Restoran Menüleri Kilo Almanıza Sebep mi?

Ana menüye mutlaka kendiniz karar verin özel menüler şefin tavsiyesi gibi menüler size göre olmayabilir.

Akşam yemeğinin hafif geçmesi kilo için iyi olacaktır. Menü tasarımında yemeklerin açıklanması idealdir. İçeriği malzemeleri pişirilme yöntemi gibi. Bazı yemekler kalın veya farklı renkle yazılır ve menüde birbirinden kolayca ayrılır. Bunlara dikkat edin. Müşterilerin ilgisini çekmek için sağlıksız da olsa en ünlü spesiyal bir yemek ilginç bir şekilde menüye yazılır. Genelde de insanlar bunları seçer.

Restoran şefleri özel yemeklere genelde duyusal adlar verir. Kadife çikolata tadı, eşsiz görünümlü enfes vb gibi tabirler sıkça kullanılır. Nostaljik isimler kullanılır babaannenin elmalı turtası gibi. Veya coğrafi isimlerle yemekler anılır iştah açıcı doğu X bölgesi kokteyli gibi. Sağlıklı ve zevkli bir yemek sipariş etmek istersiniz ama genelde en gösterişli ünlü olanı seçersiniz. Bu size bir kılavuz olsun ve restoranda artık daha bilinçli bir müşteri olun. Aksi halde kiloya kilo katabilirsiniz.
Kaynak.haber7

Adet Öncesi Sendromuna Karşı Çareler

Bir bardak şarap içmek daha doğrusu ılımlı miktarda alkol tüketimi kadınların özel dönemlerinde daha az baş ağrısı çekmelerine yardımcıdır.

Masaj yaptırmak kan akışını artırır gevşetir. Gerginliği ve ağrıyı alır. Bel ve karın masajı yararlıdır. Süt içmek yağsız olduğu sürece adet sendromuna iyi gelir. Günde 1-2 bardak süt tüketimi adet ağrılarını %50ye kadar azaltır. Östrojen ve progesteron hormonu destekli doğum kontrol hapları da adet sendromuna karşı birebirdir. Yoğun krampları önler.

Hormonal değişim dönemlerinizde ağır olmadığı sürece yapılan egzersiz bu ağrılara çok iyi gelir. Birkaç gevşetici hareket ve egzersiz iyi gelecektir. Koşu bandında koşmayın yoga yapın ve sakinleşin. Uzmanlar yoğun kanama dönemlerinde bazı antidepresanları reçete edebilir. Ruh halini serotonin ile desteklerler. Rahimdeki baskıyı almak ve ağrıyı azaltmak için sırt üstü yatın. Akupunktur tedavisi yaptırılabilir son olarak E ve K vitamini iğne veya haplarla alınabilir.
Kaynak.haber7

Horlama ve Uyku Apnesi Tedavisi – Prof. Dr. Cüneyt

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Orhan Kara, horlamanın basite alınmaması gerektiğini, bunun uykuda nefes kesilmesi hastalığının bir göstergesi olabileceğini belirterek, ''Hastanın her gece horlama ve nefes kesilmesi varsa bu ölüme yol açabilir. Bu hastaların mutlaka uyku testi yaptırmalarını ve tedaviye başlanmalarını tavsiye ederim'' dedi.

Kara, yaptığı açıklamada, çocuk yaşlardan itibaren görülebilen bir hastalık olan horlamanın tek başına önemli bir sorun teşkil etmediğini, ancak ''uyku apnesi'' denilen nefes kesilmesinin en önemli belirtisi olduğunu ifade etti.

Horlama esnasında nefesin kesilebildiğini, bunun çocuklarda daha hafif şekilde olduğunu ve iç çekmesi şeklinde gözlemlendiğini dile getiren Kara, horlama ve nefes kesilmesinin çocuklarda gece altına kaçırma, iyi uyuyamadıkları için okul başarısının düşmesi ve davranışlarında aşırı sessiz, sakinlik ya da aşırı sinirlilik haline yol açabildiğini anlattı.

ERİŞKİNLERDE HAYATİ TEHLİKEYE YOL AÇIYOR
Kara, horlama ve beraberinde gelen uyku apnesinin yetişkinlerde çok daha ciddi sorunlara yol açtığını vurgulayarak, ''Uyku apne hastalığınız varsa, uykuda horlamalar arasında nefesiniz birden kesiliyorsa uzun dönem sonuçları çok kötüdür. Tedavi edilmediği sürece yüksek tansiyon, kalpte kalıcı ritm bozuklukları, uzun dönemde koroner kalp hastalıklarını arttırabilir. Hastanın her gece horlama ve nefes kesilmesi varsa bu ölüme yol açabilir. Bu hastaların mutlaka uyku testi yaptırmalarını ve tedaviye başlanmalarını tavsiye ederim'' diye konuştu.
Kaynak.7gunsaglik

Eklem Zarı Yangısı, Sinovit Nedir?

Sinovit nedir, kimlerde neden ortaya çıkar? Nedenleri, belli başlı belirtileri nelerdir? Tedavisi nasıldır? Eklemlerde oluşan bu hastalık hakkında ayrıntılı bilgiler..

Lady Gaga’nın muzdarip olduğu ve konserlerini iptal etmek zorunda olduğu sinovit, eklem zarlarında meydana gelen iltihap sonucu görülür. Eklemler, zar sıvısının birikmesi sonucu şişer.

Sinovit, arterit, lupus ve gut gibi rahatsızlıklar sonucu da görülebilir. Uzun süreli görüldüğünde eklemi kalıcı zarar görmesine neden olabilir.

Sinovit, eklemlerde hassasiyet ve ağrıya neden olur.

Tedavisinde antienflamatuvar ilaçlar kullanılır. Ekleme enjeksiyon yöntemiyle steroid verilebilir.
Kaynak.7gunsaglik

Bebeklerin Cildinde Görülen Lekelerin Sebebi

Doğum lekelerinin nedeni gebelikte annelerin tükettiği bazı gıdalar. Rengi ve şekli de bu besinlere bağlı..

İspanya, İtalya, bazı Arap ülkeleri ve ülkemizde doğum lekesinin sebebi olarak hamilelikte yemek istenen yiyecek gösterilir. Örneğin hamile kadının canı çilek ister ancak yiyemezse bebeğinin vücudunda çilek şeklinde leke olacağı söylenir.

Uzmanlara göre doğum lekesinin sebebi kesin olarak bilinmiyor. Yeni doğanların vücudundaki doğum lekelerinin büyük bir bölümünün sebebi kan damarları. Deri altındaki anormal kan damarları sebebiyle mor, kırmızı veya pembe renklerde görülebilen doğum lekeleri bazen kahverengi de olabiliyor. Kahverengi doğum lekeleri renkli hücrelerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor.Kaynak.7gunsaglik

Gebelikte Diyabet Taramasının Önemi Ve Türleri

Hamilelik sırasında çeşitli kontroller ve taramalardan geçmek zorundasınız. Anne ve bebek sağlığı için bu taramalar şarttır.

Gebelikte sıkıntı yaratan riskli durumlardan biri de diyabettir. Yüksek kan şekeri bebeğin gelişimini etkileyebilir. Gestasyonel diyabet vakalarında gebelik tehlikeye girebiliyor. Gebelik sırasında görülen gestasyonel diyabet kan şekeri yükselmesi ve insülin direnciyle gelişiyor. Gebeliklerin %18’i bu sorundan etkileniyor.

Bu durum annenin sağlığına zarar veriyor ve bebekte risk teşkil ediyor. 24 haftalıkken bu sorun tespit edilebiliyor. Tarama ve kontrolün erken olması tedavi ve kurtulma açısından en iyisidir.

Doğum öncesi gereken tüm randevularınıza gidin. USPSTF taramalarını yapan farklı branşlardaki uzmanlar gestasyonel diyabeti erken teşhis ve tedavi edebilir.

Yüksek şeker plasentadan anne kordonuyla bebeğe aktarılır. Bebekte de diyabet oluşumu anne karnında başlayabilir. Gebelik diyabeti yüksek insülin üretimi için pankreası uyarır tetikler ve bebeğe de bu durum aktarılır. Bebekte solunum ve kilo problemleri ve diğer sağlık riskleri oluşabilir.
Kaynak.7gunsaglik

Bamyanın Ürolojik Rahatsızlıklar Üzerindeki Etkisi

Bamya idrar söktürmeye yarar peki başka faydaları nelerdir?

Bamya mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak sindirim sistemine yardımcı olur. Lif oranı yüksek bir besin olan bamya, idrar söktürücüdür ve kabızlığı gidermekte faydalıdır. Mineraller açısından da zengin bir sebze olan bamya, halsizliğe de iyi gelir.

Gelincik uyku hapı gibi
Gelinciğin kullanılan kısımları çiçekleridir. Çiçekler güneşte ve mümkün olduğu kadar çabuk kurutulur. Kaynatılıp içilir. Kurusunun hafif yumuşatıcı ve uyuşturucu bir tesiri vardır. Uykusuzluğu giderir. Şerbeti ise nefes darlığı ve astımda rahatlık verir.

Antibiyotik kudret narı
Kudret narının yüksek oranda antibiyotik etkisi bulunur. İçeriğinde bulunan Lutein ve lycopene tümörün büyümesini engeller. Mide ülserini tedavi eder. Egzama, sedef ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Mide problemleri ve kan şekerinin kontrolü için yaygın olarak kullanılır.

