Gününüz yanık kazaları çok meydana gelmektedir. İşte olsun evde olsun genç yaşlı herkesin basına gelebilmektedir. Yanık vücudumuzda aşırı ısıya maruz kalması sonucu oluşur. Yanıkların 3 derecesi vardır.
1 derece (yüzeysel ) yanık; Açık bırakılır. Kapalı pansuman yapılmaz. Ağız yoluyla ağrı gidericilere ilaveten yağlı krem ve yatıştırıcı, yumuşatıcı kremler sürülebilir. Antibiyotik verilmez. 7-10 gün içeresinde iyileşirler.( güneş yanığı )
2 derece (kısmi kat) yanık; Bül denen içi sıvı dolu kesecikler oluşmuştur. Çok ağrılıdır. Ateşle direkt temas, sıcak sıvı veya cisim yanıkları. İlaç tedavisiyle 2-3 hafta içerisinde iyileşir.(kimyasal madde veya güneş yanıkları )
3 derece (tam kat) yanık; Deri tamamıyla hasar görmüş kemik, kas dokularına ve organlara kadar inmiş yanıklardır. Koyu kahve veya siyah renktedir. Deri kurudur. Doktor kontrolünde tedavisi edilmektedir. (En çok patlama ile oluşmuş yangınlarda ve alevlerle sınırlanmış ortamda kalan kişilerde veya elektrik çarpması)
YANIKTA İLK MÜDAHALE NASIL YAPILIR?
İlk önce yanığın derecesini belirlemek ona göre müdahale etmektir. Birinci derecede yanık ta soğuk suyla 5-10 dk soğutmaktır. İkinci derece yanıklarda yanık bölgeyi soğuk suyla ıslatmak ve ya soğuk suyla dolu kapta bekletmek uygundur. Kol ve bacaklarda yanık varsa kalp seviyesinden yukarıda tutmak gerekir. Varsa takı, giysi ve diğer aksesuarları çıkartmak gerekir. Cilde bulaşmış yağ, gaz gibi yabancı maddeler sabunlu su ile dikkatlice temizlenebilir. Yanık alanı temiz bir örtüyle kapatmalıdır. Üçüncü derece yanıklar da hemen sağlık kuruluşuna başvurulmadır.
SAKIN YAPMAYIN: Asla diş macunu, krem, yağ, salça gibi maddeler sürülmez.
Kaynak.7gunsaglik
Kalbinize İyi Bakmanın 5 Yolu
Her 3 kişiden biri obez veya aşırı kilolu. Sağlıksız beslenmenin sonucunda kalp de iflas ediyor.
Başta kalbimizde ve tüm bedenimize iyi bakmanın püf noktaları var. Kalp sağlığı için bu önerilere mutlaka uyun. Bolca C vitamini tüketin. Yetişkin bir birey günde 500 mg civarında tüketmeli. Kan damarlarının normal basıncına ulaşması ve kalple bağlantısını sürdürmesi için vitaminler gerekli. Hastalık ve enflamasyon riskini azaltır kalbi besler.
Meyvelerden vitaminleri alabilirsiniz. Bolca meyve ve sebze tüketin. İçinde lif bulunduğundan yine kalp dostudur. Kadınları lif tüketimi %25 oranında kalp krizinden koruyor.
Erkeklerde de %15 oranında kalp riskleri azalıyor. Tahıllar ve sebzeler gibi lifli gıdaları tercih edin. Sağlıklı beslenen bir de mutlu olan daha az stres yaşayan kişilerde kalp hastalıkları riski %50 daha az. Akıllı telefonunuzdan sağlıkla ilgili uygulamaları indirip takip edin. Kan basıncınızı kaydedin ve doktorunuzla paylaşın. Kalp fonksiyonu açısından ilaçlarınızı akıllıca düzenleyin.Kaynak.7gunsaglik
Başta kalbimizde ve tüm bedenimize iyi bakmanın püf noktaları var. Kalp sağlığı için bu önerilere mutlaka uyun. Bolca C vitamini tüketin. Yetişkin bir birey günde 500 mg civarında tüketmeli. Kan damarlarının normal basıncına ulaşması ve kalple bağlantısını sürdürmesi için vitaminler gerekli. Hastalık ve enflamasyon riskini azaltır kalbi besler.
