multıpl Miyelom hastalığına işaret ediyor olabilir. Uluslararası Miyelom Çalışma Grubu (International Myeloma Working Group) üyesi Prof. Dr. Orhan Sezer, dünyada en sık gözlenen kötü huylu kan hastalıkları arasında ikinci sırada yer alan Multipl Miyelom ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
MİYELOM FELÇ VE BÖBREK YETMEZLİĞİNE GÖTÜREBİLİYOR
Multipl Miyelom, plazma hücrelerinin kemik iliğinde kontrol dışı artışından kaynaklanan habis yani kötü karakterli bir hastalıktır. Plazma hücreleri, beyaz kan hücrelerinin bir alt grubunu oluşturur, görevleri “antikor” denilen, vücudu mikroplara karşı koruyan proteinleri üretmektir. Multipl Miyelom, görüldüğü sıklık açısından habis kan hastalıkları arasında, “lenfoma” denilen lenf bezi hastalıklarından sonra ikinci sırayı alır. Bu hastalık, kemiklere hasar verip, ağrılara, kırıklara hatta felce yol açabilir. Bunun ötesinde Multipl Miyelom, böbrek yetmezliğine ve bağışıklık sistemindeki bozukluklara sebep olabilmektedir. Bu da vücudu mikroplara karşı savunmasız hale getirmektedir.
TEŞHİSTE GEÇ KALINMASI TEDAVİYİ GÜÇLEŞTİRİR
Multipl Miyelom, kanda yüksek sedimantasyon değeri, kansızlık, kemik ağrıları, enfeksiyon gibi belirtilerle kendini gösterir. Hastalığın tanısını koymak için, kan ve idrarda bazı özel biyokimyasal araştırmaların yapılması gerekir. Bu tahliller Miyelom söz konusu olduğu veya olabileceği yolunda ise, kemiklerin durumunu ve kemik iliğindeki hücreleri de incelemek gerekir.
YÜKSEK DOZ TEDAVİ VE OTOLOG KÖK HÜCRE NAKLİ TEDAVİDE BAŞARI SAĞLIYOR
Multipl Miyelom, dünyada en çok kök hücre transplantasyonu, yani kemik iliği nakli yapılan hastalıktır. Eskiden kök hücreler kemik iliğinden alınırken, artık bu yöntem gittikçe bırakılmış, yalnızca adı kalmıştır. Kök hücreler kemik iliğinden değil, özel bir ilaç tedavisi sonrası hasta için basit ve kolay bir şekilde, ameliyata gerek olmaksızın, kandan toplanmaktadır. Birkaç kür kemoterapiden sonra, yaşı ve organ fonksiyonları uygun hastalarda otolog kök hücre transplantasyonu hedeflenir. Kök hücreler toplandıktan sonra, yüksek dozlu tedavi uygulanır ve kök hücreler hastaya damardan geri verilir. Bu tedavi, Multipl Miyelom’da alınan yanıt oranını, kalitesini ve sürecini önemli şekilde artırır. Kök hücre transplantasyonu yapılamayan hastalarda ise, yeni ilaçları da içeren tedavi protokolleri uygulanır.
HASTALARIN YAŞAM SÜRESİ UZUYOR
Tedavi; hastanın yaşı, fiziki durumu, organ fonksiyonları ve kişisel tercihleri göz önüne alınarak planlanır. “Yeni ilaçlar” adı altında toplanan bazı ilaçlar ve kemik iliği nakli son yıllarda bu hastalıkta eskisine oranla çok daha başarılı sonuçlar alınmasını ve hastaların yaşam süresinin artmasını sağlamıştır. Tedaviden sonra, hastalığın kandaki, idrardaki ve kemik iliğindeki tüm belirtilerinin tamamen kaybolduğu duruma “tam yanıt” adı verilmektedir. Yeni ilaçların da desteği ile, otolog transplantasyon yapılan hastalarda yanıt oranı yüzde 95’in, tam yanıt oranı ise %70’in üzerine çıkabilmektedir.
Multipl Miyelom’un tedavisinde son yıllarda elde edilen büyük gelişmeler, bu hastalıktaki yaşam sürecini olumlu ve önemli bir şekilde etkilemiştir. Büyük çaptaki araştırmalar devam ettiğinden, yeni tedavi protokolleri ve yeni ilaçlar da bu hastalıkta daimi bir umut kaynağı olmaktadır.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Kemik ağrıları, kansızlık, halsizlik veya akciğer enfeksiyonu, sessizce ilerleyip hayati tehlikeye neden olan Multıpl Miyelom hastalığına işaret ediyor olabilir. Uluslararası Miyelom Çalışma Grubu (International Myeloma Working Group) üyesi Prof. Dr. Orhan Sezer, dünyada en sık gözlenen kötü huylu kan hastalıkları arasında ikinci sırada yer alan Multipl Miyelom ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
MİYELOM FELÇ VE BÖBREK YETMEZLİĞİNE GÖTÜREBİLİYOR
Multipl Miyelom, plazma hücrelerinin kemik iliğinde kontrol dışı artışından kaynaklanan habis yani kötü karakterli bir hastalıktır. Plazma hücreleri, beyaz kan hücrelerinin bir alt grubunu oluşturur, görevleri “antikor” denilen, vücudu mikroplara karşı koruyan proteinleri üretmektir. Multipl Miyelom, görüldüğü sıklık açısından habis kan hastalıkları arasında, “lenfoma” denilen lenf bezi hastalıklarından sonra ikinci sırayı alır. Bu hastalık, kemiklere hasar verip, ağrılara, kırıklara hatta felce yol açabilir. Bunun ötesinde Multipl Miyelom, böbrek yetmezliğine ve bağışıklık sistemindeki bozukluklara sebep olabilmektedir. Bu da vücudu mikroplara karşı savunmasız hale getirmektedir.
TEŞHİSTE GEÇ KALINMASI TEDAVİYİ GÜÇLEŞTİRİR
Multipl Miyelom, kanda yüksek sedimantasyon değeri, kansızlık, kemik ağrıları, enfeksiyon gibi belirtilerle kendini gösterir. Hastalığın tanısını koymak için, kan ve idrarda bazı özel biyokimyasal araştırmaların yapılması gerekir. Bu tahliller Miyelom söz konusu olduğu veya olabileceği yolunda ise, kemiklerin durumunu ve kemik iliğindeki hücreleri de incelemek gerekir.
YÜKSEK DOZ TEDAVİ VE OTOLOG KÖK HÜCRE NAKLİ TEDAVİDE BAŞARI SAĞLIYOR
Multipl Miyelom, dünyada en çok kök hücre transplantasyonu, yani kemik iliği nakli yapılan hastalıktır. Eskiden kök hücreler kemik iliğinden alınırken, artık bu yöntem gittikçe bırakılmış, yalnızca adı kalmıştır. Kök hücreler kemik iliğinden değil, özel bir ilaç tedavisi sonrası hasta için basit ve kolay bir şekilde, ameliyata gerek olmaksızın, kandan toplanmaktadır. Birkaç kür kemoterapiden sonra, yaşı ve organ fonksiyonları uygun hastalarda otolog kök hücre transplantasyonu hedeflenir. Kök hücreler toplandıktan sonra, yüksek dozlu tedavi uygulanır ve kök hücreler hastaya damardan geri verilir. Bu tedavi, Multipl Miyelom’da alınan yanıt oranını, kalitesini ve sürecini önemli şekilde artırır. Kök hücre transplantasyonu yapılamayan hastalarda ise, yeni ilaçları da içeren tedavi protokolleri uygulanır.
HASTALARIN YAŞAM SÜRESİ UZUYOR
Tedavi; hastanın yaşı, fiziki durumu, organ fonksiyonları ve kişisel tercihleri göz önüne alınarak planlanır. “Yeni ilaçlar” adı altında toplanan bazı ilaçlar ve kemik iliği nakli son yıllarda bu hastalıkta eskisine oranla çok daha başarılı sonuçlar alınmasını ve hastaların yaşam süresinin artmasını sağlamıştır. Tedaviden sonra, hastalığın kandaki, idrardaki ve kemik iliğindeki tüm belirtilerinin tamamen kaybolduğu duruma “tam yanıt” adı verilmektedir. Yeni ilaçların da desteği ile, otolog transplantasyon yapılan hastalarda yanıt oranı yüzde 95’in, tam yanıt oranı ise %70’in üzerine çıkabilmektedir.
Multipl Miyelom’un tedavisinde son yıllarda elde edilen büyük gelişmeler, bu hastalıktaki yaşam sürecini olumlu ve önemli bir şekilde etkilemiştir. Büyük çaptaki araştırmalar devam ettiğinden, yeni tedavi protokolleri ve yeni ilaçlar da bu hastalıkta daimi bir umut kaynağı olmaktadır.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Limonata Diyeti İle Uzman Temizlik
Sağlıklı beslenme tüm dünya starlarında da bir furya haline geldi.