Mide dostu kandil çiçeği
Kandil çiçeği saponin, karoten, acı esans, uçucu yağ, sterol, flavonit ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Çayı bedeni güçlendirici toniktir. Sindirim işlemini kolaylaştırır. Gastrit ve onikiparmak bağırsağı ülserlerinin tedavisinde yararlı olur.

Kabak vücudun pasını alır
Bal kabağının alzheimer, erken yaşlanma ve kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Vücudun 'paslanmasını' önleyen en güçlü antioksidanların birçoğunu içerir. Hem göz hem de beyin sağlığı için de mükemmel bir besin. Aynı zamanda mide dostudur.

Karaciğer ilacı çam ağacı
Çam ağacının kabuğu sirke ile kaynatılıp gargara yapılırsa diş ağrılarına iyi gelir. Dikenli yaprakları ise kaynatılıp balla içilirse astıma ve karaciğer ağrılarına iyi gelir. Çam filizleri, taze yaprakları kaynatılıp balla içilirse böbrek iltihabı ve kumlarına da iyi gelir.

Böbreğe kırmızı pancar
Kırmızı pancar, iştahı açar ve hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. Mide ağrılarını ve ekşimelerini azaltır. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Böbrekleri çalıştırır. Şeker hastalığı ile vereme karşı koruyucudur. Sinirleri yatıştırır. Kırmızı pancar suyu kansere karşı iyi bir koruyucudur. Ayrıca, yüksek tansiyonu düşürücü etkiye sahiptir.

Öksürük ilacı taflan
Yapraklardan elde edilen taflan suyu öksürük dindirici olarak kullanılır. Solunum yolları ve bronşite karşı da fayda sağlar. Kurutulmuş meyvelerinin tohumlarıysa şeker hastalığına karşı kullanılır. Tâze meyveleri taş düşürücü olarak da kullanılmaktadır.

Şeker niyetine üvez
Özellikle bir şeker olan üvez şeker hastaları rejimi için iyi bir tatlandırıcıdır. Meyveleri ve yaprakları kabız edicidir. Yine meyveleri idrar söktürücü, kadınlarda âdetleri kolaylaştırıcı etkilere sâhiptir. Yapraklarının çayı şeker hastalığına karşı kan şekerini düşürücü olarak kullanılmaktadır. Zararsızdır.
Kaynak.7gunsaglik

Aklınızı Ferah Tutmanın Lezzetli Yolu: Avokado

Avokado sağlıklı yağları içeren oldukça lezzetli ve yararlı bir meyvedir. Potasyum değeri yüksektir her zaman tazesini tüketin.

Yarısı kesilmiş ve kahverengiye dönen avokadoları yemeyin taze kesip taze tüketin. Parçalarını hava geçirmez plastik kaplara veya poşetlere koyabilirsiniz. Kükürt ve oksidasyon yayma ihtimaline karşı iyi dilimleyip iyi saklayın. Akıl sağlığı için bire bir olan avokado zihni temizler beyni güçlendirir. Birkaç tüyo ve avokado tarifini de sizlerle paylaşalım.

Krema, çikolata, incir, Hindistan cevizi, su, badem, keten tohumu yağı, avokado, kakao birleşimi harika bir karışımdır yaz aylarında ferahlatan bir lezzettir.

Avokadonun yanına yeşil sebzeler bitkiler ve meyveler çok yakışır. Bir ekmek dilimini kızartıp peynir ve yağ sürüp tüm bunları eklerseniz harika bir tostunuz olur.

Kereviz ve limon suyu dondurulmuş çilek kırmızı pancar suyu ile renklendirilmiş ve tatlandırılmış içeceğinize avokado ve buz katın alın size mis gibi bir bardak frozen.

Dondurulmuş muz mango yağsız yoğurt Hindistan cevizi suyu avokado ve bal karışımı da harika bir yaz içeceğidir.
Kaynak.haber7

Diyabete ve Kalp Hastalığına Karşı Badem

Günde bir avuç kadar fındık ve badem tüketmek sağlık için çok faydalı. Diyabet ve kalp hastalıklarına karşı badem tüketin.

Kilo alma riskini azaltır obeziteyi önler. İyi ve sağlıklı yağları içerir. 12 klinik çalışması yapılmıştır ve bu sonuçlara varılmıştır. Kan şekeri kontrolü sağlayan bu yemişler doğal bir mucizedir. Fındık ve badem tüketimi metabolik sendrom kalp hastalıkları felç inme kriz ve diğer sağlık sorunlarına karşı önleyicidir riski azaltır. Diyabet ve felce karşı koruyucudur.

2300 kişi üzerinde 49 farklı çalışma yürütülerek sonuçlar ortaya çıkmıştır. Kan şekeri ve trigliserid seviyeleri dengelenir normal düzeylerine erişir. Günde yarım bardak kadar tüketin aksi halde ters teperek bu hastalıkların riski artar ve kilo alımı başlar. Rafine karbonhidrat ve yağ yerine fındık ceviz badem tüketin. Sağlıklı yağlar ve antioksidanlar içerir. Uzmanlar mutlaka öneriyor. %30 oranında kalp hastalıklarının riskini azaltıyor.
Kaynak.haber7

Kabızlık Hakkında Efsane ve Gerçekler

Efsane: Her gün bağırsak hareketleri yaşanır. Bu durum kişiden kişiye değişir.

Bazı insanlar günde üç kez bazıları haftada üç kez tuvalete gidebilir. Ortak sorun bağırsak hareketleridir ve kabızlık haftada 3 ve daha az tuvalete gitmektir. Haftada bir ve az hareket varsa ciddi sorununuz var demektir. Tıbbi yardım istenmelidir.

Efsane: Kabızlık toksinlerle ilgilidir sağlık sorunlarına yol açar. Kabızlıkta dışkıda zehirli maddeler vücut tarafından emilir. Artrit, astım, kolon kanserine bağlı oluşabilir. Kolon temizliği, laksatifler toksinler ve diğer maddeler temizlenmelidir.

Efsane: Kabızlık için sadece daha fazla life ihtiyaç duyulur. Beslenmede lifli yiyeceklerin artırılması kabızlığa yardımcı olur. Ama kronik kabızlığı geçirmez. Tiroid bezi veya şeker hastalığı olabilir. Parkinson, inme ilaçların yan etkileri olabilir. Nadir durumlarda kolorektal kanser ve otoimmün hastalıkların habercisi olabilir. Dışkıda kan, bağırsak hareketleri, nedensiz kilo kaybı ve şiddetli ağrı varsa doktora görünün.

Gerçek: Süt kabızlığa neden olabilir. Laktoz intoleransı olan süt kabızlık nedenidir. Doktora danışın.
Gerçek: Sakız yutmak kabızlık nedenidir. Nadir durumlarda çocuklar sakız yuttuklarına gelişebilir. Sindirilemeyen maddeler sistemi bloke eder.

Efsane: Ruh haliniz tuvalet düzeninizi etkiler. Depresyon kabızlığı etkiler daha da kötüleştirebilir. Meditasyon ve yoga iyi gelir. Stresi azaltın ve rahatlayın. Karın masajı özellikle iyi gelir.
Gerçek: İlaçlar kabızlık sebebi olabilir. Ağrı, depresyon, yüksek tansiyon, ve Parkinson hastalığı gibi bazı ilaçlar kabızlık ile ilişkilidir. Çok fazla kalsiyum ve demir de kabızlığa yol açabilir.

Gerçek: Su yardımcıdır. Bol su içmek kabızlık için bire birdir. Sıvılar kabızlığı hafifletir ve önler. Dışkıyı yumuşatır. Kafeinli ve alkollü içeceklerden uzak durun.
Gerçek: Egzersiz yardımcıdır. Fiziksel aktivite eksikliği kabızlık nedenidir. Bağırsak hareketlerini aktif tutun. Yemeklerden sonra bir saat bekleyip yürüyün. 15 dakika yürüyün, yoga ve esneme hareketleri yapın.

Efsane: Kahve kabızlığı geçirir. Sindirim sistemindeki kasları teşvik eder. İdrar söktürücüdür dışkıya sıvı çeker ama kabızlığa iyi gelmez. Kahve, çay, kola ve alkol iyi gelmez.
Kan görürseniz ciddi bir durum olabilir de olmayabilir de. Mutlaka doktorunuza görünün. Hemoroid kanaması olabilir. Kabızlık ve ıkınmadan oluşabilir. Bordo ve siyah kanama gastrointestinal bölgeden kaynaklanır. Ciddi anlam taşıyabilir.Kaynak.7gunsaglik

Kanser Taramasında Yeni Radyasyonsuz Görüntüleme

PET ve CT tarama teknikleri daha önceden bilindiği gibi kanser teşhisinde rol alan önemli yöntemlerdir.

Çocuklarda kanser gelişimini izlemek için kullanılır. Ancak bu yöntemler ikinci kanser riskini artıran radyasyonla yapıldığından çok risklidir. Yeni bir çalışmayla beraber radyasyonsuz tarama ve görüntüleme sistemi bulunmuş ve kanserin tekrarlanma riski önlenmek istenmiştir. Kaliforniya’da difüzyon ağırlıklı MR görüntüleme tekniği test edilmiştir. Tümörlerin görünürlüğünü artırmak için demir takviyesi yapılır. Süperparamanyetik demir oksit parçacıklardan oluşan bu yöntem verimlidir. Eski yöntemlerle karşılaştırılmıştır.