Meyvelerden vitaminleri alabilirsiniz. Bolca meyve ve sebze tüketin. İçinde lif bulunduğundan yine kalp dostudur. Kadınları lif tüketimi %25 oranında kalp krizinden koruyor.
Erkeklerde de %15 oranında kalp riskleri azalıyor. Tahıllar ve sebzeler gibi lifli gıdaları tercih edin. Sağlıklı beslenen bir de mutlu olan daha az stres yaşayan kişilerde kalp hastalıkları riski %50 daha az. Akıllı telefonunuzdan sağlıkla ilgili uygulamaları indirip takip edin. Kan basıncınızı kaydedin ve doktorunuzla paylaşın. Kalp fonksiyonu açısından ilaçlarınızı akıllıca düzenleyin.Kaynak.7gunsaglik
Aspirin Kullanmak İlk Kalp Krizini Önleyebilir
Günlük aspirin yani kan sulandırıcı kullanımı ilk kalp krizi riskini atlatabilir fakat bu herkes için geçerli de değildir.
Düşük doz kan sulandırıcı aspirinler her gün düzenli alındığında kalp krizi ve felci önlüyor. Kardiyovasküler kalp damar rahatsızlıklarına karşı koruyucu etkiye sahip. Pıhtılaşma ve damar tıkanması risklerini azaltıyor ve ilk kalp krizi atağında hastayı koruyor hayatını kurtarıyor. Oksijen ve kan akışını engelleyen pıhtılaşmayı kan sulandırdığından azaltmış oluyor.
Kalbe ve beyne yeterince kan gitmediğinde kalp ve beyin damarları tıkanarak oksijensiz ve işlevsiz kalır. Koroner arterler ve beyin damarları tıkandığında da kaçınılmaz sonuç olan felç inebilir.
Son 25 yıldır aspirin ile kan sulandırıcılar bu riski önlüyordu. Fakat artık her hasta için uygun bir yöntem olmamaya başladı. Birincil ön koruma sağlıyor fakat her hastayı kurtarmaya da yetmiyor. İç kanama riski hala devam edebiliyor. Doktorunuz size en uygun aspirin kullanım şeklini ve miktarını kullanım dozu ve sıklığını belirtecektir. Talimatların dışına çıkmamaya çalışın. Kaynak.7gunsaglik
Düşük doz kan sulandırıcı aspirinler her gün düzenli alındığında kalp krizi ve felci önlüyor. Kardiyovasküler kalp damar rahatsızlıklarına karşı koruyucu etkiye sahip. Pıhtılaşma ve damar tıkanması risklerini azaltıyor ve ilk kalp krizi atağında hastayı koruyor hayatını kurtarıyor. Oksijen ve kan akışını engelleyen pıhtılaşmayı kan sulandırdığından azaltmış oluyor.
Kalbe ve beyne yeterince kan gitmediğinde kalp ve beyin damarları tıkanarak oksijensiz ve işlevsiz kalır. Koroner arterler ve beyin damarları tıkandığında da kaçınılmaz sonuç olan felç inebilir.
Son 25 yıldır aspirin ile kan sulandırıcılar bu riski önlüyordu. Fakat artık her hasta için uygun bir yöntem olmamaya başladı. Birincil ön koruma sağlıyor fakat her hastayı kurtarmaya da yetmiyor. İç kanama riski hala devam edebiliyor. Doktorunuz size en uygun aspirin kullanım şeklini ve miktarını kullanım dozu ve sıklığını belirtecektir. Talimatların dışına çıkmamaya çalışın. Kaynak.7gunsaglik
Kadınlarda Sterilizasyon Gebeliği Kesin Olarak Önler Mi?
Histeroskopik sterilizasyon denilen planlanan laparoskopik sterilizasyon tekniği kadınlarda gebelik riskleri teşkil ediyor mu?
Yale Üniversitesi araştırmacıları konuya açıklık getirdi. 10 yıllık dönemde 10 kat daha artan riskler ve boyutlarını tartıştılar. Kalıcı sterilizasyon gebeliği riske atıyor. Dünya çapında gebeliği önlemenin etkili yollarından biri olarak bilinen sterilizasyon tekniği 35 yaş ve üzerindeki kadınlarda yaygın olarak kullanılıyor.
Fallop yani döllenme tüplerinin açılması histeroskopik yollarla önleniyor ve cinsel birleşme ile döllenme olasılığı önleniyor. 3 ayda bir bu işlem tekrarlanarak doğum kontrolü sağlanıyor. Rahmin içine itilerek tüpler bloke edilir. Devamında kontrole gitmek izlemek ve etkinliğini ölçmek gerekir.