Beyonce’nin de son olarak uyguladığı vücudu temizleyen bir diyet olan limonata diyetine göz atalım. Sulu içecekler özellikle bitkilerle karışınca müshil özelliği görüyor. Sıvı diyeti detoks gibi sindirimi düzenliyor metabolizmayı hızlandırıyor. Ortalama 10 günde sindirim düzene giriyor kilo veriliyor. Enerjik mutlu ve sağlıklı hissediliyor.
Ayrıca aşırı yeme isteğini de frenliyor. Kas ve kemikten kaybetmeden kalori yakar yağları eritir kilo verirsiniz. 10 gün boyunca çiğ sebze ve meyveler ile bunları suları tüketilecek.
Kalıcı bir değişim için, meyve , sebze , tam tahıllar , düşük yağlı süt ve balık , derisiz tavuk veya hindi , ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, yağsız protein , sağlıklı bir diyet için en iyisidir. Ambalajı gıdalardan uzak durun. Egzersiz çok aşırıya kaçmadan hafif tempoda yapın. Bu 10 günlük süreçte yapılmasa da olur. Düşük yağlı ve vegan bir diyettir. Gluten yoktur tuz çok az içerir. Bu diyetle fazlalıkları atın.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Beyonce’nin de son olarak uyguladığı vücudu temizleyen bir diyet olan limonata diyetine göz atalım. Sulu içecekler özellikle bitkilerle karışınca müshil özelliği görüyor. Sıvı diyeti detoks gibi sindirimi düzenliyor metabolizmayı hızlandırıyor. Ortalama 10 günde sindirim düzene giriyor kilo veriliyor. Enerjik mutlu ve sağlıklı hissediliyor.
Ayrıca aşırı yeme isteğini de frenliyor. Kas ve kemikten kaybetmeden kalori yakar yağları eritir kilo verirsiniz. 10 gün boyunca çiğ sebze ve meyveler ile bunları suları tüketilecek.
Kalıcı bir değişim için, meyve , sebze , tam tahıllar , düşük yağlı süt ve balık , derisiz tavuk veya hindi , ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, yağsız protein , sağlıklı bir diyet için en iyisidir. Ambalajı gıdalardan uzak durun. Egzersiz çok aşırıya kaçmadan hafif tempoda yapın. Bu 10 günlük süreçte yapılmasa da olur. Düşük yağlı ve vegan bir diyettir. Gluten yoktur tuz çok az içerir. Bu diyetle fazlalıkları atın.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Yeni Bir Diyet Yemeği: Bat Tarifi
Uzmanlara göre kilo vermeyi sağlayan harika bir tarif sizlerle. Mercimeği soğanla buluşturuyor..
Uzmanlar, Diyet yapanlara, yeşil mercimek, ince bulgur, domates salçası, yeşil soğan, dere otu ve benzeri malzemelerle hazırlanan bat yemeğinden tüketmelerini önerdi.
Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Kutlutürk, obezitenin Türkiye'de de hızla artmasının kişi ve toplum sağlığı için ciddi bir risk oluşturduğunu söyledi.
Son verilerin, Türkiye'de kadınların yarısının, erkeklerin ise 3'te 1'inin obez olduğunu gösterdiğini belirten Kutlutürk, "Oysa 10 yıl önce bu oranların yarısı kadar bile değildi. Peki bu artıştan ne sorumlu? Çağımızın getirdiği yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam başlıca sebep olarak kabul edilmektedir. Zamanında alınan basit tedbirlerle obezite engellenebilmekte ve obezitenin neden olduğu kalp, şeker hastalığı, eklem hastalıkları ve erken ölüm gibi komplikasyonlar önlenebilmektedir" diye konuştu.
İnsanların sofralarındaki yiyecekleri tekrar gözden geçirip, bazı gıdaları daha az, bazılarını ise daha fazla tüketmeye özen göstermeleri gerektiğini vurgulayan Kutlutürk, "Tokat'a özgü yemeklerden bat, kuru baklagiller açısından zengin olması ve yüksek protein içeriğiyle diyet için uygun bir seçenektir. Bat, yüksek protein içeriği, verdiği uzun süreli tokluk hissiyle gıda alımını azaltmakta, yüksek posa içeriğiyle de sindirimi rahatlatmaktadır" dedi.
Diyetisyen görüşü
GOÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde görevli diyetisyen Yasemin Erol ise kuru baklagillerin sofralarda yeterince yer almadığını belirtti.
Haftada en az 4 öğün baklagil tüketilmesi gerektiğine dikkati çeken Erol, kuru baklagillerin protein kaynağı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "Düşük yağ içeren kuru baklagiller, protein bakımından ete en iyi alternatiflerden biridir. Düşük glisemik indekse (karbonhidratların kandaki glikoz düzeylerine olan etkisini ölçme sistemi) sahip olması, yavaş emilmesi nedeniyle daha uzun süre tokluk hissi vermesine neden olmaktadır, posa bakımından oldukça zengindir. Çözünür ve çözünmez posa içeriğiyle tokluk hissi vermekte, kan şekerini daha iyi dengede tutmakta ve bu sayede kilo vermeye yardımcı olmaktadır. Ayrıca posa içeriğinin fazla olması, kabızlığa da iyi bir çözüm olmaktadır. Selenyum, folik asit, kalsiyum, magnezyum içermesinin yanı sıra demir yönünden de zengin olması, demir depolarının artmasını sağlayarak kansızlığa çare olmaktadır. Baklagillerin C vitamininden zengin besinlerle tüketimi de demirin emilimine katkıda bulunmaktadır. Baklagillerin tahıllarla pişirilmesi protein kalitesini arttırır, bu durum özellikle vejetaryenler için önemlidir."
Tokat yöresinde tüketilen batın, formda kalabilmek isteyenler için iyi bir seçenek olduğunu belirten Erol, "Taze nane, maydanoz, soğan, dere otu, reyhan, domates ve baharatları içermesi, diyetsel özelliğini açığa çıkarmaktadır. İnce bulgur ve özellikle de yeşil mercimek içermesi, bu yemeğin besin kalitesini artırmaktadır" dedi.
Batın ana malzemesi yeşil mercimeğin birçok faydasının olduğunu ifade eden Erol, "Yaklaşan yaz günlerinde, Tokat'a özgü bir yemek olan bat, iyi bir seçenek olarak sofralarımızda yer almalıdır. Araştırmalara göre, kuru baklagiller, kalp hastalıkları, diyabet, obezite ve kanser gibi kronik hastalıkların riskini azaltmaktadır. Böylece, en sık ölüm sebebi olan kalp hastalıklarının önüne geçilebilmek için uygun beslenme alışkanlıkları içinde kuru baklagilleri içeren bat gibi yemekler bulunmalıdır" diye konuştu.
Doğal gıdaların tüketilmesinin sağlık açısından önemli olduğunu vurgulayan Erol, "Bat, Tokat yöresine ait, oldukça lezzetli ve sağlıklı bir yemek seçimidir. Fazla kilolarımızdan kurtulmak için, kalori bakımından düşük, besin çeşitliliği açısından yeterli olan bat gibi lezzetleri sofralarımızdan eksik etmeyelim" ifadesini kullandı.
Bat yemeğinin yapılışı
Bat yemeği için 1 su bardağı yeşil mercimek, 9 bardak su, 1 çay bardağı ince köftelik bulgur, 2 orta boy soğan, 4 sivri biber, 4 orta boy domates, 1 yemek kaşığı salça, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı pul biber, yarım limon suyu ve isteğe bağlı olarak 100 gram ceviz kullanılır.
Tencereye bir bardak yeşil mercimek konulur. Daha sonra 7 bardak su ilave edilip ocakta kaynamaya bırakılır. Mercimekler piştikten sonra, tencere soğuması için ocaktan alınır. Daha sonra bulgur ilave edilip 15 dakika beklenir.
Bu sırada soğan, domates, biber doğranır. Bir kasede salça sulandırılır. Beklemeye bırakılan bulgur suyu çektikten sonra 2 bardak su ilave edilir. Hazırlanan diğer malzemeler yemeğe katılır.
Yemeğe, limon ve pul biber eklenir. Arzu edilirse dövülmüş ceviz bu sırada konularak servis edilir.
Bat yemeği, salamura üzüm yaprağı veya kıtır ekmekle yenilir. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Uzmanlar, Diyet yapanlara, yeşil mercimek, ince bulgur, domates salçası, yeşil soğan, dere otu ve benzeri malzemelerle hazırlanan bat yemeğinden tüketmelerini önerdi.
Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Kutlutürk, obezitenin Türkiye'de de hızla artmasının kişi ve toplum sağlığı için ciddi bir risk oluşturduğunu söyledi.