DNA hücrelerine zarar veren radyasyon frekansları verilmeden görüntüleme yapılması yaşam boyu kanser riskini 3 kata kadar azaltabilir. Çocuklarda özellikle uygulanan bu yöntemlerde radyasyonun verilmemesi kanser riskini büyük oranda azaltıyor ve güvenilir tarama yapılıyor. Lösemi ve beyin kanseri riskleri de önleniyor. Geleneksel görüntüleme yöntemleri ne yazık ki sağlığı bozuyor. Malign lenfoma tümörleri çocuk ve gençlerde kolayca büyüyebiliyor. Bu yeni teknik MR ile vücuda neredeyse 0 oranda radyasyon giriyor. Araştırmacılar kanser tanısını hızlandırmak ve erken müdahale ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor.Kaynak.7gunsaglik

Uyku Apnesi Kemik Erimesi Yapar mı?

Gün geçtikçe vücudunuzda güçsüzlük halsizlik hissediyor ve kemik erimesi yaşıyorsanız uyku apnesine dikkat edin.

Uyku apnesinin, kemik ermesi riskini artırabileceği ortaya çıkarıldı.

Tayvanlı bilim adamlarının araştırması, uyku sırasındaki solunum duraklamalarının kandaki oksijen miktarını azaltması nedeniyle uyku apnesinin kemik erimesine yol açabileceğini gösterdi. Bilim adamları, 6 yıl boyunca uyku apnesi olan 13 bin kişinin sağlık durumunu, uyku sorunu bulunmayan 20 bin 655 kişininkiyle karşılaştırdı.

KEMİK ERİMESİ RİSKİ 2,7 KAT FAZLA

Uyku apnesi olanlarda kemik erimesinin, 2,7 kat fazla olduğu belirlendi. Bilim adamlarından Kai-Jen Tien, uyku apnesi sırasında birçok kez oksijen seviyesinin azalmasının, kemikleri hassaslaştırdığını ve kemik erimesini tetiklediğini, bu durumun da kemik kırıkları, hayat kalitesinin düşmesi ve hatta ölümle sonuçlanabileceğini vurguladı.

Araştırmanın sonuçları, Amerikan “Endocrinology” dergisinde yayımlandı. Uyku apnesi, uykuda solunumun en az 20 saniye süreyle normal değerinin altına düşmesi ile tanımlanıyor. Kandaki oksijen miktarı azalmasına ve karbondioksit miktarının artmasına neden olan uyku apnesi, erkeklerde ve kilolu kişilerde daha sık görülüyor.Kaynak.7gunsaglik

Kaza Sonrası Beyin Travması Ve Alzheimer

Penn State Üniversitesi'ndeki araştırmacılar beyin hasarı sonrası fonksiyonel nöronların yenilenmesine ve değişimine bakarak bir araştırma yapmıştır.

Alzheimer hastalığını inceleyen modeller kullanılmıştır. Bilim adamlarıbeynin sinyalleri iletmek için kritik olan , sağlıklı , fonksiyonel nöronları yeniden oluşturan merkezi sinir sistemi ve destekleyici hücreleri incelemiştir. Travmatik beyin kazası, yaralanma ve hasarı sonucu yeniden tamir edilmenin bir yolu incelenmiştir. Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı , ve diğer nörolojik bozukluklar için yeni bir terapötik tedavi olarak geliştirilmiş yöntemler analiz edilmiştir.

Töropatik tedavi beyin sinirlerini hedef alan bir tür sinir tedavisidir. Zarar gören beyin zarında bakteri enfeksiyon toksin gibi zararlılar yerleşerek travmadan yararlanacak ve Alzheimer başta olmak üzere çeşitli zihinsel gerilemelere neden olacak. Reaktif glial hücrelerle yapılan destekte bu nöronların büyümesi önlenerek beyinde rahatsızlık gelişimi önlenmeye çalışılıyor. Bu teknik NeuroD1 proteini olarak ifade eden yeni nöronlar oluşturmak için yardımcı olabilir.Kaynak.7gunsaglik

Bugün Evde Sizi Neler Mutlu Edebilir?

Sıkışık bir otobüs ve trafik, yoğun ve yorucu sıkıcı bir iş günü veya zor sınavlar sizi tüm gün sıktı.

Eve gelip mutlu rahat ve huzurlu olmak hakkınız. Bugün evinizde mutlu olmanın yollarını bulun. Okula veya işe giderken daha eğlenceli yolları seçin. Farklı güzergahlar seçin bazı yerleri yürüyün doğa ortamı görebileceğiniz yerlere geziler düzenleyin. İnsanların yabancılarla iletişimi teması ve diyaloglarının daha kolay ve iyi geçmesi için iyi hissetmeleri ve ulaşımı akıllıca kullanmaları gerekiyor.

İnsanlar günlük yaşamlarında beklemekten yoruldu ve insan ilişkilerine tükenmiş olarak başlıyor. Bu da elbette sıkıntı veriyor verimi önlüyor. Trafiği mümkün olduğunca azaltın kısa ulaşım olanakları yaratın. Toplantı günü yetişme derdine düşmemek için oraya yakın bir yerde kalın. Sakin bir günde çıkıp keyif alarak bir yolculuk yapın ve rahatça gezin. Yakınlarınızla dertlerinizi paylaşın. Birlikte yolculuk ettiğiniz insanlarla trafik üzerine ortak sıkıntılarınızı paylaşın.
Kaynak.haber7

Kalbinizi Korumanın En Etkili Yolları

Izgara biftek ve et diğer pişirme yöntemlerine göre kalp için daha iyidir.

Kırmızı eti azaltın ama yiyeceğiniz zaman ızgarayı tercih edin. Biftek B vitamini, selenyum içerir homosistein düşürür bağışıklığı artırır. Sığır eti seçin.

Korku filmi izleyin. Diğer film ve kitap türlerine göre korku kalbi güçlendirir. Kalbi sıfırlanmış gibi bir hale getirir.

Havuza girin. Yüzme ve yürüyüş gibi yorucu faaliyetler kalbi güçlendirir dinçlik verir. Bu aktivitelerle kalori yakmak kilo vermeyi de hızlandırır. Kalp hastalığı inme oranları da golf yüzme gibi sporlarla oldukça azalır.

Yağlarla ve kolesterolle mücadele edin. Yağ tüketimini azaltın toplam kolesterolü dengede tutun. Bunun için sağlıklı beslenin. Tekli doymamış yağ ve iyi yağ kaynaklarını tüketin.

Günde 20 dakika meditasyon yapın. Anksiyete ve depresyon riskini azaltır. Ruhsal stres koroner hastalıkları getirir bu nedenle ruhumuzu da beslemeliyiz.

Kan sulandırıcı aspirini günlük olarak alın. Kızılcık veya yaban mersini suyu için. %40 oranında kalbi korur. Merdivenleri yürüyerek çıkın.
Kaynak.haber7

Gebelikte Glutensiz Beslenmek, Bebeği Diyabetten Korur mu?

Tip 1 diyabet hastalığı anne karnındaki bebeklerde bile başlayabiliyor.

Bunun için anne adaylarının gebelikte dikkatli beslenmesi ve glutensiz gıdalara yönelmesi gerek. Çünkü gebelikte glutenli gıdalarla beslenen annelerin bebekleri ileride tip 1 diyabet riskini daha fazla taşıyor. Emzirme döneminde de bu böyle. Yani doğumdan sonraki ilk 6 ay emzirirken de glutensiz beslenmek önemli.

Araştırmalar yavru fareler ve anneleri üzerinde denenmiştir ve bu sonuca varılmıştır. Gluten, buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan bir proteindir. Sindirim sistemi gluteni benimseyemeyebilir bu durumda da tip 1 diyabet oluşabilir. Glutenli beslenme çölyak hastalığının da nedeni.

Bebeklerde çölyak, diyabet ve bazı sorunları önlemek adına gebelikte ve emzirme döneminde buna dikkat etmek gerekir. Pankreas insülin üreten organdır ve bebeğin anne karnındaki gelişiminde beslenmeyle orantılı olarak pankreas bozuklukları başlayabilir. Şeker hastalığı bebekken yerleşirse ileride çok daha kalıcı ve tehlikeli olabilir. Kaynak.7gunsaglik

Kalp Pili Gerçekte Ne İşe Yarıyor?

Kalıcı kalp pili kimlere yerleştirilebilir, ne artıları var ne eksileri var? Kalp pili hakkında geniş bilgiler..

Kalp pili, kalp atım sayısında azalmanın olduğu durumlarda kalbin normal hızlarda atmasını sağlayan cihazlardır. Dakikadaki normal kalp atım sayısı 60-100 olup, kalp hızının aşırı azalması durumunda beyin başta olmak üzere vücuttaki organlara yeterli miktarda kan ve oksijen ulaştırılamaz. Kalp pili sistemi, vücudun gerekli olan kan dolaşımının sağlanması için kalbimizin doğal uyarı sistemine benzer şekilde çalışmaktadır. Kalp pili sistemi uyarı bataryası ve kablo olmak üzere iki parçadan oluşur. Uyarı bataryası; sistemi kontrol eder. Batarya ve elektriksel uyarıyı üreten elektronik devreden oluşmaktadır. Pil kablosu; bataryadan kalbin içine elektriksel sinyali taşır. Kablo sayısı altta yatan ileti sorununun düzeyine göre 1’den 3’e kadar değişebilir. Kalp pili sistemi yerleştirilen kablo sayısına göre 1, 2 ve 3 odacıklı kalp pili olarak adlandırılır.