Kullanmaya başlandığı andan itibaren etkisini göstermediğinden bir süre sonra işlevine başlayan bu teknik akıllara, gebeliği önleyemiyor mu sorusunu getirir. Kullanılan süre arttıkça etkinliği daha da artar. Gebelik o oranda daha etkili bir şekilde önlenir. Abdominal kesi veya genel anesteziye gerek yoktur. Hamile kalmayı düşünmeyen kadınlar için etkili ve idealdir.Kaynak.7gunsaglik
Yale Üniversitesi araştırmacıları konuya açıklık getirdi. 10 yıllık dönemde 10 kat daha artan riskler ve boyutlarını tartıştılar. Kalıcı sterilizasyon gebeliği riske atıyor. Dünya çapında gebeliği önlemenin etkili yollarından biri olarak bilinen sterilizasyon tekniği 35 yaş ve üzerindeki kadınlarda yaygın olarak kullanılıyor.
Fallop yani döllenme tüplerinin açılması histeroskopik yollarla önleniyor ve cinsel birleşme ile döllenme olasılığı önleniyor. 3 ayda bir bu işlem tekrarlanarak doğum kontrolü sağlanıyor. Rahmin içine itilerek tüpler bloke edilir. Devamında kontrole gitmek izlemek ve etkinliğini ölçmek gerekir.
Kullanmaya başlandığı andan itibaren etkisini göstermediğinden bir süre sonra işlevine başlayan bu teknik akıllara, gebeliği önleyemiyor mu sorusunu getirir. Kullanılan süre arttıkça etkinliği daha da artar. Gebelik o oranda daha etkili bir şekilde önlenir. Abdominal kesi veya genel anesteziye gerek yoktur. Hamile kalmayı düşünmeyen kadınlar için etkili ve idealdir.Kaynak.7gunsaglik
Sizi Yorgun Gösteren Makyaj Hataları
Bu sabah yorgun argın uyandınız ve makyaj hileleriyle bunu kapatmak istiyorsunuz. Ya da harika görünümünüzü makyaj hatalarıyla yorgun bir görünüme dönüştüreceksiniz. İşte kadınlara özel makyaj hataları.
Hata 1: Monoton renkleri ve tonları tercih ediyorsunuz. Yüz özelliklerimiz hatlarımız ve renklendirme ışıklandırma taktikleri ile daha dinç görünebiliriz. Hep aynı renkler ölgün yorgun gösterir. Kaş, göz, yanak ve dudakları kurnazca farklı ve canlı tonlarda renklendirin.
Hata 2: Yanlış gözaltı kapatıcısı kullanıyorsunuz. Çok koyu veya çok açık bir ton kapatıcıdan uzak durun. İyi aydınlatılmış ışık alan bir odada makyajınızı yapın. Yorgun gösteren tonlardan uzak durun.
Hata 3: Yanlış renk ve yöntemde göz kalemi uyguluyorsunuz. Gözaltına çok koyu renkte ve kalın kontürlü kalem uygulaması sonraki zamanlarda akabilir bulaşabilir ve daha yorgun gösterir.
Hata 4: Pudra, far, allık gibi ürünleri toz bazlı kullanmayın. Krem bazlı formüller daha genç ve dinamik gösterir bulaşma ve bozulma riski daha azdır.
Hata 5: Nemlendirici kullanmıyorsunuz. Bu yüzden makyajınız bazsız kalıyor ve parlak bir cilt yerine yorgun görünüyorsunuz.
Hata 6: Eyeliner renginiz yanlış. Soğuk tonlu cildi olanlar bronz altın kahve tonlarını sıcak tonlu cildi olanlar gümüş tonlarını kullanmalı.
Hata 7: Grimsi makyaj yapmayın. Paletinizde sıcak renkler ağırlıklı olmalı, griler yaşlı yorgun gösterir.Kaynak.7gunsaglik
Hata 1: Monoton renkleri ve tonları tercih ediyorsunuz. Yüz özelliklerimiz hatlarımız ve renklendirme ışıklandırma taktikleri ile daha dinç görünebiliriz. Hep aynı renkler ölgün yorgun gösterir. Kaş, göz, yanak ve dudakları kurnazca farklı ve canlı tonlarda renklendirin.