Son verilerin, Türkiye'de kadınların yarısının, erkeklerin ise 3'te 1'inin obez olduğunu gösterdiğini belirten Kutlutürk, "Oysa 10 yıl önce bu oranların yarısı kadar bile değildi. Peki bu artıştan ne sorumlu? Çağımızın getirdiği yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam başlıca sebep olarak kabul edilmektedir. Zamanında alınan basit tedbirlerle obezite engellenebilmekte ve obezitenin neden olduğu kalp, şeker hastalığı, eklem hastalıkları ve erken ölüm gibi komplikasyonlar önlenebilmektedir" diye konuştu.
İnsanların sofralarındaki yiyecekleri tekrar gözden geçirip, bazı gıdaları daha az, bazılarını ise daha fazla tüketmeye özen göstermeleri gerektiğini vurgulayan Kutlutürk, "Tokat'a özgü yemeklerden bat, kuru baklagiller açısından zengin olması ve yüksek protein içeriğiyle diyet için uygun bir seçenektir. Bat, yüksek protein içeriği, verdiği uzun süreli tokluk hissiyle gıda alımını azaltmakta, yüksek posa içeriğiyle de sindirimi rahatlatmaktadır" dedi.
Diyetisyen görüşü
GOÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde görevli diyetisyen Yasemin Erol ise kuru baklagillerin sofralarda yeterince yer almadığını belirtti.
Haftada en az 4 öğün baklagil tüketilmesi gerektiğine dikkati çeken Erol, kuru baklagillerin protein kaynağı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "Düşük yağ içeren kuru baklagiller, protein bakımından ete en iyi alternatiflerden biridir. Düşük glisemik indekse (karbonhidratların kandaki glikoz düzeylerine olan etkisini ölçme sistemi) sahip olması, yavaş emilmesi nedeniyle daha uzun süre tokluk hissi vermesine neden olmaktadır, posa bakımından oldukça zengindir. Çözünür ve çözünmez posa içeriğiyle tokluk hissi vermekte, kan şekerini daha iyi dengede tutmakta ve bu sayede kilo vermeye yardımcı olmaktadır. Ayrıca posa içeriğinin fazla olması, kabızlığa da iyi bir çözüm olmaktadır. Selenyum, folik asit, kalsiyum, magnezyum içermesinin yanı sıra demir yönünden de zengin olması, demir depolarının artmasını sağlayarak kansızlığa çare olmaktadır. Baklagillerin C vitamininden zengin besinlerle tüketimi de demirin emilimine katkıda bulunmaktadır. Baklagillerin tahıllarla pişirilmesi protein kalitesini arttırır, bu durum özellikle vejetaryenler için önemlidir."
Tokat yöresinde tüketilen batın, formda kalabilmek isteyenler için iyi bir seçenek olduğunu belirten Erol, "Taze nane, maydanoz, soğan, dere otu, reyhan, domates ve baharatları içermesi, diyetsel özelliğini açığa çıkarmaktadır. İnce bulgur ve özellikle de yeşil mercimek içermesi, bu yemeğin besin kalitesini artırmaktadır" dedi.
Batın ana malzemesi yeşil mercimeğin birçok faydasının olduğunu ifade eden Erol, "Yaklaşan yaz günlerinde, Tokat'a özgü bir yemek olan bat, iyi bir seçenek olarak sofralarımızda yer almalıdır. Araştırmalara göre, kuru baklagiller, kalp hastalıkları, diyabet, obezite ve kanser gibi kronik hastalıkların riskini azaltmaktadır. Böylece, en sık ölüm sebebi olan kalp hastalıklarının önüne geçilebilmek için uygun beslenme alışkanlıkları içinde kuru baklagilleri içeren bat gibi yemekler bulunmalıdır" diye konuştu.
Doğal gıdaların tüketilmesinin sağlık açısından önemli olduğunu vurgulayan Erol, "Bat, Tokat yöresine ait, oldukça lezzetli ve sağlıklı bir yemek seçimidir. Fazla kilolarımızdan kurtulmak için, kalori bakımından düşük, besin çeşitliliği açısından yeterli olan bat gibi lezzetleri sofralarımızdan eksik etmeyelim" ifadesini kullandı.
Bat yemeğinin yapılışı
Bat yemeği için 1 su bardağı yeşil mercimek, 9 bardak su, 1 çay bardağı ince köftelik bulgur, 2 orta boy soğan, 4 sivri biber, 4 orta boy domates, 1 yemek kaşığı salça, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı pul biber, yarım limon suyu ve isteğe bağlı olarak 100 gram ceviz kullanılır.
Tencereye bir bardak yeşil mercimek konulur. Daha sonra 7 bardak su ilave edilip ocakta kaynamaya bırakılır. Mercimekler piştikten sonra, tencere soğuması için ocaktan alınır. Daha sonra bulgur ilave edilip 15 dakika beklenir.
Bu sırada soğan, domates, biber doğranır. Bir kasede salça sulandırılır. Beklemeye bırakılan bulgur suyu çektikten sonra 2 bardak su ilave edilir. Hazırlanan diğer malzemeler yemeğe katılır.
Yemeğe, limon ve pul biber eklenir. Arzu edilirse dövülmüş ceviz bu sırada konularak servis edilir.
Bat yemeği, salamura üzüm yaprağı veya kıtır ekmekle yenilir. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Kadınlarda Diyabet Riskini Azaltmanın Yolları
Araştırmalara göre aerobik egzersizleri ve ağırlık çalışması ile kas yapmak, kadınlarda diyabeti önlüyor.
Kas güçlendirme egzersizleri bu konuda yararlı. Yoga, germe, tonlama ve benzeri aktiviteler orta yaşlı kadınlarda tip 2 diyabet riskini azaltıyor. Doktorunuzla bir plan yapıp düzenli egzersiz yapmanız öneriliyor. İleriki yaşlarda diyabet çok zorlar bunu şimdiden önlemek gerek. Haftada en az hafif ve orta tempoda 150 dakikalık egzersizler öneriliyor.
Hastalık durumu, beden kitle endeksi, sigara durumu, menopoz ve ilaç kullanımı durumları da inceleniyor ve bunlar da diyabete sebep olabiliyor. Tabii aile öyküsü ve alınan hormonal tedaviler de bunlara etken. Belirtilen miktarda kas egzersizi yapan kadınlarda belli bir sürenin sonunda diyabet riskinin %67 oranında azaldığı görülmüştür.
Bunun 20 dakika kadarı kas güçlendirme ağırlık çalışmasıdır. Spor yapmak her yaşta sağlığı korur hastalıkları önler veya azaltır. Daha az miktarda spor yapanlarda %30 azalma gözlenmiştir. Fiziksel aktiviteler kadınlarda orta yaş ve sonrasındaki osteoporoz, menopoz, diyabet, kalp ve kanser gibi riskleri kesinlikle azaltır.
Kaynak.7gunsaglik
Kas güçlendirme egzersizleri bu konuda yararlı. Yoga, germe, tonlama ve benzeri aktiviteler orta yaşlı kadınlarda tip 2 diyabet riskini azaltıyor. Doktorunuzla bir plan yapıp düzenli egzersiz yapmanız öneriliyor. İleriki yaşlarda diyabet çok zorlar bunu şimdiden önlemek gerek. Haftada en az hafif ve orta tempoda 150 dakikalık egzersizler öneriliyor.
Hastalık durumu, beden kitle endeksi, sigara durumu, menopoz ve ilaç kullanımı durumları da inceleniyor ve bunlar da diyabete sebep olabiliyor. Tabii aile öyküsü ve alınan hormonal tedaviler de bunlara etken. Belirtilen miktarda kas egzersizi yapan kadınlarda belli bir sürenin sonunda diyabet riskinin %67 oranında azaldığı görülmüştür.
Bunun 20 dakika kadarı kas güçlendirme ağırlık çalışmasıdır. Spor yapmak her yaşta sağlığı korur hastalıkları önler veya azaltır. Daha az miktarda spor yapanlarda %30 azalma gözlenmiştir. Fiziksel aktiviteler kadınlarda orta yaş ve sonrasındaki osteoporoz, menopoz, diyabet, kalp ve kanser gibi riskleri kesinlikle azaltır.
Kaynak.7gunsaglik
Cep Telefonları Çocukları Riske Atıyor
Özellikle çocuklar bebekler ve doğmamış anne karnındaki bebekler için cep telefonları çok zararlı.
Kablosuz cihazlardan yayılan mikrodalga radyasyon potansiyel olarak riskli. Kanser araştırmaları halen sürüyor. Çocuklar bu cihazlardan yetişkinlere oranla daha fazla etkileniyor. Bedensel ve ruhsal zararları saymakla bitmiyor. Beyin dokuları bu sinyalleri emiyor ve önce beyin işlevleri ve işleyişi bozuluyor. Kafatası ve derisi daha ince olduğu için bebek ve çocuklar çok daha fazla etkileniyor.