İhtiyaca göre çalışıyor

İki görevi vardır: uyarma ve algılama. Uyarma; kalp pilinin kablo yardımıyla kalbe elektriksel uyarı göndermesidir. Kalp pili kendi kalp atımımızın kesilmesi, düzensiz olması ve oldukça yavaşlaması durumunda bu elektriksel uyarıları ortaya çıkarır. Algılama; Yalnızca kalp hızının belirlenen sınırın altına düşmesi durumunda elektriksel uyarı oluşturur. Uygun doğal kalp atımı algılandığında elektriksel uyarı oluşturmaz. Yani “ihtiyaca göre” çalışır.

Hangi durumlarda gerekir?

Bazı durumlarda kalp hızı oldukça yavaşlar. Bu “bradikardi” olarak adlandırılır. Bu durum doğal pacemaker olan sinüs nodunun uygun çalışmamasından (Sinüs nod disfonksiyonu) veya “kalp bloku”ndan kaynaklanabilir. Kalp bloku atriyumlar ile ventriküller arasındaki elektriksel ileti yollarındaki problemleri yansıtır. Sinüs nodu tarafından oluşturulan doğal pacemaker uyarıları ventriküllere ya yavaş iletilir ya da iletilemez. Bradikardi sırasında, kalbin odacıkları vücudunuza gerekli miktarda kan sunumunu sağlamada yetersiz sayıda kasılır. Sonuçta,  baş dönmesi, halsizlik, bitkinlik ve bayılma gibi şikayetler ortaya çıkar.

1 gün sonra hayata devam

Kalp pilinin yerleştirilmesi (implantasyonu) sıklığı artan ve operasyon odası veya anjiyografi laboratuvarında yapılan kolay bir prosedürdür. İşlem genellikle 1 saat kadar sürer. Prosedür normalde uyutmayan hafif sakinleştirici ilaç gerektirir. Operasyon yerine (insizyon) lokal olarak uyuşturucu madde enjeksiyonu uygulanır. İmplantasyon sonrası genellikle 1 veya 2 gecelik hastanede yatışı takiben ek sorunlar yoksa eve gönderilebilirsiniz…Kaynak.7gunsaglik

Kadınlarda Göz Kuruluğu İçin Uyarı

Menopoz dönemine giren kadınlarda bazı göz rahatsızlıkları da başlayabilir..

Uzmanlar, göz kuruluğunun menopoz döneminde kadınların %45'inde görülebildiğini belirterek uyarılarda bulundu.

Menopoz döneminin gözyaşını azaltıp göz kuruluğuna neden olabileceğini biliyor muydunuz? Göz kuruluğunun menopoz döneminde kadınların %45'inde görülebildiğini söyleyen göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Emrullah Taşındı, gözyaşı azlığı sorununa erken müdahale edilmediği takdirde ciddi göz sorunlarına ve enfeksiyonlara neden olabileceği konusunda uyardı.

Kadınların korkulu rüyası menopoz, gözyaşını azaltarak, gözde kuruluğa neden oluyor. Kuru göz her yaş grubunu etkileyen bir rahatsızlık olmakla beraber, menopoza bağlı hormonal değişimler sebebiyle genelde kadınlarda daha sık ortaya çıkıyor. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen göz kuruluğu, yaklaşık yüzde 35 oranında gözleniyor. Gözyaşı salgısı, kadınlarda ilerleyen yaşla birlikte azalıyor. Menopozdan itibaren kadınlarda östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte gözyaşı üretimi de azalıyor. Altmış beş yaş üstü kadınlarda yaklaşık yüzde 15 oranında gözyaşı kalite bozukluğu görülüyor. 40 yaşın üstündeki kadınlarda daha sık rastlanan göz kuruluğu, hava kirliliğinin yüksek olduğu büyük şehirlerde daha yüksek oranlarda görülüyor.

Göz kuruluğu, özellikle akşam geç saatlerde bulanıklık veya gözlerde yorgunluk ya da sabah uyanınca gözü açmada zorlanma, gözlerde yanma batma şeklinde kendini gösteriyor. Bugün en fazla görülen göz hastalıklarından birinin kuru göz olduğunu ifade eden göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Emrullah Taşındı "Menopozdan sonra gözlerde yanma, batma, kızarma gibi şikâyetlerle ortaya çıkan göz kuruluğunun tedavisinde, yapay gözyaşı damlaları ve gözyaşı salgısını artırıcı ve kuru göze özgü bağışıklık yanıtını baskılayıcı damlalar yanında destekleyici tedaviler de uygulanmaktadır. Diğer taraftan gözyaşı yapımını azaltan ve menopoz döneminde kullanımında artış görülen antidepresan ve antialerjik ilaçların kullanımının azaltılması da önem taşımaktadır" şeklinde bilgi verdi.

SIK SIK GÖZ KIRPIN

Dakikada ortalama 25 defa göz kırpıyoruz. Okurken, bilgisayar kullanırken bu sayı 8'e düşüyor. Eğer gözümüzün yaşı eksilirse veya buharlaşırsa, göz yüzeyimiz kuru iken bu kırpma işlemini yaparsak canımız yanar ve huzursuz oluruz. Kuruluk hafif olduğunda sanki uykumuzu iyi alamamışız gibi bir his, orta şiddette kurulukta, batma, yanma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Emrullah Taşındı "Göz kuruluğu sorunu yaşayan kişilerin bol su içmeleri, gözlerini ovalamamaları, ağır makyaj yapmamaları, sigara ve dumandan uzak durmaları gerekiyor. Bunun yanında bilgisayar kullanımını sınırlamak ve gözleri sık kırpmak önemli" şeklinde konuşuyor.

MAKYAJ YAPMA YA DA MAKYAJI TAM SİLEMEME

Makyaj yaparken sıvı kozmetiklerin kullanılmaması, kozmetiklerin iç göz kapağına sürülüp gözle temas etmemesi, mümkün olduğu kadar antialerjik, "water-proof" olarak nitelenen kozmetiklerin kullanılması, kirpik diplerinin tıkanmaması gibi alınabilecek çok sayıda önlem bulunuyor. Gözyaşı kuruluğu olan kişide özellikle kalitesiz rimeller iç kısma sürüldüğünde ve göze kaçtığında, gözyaşı bunu atamıyor. Atamadığı için iritasyon dolaylı olarak artabiliyor. Makyajın çok iyi temizlenmesi ve arkasından suni gözyaşıyla temizlenmesi iritasyon riskini azaltıyor.Kaynak.7gunsaglik

İşi Kaybetme Ölüm Oranını Artırıyor

Drexel Üniversitesi Fen Koleji’nde bir ekonomist ve nüfus sağlığı araştırmacısı tarafından yapılan araştırmalara göre işimizi kaybetmek ölüm riskini artırıyor.

İşe geri dönme ise bu riski azaltıyor. Devlet ve işsizlik oranları durumu karşılaştırılmış ve çalışmada incelenmiştir. Bireyin istihdam durumu ve çevresindeki ekonomik koşullar yaş cinsiyet medeni durum hane geliri sağlık sorunları gibi faktörler baz alınarak incelenmiştir. İş durumlarının kötü gitmesi ve işsizlik, işten çıkarılma ve ayrılma kişi üzerinde olumsuz etkilere sahiptir.

%73 gibi ciddi bir oranda ölüm oranı artıyor. İş kaybına bağlı maddi sıkıntılar ve yaşanan stres ilaç kullanımı intihar durumları bu oranı artırıyor. Ekonomik kriz ortamlarında durgunluk ve piyasa şartlarına ek olarak işten çıkarılma toplumu derinden etkiliyor. Çok çalıştırılan işçiler ve çalışanlar az uyku ile sağlıklarını kaybediyor. Bu da sağlıktan çalıyor ve ömrü kısaltıyor.
Kaynak.haber7

El Sıkışma Yerine Yumruk Dokundurma Daha Hijyenik

Tebrik ve selamlaşma amacıyla tokalaşma bir gelenek haline gelse de uzmanlara göre çok sakıncalı bir durum.

Onun yerine yeni trend yumruk yapıp dıştan tokalaşma daha hijyenik. Tokalaşma mikrop kapmak için çok uygun bir ortam. Hastalık mikropları insandan insana temasla çok rahat geçebiliyor. El temizliğine önem vermek gerek temizlik mendilleri alkollü ve iyi olmalı. Klavye ve benzeri alanlar sıkça dezenfekte edilmeli.

Bakteriyel ve viral iletim çok yaygın ve kolay. Tokalaşma yerine yumruk dokundurma daha hijyenik. E. Coli ve benzeri bakteriler ishal, idrar yolu enfeksiyonları ve solunum yolu hastalıklarına yol açıyor. Ateşli ve ciddi hastalıklar hatta ölüm nedenleri arasında bile var. Bakteriler gıdalarda insan ve hayvanlarda kolayca ürer ve gelişir. %50 oranında mikrop bakteri ve enfeksiyon kapma riskimizi tokalaşarak artırıyoruz.
Kaynak.haber7

Serviks Kanserini Çoğu Zaman Hafife Alıyoruz

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre rahim ağzı kanseri olan serviks kanseri yeterince ciddiye alınmıyor.

Yaşlı kadınlarda da görülebilen bu kanser türünün genelde bir yaştan sonra ortaya çıkmayacağı düşünülüyor. 30 ila 65 yaş arası kadınlar yoğun olarak bu sorunu yaşasa da ileri yaşlarda da görülme riski var. Ayrıca 20 yaşlarından itibaren her kadının tarama yaptırması ve konuya önem vermesi gerekiyor çünkü serviks kanserinin yaşı yok.