Hata 2: Yanlış gözaltı kapatıcısı kullanıyorsunuz. Çok koyu veya çok açık bir ton kapatıcıdan uzak durun. İyi aydınlatılmış ışık alan bir odada makyajınızı yapın. Yorgun gösteren tonlardan uzak durun.
Hata 3: Yanlış renk ve yöntemde göz kalemi uyguluyorsunuz. Gözaltına çok koyu renkte ve kalın kontürlü kalem uygulaması sonraki zamanlarda akabilir bulaşabilir ve daha yorgun gösterir.
Hata 4: Pudra, far, allık gibi ürünleri toz bazlı kullanmayın. Krem bazlı formüller daha genç ve dinamik gösterir bulaşma ve bozulma riski daha azdır.
Hata 5: Nemlendirici kullanmıyorsunuz. Bu yüzden makyajınız bazsız kalıyor ve parlak bir cilt yerine yorgun görünüyorsunuz.
Hata 6: Eyeliner renginiz yanlış. Soğuk tonlu cildi olanlar bronz altın kahve tonlarını sıcak tonlu cildi olanlar gümüş tonlarını kullanmalı.
Hata 7: Grimsi makyaj yapmayın. Paletinizde sıcak renkler ağırlıklı olmalı, griler yaşlı yorgun gösterir.Kaynak.7gunsaglik
İnme Belirtileri, Risk Faktörleri ve Farkındalığı
Dünya çapında her yıl 15 milyon kişi inme-felç sorununu yaşıyor. 5 milyonu engelli ve felçli kalırken 6 milyonu yaşamını kaybediyor.
Felce karşı farkındalığımız ne kadar arttı? Risklerini ve belirtilerini ayrıca tedavisini biliyor muyuz? Kadınlar erkeklerden daha fazla risk altındadır. Belirtilerin bilinmesi sonradan oluşacak bir sakatlığı engelleyebilir. Arter ve kan damarlarındaki tıkanıklık sebebiyle beyne kan akışı kısıtlanır veya engellenir.
Beyin hücreleri ölür ve felç başlar. Konuşma, hafıza ve hareketlerde bozukluklar görülür. Genel belirtileri bunlardır. İskemik inme %87 oranında sık görülen türüdür. Arterlerde kan pıhtılaşması, plak birikimi ve yağ oluşumu ile beyne giden damarlar tıkanıyor.
Hemorojik inme %30 görülen türü ve beyindeki kan damarından sızıntı olması ile görülür. Riskleri ise yaş, aile öyküsü, kadın olmak, hipertansiyon hastası olmak, kolesterol ve yüksek tansiyon sorunlarıdır. Sigara içmek, obez ve kilolu olmak, sağlığı kötü olmak riskleridir. Ne kadar sağlıksız ve damarları zorlayan bir hayat sürersek inme riskimiz o kadar artar.Kaynak.7gunsaglik
Felce karşı farkındalığımız ne kadar arttı? Risklerini ve belirtilerini ayrıca tedavisini biliyor muyuz? Kadınlar erkeklerden daha fazla risk altındadır. Belirtilerin bilinmesi sonradan oluşacak bir sakatlığı engelleyebilir. Arter ve kan damarlarındaki tıkanıklık sebebiyle beyne kan akışı kısıtlanır veya engellenir.
Beyin hücreleri ölür ve felç başlar. Konuşma, hafıza ve hareketlerde bozukluklar görülür. Genel belirtileri bunlardır. İskemik inme %87 oranında sık görülen türüdür. Arterlerde kan pıhtılaşması, plak birikimi ve yağ oluşumu ile beyne giden damarlar tıkanıyor.
Hemorojik inme %30 görülen türü ve beyindeki kan damarından sızıntı olması ile görülür. Riskleri ise yaş, aile öyküsü, kadın olmak, hipertansiyon hastası olmak, kolesterol ve yüksek tansiyon sorunlarıdır. Sigara içmek, obez ve kilolu olmak, sağlığı kötü olmak riskleridir. Ne kadar sağlıksız ve damarları zorlayan bir hayat sürersek inme riskimiz o kadar artar.Kaynak.7gunsaglik
Ağlamanın Faydaları ve Zararları Nelerdir?