Beyin nöronları ve sinirler yıpranıyor. Yaklaşık 10 kat daha büyük risk altındalar. Onların yanında kablosuz tüm cihazları kullanmamak ve onların kullanmasına izin vermemek gerekiyor. Akıllı cihazlara yasal sınırlama getirilmeli. Aşırı ısınma ve kullanma limitleri yüksek cihazlar daha riskli. Kötü huylu beyin tümörleri ve hücreleri saldırmakta geç kalmıyor. Kanser ve beyin hastalıkları türüyor. Cep telefonu kapatılmadığı sürece açıkken bu sorunlara neden oluyor.
Kaynak.7gunsaglik
Kablosuz cihazlardan yayılan mikrodalga radyasyon potansiyel olarak riskli. Kanser araştırmaları halen sürüyor. Çocuklar bu cihazlardan yetişkinlere oranla daha fazla etkileniyor. Bedensel ve ruhsal zararları saymakla bitmiyor. Beyin dokuları bu sinyalleri emiyor ve önce beyin işlevleri ve işleyişi bozuluyor. Kafatası ve derisi daha ince olduğu için bebek ve çocuklar çok daha fazla etkileniyor.
Beyin nöronları ve sinirler yıpranıyor. Yaklaşık 10 kat daha büyük risk altındalar. Onların yanında kablosuz tüm cihazları kullanmamak ve onların kullanmasına izin vermemek gerekiyor. Akıllı cihazlara yasal sınırlama getirilmeli. Aşırı ısınma ve kullanma limitleri yüksek cihazlar daha riskli. Kötü huylu beyin tümörleri ve hücreleri saldırmakta geç kalmıyor. Kanser ve beyin hastalıkları türüyor. Cep telefonu kapatılmadığı sürece açıkken bu sorunlara neden oluyor.
Kaynak.7gunsaglik
Çocuklarda Beyin Gücü Egzersizle Artırılabilir
Çocuklarda egzersiz beyin gücü üzerinde oldukça etkili. Zihni güçlendirme bakımından egzersiz küçük yaşlardan itibaren aşılanmalı ve yapılmalı.
Daha zeki olmak değil, zihni belleği beyni daha aktif kullanabilme durumu artar. Aerobik ve fiziksel aktivite çocuk gelişiminde beyinsel ruhsal ve fiziksel anlamda geliştirir. Yaşıtlarına göre düşünme becerilerini geliştirir daha üstün olmalarına yardım eder. Bilişsel beceriler gelişir. Okul ortamında ve aile ortamında evde dışarıda arkadaşlarıyla spora ve aktiviteye alışmak önemlidir. Bellek ve dikkat odaklanma gelişirken akademik başarıları da üstün olur.
Okul başarısı ve yüksek öğrenim başarıları artar. Dil becerileri gelişir, öğrenme kapasitesi gelişir matematik ve okuma seviyeleri artar. Uzun vadede sürekli yapılan spor beyin gücünü tümüyle artırır. Gelecekteki başarısı ve genel sağlığı için çocuklar spor yapmalıdır. Kendi sevdiği en uygun aktiviteyi bulun ve çocuğunuza destek olun. Basketbol, tenis, yüzme, bale gibi… Beyin alanlarının boyutu artacak beyaz ve gri bölgeler gelişecektir.
Kaynak.7gunsaglik
Daha zeki olmak değil, zihni belleği beyni daha aktif kullanabilme durumu artar. Aerobik ve fiziksel aktivite çocuk gelişiminde beyinsel ruhsal ve fiziksel anlamda geliştirir. Yaşıtlarına göre düşünme becerilerini geliştirir daha üstün olmalarına yardım eder. Bilişsel beceriler gelişir. Okul ortamında ve aile ortamında evde dışarıda arkadaşlarıyla spora ve aktiviteye alışmak önemlidir. Bellek ve dikkat odaklanma gelişirken akademik başarıları da üstün olur.
Okul başarısı ve yüksek öğrenim başarıları artar. Dil becerileri gelişir, öğrenme kapasitesi gelişir matematik ve okuma seviyeleri artar. Uzun vadede sürekli yapılan spor beyin gücünü tümüyle artırır. Gelecekteki başarısı ve genel sağlığı için çocuklar spor yapmalıdır. Kendi sevdiği en uygun aktiviteyi bulun ve çocuğunuza destek olun. Basketbol, tenis, yüzme, bale gibi… Beyin alanlarının boyutu artacak beyaz ve gri bölgeler gelişecektir.
Kaynak.7gunsaglik
En Etkili 7 Egzersiz
Doğru egzersiz yapıldığında vücudunuzdaki değişime şaşıracaksınız. Spor salonunda da evde de bunları yapabilirsiniz.
İyi teknik şarttır adımları izleyin. Önce aktif bir hayata geçin sonra doktorunuza danışarak spora başlayın.
1. Yürüyüş. Her zaman her yerde yürüyüş yapabilirsiniz. Koşu bandı veya sokakta yürüyün. Rahat bir ayakkabı giyin 5-10 dakika ile başlayın 30 dakikaya tamamlayın. İleri seviyelerde daha fazla yürüyün ve yokuş da çıkın.
2. Aralıklarla çalışın. Az başlayıp çokla bitirin. Artan seviyede yapılan spor daha etkilidir. Daha fazla kalori yakarsınız. Sabit hızda gitmeyin tempoyu değiştirin.
3. Squat. Çömelme ve sandalyeye oturur gibi yapma hareketi tüm kasları çalıştırır.
4. Hamle. Squat’ın devamı gibidir. Dengeyi sağlayarak alt vücudu çalıştırır. Sırtınız dik olacak ileriye büyük adım atacaksınız. Diğer bacak arkada gerili kalacak. Yere değmeden inip kalkacaksınız.
5. Şınav. Göğüs, omuz, triseps ve çekirdek kasları güçlendirir. Klasik şınavınızı çekin zorlanırsanız dizlerinizden de destek alın.
6. Mekik. Karın kaslarını hedef alan mekikte şınavın aksine sırt üstü uzanın. Beliniz yerde olacak karnınızı içeri çekin eller ensede birleşsin ve yavaşça birkaç santim kalkın inin.
7. Ağırlığı elinize alın ve ayaktayken ağırlığa doğru hafifçe öne eğilin. Sadece karın kaslarınızı kullanarak eğilip kalkın hafifçe. Elleriniz dirseklerden bükülü dışa doğru dursun.
Kaynak.7gunsaglik
İyi teknik şarttır adımları izleyin. Önce aktif bir hayata geçin sonra doktorunuza danışarak spora başlayın.
1. Yürüyüş. Her zaman her yerde yürüyüş yapabilirsiniz. Koşu bandı veya sokakta yürüyün. Rahat bir ayakkabı giyin 5-10 dakika ile başlayın 30 dakikaya tamamlayın. İleri seviyelerde daha fazla yürüyün ve yokuş da çıkın.
2. Aralıklarla çalışın. Az başlayıp çokla bitirin. Artan seviyede yapılan spor daha etkilidir. Daha fazla kalori yakarsınız. Sabit hızda gitmeyin tempoyu değiştirin.
3. Squat. Çömelme ve sandalyeye oturur gibi yapma hareketi tüm kasları çalıştırır.
4. Hamle. Squat’ın devamı gibidir. Dengeyi sağlayarak alt vücudu çalıştırır. Sırtınız dik olacak ileriye büyük adım atacaksınız. Diğer bacak arkada gerili kalacak. Yere değmeden inip kalkacaksınız.
5. Şınav. Göğüs, omuz, triseps ve çekirdek kasları güçlendirir. Klasik şınavınızı çekin zorlanırsanız dizlerinizden de destek alın.
6. Mekik. Karın kaslarını hedef alan mekikte şınavın aksine sırt üstü uzanın. Beliniz yerde olacak karnınızı içeri çekin eller ensede birleşsin ve yavaşça birkaç santim kalkın inin.
7. Ağırlığı elinize alın ve ayaktayken ağırlığa doğru hafifçe öne eğilin. Sadece karın kaslarınızı kullanarak eğilip kalkın hafifçe. Elleriniz dirseklerden bükülü dışa doğru dursun.
Kaynak.7gunsaglik
Girya Egzersizlerinde Bilmeniz Gereken 3 Şey
Girya egzersizleri kas güçlendirme kas yapılandırma ve devamını sağlamaya dayalı egzersizlerdir.
Bu ağırlık egzersizi hakkında neler biliyoruz neler bilmemiz gerekiyor? Bunu farklı kılan nedir?
Yeni başlayanlar günde 1 kez hafif tempoda başlayabilir. Kolları güçlendirir metal ağırlıklar kaldırılır. Aynı zamanda kalp ve akciğer de çalışır.
Ağırlık ofset merkezine hitap eden bu egzersiz diğerlerinden farklıdır. Bu vücut dengesini korumak için daha fazla çalışılması gerektiği anlamına gelir. Bunu yaparken, pek çok farklı kas gruplarının çalışması – ve aynı zamanda kalp hızının aktif olması önemlidir.