Her 3 yılda bir rahim ağzı kanseri taraması yaptırılmalı. Genç kadınlarda bu süre 5 yıldır. Ameliyatla rahmin alınması, tümürön temizlenmesi, ilaç ve kemoterapi tedavileri gerekebilir. 65 yaş üzerinde de bu riskler var ve unutmayın ki düzenli kontrollere gidilmeli. Eski yıllara oranla serviks kanserinin görülme yaşı daha büyük bir çevreyi kapsıyor. Genç veya yaşlı diye ayırt etmeden geliyor. Her yaşta bu riski bilmeli ve hastalığı umursamalıyız.Kaynak.7gunsaglik

Meme Kanserinde Tümörü Durduran Etken: Melatonin

Araştırmalara göre meme kanserine sebep olan tümörün büyümesini engelleyen bir etken keşfedildi.

Melatonin hormonunu zaten biliyorduk fakat bu özelliğini bilmiyorduk. Meme kanseri kadınların korkulu rüyası haline geldi. Tümörün ne zaman ortaya çıktığı hiçbir aşamada belli olmayabiliyor. Fakat gelişimini durduran melatonin hormonu ile ilgili çalışmalar umut veriyor. Bu araştırma Detroit Henry Ford Hastanesi'nde yapılmıştır ve PLoS ONE Ocak 2014 sayısında yayınlanmıştır. Melatonin hormonu insan vücudunda doğal haliyle bulunmaktadır.

Ayrıca harici olarak reçetesiz satın alınabilir. İnsanlar genelde jet lag durumu için melatonin alır. Östrojen reseptörü melatonin negatif yani kötü huylu tümörlere maruz kalındığında devreye girer ve büyümesini yayılmasını önler. Melatonin hormonunun antioksidan özellikleri vardır. Sadece meme kanseri değil diğer kanser türlerinde de aynı önleyici etkilere sahiptir. Kanser hücrelerinin ulaşmak istediği kan damarlarının beslenmesi ve gelişmesini önler.Kaynak.7gunsaglik

Sağlıklı Beslenmek Diyabetlilerde Daha Önemli

Diyabet hastalarına sağlıklı yemek hazırlama ve tüketimi eğitimi verildi. Çünkü diyabetlinin beslenmesi çok daha hassas..

Bayındır Hastanesi İçerenköy’de diyabet hastalarının da katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte aşçı ve diyetisyen eşliğinde sağlıklı diyabet yemekleri yapmanın püf noktaları anlatıldı.

Hastanenin konferans salonunda kurulan mutfaktaki

etkinlikte Diyetisyen Ayşe Korkmaz ile aşçı Abdullah Çam, diyabet hastalarıyla birlikte zeytinyağlı pırasa yemeği ve kek yaptı.

Korkmaz, diyabetik beslenme hakkında bilgi vererek, diyabette tedavi kişiye özel olduğu gibi beslenmenin de kişiye özel olması gerektiğini ifade etti.
Diyabetiklerin az ve sık aralıklarla beslenmesi gerektiğine işaret eden Korkmaz, ürünün diyabetik olmasının sınırsız tüketileceği anlamına gelmediğini de ifade etti.
Diyabet hastalarının beslenme programlarını diyetisyen eşliğinde yapmaları gerektiğini de belirten Korkmaz, sağlıklı beslenme ve beslenme çeşitliliği açısından bunun önemli olduğunu vurguladı.

Yemek yapımına yardım eden 15 yıllık diyabet hastası Meral Özgen ve 18 yıllık diyabet hastası Gönül İbrahimoğlu da, zaman zaman yaptıkları diyetten sıkıldıklarını dile getirerek, yemek çeşitliliğini artırmak istediklerini, bugünkü etkinlikle de sağlıklı beslenmeyle ilgili ip uçları aldıklarını söyledi.

Bayındır Hastanesi İçerenköy’de 2 haftada bir gerçekleştirilmesi planlanan etkinliklerde

hamilelere, kilo sorunu olanlara sağlıklı yemek yapmanın püf noktaları anlatılacak.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Bebeğinizin Geleceği İçin Nelerle Besleniyorsunuz?

Bebeğiniz ve sizin için yani
iki kişilik beslenme diye bir doğru yok. Yani sağlıklı besleneceksiniz fakat iki kişilik yemeyeceksiniz.

Bu aksine sağlıksız bir gebeliğe sebep olur ve bebeği kötü etkiler. Kolay ve sağlıklı beslenme ipuçları..

Folik asit tüketin. B vitamini ve folik asit 400 mg civarında yeterlidir. Omurga ve beyin gelişimi açısından bebeğinizi ilk 3 ayda folik asitle besleyip gelişmesini sağlayın. İlerleyen dönemlerde mg miktarını artırın.

%50 oranında gebe aşırı kilo alıyor. Bunun nedeni de iki kişilik yemeleri ki bu tamamen hatalıdır. Sonuçta diyabet, erken doğum, düşük ve doğum kusurları gelişiyor.

Balık yiyin. Deniz ürünleri ve keten tohumu tüketin. Bebeğin sağlıklı gelişimi için omega 3 ve bu vitaminler gereklidir. Daha iyi görme, hafıza, beyin motor becerileri, beyin gelişimi anlatım becerileri gelişir. Haftada en az 1 kez cıva içeren balığı tüketin.

Alkolden kaçının. Çünkü davranış sorunları, öğrenme güçlüğü , dikkat eksikliği bozukluğu , hiperaktivite ve saldırgan davranışlara neden olabilir.

Yeteri kadar demir tüketin. C vitamini de içerir bebeğe oksijen de taşır.

Kemikler için kalsiyum. Diş ve kemik gelişimi için günlük 1000 mg hedef koyun.

Lifli gıdaları tüketin. Meyve sebze ve tahıllar gebelikte önemlidir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Bu Besinler Sperm Kalitesini Artırıyor

Sperm sayısının ve kalitesinin artması bebek sahibi olmak ve cinsel hayatı canlandırmak için mühim..

Hamile kalmak düşündüğünüz kadar kolay olmayabilir Sperm sayısı ve kalitesi de hamile kalmayı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. İşte sperm kalitesini ve sayısını arttıran besinler...

1. Kuşkonmaz

Bu ufak yeşil sebze bol miktarda C vitamini içerir. C vitamini spermlerin oksitlenmesini engeller ve testislerdeki hücreleri korur. Ayrıca C vitamini serbest radikalleri engellediğinden vücudunuz hastalıklarla uğraşmak yerine sperm üretimine odaklanabilir.

2. Avokado

E ve B6 vitamini ile bol miktarda folik asit içeren avokado spermlerin yumurtaya nüfuz ederken daha güçlü olmasını sağlar.

3. Muz

Muzun içerisinde bulunan nadir bir enzim seks hormonlarını düzenler.Ayrıca B1, A ve C vitamini ihtiva ettiği için vücudun sperm üretmesini destekler.

4. Kırmızı et

Bol miktarda çinko içeren kırmızı et bu sayede spermlerin dayanıklılığını arttırır.

5. Siyah çikolata

Siyah çikolatanın sperm sayısını 2 katına çıkaran bir aminoasit içerdiği bilinmektedir. Her gün düzenli olarak az miktarda siyah çikolata yiyen erkeklerin daha güçlü orgazm yaşadığı da öne sürülmektedir.

6. Sarımsak

Sarımsak kan akışını hızlandırır. İçeriğindeki "allicin" maddesi cinsel organlara giden kan akışını da hızlandırır ve sperm kalitesini arttırır.

7. Ginseng

Ginsengin libidoyu, cinsel performansı ve testislere kan akışını desteklediği bilinmektedir. Sertleşme bozukluğu sorunu olan 45 erkek ile yapılan araştırmalarda, 16 hafta boyunca ginseng içeren beslenme sonucunda erkeklerin %60'ında sertleşme sorununun azaldığı gözlemlenmiştir.

8. İstiridye

İstiridyenin afrodizyak etkisi olduğu bilinmektedir. Çinko deposu bu deniz canlısı aynı zamanda sperm sayısını da arttırır. İstiridyenin sperm üretimini arttırırken spermdeki hasarı tedavi ettiği de bilinmektedir.

9. Nar

Süper yiyecekler arasında sayılan narın neredeyse her şeye iyi geldiğini biliyoruz. Peki, narın içerisindeki maddelerin spermleri güçlendirdiğini biliyor muydunuz?

10. Ceviz

Cevizin içerisindeki arganin maddesi sperm üretimini destekler ve semen hacmini de arttırır. Ayrıca Omega-3 deposu olan bu yiyecek penise kan akışını da hızlandırır.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Bağırsaklarda Gizlenen Yeni Bir Virüs Keşfedildi

Bağırsaklarda gizlenen bir virüsün varlığı muhtemel görünüyor son çalışmalara göre.

Bacteroides olarak bilinen yaygın bağırsak bakterileri ile enfekte olan birçok insan var. Bu bakteriler obezite ve diyabet ile ilişkili. 12 kişinin dışkısından alınan örnekler incelenmiştir. Viral DNA kümeleri göze çarpmıştır. Tek hücreli canlı bir organizma olan ve DNA yoluyla büyüyen bu virüs birçok kişiyi etkilemektedir. Çok yaygın görülüyor bu nedenle muhtemelen yakın zamanda evrim geçirmemiştir.