Ağlamak insanın hem beden yapısı hem de ruhsal yapısı üzerinde çok önemli etkilere sahiptir. Ağlamak bireyin duygularını dışa vurmasını sağlayarak stres, depresyon gibi ruhsal sorunlar yaşamasına engel olur. İnsanın dünyaya ilk adımında dahi ilk tepkisi olan ağlamak, son derece doğal ve insanî bir olgudur.
Gelin ağlamanın fayda ve zararlarını birlikte inceleyelim:
Faydaları:
-Ağlamak rahatlamanızı sağlayarak stresten kurtulmanıza yardımcı olur. Rahatlamanızı sağlayacağı gibi daha rahat bir uyku sağlar.
-Ağlayan bireylerde tıbbi rahatsızlıkların daha az görüldüğü bilinmektedir.
-Tansiyon hastası kişilerin üzüntülü zamanlarda ağlaması, tansiyonlarının normale dönmesini sağlar.
-Ağlamak göz kuruluğu şikayetlerinin oluşmasını engeller.
-Ağlama esnasında kalp damarları açılır, kalp hastalıkları riski azalır.
Zararları:
Ağlamanın zararları yararlarına oranla çok daha nadirdir. Bu da ağlama esnasında gözlerin kızarması ve şişmesidir. Ilık çay poşetini şişmiş gözlerinizin üzerine koyup yarım saat kadar bu şekilde gözleriniz kapalı uzanmanız, gôzlerinizde oluşan şişliğin giderilmesini sağlayacaktır.
Kaynak.7gunsaglik
Gelin ağlamanın fayda ve zararlarını birlikte inceleyelim:
Faydaları:
-Ağlamak rahatlamanızı sağlayarak stresten kurtulmanıza yardımcı olur. Rahatlamanızı sağlayacağı gibi daha rahat bir uyku sağlar.
-Ağlayan bireylerde tıbbi rahatsızlıkların daha az görüldüğü bilinmektedir.
-Tansiyon hastası kişilerin üzüntülü zamanlarda ağlaması, tansiyonlarının normale dönmesini sağlar.
-Ağlamak göz kuruluğu şikayetlerinin oluşmasını engeller.
-Ağlama esnasında kalp damarları açılır, kalp hastalıkları riski azalır.
Zararları:
Ağlamanın zararları yararlarına oranla çok daha nadirdir. Bu da ağlama esnasında gözlerin kızarması ve şişmesidir. Ilık çay poşetini şişmiş gözlerinizin üzerine koyup yarım saat kadar bu şekilde gözleriniz kapalı uzanmanız, gôzlerinizde oluşan şişliğin giderilmesini sağlayacaktır.
Kaynak.7gunsaglik
Modernliğin Getirisi Stres Ve Üzerimizdeki Etkileri
Günümüzdeki birçok insanın maruz kaldığı en büyük şirketlerden biri de şüphesiz ki strestir.
Aile içi problemler, kalabalık ve gürültülü bir şehir yaşantısı ve ekonomik sorunlar dolayısıyla bu sözcük hayatımıza hızlı bir şekilde yerleşmiş ve bir hastalık halini almıştır.
Yalnızca psikososyal faktörler strese neden olmamaktadır. Aynı zamanda fiziksel faktörler ve strese neden olan durumlar arasındadır. Örnek verecek olursak; geçirilen herhangi bir cerrahi operasyon ya da travma vücudumuzda strese neden olabilmektedir.
Stresin Vücudumuzdaki Etkisi
Vücut strese neden olan herhangi bir durum ile karşılaştığı anda hipotalamus hipofiziaktif edici maddeler salgılanır. Bu durumda kortizol adı verilen stres hormonunun salgılanmasına neden olur.
Stresle Başa Çıkmanın Yolları
Gündelik hayatta sevdiğimiz kişilere ve faaliyetlere zaman ayırın.
-Sizi strese sokan yoğun iş temponuzu yavaşlatmaya çalışın.
-Günlük sıvı miktarınızı iyi dengeleyin.
-Kendinizi stresli hissettiğiniz zaman yarım saat kadar açık havada yürüyüş yapın.
-Olumlu bir tavır takınmaya çalışın.
-Etrafınızda olan bitenleri eleştirmek yerine kabullenmeye çalışın.
-Dengeli beslenmeye ve yeterli miktarda meyve ve sebze tüketmeye dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Aile içi problemler, kalabalık ve gürültülü bir şehir yaşantısı ve ekonomik sorunlar dolayısıyla bu sözcük hayatımıza hızlı bir şekilde yerleşmiş ve bir hastalık halini almıştır.