Sağlıklı yaşam programlarında sıkça önerilir ve doğru yapıldığında çok etkilidir.
Bilmeniz gereken 3 şey:
1. Teknik konularda: bir cam şişede sallanan bir sütü düşünün. Ağırlık çalışırken acemiyken genelde çok üzerine düşülür. 30 dakika spor idealdir. 25 kiloluk bir toprak dolu çanta oluşturup ağırlık olarak kullanabilirsiniz. Yaralanma ve sakatlanmayı önleyin fazla ağırlık kaldırmayın.
2. Bir eğitmen ile çalışın. Sınırınız olan ağırlığı bulacak ve çalışma yönteminizi anlatacaktır.
3. Düzgün bir tutamaç edinin. Kettleball bir spor aletidir ve tutamacı sağlam olmalıdır. Düzgün tutulabilecek bir top seçilmelidir.
Kaynak.7gunsaglik
Bu ağırlık egzersizi hakkında neler biliyoruz neler bilmemiz gerekiyor? Bunu farklı kılan nedir?
Yeni başlayanlar günde 1 kez hafif tempoda başlayabilir. Kolları güçlendirir metal ağırlıklar kaldırılır. Aynı zamanda kalp ve akciğer de çalışır.
Ağırlık ofset merkezine hitap eden bu egzersiz diğerlerinden farklıdır. Bu vücut dengesini korumak için daha fazla çalışılması gerektiği anlamına gelir. Bunu yaparken, pek çok farklı kas gruplarının çalışması – ve aynı zamanda kalp hızının aktif olması önemlidir.
Sağlıklı yaşam programlarında sıkça önerilir ve doğru yapıldığında çok etkilidir.
Bilmeniz gereken 3 şey:
1. Teknik konularda: bir cam şişede sallanan bir sütü düşünün. Ağırlık çalışırken acemiyken genelde çok üzerine düşülür. 30 dakika spor idealdir. 25 kiloluk bir toprak dolu çanta oluşturup ağırlık olarak kullanabilirsiniz. Yaralanma ve sakatlanmayı önleyin fazla ağırlık kaldırmayın.
2. Bir eğitmen ile çalışın. Sınırınız olan ağırlığı bulacak ve çalışma yönteminizi anlatacaktır.
3. Düzgün bir tutamaç edinin. Kettleball bir spor aletidir ve tutamacı sağlam olmalıdır. Düzgün tutulabilecek bir top seçilmelidir.
Kaynak.7gunsaglik
Diyet Hataları ve Kaçınma Yolları-1
Diyet hataları kilomuzu etkiler ve sağlıksız kilo almaya ya da vermeye neden olur.
Asla moda ve şok diyetlere kanmayın ve uygulamayın. Herkesin bünyesi farklıdır ve diyet seçeneği değişkendir. Aç karnına yapılan sadece greyfurt ve lahana gibi besinlerle yapılan detoks öğünleri size göre olmayabilir. Bu tarz açlığa yönelten şok diyetlerden kaçının. Günlük ortalama 1000 kalori alacağınız bir beslenme programı uygulayın. Böylece metabolizmanız kötü etkilenmez aç kalındığında ise aksine kilo alınır. Kahvaltıyı atlamak büyük hatalardandır. Kalori kesmenin bir yolu gibi görünse de öğle yemeğinde daha fazla aç olacak ve plansızca yiyeceksiniz. Sağlıklı kiloyu korumak için güne kahvaltı ile başlayın. Ara öğünleri diğer öğünlerle karıştırmayın. Çantanızda ani acıkma krizlerine karşı bir dilim kek, bir parça simit taşıyorsunuz ve bunu asla yemekten önce sonra ya da yemekle birlikte tüketmeyin. Bu sizin ara öğününüz. Her lokmanızı düzgün bir şekilde planlayın gerekirse kaydedin. Günde birkaç öğün küçük atıştırmalıklara izin var. Ama bunları her saniye aklınızdan geçirmeyin. Açlık ve kilo kontrolünde başarı sabır azim gerektirir. Metabolizmaya yardımcı olmak için atıştırmalıklarınız protein yönünden zengin olmalıdır.
Kaynak.7gunsaglik
Asla moda ve şok diyetlere kanmayın ve uygulamayın. Herkesin bünyesi farklıdır ve diyet seçeneği değişkendir. Aç karnına yapılan sadece greyfurt ve lahana gibi besinlerle yapılan detoks öğünleri size göre olmayabilir. Bu tarz açlığa yönelten şok diyetlerden kaçının. Günlük ortalama 1000 kalori alacağınız bir beslenme programı uygulayın. Böylece metabolizmanız kötü etkilenmez aç kalındığında ise aksine kilo alınır. Kahvaltıyı atlamak büyük hatalardandır. Kalori kesmenin bir yolu gibi görünse de öğle yemeğinde daha fazla aç olacak ve plansızca yiyeceksiniz. Sağlıklı kiloyu korumak için güne kahvaltı ile başlayın. Ara öğünleri diğer öğünlerle karıştırmayın. Çantanızda ani acıkma krizlerine karşı bir dilim kek, bir parça simit taşıyorsunuz ve bunu asla yemekten önce sonra ya da yemekle birlikte tüketmeyin. Bu sizin ara öğününüz. Her lokmanızı düzgün bir şekilde planlayın gerekirse kaydedin. Günde birkaç öğün küçük atıştırmalıklara izin var. Ama bunları her saniye aklınızdan geçirmeyin. Açlık ve kilo kontrolünde başarı sabır azim gerektirir. Metabolizmaya yardımcı olmak için atıştırmalıklarınız protein yönünden zengin olmalıdır.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikten Önceki Yaşam Tarzı Çocukları Etkiliyor
Genler potansiyel olarak gelecekteki sağlık durumunu etkiliyor.
Bir annenin gebe kalmadan önceki sağlık ve yaşam durumu, doğurduğu çocukta da etkili oluyor. Ebeveyn gen geçmişi yavrulara aktarılıyor. Bu ciddi bir toplumsal sağlık sorunudur. Çeşitli üniversitelerde yapılan birçok araştırmada önceki hayatımızın gelecekteki çocuklarımız için ne kadar önemli olduğu görülmüştür.
Örneğin annenin obez olması, çocukta diyabet, kalp damar hastalıkları, metabolik sorunlar, anksiyete, bağışıklık ve depresyona neden olabilir. Yetersiz ve kötü beslenme, sigara alkol tüketme, yumurta ve spermler yoluyla embriyoya geçer. İnsanlar yeni başlangıcın önemli olduğunu bilir fakat geçmiş yaşamının çocuğuna aktarılacağını pek bilmez. Çocukla beraber sıfırdan başlayan bir hayat söz konusu değil. Etkiler geçmişe de dahil. Baba sağlığının da çocuktaki etkileri çok büyük. Çok geç olmadan ebeveyn olmak isteyen çiftlerin sağlığına önem vermeleri gerek.
Kaynak.7gunsaglik
Bir annenin gebe kalmadan önceki sağlık ve yaşam durumu, doğurduğu çocukta da etkili oluyor. Ebeveyn gen geçmişi yavrulara aktarılıyor. Bu ciddi bir toplumsal sağlık sorunudur. Çeşitli üniversitelerde yapılan birçok araştırmada önceki hayatımızın gelecekteki çocuklarımız için ne kadar önemli olduğu görülmüştür.
Örneğin annenin obez olması, çocukta diyabet, kalp damar hastalıkları, metabolik sorunlar, anksiyete, bağışıklık ve depresyona neden olabilir. Yetersiz ve kötü beslenme, sigara alkol tüketme, yumurta ve spermler yoluyla embriyoya geçer. İnsanlar yeni başlangıcın önemli olduğunu bilir fakat geçmiş yaşamının çocuğuna aktarılacağını pek bilmez. Çocukla beraber sıfırdan başlayan bir hayat söz konusu değil. Etkiler geçmişe de dahil. Baba sağlığının da çocuktaki etkileri çok büyük. Çok geç olmadan ebeveyn olmak isteyen çiftlerin sağlığına önem vermeleri gerek.
Kaynak.7gunsaglik
Kötü Ağız Kokusu Yapan Besinler
Alkol ve enerji içecekleri nefesinize hakim olabilir. Kahve, kafein, alkol ve enerji içecekleri susuzluğa yol açar ağzı kurutur nefesi etkiler.
Tükürük düzeylerini azaltır, bu nedenle az içmeliyiz. İçimin ardından ağız iyice çalkalanmalı. Asitli içecekler dişleri bozar sık içilirse ağızda sorunlara ve kokmaya nedendir.