Proteinleri nedeniyle bazı bakterilere benzetiliyor. Kilo yönetiminde de etkisi olan bu virüs şeker hastalığı kadar obeziteyle de ilgili. Bağırsak florasının viral bileşenleri içinde yer alır. Belirti vermeyebilir yavaş ve sinsice gelişir. Çok farklı bünyelerde ve kişilerde görülebilir. Çocuk ve bebeklere annelerinden geçebilir. Üzerinde çalışmalar sürmektedir böylece nedenleri belirtileri ve çözümü bulunacaktır.
Kaynak.haber7

Kolesterol Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Kolesterol vücutta doğal olarak oluşan bir yapışkan maddedir. Kan damarları kötü beslenmeyle tıkanır kalp krizi ve felce neden olabilir.

Hormonlar etkilenir D vitamini üretiminde de önemlidir. LDL kötü kolesteroldür azalması iyidir. HDL iyi kolesteroldür yüksek olması iyidir. Karaciğer doğal kolesterol üretir. Aşırı hayvansal gıdalar kızartılmış yiyecekler ve yağlı şeyler damarları tıkar kolesterolü çıkarır. Aşırı karbonhidrat atardamarları tıkar kandaki yağ oranı artar.

Doymuş yağ miktarını azaltıp diyete başlamak gerekir. Kırmızı et, süt ürünleri, bazı yemişler ve bitkisel yağlarda da bu yağlar vardır. Obez kişiler genetik olarak da kolesterol riskini taşır. Yüksek kolesterol belirtileri inme ve kalp krizi gibi ortaya çıkar. Gözler sararabilir. Kan testi ile teşhis edilir. 12 saatlik açlıktan sonra total değerlere bakılır. Tedavide ilaçlar kullanılır, diyete başlanır, egzersiz yapılır ve sigara kesilir.
Kaynak.haber7

Meme Kanseri Tümörlerine Karşı Gece Lambası

Melatonin seviyeleri ve uyku durumumuz sağlığımızı yönlendiriyor. Gece uyurken ışıkları, başınızdaki gece lambasını açık bırakmayın.

Uzmanlara göre, meme kanseri için bu büyük bir risk. Lamba açıkken uyuyabiliyorsunuz ancak diyelim, yine de karanlık bir yerde yatıp uyuyamamak bile daha iyi. Kısacası gece lambasına maruz kalmak meme kanseri riskini artırıyor. Gece sirkadiyen ritmin bozulması ve rahatsız uyku durumu meme kanserinde rol oynar. Diğer hastalıkların riskini de artırır. Hormon reseptörü meme kanseri hastalarda pozitife döner.

Fareler üzerinde denenmiş ve görülmüştür. Gece ışık ve lamba açıkken uyumak zararlıdır. Potansiyel melatonin üretimi kısıtlanır. Bu da tümör gelişimi riskini artırır. Işıkla uyuyanlar karanlıkta uyuyanlara oranla 2.6 kat daha fazla risk altındadır. Tamoksifen direnci gece melatonin üretimi düzeyleri ile bağlantılıdır. Doktorunuza danışıp geniş bilgi alabilir ve melatonin takviyesi uygulayabilirsiniz.
Kaynak.haber7

Griple Aranıza '1 Metre' Mesafe Koyun

Gripten korunmak için en etkili yöntem aşı olmaktır. Risk grubundaki kişilerin aşı olması gerekir
 
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, gripten korunmak için alınacak bazı kişisel önlemler olduğuna işaret ederek, "Bunlardan biri de hasta kişilerle mümkün olduğu kadar temas etmemektir. Bir metre mesafe çok kritik bir mesafedir. Hasta kişiye 1 metreden fazla yaklaşmak virüs bulaşma riskini artırır" dedi.
Prof. Dr. Ceyhan, dünyada her yıl yaklaşık 500 bin kişinin gripten öldüğüne dikkati çekti. Gribin ölüme yol açabilen önemli bir bulaşıcı hastalık olduğunu vurgulayan Ceyhan, hastalığın önemli olmasının alınacak koruyucu tedbirleri de önemli kıldığını belirtti.
Gribe yol açan çok sayıda virüs olduğunu anlatan Ceyhan, halk arasında "domuz gribi" olarak bilinen A/H1N1 virüsünün artık domuzlardan insanlara bulaşmadığını, diğer grip virüsleri gibi insandan insana bulaştığı için "domuz gribi" denmesinin bir anlamı bulunmadığını söyledi.
A/H1N1 virüsünde de diğer grip virüslerindeki gibi insanların genel anlamda korunmak için bazı önlemler alması gerektiğini dile getiren Ceyhan, en önemli tedbirin el yıkamak olduğunun altını çizdi.
Virüslerin temasla ve hava yoluyla geçtiğini bildiren Ceyhan, şöyle devam etti:
"Toplu alanlarda bulunmak zorundayız, alışveriş merkezleri, metro, otobüs gibi. Gripli bir kişi eline hapşırdığında, eliyle bir objeyi tuttuğunda ve biz de aynı objeyi tutup elimizi ağzımıza ya da gözümüze sürdüğümüzde grip virüsü bize de bulaşmış oluyor. Bu yüzden el temizliğimize özen göstermeliyiz. Şüphe duyduğumuz her durumda elimizi sabunla yıkamalıyız. Her durumda elimizi yıkama imkanı bulamayız. O zaman yanımızda küçük sıvı el dezenfeksiyonları taşımalıyız. Burada dikkat etmemiz gereken husus, bu dezenfeksiyonlardaki alkol oranının yüzde 60'ın üzerinde olması. Islak mendillerde alkol olmadığı için ya da alkol oranı çok düşük olduğu için dezenfekte edici özellik bulunmamaktadır."
 "1 metre kritik mesafe"

Prof. Dr. Ceyhan, gripli kişilerle temastan kaçınılması gerektiğine işaret ederek, "Gripten korunmak için alınacak bazı kişisel önlemler vardır. Bunlardan biri de hasta kişilerle mümkün olduğu kadar temas etmemektir. Bir metre mesafe çok kritik bir mesafedir. Hasta kişiye 1 metreden fazla yaklaşmak virüs bulaşma riskini artırır" diye konuştu.
Hasta kişiler hapşırdığında ya da öksürdüğünde havaya yayılan partiküllerin teneffüs edilmesi durumunda da gribe yakalanılacağını anlatan Ceyhan, şunları kaydetti:
"Gribe soğuk havanın yol açtığı gibi bir algı var. Gribe yol açan virüsler soğuk ortamda daha uzun yaşayabiliyor. Soğuk havalarda kapalı, havalandırılmamış ortamlarda daha uzun kalıyoruz. Bu yüzden grip soğuk havalarda daha çok yayılıyor. Solunum yoluyla sadece grip değil, tonsilit, sinüzit, kulak iltihabı gibi hastalıklar da insandan insana geçiyor. Gripten korunmak için mümkün olduğu kadar hasta insanın bulunduğu ortama girmekten kaçınmak lazım. Toplumumuzda selamlaşırken tokalaşmak, sarılmak, yanak yanağa öpüşmek alışkanlığı var. Bu, gribe yakalanma riskini artırdığı için hasta olduğunu düşündüğünüz kişilerle mümkün olduğu kadar mesafeli selamlaşmak gerekir. Genellikle insanlar ellerine hapşırdıkları için tokalaşmışsak ellerimizi yıkamalı ya da dezenfektanla silmeliyiz."
En etkili yöntem aşı olmak

Gripten korunmak için hapşırırken ya da öksürürken avuç içine değil kol içi ya da mendil kullanılmasının alışkanlık haline getirilmesi gerektiğini belirten Ceyhan, hasta kişilerin evlerinde istirahat etmeleri, toplumdan uzaklaştırılmaları için çalışıyorlarsa rapor verilmesi gerektiğini vurguladı.
Ceyhan, "65 yaş ve üzerindekiler, kronik kalp ve akciğer hastalığı olan yetişkinler ve çocuklar, böbrek hastalığı olanlar, şeker hastalığı olanlar, sağlık personeli ve hastane çalışanları, okul, fabrika gibi topluluklarda, bakımevlerinde kalan ve sürekli hastalığı olanların grip aşısı yaptırması lazım. Gripten korunmak için en etkili yöntem aşı olmaktır. Risk grubundaki kişilerin aşı olması gerekir" ifadelerini kullandı.
Kaynak : AA
Kaynak.haber7

Solunum Sıkıntısı Çeken Hastada H1N1 Şüphesi

Bartın’da solunum sıkıntısı şikayetiyle hastaneye başvuran hasta; H1N1 şüphesiyle Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildi.

Edinilen bilgiye göre, Bartın’da yaşayan 36 yaşındaki M.K. solunum sıkıntısı şikayetiyle Bartın’daki hastaneye başvurdu. Burada ilk tetkikleri yapılan hasta H1N1 virüsü şüphesi nedeniyle Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildi. Burada ilk müdahalesi yapılan M.K.’nın durumunun kritik olduğu öğrenilirken tedavisinin ise solunumsal yoğun bakım ünitesinde devam ettiği öğrenildi.
Hastanın tahlilerinin laboratuvarda incelendiği öğrenilirken sağlık ekiplerinin çalışmaları sürüyor. Öte yandan öğlen saatlerinde Uzun mehmet Göğüs ve Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne başvuran ve H1N1 şüphesiyle Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırılan E.Ö.’nün tedavisi sürüyor. Yine öğlen saatlerinde Uzunmehmet Göğüs ve Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne başvuran K.K. ise H1N1 şüphesiyle Bolu’daki özel bir hastaneye sevk edilmişti. Kaynak : İHA

Anne Adaylarının Diş Sağlığı Çok Önemli

Gebe kalmayı planlayanlara uyarı. Öncesinde ağız ve diş sağlığı mutlaka kontrol ettirilmeli.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmet Duran, diş eti rahatsızlıklarının hamilelerde çok hızlı ilerlediğini, düşük ve erken doğuma neden olduğunu söyledi.