Yalnızca psikososyal faktörler strese neden olmamaktadır. Aynı zamanda fiziksel faktörler ve strese neden olan durumlar arasındadır. Örnek verecek olursak; geçirilen herhangi bir cerrahi operasyon ya da travma vücudumuzda strese neden olabilmektedir.
Stresin Vücudumuzdaki Etkisi
Vücut strese neden olan herhangi bir durum ile karşılaştığı anda hipotalamus hipofiziaktif edici maddeler salgılanır. Bu durumda kortizol adı verilen stres hormonunun salgılanmasına neden olur.
Stresle Başa Çıkmanın Yolları
Gündelik hayatta sevdiğimiz kişilere ve faaliyetlere zaman ayırın.
-Sizi strese sokan yoğun iş temponuzu yavaşlatmaya çalışın.
-Günlük sıvı miktarınızı iyi dengeleyin.
-Kendinizi stresli hissettiğiniz zaman yarım saat kadar açık havada yürüyüş yapın.
-Olumlu bir tavır takınmaya çalışın.
-Etrafınızda olan bitenleri eleştirmek yerine kabullenmeye çalışın.
-Dengeli beslenmeye ve yeterli miktarda meyve ve sebze tüketmeye dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Sakatlanma Durumunda Zihinsel İyileşme
Spor sırasında veya başka bir anda bir sakatlık geçirdiniz ve var gücünüzle ağlıyorsunuz.
Fiziksel bir yaranın iyileşmesi için önce zihinsel olarak hazır ve sağlıklı olmalıyız. Rehabilitasyon tedavisi fiziksel iyileşme için türlü yollar vardır ama gerçekten iyileşmek için önce zihninizde buna inanın. Mutsuz hissetmeyin. Uzmana tüm detayları anlatın ve kendiniz olun. İhtiyacınız olan desteği alın. Mutlaka sağlık kuruluşuna gidin tedavinizi olun.
Umutsuzluk ve hayal kırıklığı ile ön yargıyla doktora gitmeyin. İyileşmeye inanmak gerekir. Stresi azaltın bitirmeye çalışın. Ne kadar negatiflik o kadar kötü sonuç. Spor sakatlıklarında hedefinizi yeninden düzenleyin. Sakatken spor yapılmaz kilo verme sürenizi uzatın ve daha yavaş ilerleyin. İyileşme fırsatlarını asla kaçırmayın yeni tedaviler çıkınca gidin. Kendi işlerinizi yapabildiğiniz kadar yapın zorlamayın ve kendinizi bitmiş gibi hissetmeyin. İyi dinlenin çabuk iyileşin.
Kaynak.7gunsaglik
Fiziksel bir yaranın iyileşmesi için önce zihinsel olarak hazır ve sağlıklı olmalıyız. Rehabilitasyon tedavisi fiziksel iyileşme için türlü yollar vardır ama gerçekten iyileşmek için önce zihninizde buna inanın. Mutsuz hissetmeyin. Uzmana tüm detayları anlatın ve kendiniz olun. İhtiyacınız olan desteği alın. Mutlaka sağlık kuruluşuna gidin tedavinizi olun.
Umutsuzluk ve hayal kırıklığı ile ön yargıyla doktora gitmeyin. İyileşmeye inanmak gerekir. Stresi azaltın bitirmeye çalışın. Ne kadar negatiflik o kadar kötü sonuç. Spor sakatlıklarında hedefinizi yeninden düzenleyin. Sakatken spor yapılmaz kilo verme sürenizi uzatın ve daha yavaş ilerleyin. İyileşme fırsatlarını asla kaçırmayın yeni tedaviler çıkınca gidin. Kendi işlerinizi yapabildiğiniz kadar yapın zorlamayın ve kendinizi bitmiş gibi hissetmeyin. İyi dinlenin çabuk iyileşin.
Kaynak.7gunsaglik
Epilepsi Hastası Bir Anne Emzirebilir mi?
Epilepsi ya da halk arasında bilinen ismiyle sara hastası olan kadınlar anne olabilir fakat emzirebilir mi?
Her ne olursa olsun anne sütünün faydaları saymakla bitmediğinden bebeğin mutlaka anne sütüyle beslenmesi gerekir. Yani epilepsi hastaları da bebeklerini emzirebilir. Ancak gebelikte sara ilacının kullanılması bebekte gelişim bozukluklarına yol açabilir. Hamilelikten önce mutlaka bir uzmanla konuşulmalıdır. Gebelikte sara ilaçları bırakılmaz.