Süt, peynir gibi süt ürünleri bekletilirse tüketilmemelidir çünkü kokacağı için ağzı da kokutur. Süt içerken ağızda oyalamadan direkt için. Laktoz intoleransı olanlar için de süt kötü bir fikirdir. Probiyotikler genel olarak gereklidir. Vücuda sağlıklı bakterilerin girmesi gerekir. Yoğurt tüketilebilir.
Şekerleme, aşırı yemeyin çünkü dişleri çürütür ağız kokusu sebebidir. Ağzımıza bakteri dolu sülfür bileşikleri yerleştirmiş oluruz. Su ile çalkalayın dişlerinizi fırçalayın ve şekerden sonra dilinizden iyice kazıyın.
Kırmızı et ise protein içerdiği halde ağızda kalıntılar bırakır. Bu da pis bir koku üretir. Balık ve tavukta bu risk yoktur. Sakız çiğnemek kurtuluşunuz olabilir.
Kaynak.7gunsaglik
Tükürük düzeylerini azaltır, bu nedenle az içmeliyiz. İçimin ardından ağız iyice çalkalanmalı. Asitli içecekler dişleri bozar sık içilirse ağızda sorunlara ve kokmaya nedendir.
Süt, peynir gibi süt ürünleri bekletilirse tüketilmemelidir çünkü kokacağı için ağzı da kokutur. Süt içerken ağızda oyalamadan direkt için. Laktoz intoleransı olanlar için de süt kötü bir fikirdir. Probiyotikler genel olarak gereklidir. Vücuda sağlıklı bakterilerin girmesi gerekir. Yoğurt tüketilebilir.
Şekerleme, aşırı yemeyin çünkü dişleri çürütür ağız kokusu sebebidir. Ağzımıza bakteri dolu sülfür bileşikleri yerleştirmiş oluruz. Su ile çalkalayın dişlerinizi fırçalayın ve şekerden sonra dilinizden iyice kazıyın.
Kırmızı et ise protein içerdiği halde ağızda kalıntılar bırakır. Bu da pis bir koku üretir. Balık ve tavukta bu risk yoktur. Sakız çiğnemek kurtuluşunuz olabilir.
Kaynak.7gunsaglik
Koşmak, Ağız Sağlığını Olumsuz mu Etkiler?
Koşucuların sağlık riskleri olur mu demeyin. Araştırmalara göre diş erozyonu diş ve ağız tahribatı koşucularda görülüyor.
Özellikle yoğun sporcular maraton ve olimpiyatçı sporcular yüksek oranda risk altında. Spor ve enerji içecekleri barlar jeller ile yüksek karbonhidrat tüketimi dişleri bozuyor. Ağız pH değeri bozuluyor. Ağız yoluyla nefes alırlar ve ağız kurur dişler çürür tükürük seviyesi azalır.
Ağız ve diş sağlığı olumsuz etkilenir. Bisiklet, koşma, yüzme gibi karma sporlar ise oranı artırır. Spor içecekleri gibi takviyeler daha da bozuyor. Genç yaşta dişler çürüyor eriyor bozuluyor. Spordan önce pH değeri normal asidik seviyelerinde iken sporcuların bu değerleri düşer. Beslenme düzeni ve alışkanlıklar ile spor düzeni değiştirilebilir.
Kaynak.7gunsaglik
Özellikle yoğun sporcular maraton ve olimpiyatçı sporcular yüksek oranda risk altında. Spor ve enerji içecekleri barlar jeller ile yüksek karbonhidrat tüketimi dişleri bozuyor. Ağız pH değeri bozuluyor. Ağız yoluyla nefes alırlar ve ağız kurur dişler çürür tükürük seviyesi azalır.
Ağız ve diş sağlığı olumsuz etkilenir. Bisiklet, koşma, yüzme gibi karma sporlar ise oranı artırır. Spor içecekleri gibi takviyeler daha da bozuyor. Genç yaşta dişler çürüyor eriyor bozuluyor. Spordan önce pH değeri normal asidik seviyelerinde iken sporcuların bu değerleri düşer. Beslenme düzeni ve alışkanlıklar ile spor düzeni değiştirilebilir.
Kaynak.7gunsaglik
Hassas Diş Problemi Nedenleri ve Çareleri
Çok fazla gargara kullanmak dişleri hassaslaştırır. Hassas dişleri daha kötü hale getiren gargara sık kullanılmamalıdır.
Çok sayıda asit içerirler. Nötr dengede florür içeren diş bakım ürünleri kullanın ve dişçiye düzenli olarak gidin.
Asitli yiyecekler yemek de dişleri hassaslaştırır. Domates, narenciye meyve ve suları ve asidik değeri yüksek gıdaları az tüketin. Koruyucu tabaka dentin ve mine zarar görebilir. Peynir ve süt ile asit dengesini düzenleyin.
Diş beyazlatıcı ve bazı diş macunları. Parlak ve beyaz bir gülümsemenin bedeli dişlere ağır gelebilir. Dişlere duyarlı ürünler tercih edilmeli. İşlemlerle dişler beyazlatılmamalı.
Dişleri çok sert fırçalamak da diş yapısına zarar verir diş erozyonu olur. Etler çekilir diş kökleri açığa çıkar. Diş minesi yıpranır sararma görülür.
Kısa vadede diş hassasiyetine bazı diş yapım işlemleri de neden olur. Restorasyon çalışmaları köprü dolgu zarar verebilir.
Diş taşı ve kenetlenmesi, diş çürükleri, sıcak soğuk etkisi, temizlik eksikliği ve ağız sağlığı da bunları etkiler.
Kaynak.7gunsaglik
Çok sayıda asit içerirler. Nötr dengede florür içeren diş bakım ürünleri kullanın ve dişçiye düzenli olarak gidin.
Asitli yiyecekler yemek de dişleri hassaslaştırır. Domates, narenciye meyve ve suları ve asidik değeri yüksek gıdaları az tüketin. Koruyucu tabaka dentin ve mine zarar görebilir. Peynir ve süt ile asit dengesini düzenleyin.
Diş beyazlatıcı ve bazı diş macunları. Parlak ve beyaz bir gülümsemenin bedeli dişlere ağır gelebilir. Dişlere duyarlı ürünler tercih edilmeli. İşlemlerle dişler beyazlatılmamalı.
Dişleri çok sert fırçalamak da diş yapısına zarar verir diş erozyonu olur. Etler çekilir diş kökleri açığa çıkar. Diş minesi yıpranır sararma görülür.
Kısa vadede diş hassasiyetine bazı diş yapım işlemleri de neden olur. Restorasyon çalışmaları köprü dolgu zarar verebilir.
Diş taşı ve kenetlenmesi, diş çürükleri, sıcak soğuk etkisi, temizlik eksikliği ve ağız sağlığı da bunları etkiler.
Kaynak.7gunsaglik
Parasomni Rahatsızlığı Nedir, Tedavisi Mümkün Mü?
Uykunuzda yaptığınız sıradışı şeyler aslında uyandığınızda hatırlamadığınız olaylar… Parasomni tam olarak bir hastalık mı? Tedavisi nasıl yapılır?
Bazen uykuya anormal hareket ve davranışlar eşlik ediyor. Kimi uykusunda yürüyor, kimi ne bulursa yiyor, kimi seks yapıyor ve ertesi günü hiçbir şey hatırlamıyor. Uyku tıbbında parasomni denen bu sorunlar çocuklukta başlıyor, neyse ki yaşlanmayla birlikte sıklığı ve şiddetini azaltıyor.
CELAL Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz sorularımızı şöyle yanıtladı:
Parasomni uykunun hangi evresinde ortaya çıkar?
- Tüm evrelerinde ortaya çıkabilir. Yüzeyel ya da derin uykuda ortaya çıkan uykuda konuşma, şaşkın, korkarak uyanma, uykuda yürüme, yeme, inleme, sevişme gibi parasomnilere bu sırada göz hareketleri yavaş olduğu için NREM (non-Rapid Eye Movements) parasomnileri diyoruz. Genelde rüyaların görüldüğü hızlı göz hareketleri sırasında (Rapid Eye Movements) ortaya çıkan kâbus görme, felç gibi olma, uyanıkmış gibi hareket ve davranışlarda bulunma gibi parasomniler ise REM parasomnileri.
Sık rastlanır mı?
- Sıklığı yaşa bağlı değişse de çok sık rastlanıyor. Örneğin uykuda konuşma okul çocuklarında yüzde 50 sıklıkta gözleniyor. Bunların ancak yüzde 25’inde sorunlar erişkin dönemde de sürüyor. Son zamanlarda yapılan çalışmalar bize parasomnilerin en sık 3-13 yaş arasında ortaya çıktığını gösteriyor. Yine yakın zamanda yapılmış bir çalışmada, 10 yaşındaki bir çocuğun en az bir parasomni atağı yaşamış olma sıklığını yüzde 78 olduğunu söylüyor.
Parasomnilerin nedeni nedir?