Duran, AA muhabirine, diş eti rahatsızlıklarının dişleri çevreleyen  dokuların iltihaplanmasıyla ortaya çıktığını, en büyük etkenin bakteri plağı  olduğunu anlattı.

Ağızdaki bakterilerin çoğalmasının rahatsızlıkları tetiklediğine  dikkati çeken Duran, "Diş eti rahatsızlığında klinik olarak ilk belirti,  kanamayla gözlenir, fırçalarken, herhangi bir şeyi ısırırken veya kendiliğinden  olabilir. Kanamanın şiddeti, diş eti rahatsızlığının boyutunu gösterir" diye  konuştu.

Rahatsızlığın önlenmesi için ağızdaki bakteri plağının temizlenmesi  gerektiğini kaydeden Duran, dişlerin arasında kalan yemek artıklarının bakteri  plağına neden olduğunu vurguladı.

Duran, bakteri plağını engellemenin en basit yönteminin günde 3 kez  dişleri fırçalamak olduğunu belirterek, diş eti kanamasının artması halinde  hekimden destek almak gerektiğini dile getirdi.

 "Hamilelerde diş eti rahatsızlığı"

Hamilelerde ve çocuklardaki diş eti rahatsızlıklarına gereken önemin  verilmediğine işaret eden Duran, gebelikteki vakaların ciddi sonuçlar  doğurabileceğini söyledi.

Hamilelikte hormon dengesi bozulduğu için bazı rahatsızlıkların daha  etkili olabildiğini aktaran Duran, "Bir birim bakteriye, hamile olmayan bayandaki  cevapla, hamilelerdeki cevap farklıdır. Hamileler, bir birim bakteriye çok fazla  tepki gösterir yani çok fazla kanama olabilir. Maalesef halk arasında yanlış  bilinen 'bir hamilelik, bir diş kaybı' anlayışının nedeni, hamilelik süresince  bakterilere maksimum cevap veren vücut dokusunun savunma yapamamasıdır" ifadesini  kullandı.

Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların, hamilelik öncesinde ağız ve diş  sağlığı kontrolü yaptırması gerektiğini anlatan Duran, sözlerini şöyle tamamladı:

 "Hamile kalmadan ağız bakımlarının yapılması, hamile kaldıktan sonra  da bakımlarına çok daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Hamile bayanlarda  gelişen diş eti rahatsızlıkları çok hızlı ilerleyeceği için ciddi sağlık  sorunlarına neden olabilir. Son dönemde yapılan çalışmalar diş eti  rahatsızlığının hamilelerde daha ciddi görüldüğünü gösterdi. Şiddetli diş eti  rahatsızlıkları, hamilelerde düşük ve erken doğuma neden oluyor. Dolayısıyla bu  tür hastaların daha dikkatli davranması gerekmektedir."Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Bebeklerin Hayata Merhabalarında Yanında Olmak

Yeni doğanlarla ilgili en güncel ve faydalı bilgiler ve yeni doğan bebek bakımı hakkında incelikler..

Prof. Dr. Hilal Mocan ailelerin en çok merak ettiği o soruları yanıtladı...

Yeni doğmuş bir bebeğiniz var ve aklınızda onun bakımıyla ilgili sorular uçuşuyor. Aile büyüklerinin kiminden “Sıkı giydir”, kiminde “40’ı çıkmadan dışarı çıkarma” uyarıları geliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan, hayata yeni merhaba demiş bir bebekle ilgili merak edilen soruları şöyle yanıtlıyor.

1. Yeni doğmuş bebek çok üşür mü? Nasıl giydirilmelidir?
Bebeklerin ısı dengesi yaklaşık altı aylıkken düzene girer. Altı aydan küçük bebeklerde vücut yüzeyinin vücut ağırlığına oranı yüksek olduğundan ve vücutlarının titreme yeteneği olmadığından, soğuk havalarda biraz daha korunmaya ihtiyaçları vardır. Genellikle değişken hava koşulları göz önüne alınarak yapılacak en iyi şey, bebeği kat kat giydirmektir. İnce katlar tercih edilmeli, hava ani ısınırsa bu katlardan biri kolayca çıkarılabilmelidir. Soğuk havalarda yedek bir yelek, hırka ve battaniye taşınmalıdır. Hava sıcaklığı 16-22 derece gibi çok soğuk veya sıcak değilken, rüzgâr ve güneş yokken, bebek dışarı şapkasız çıkabilir. Soğuk havalarda ve yaz mevsiminde şapka önerilir. Bebek altı aylık olduktan sonra kendinizi yoklayın; siz üşüyorsanız o da üşüyordur, siz sıcaktan bunalıyorsanız o da bunalıyordur.

Araba içinde bebeğin aşırı ısınmasını önlemek için bebeğin şapkasını ve elbisesinin bir katını çıkarın. Mümkünse bebek arabaya binmeden önce, arabanın içini biraz serinletin. Bebek arabada iken direkt klimaya maruz kalmasın. Ya hiç klima çalıştırmadan, önceden serinletilmiş arabaya bindirin ya da çok düşük derecede ve alttan havalandırma yapacak şekilde klima çalıştırın.

Kıyafetlerini koton (pamuk) kumaşlardan seçin. Soğuk havalarda hırka veya yelek giyebilir. Bebeği dışarı çıkmadan önce besleyin. Özellikle soğuk havada vücudun ısı üretimi için daha çok enerji harcanır.

Kolay giydirilip çıkarılabilen giysiler seçin. Yaka geniş olmalı ve boyundan geçerken zorlanmamalı, kollar rahat olmalı, sırtta en az miktarda kapama yeri olmalı, tercihen kapama yeri omuz bölgesinde olmalıdır.

2. Yeni doğan bebek ne zaman dışarı çıkabilir, süresi ne olmalıdır?
Eskiden 2 hafta kuralı vardı. Bizim toplumumuzda da geleneksel olarak 40’ı çıkınca sokağa çıkabilir görüşü hâkimdi. Şimdi böyle bir kural yok. Bebek ve anne doğumdan sonra kendilerini toplayıp, doğum şoku periyodunu atlatınca, anne kendini yeteri kadar iyi ve güçlü hissedince bebeğini dışarı çıkarabilir görüşü var. Sonuçta bebek hastaneden eve gelirken de dışarı çıkmış oluyor. Bebek hava koşulları göz önüne alınıp doğru giydirilerek açık havaya, bahçeye çıkabilir. Rüzgârda kalmamalı, aşırı sıcak havada dışarıda kalma süresi kısaltılmalıdır. Güneş ışığına, kademeli olarak artırılarak, çok kısa süre (5-10 dakika kadar) maruz kalabilir. Hava çok sıcak olsa bile uyurken ısı kaybedeceği göz önüne alınarak üzerine ince bir pike örtülmelidir. Bebek güneş ışığına hapşırarak tepki verebilir, hemen üşüdüğünü düşünmeyin. Burnunu temizlemeye çalışıyor da olabilir.

Bebeği ilk ayda kalabalık, havasız yerlere, örneğin alışveriş merkezlerine götürmemeye çalışın. İlk ayda bebeğin bağışıklık sistemi düşüktür, daha kolay enfeksiyon gelişebilir. Dış dünyaya adapte olmaya çalıştığını akılda tutmak gerekir.

Yenidoğan bir bebek dışarıda önceleri 15 dakika kadar kalabilir. Bu süre giderek artırılarak 1 saate kadar çıkarılabilir.

3. Bir yaz bebeği ne zaman denize girebilir?
Bir bebek kafasını tam olarak kontrol edemezken havuza sokulmamalıdır. Başını rahatça 90 derece kaldırabilmelidir. Bu beceri genellikle 4-5. ayda kazanılır. Bebeğin gireceği suyun sıcaklığı 29-30 dereceden az olmamalıdır. Altı aydan küçük bir bebek bu ısı altında suya sokulmamalıdır. Hava ısısı da bu suyun ısısından en az 3 derece yüksek olmalıdır.

Bebek için genel yüzme havuzları uygun değildir. İshal, orta kulak iltihabı, mantar ve diğer cilt sorunları, kaşıntı, bulaşıcı hepatit, idrar yolu enfeksiyonu riski vardır. Evde özel aile havuzu varsa, iyi dezenfekte edilip, iyi ısıtılmak koşuluyla 5. aydan sonra havuza girebilir. Deniz için benim önerim, 6. aydan sonradır. Ancak hava 33 derece ve üstü, deniz suyu sıcaklığı 30 derece civarında olmalıdır.

4. Yeni doğan bebekler neden çok hıçkırır?
Hıçkırık, diyafram denilen, göğüs kafesiyle karnı ayıran yapının irritasyonuyla oluşur. Yeni doğan bebeğin mide kapasitesi küçüktür. Emme sırasında mide dolup gerilmeye başlayınca diyafram denilen yapı irrite olur ve hıçkırık başlayabilir. Zararlı değildir. Özellikle yenidoğanda normal bir durumdur. Hıçkırığa anne sütü ve az miktarda su iyi gelir. Bizim geleneklerimizde limon da vardır.

Mekanizması bilimsel olarak açıklanmasa da benim klinik deneyimlerime göre de bir damla limon hıçkırığı keser. Ancak iki damla da bebeği kusturabilir.