- Parasomnilerin niçin ortaya çıktığını tam olarak bilemesek de bu konuda en yaygın kabul gören görüş, insan beyninin olgunlaşma sürecinde bir aksama olduğu. Bu sürecin aksaması sonucu beynimizin gövdemizi sevk ve idare etmesinde sorun ortaya çıkıyor. Parasomni başlığı altında 30’dan fazla klinik tablo tanımlanıyor. Parasomnilerin hangi uyku evresinde olduğu, nedenin belirlenmesinde ve tedavide önemli.
Parasomni her yaşta görülür mü?
- Evet. Uykuda konuşma, uykuda yürüme, korkarak uyanma gibi parasomniler çocukluk çağında daha sık gözlenirken, örneğin REM uykusu davranış bozukluğu denen parasomni 50 yaşlarından sonra daha sık gözlenir.
Tedavi edilir mi? Nasıl? Kendiliğinden geçebilir mi?
- Tüm parasomniler tedavi edilebilir yeter ki doğru teşhis konsun. Teşhis de videomonitorizasyonla desteklenmiş polisomnografi (PSG) denen tetkik ve öyküyle konur. Gözlenen parasomniye göre tedavi yaklaşımı değişiyor. Tedavisinde etkili birçok ilaç da bulunuyor.
Karabasan (uyku felci)
Uykunun başlangıcında ya da uykudan uyanma sırasında sanki felç olmuş gibi gövdeyi, kolları, bacakları hareket ettirememeyle seyrediyor. Genellikle yoğun bir sıkıntı veya ölüm korkusu bu ataklara eşlik ediyor. Her atak saniyelerle birkaç dakika sürüyor. Ataklar sırasında bilinç açık.
Korkarak uyanma (uyku terörü)
Uykunun ilk saatlerinde ortaya çıkan, genellikle ağlama ya da bir çığlıkla başlayan ve aşırı korku davranışının (terleme, çarpıntı, soluk soluğa kalma) eşlik ettiği ani uyanma atakları. Çocukluk çağında, ileri yaşa göre daha sık görülüyor. Ataklar sırasında kişi çığlıkla kalkar, genellikle yatakta oturur, uyandığında sersem ve zihni karışıktır. Yüzünde korku ifadesi vardır. Erişkinlerde yataktan fırlama ve koşmaya bazen de şiddet içeren davranışlar eşlik edebilir.
Şaşkın uyanma
Kişi gece uykusundan ya da gündüz şekerlemelerinden şaşkın bir şekilde uyanarak yatağa oturur, inleme ve hareketlenme sonrasında yürüyebilir, merdiven çıkabilir, nadiren giyinebilir. Bağırma, ağlama ve dövünme şeklinde ajite ve şaşkın davranışlar görülebilir. Süresi 5-15 dakika olabilen bu ataklar sırasında tamamen uyanmaz.
Kâbus bozukluğu
Genellikle uykunun REM döneminde ve gecenin ikinci yarısında ortaya çıkan, uyanmaya yol açan korkutucu rüyalar seyreden bir parasomni. Tekrarlayıcı ve korkutucudur. Kâbuslar çoğu kez anksiyeteyle ilişkili olan bir uyanmayla son bulur ve rüya içeriği hatırlanır. Kişi uyandığında otomatik uyarılmaya bağlı terleme, hızlı solunum ve taşikardi görülebilir. Bu bulgular dışında, ataktan sonra tekrar uyuyamama önemli bir belirtidir.
Uyurgezerlik
Derin uykuda ortaya çıkan, yataktan kalkma, yatakta oturma ve gezinme gibi ani davranışlarla seyrediyor. Hareketler amaçsız olmakla birlikte organize. Pencere açma, cam kırma, evden dışarı çıkma, atlama, zıplama, araç kullanma gibi kompleks tehlikeli aktivitelerde bulunabilirler. Bu aktivitelere bağlı yaralanmalar olabilir. Bu dönemde uyku devam eder, uyandırılması güçtür ve bu dönemi hatırlamazlar. Atak bittiğinde olgular genellikle yataklarına dönüp uykularına devam ederler.
Sekssomnia
Uyku sırasında cinsel içerikli sesler çıkarma, konuşma/bağırma, mastürbasyon, başka bir kişiyi okşama, cinsel ilişki, ajite/saldırgan cinsel davranışlar şeklinde kendini gösteren bir parasomni. Henüz tanı kriterlerinin iyi bilinmemesi, uyku tıbbı uzmanları dışındaki hekimlerin belirtileri sorgulamıyor olması, cinsel belirtiler nedeniyle hastaların ya da partnerlerin belirtileri utanarak paylaşmıyor olmaları bu hastalığın gerçek sıklığını saptamayı zorlaştırıyor.
REM Uykusu Davranış Bozukluğu
REM uykusu sırasında normalde olması gereken kas gevşemesinin olmaması ve görülen rüyanın içeriği ile ilişkili olarak ortaya çıkan davranışlarla karakterize bir parasomni. Her yaşta ve her iki cinste görülse de sıklıkla ileri yaşlarda ve erkeklerde ortaya çıkıyor. Genellikle hastanın kendisine ve yatağını paylaştığı kişiye zarar vermesi ya da görülen rüyanın yol açtığı diğer davranışlarla kendini gösterir. Rüyada kendi kendilerine ya da yatakta birlikte yattıkları eşlerine yumruklamak, yakalamak, tekmelemek gibi eylemler sonucunda zarar verebilir. Parkinson hastalığının erken bulgusu olabilir.
Uykuda inleme
Uykunun özellikle rüyaların görüldüğü (REM uykusu) dönemde ortaya çıkan solunum düzensizliklerine, nefes verme sırasında monoton inler gibi ses çıkarma eşlik eder. Nedeni tam olarak bilinmiyor. Beyinde solunumu kontrol eden merkezlerin fonksiyonlarının bozulması, REM uykusunda gevşemiş olan boğaz yapılarının yerçekiminin de etkisiyle sarkarak solunum yollarını daraltması gibi nedenlerin sorumlu olabileceği ileri sürülüyor. İnleme sesi yalnız nefes verirken ortaya çıkar ve yaklaşık 2 ile 20 saniye arasında sürer.
Uykuda yeme bozukluğu
Gece yeme bozukluğuyla aynı değil. Gece yeme bozukluğu bir insanın uyanıkken total kalori ihtiyacının yüzde 50’den fazlasını gece yemek yiyerek alması şeklinde özetleyebileceğimiz, endokrinolojik sonuçları olan davranışsal bozukluk. Uykuda yeme bozukluğunda bilinç bozuk oluyor. Kişi bazen yenmeyecek şeyleri de yiyor (çiğ et, deterjan gibi). Uyuduktan 2-3 saat sonra gece uykuda birden kalkıp, mutfağa ya da yiyeceklerin bulunduğu yere gidip, engellenemez otomatik davranışlar şeklinde yeme, içme ve bu olup bitenleri sabah hiç hatırlamama ile karakterize bir parasomni.
Huzursuz bacak sendromu
Uyku ya da istirahat esnasında (otururken veya yatarken) bacaklarda rahatsızlık, huzursuzluk, hareket ettirme ihtiyacı, uyuşma, karıncalanma hissediliyor. Bu his kişiyi özellikle geceleri rahatsız ediyor. Bazen rahatsızlık veren bu his net bir şekilde tarif edilemez ve kişi “bacaklarım kıpraşıyor”, “gıdıklanıyor”, “yanıyor”, “karıncalar geziyor” gibi cümlelerle yaşadığı sıkıntıyı anlatmaya çalışıyor. Hastalar akşamları TV seyredemezler, misafirliğe gidemezler ve en önemlisi yattığında bacaklarındaki huzursuzluk hissinin harekete zorlaması nedeniyle uykuya dalamazlar, yataklarından kalkıp dolaşmak isterler. Aynı his gece yarısı uyanmalara ve uykuya dalma zorluğuna da yol açabiliyor.
Kaynak.7gunsaglik
Bazen uykuya anormal hareket ve davranışlar eşlik ediyor. Kimi uykusunda yürüyor, kimi ne bulursa yiyor, kimi seks yapıyor ve ertesi günü hiçbir şey hatırlamıyor. Uyku tıbbında parasomni denen bu sorunlar çocuklukta başlıyor, neyse ki yaşlanmayla birlikte sıklığı ve şiddetini azaltıyor.
CELAL Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz sorularımızı şöyle yanıtladı:
Parasomni uykunun hangi evresinde ortaya çıkar?
- Tüm evrelerinde ortaya çıkabilir. Yüzeyel ya da derin uykuda ortaya çıkan uykuda konuşma, şaşkın, korkarak uyanma, uykuda yürüme, yeme, inleme, sevişme gibi parasomnilere bu sırada göz hareketleri yavaş olduğu için NREM (non-Rapid Eye Movements) parasomnileri diyoruz. Genelde rüyaların görüldüğü hızlı göz hareketleri sırasında (Rapid Eye Movements) ortaya çıkan kâbus görme, felç gibi olma, uyanıkmış gibi hareket ve davranışlarda bulunma gibi parasomniler ise REM parasomnileri.
Sık rastlanır mı?
- Sıklığı yaşa bağlı değişse de çok sık rastlanıyor. Örneğin uykuda konuşma okul çocuklarında yüzde 50 sıklıkta gözleniyor. Bunların ancak yüzde 25’inde sorunlar erişkin dönemde de sürüyor. Son zamanlarda yapılan çalışmalar bize parasomnilerin en sık 3-13 yaş arasında ortaya çıktığını gösteriyor. Yine yakın zamanda yapılmış bir çalışmada, 10 yaşındaki bir çocuğun en az bir parasomni atağı yaşamış olma sıklığını yüzde 78 olduğunu söylüyor.
Parasomnilerin nedeni nedir?
- Parasomnilerin niçin ortaya çıktığını tam olarak bilemesek de bu konuda en yaygın kabul gören görüş, insan beyninin olgunlaşma sürecinde bir aksama olduğu. Bu sürecin aksaması sonucu beynimizin gövdemizi sevk ve idare etmesinde sorun ortaya çıkıyor. Parasomni başlığı altında 30’dan fazla klinik tablo tanımlanıyor. Parasomnilerin hangi uyku evresinde olduğu, nedenin belirlenmesinde ve tedavide önemli.
Parasomni her yaşta görülür mü?
- Evet. Uykuda konuşma, uykuda yürüme, korkarak uyanma gibi parasomniler çocukluk çağında daha sık gözlenirken, örneğin REM uykusu davranış bozukluğu denen parasomni 50 yaşlarından sonra daha sık gözlenir.
Tedavi edilir mi? Nasıl? Kendiliğinden geçebilir mi?
- Tüm parasomniler tedavi edilebilir yeter ki doğru teşhis konsun. Teşhis de videomonitorizasyonla desteklenmiş polisomnografi (PSG) denen tetkik ve öyküyle konur. Gözlenen parasomniye göre tedavi yaklaşımı değişiyor. Tedavisinde etkili birçok ilaç da bulunuyor.
Karabasan (uyku felci)
Uykunun başlangıcında ya da uykudan uyanma sırasında sanki felç olmuş gibi gövdeyi, kolları, bacakları hareket ettirememeyle seyrediyor. Genellikle yoğun bir sıkıntı veya ölüm korkusu bu ataklara eşlik ediyor. Her atak saniyelerle birkaç dakika sürüyor. Ataklar sırasında bilinç açık.
Korkarak uyanma (uyku terörü)
Uykunun ilk saatlerinde ortaya çıkan, genellikle ağlama ya da bir çığlıkla başlayan ve aşırı korku davranışının (terleme, çarpıntı, soluk soluğa kalma) eşlik ettiği ani uyanma atakları. Çocukluk çağında, ileri yaşa göre daha sık görülüyor. Ataklar sırasında kişi çığlıkla kalkar, genellikle yatakta oturur, uyandığında sersem ve zihni karışıktır. Yüzünde korku ifadesi vardır. Erişkinlerde yataktan fırlama ve koşmaya bazen de şiddet içeren davranışlar eşlik edebilir.
Şaşkın uyanma
Kişi gece uykusundan ya da gündüz şekerlemelerinden şaşkın bir şekilde uyanarak yatağa oturur, inleme ve hareketlenme sonrasında yürüyebilir, merdiven çıkabilir, nadiren giyinebilir. Bağırma, ağlama ve dövünme şeklinde ajite ve şaşkın davranışlar görülebilir. Süresi 5-15 dakika olabilen bu ataklar sırasında tamamen uyanmaz.
Kâbus bozukluğu
Genellikle uykunun REM döneminde ve gecenin ikinci yarısında ortaya çıkan, uyanmaya yol açan korkutucu rüyalar seyreden bir parasomni. Tekrarlayıcı ve korkutucudur. Kâbuslar çoğu kez anksiyeteyle ilişkili olan bir uyanmayla son bulur ve rüya içeriği hatırlanır. Kişi uyandığında otomatik uyarılmaya bağlı terleme, hızlı solunum ve taşikardi görülebilir. Bu bulgular dışında, ataktan sonra tekrar uyuyamama önemli bir belirtidir.
Uyurgezerlik
Derin uykuda ortaya çıkan, yataktan kalkma, yatakta oturma ve gezinme gibi ani davranışlarla seyrediyor. Hareketler amaçsız olmakla birlikte organize. Pencere açma, cam kırma, evden dışarı çıkma, atlama, zıplama, araç kullanma gibi kompleks tehlikeli aktivitelerde bulunabilirler. Bu aktivitelere bağlı yaralanmalar olabilir. Bu dönemde uyku devam eder, uyandırılması güçtür ve bu dönemi hatırlamazlar. Atak bittiğinde olgular genellikle yataklarına dönüp uykularına devam ederler.
Sekssomnia
Uyku sırasında cinsel içerikli sesler çıkarma, konuşma/bağırma, mastürbasyon, başka bir kişiyi okşama, cinsel ilişki, ajite/saldırgan cinsel davranışlar şeklinde kendini gösteren bir parasomni. Henüz tanı kriterlerinin iyi bilinmemesi, uyku tıbbı uzmanları dışındaki hekimlerin belirtileri sorgulamıyor olması, cinsel belirtiler nedeniyle hastaların ya da partnerlerin belirtileri utanarak paylaşmıyor olmaları bu hastalığın gerçek sıklığını saptamayı zorlaştırıyor.
REM Uykusu Davranış Bozukluğu
REM uykusu sırasında normalde olması gereken kas gevşemesinin olmaması ve görülen rüyanın içeriği ile ilişkili olarak ortaya çıkan davranışlarla karakterize bir parasomni. Her yaşta ve her iki cinste görülse de sıklıkla ileri yaşlarda ve erkeklerde ortaya çıkıyor. Genellikle hastanın kendisine ve yatağını paylaştığı kişiye zarar vermesi ya da görülen rüyanın yol açtığı diğer davranışlarla kendini gösterir. Rüyada kendi kendilerine ya da yatakta birlikte yattıkları eşlerine yumruklamak, yakalamak, tekmelemek gibi eylemler sonucunda zarar verebilir. Parkinson hastalığının erken bulgusu olabilir.
Uykuda inleme
Uykunun özellikle rüyaların görüldüğü (REM uykusu) dönemde ortaya çıkan solunum düzensizliklerine, nefes verme sırasında monoton inler gibi ses çıkarma eşlik eder. Nedeni tam olarak bilinmiyor. Beyinde solunumu kontrol eden merkezlerin fonksiyonlarının bozulması, REM uykusunda gevşemiş olan boğaz yapılarının yerçekiminin de etkisiyle sarkarak solunum yollarını daraltması gibi nedenlerin sorumlu olabileceği ileri sürülüyor. İnleme sesi yalnız nefes verirken ortaya çıkar ve yaklaşık 2 ile 20 saniye arasında sürer.
Uykuda yeme bozukluğu
Gece yeme bozukluğuyla aynı değil. Gece yeme bozukluğu bir insanın uyanıkken total kalori ihtiyacının yüzde 50’den fazlasını gece yemek yiyerek alması şeklinde özetleyebileceğimiz, endokrinolojik sonuçları olan davranışsal bozukluk. Uykuda yeme bozukluğunda bilinç bozuk oluyor. Kişi bazen yenmeyecek şeyleri de yiyor (çiğ et, deterjan gibi). Uyuduktan 2-3 saat sonra gece uykuda birden kalkıp, mutfağa ya da yiyeceklerin bulunduğu yere gidip, engellenemez otomatik davranışlar şeklinde yeme, içme ve bu olup bitenleri sabah hiç hatırlamama ile karakterize bir parasomni.
Huzursuz bacak sendromu
Uyku ya da istirahat esnasında (otururken veya yatarken) bacaklarda rahatsızlık, huzursuzluk, hareket ettirme ihtiyacı, uyuşma, karıncalanma hissediliyor. Bu his kişiyi özellikle geceleri rahatsız ediyor. Bazen rahatsızlık veren bu his net bir şekilde tarif edilemez ve kişi “bacaklarım kıpraşıyor”, “gıdıklanıyor”, “yanıyor”, “karıncalar geziyor” gibi cümlelerle yaşadığı sıkıntıyı anlatmaya çalışıyor. Hastalar akşamları TV seyredemezler, misafirliğe gidemezler ve en önemlisi yattığında bacaklarındaki huzursuzluk hissinin harekete zorlaması nedeniyle uykuya dalamazlar, yataklarından kalkıp dolaşmak isterler. Aynı his gece yarısı uyanmalara ve uykuya dalma zorluğuna da yol açabiliyor.
Kaynak.7gunsaglik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)