5. Yenidoğanın günde kaç kez kaka yapması normaldir?
Anne sütü ile beslenen bebek günde genelde 5 ile 8 kez kaka yapar. Rengi altın sarısı, kıvamı yumuşaktır. Bazı bebeklerde bu sayı daha azdır. Biz günde en az bir kez kaka yapmasını isteriz. Mamayla beslenen bebeklerde günlük kaka sayısı daha az, kıvam biraz daha şekillidir. Ancak mama bebeklerinde de günde en az bir kez kaka beklenmelidir.

Bebek kaka yapmakta zorlanıyorsa önce karın masajı yaparak bebek rahatlatılmaya çalışılır. Cevap alınmazsa çocuk doktoru ile görüşülür. Bebeğin anal bölgesi dikkatle muayene edilip, çıkışta darlık olup olmadığı değerlendirilmeli, ailede kabızlık araştırılmalıdır. Bebeğe banyo yaptırmak da bebeği rahatlatıp, kaka yapmayı kolaylaştırır. İnatçı kabızlık varsa doktorun önerilerine uymalıdır. Popo deliğine masaj ve hafif uyarı da kaka çıkışını kolaylaştırabilir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Sağlıklı Ağız Ve Dişlere Sahip Olmak

Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Şule Çıldır, Türk toplumunda çürük görülme oranının yüzde 90’ların üzerinde olduğunu belirterek, sağlıklı ağız ve dişlere sahip olmanın yöntemlerini anlatıyor.

Son 10 yıl içerisinde Türkiye’nin, bilimsel ve modern diş hekimliği uygulamalarının yapıldığı sayılı ülkeler arasında yer aldığını belirten Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Şule Çıldır, “Bilimsel ve klinik başarılarımıza rağmen toplum olarak yeterli ağız ve diş sağlığı düzeyine henüz kavuşabilmiş değiliz” diyor.

Diş çürüğünün yanı sıra dişeti hastalıklarının da sıklıkla görüldüğü Türkiye’de, araştırmalar nüfusun yüzde 66’sının son iki yıldır herhangi bir diş hekimine kontrole gitmediğini; düzenli olarak diş hekimine gidenlerin oranının ise sadece %11 olduğu ortaya koyuyor.

Doç. Dr. Şule Çıldır, ağız ve diş sağlığının genel sağlığın önemli bir parçası olduğunu ve onu korumanın tedavi ettirmekten çok daha kolay ve ekonomik olduğunu belirterek, sağlıklı ağız ve dişlere sahip olmanın yollarını şöyle sıralıyor:

Ağız içi bakım ürünleri nasıl seçilmeli?
Piyasada cazip görünen pek çok ürün var. Bu ürünlerin arasından seçim yapmadan önce diş hekiminize danışın. Çünkü, size uygun en iyi diş macunu ve fırçanın hangisi olduğu, ağzınızın durumuna göre değişiklik gösterir.

Diş fırçası ne kadar kullanılmalı?
Bir diş fırçasının kullanım süresi en fazla 2-3 ay olmalıdır. Ancak bu süre, kullanım sıklığına ve fırçalama şekline göre değişiklik gösterebilir. Bir diş fırçasının bozulduğu, kıl demetlerinin birbirinden ayrılmasından, dağılmasından ve eğilmesinden anlaşılır.

En doğru diş fırçalama tekniği hangisidir?
Fırça 45 derecelik bir açıyla dişe yaklaştırılmalı ve dişler yatay olarak ileri-geri hareketlerle fırçalanmalıdır. Arkasından, dişetinden aşağıya doğru bir süpürme hareketiyle işlem tamamlanır. Dişlerin iç yüzeyleri, özellikle ön bölgeler dar olduğundan dik olarak fırçalanmalıdır. Bakteri plağı ve yiyecek artıklarının yoğun olduğu dişlerin arka yüzleri, arka dişler ve dil de temizlenmelidir. Dişleri aşındıracak kadar büyük bir kuvvetle diş fırçalamaktan kaçınılmalı ve dişler yumuşak hareketlerle
fırçalanmalıdır.

Dişetlerinin fırçalanması neden gereklidir?
Diş fırçalama sırasında yapılması gereken diğer bir işlem de dişetlerinin fırçalanmasıdır. Fırçalama sırasında dişetlerinde kanama olsa da fırçalamaya ara verilmemeli ve doğru bir teknikle fırçalamaya devam edilmelidir. Bu sayede dişetinde, yanlış fırçalamaya bağlı olarak gelişen ödem birkaç gün içerisinde iyileşir ve kanama da kendiliğinden geçer.

Diş ipi kullanılırken nelere dikkat etmek gerekir?
Diş ipi kullanımına başlarken, kolay kullanım amacıyla mumlu diş ipleri tercih edilir. Ayrıca çürük gelişiminin önlenmesine yardımcı olacak fluoridli diş ipleri de tercih edilebilir.

Diş ipi her iki elin işaret parmağına dolanarak ve başparmak yardımıyla kullanılır.
Diş ipini yavaş hareketlerle ve kontrollü bir şekilde dişler arasından geçirmek gerekir. Dişetini yaralayacak sert ve ani hareketlerden kaçınılmalıdır.

Dişlerin ara yüz bölgelerini en ideal şekilde temizleyebilmek için diş ipini, dişin üzerinde, “C” harfi çizecek şekilde ileri-geri ve yukarı-aşağı doğru hareket ettirmek gerekir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Neden Herşeye Rağmen Kilo Veremiyorum?

Beslenme uzmanlarına göre çabalayıp da kilo verememenizin başka sebepleri olabilir.

Hisar Intercontinental Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu’ndan ile kilo artışının bilinmeyen nedenlerini öğrendik.

Kalitesiz uyku: Yeterli uyumuyor ve dinlenemiyorsanız kilo almanız kaçınılmaz. Çünkü geç saatlere kadar oturduğunuzda hormon düzeyinizde değişiklikler meydana gelerek iştahınız artar ve gece atıştırmaları kaçınılmaz hale gelebilir.

Stres: Stres hormonu olan Kortizol iştah artışına neden olur. Bu da beraberinde stresli zamanlarda yüksek kalorili gıdaları tüketmeye yönelmenize neden olabilir.

Antidepresanlar: Bazı antidepresanların en talihsiz yan etkilerinden biri de kilo alımıdır. Eğer kullandığınız antidepresanın kilo almanıza neden olduğunu düşünüyorsanız tedavi planınızda değişiklik yapma konusunda mutlaka hekeminizle konuşun. Ayrıca, depresyonun kendisinin de kilo değişikliklerine neden olabileceğini unutmayın.

Steroidler: Steroid anti-inflamatuar bazı ilaçlar kilo alımı konusunda kötü bir üne sahiptir. Çünkü bu tür ilaçlar sıvı tutmasının yanı sıra iştahınızın açılmasına neden olabilir.

Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol hapları kilo alma nedeni olarak bilinse de sanılanın aksine bu etkisi kısa vadelidir. Eğer uzun vadede kilo problemi yaşamaya devam ediyorsanız mutlaka hekiminize danışın.

Hipotiroidi: Tiroid hastalıkları metabolizmanızı yavaşlatarak kilo almanıza neden olabilir. Beslenmenize ve egzersizlerinize dikkat ettiğiniz halde geçmeyen bir yorgunluğunuz ve kilo alımınız söz konusuysa mutlaka tiroid kontrolünüz için hekiminize başvurun.

Menopoz: Çoğu kadın menopoza girdikten sonra kilo aldığını iddia etse de kilo almasını tek nedeni menopoz değildir. Yaşlanma metabolizmayı da yavaşlatır; böylece daha az kalori harcanır. Ancak unutmayın her yaşın olması gereken kilosu ayrı hesaplanır. Yaş ilerledikçe gençlik döneminizdeki kilolarınızda olmaya çalışmak bağışıklığınızı düşürür.

Cushing Sendromu: Kilo alımının önemli nedenlerinden biri de Cushing sendromudur. Astım, artrit veya lupus gibi romotolojik hastalıklar için kortizol kullanımı Cushing sendromuna neden olabilir. Cushing Sendromu’nda kilo yüz, boyun, üst sırt veya bel çevresinde daha belirgin olabilir.

Polikistik Over Sendromu: Polikistik Over Sendromu çocuk doğurma çağındaki kadınlarda sık görülen hormonal bir sorundur. Bu sendromu yaşayan kadınların çoğunda yumurtalıklarda çok sayıda küçük kistler büyür. Bu durum adet döngüsünü etkileyerek; hormon dengesizliklerine, aşırı tüylenme ve akneye neden olur. Bu durumda olan kadınlarda insülin direnci çok sık görülür. Ağır kalp hastalığı için daha büyük risk taşıyan karın çevresine yağlanma bu kişilerde daha fazladır.

Sigarayı Bırakma: Sigarayı bırakan kişiler yaklaşık 10 kilo alır. Bunun nedeni aslında sigarayı bırakmaları değil; nikotin ihtiyaçlarını gıdalarla gidermeye çalışmalarıdır. Sigarayı bıraktıkları dönemde daha fazla acıktıklarını hissederek karbonhidrat ve yağ oranı yüksek besinlere yönelirler.

Çok sık düşük kalorili diyet yapmak: Eğer ihtiyacınızın çok altında enerji ve besin öğesi alarak besleniyorsanız, bu durum bazal metabolizma hızınızı düşürecektir. Dolayısıyla yemeyen ama kolay kilo alan bir bünyeye sahip olabilirsiniz. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com