Evet ilaçlar riskli dedik fakat ilaçların kesilmesi demek nöbetlerin sürmesi demek bu da bebek sağlığını tehdit eder. Fakat gebeliğin olumsuz bitmesi de olası. Bu hastalarda erken doğum, düşük ve ölüm riski var maalesef. Hekim tarafından bu hastalar doğum sonrasında izlenmelidir. Çünkü anne sütüne karışabilen sara ilaçlarındaki maddeler bebeğe de geçebilir.
Fakat doktor kontrolünde bebeğin emzirilmesi de önerilir. Yanlış beslenme ve sigara kullanma gibi çevresel etkenlerle kişiler epilepsi hastası olabiliyor. Yani genetik olma ihtimali çok az. Yani anne karnındaki bebeğin de sara hastası olma ihtimali çok düşük. Epilepsi nöbetleri gebelikte olabilir bu da bebeği çok fazla etkilemez, yalnızca ilaçlar etkileyebilir ve düşük riski vardır.Kaynak.7gunsaglik
Her ne olursa olsun anne sütünün faydaları saymakla bitmediğinden bebeğin mutlaka anne sütüyle beslenmesi gerekir. Yani epilepsi hastaları da bebeklerini emzirebilir. Ancak gebelikte sara ilacının kullanılması bebekte gelişim bozukluklarına yol açabilir. Hamilelikten önce mutlaka bir uzmanla konuşulmalıdır. Gebelikte sara ilaçları bırakılmaz.
Evet ilaçlar riskli dedik fakat ilaçların kesilmesi demek nöbetlerin sürmesi demek bu da bebek sağlığını tehdit eder. Fakat gebeliğin olumsuz bitmesi de olası. Bu hastalarda erken doğum, düşük ve ölüm riski var maalesef. Hekim tarafından bu hastalar doğum sonrasında izlenmelidir. Çünkü anne sütüne karışabilen sara ilaçlarındaki maddeler bebeğe de geçebilir.
Fakat doktor kontrolünde bebeğin emzirilmesi de önerilir. Yanlış beslenme ve sigara kullanma gibi çevresel etkenlerle kişiler epilepsi hastası olabiliyor. Yani genetik olma ihtimali çok az. Yani anne karnındaki bebeğin de sara hastası olma ihtimali çok düşük. Epilepsi nöbetleri gebelikte olabilir bu da bebeği çok fazla etkilemez, yalnızca ilaçlar etkileyebilir ve düşük riski vardır.Kaynak.7gunsaglik
Mastektomi Olan Kadınlara Özel Mayo
Mastektomi cerrahisi geçiren bir kadın tatilde nasıl mayo kullanmalı ve suyla ilişkisi nasıl olmalıdır?
Mayo seçiminde dikkat etmek gerekiyor. Kaliteli tekstil ürünlerinden üretim yapan iç giyim firmalarından markalı deniz kıyafetleri ve özellikle mayo satın alınmalı. Bu cerrahi işlem sonrası alınan göğüs ve doku vs nin ardından yara, enfeksiyon, mikrop vb riskler için doğru mayo seçmek gerek. Kadınlara özgüven duygusunu yeniden kazandırmak da önemli.
Örneğin bir iç giyim ve mayo markasının köklü geçmişinin olmasına dikkat edin. X bir firma 35 yıldan fazladır bu piyasada kaliteli ürünler veriyorsa onun mayolarını tercih edin.
Rahat ve güvenli hissettirmesi çok önemli. Akıllı tasarımlı mayolar da reyonlarda yerini alıyor. Ameliyattan önce olduğunuz gibi sonrasında da yine kadınsı ve muhteşem görünmenizi sağlayan tasarımları tercih edin. Yaka, koltuk altı gibi ve size bağlı olan belli kısımları daha yüksek ve kapalı ve koruyucu olan mayoları kullanın. Meme formunu veren üstler bedene dar yapışmayan hafif bol mayolar size göre.Kaynak.7gunsaglik
Mayo seçiminde dikkat etmek gerekiyor. Kaliteli tekstil ürünlerinden üretim yapan iç giyim firmalarından markalı deniz kıyafetleri ve özellikle mayo satın alınmalı. Bu cerrahi işlem sonrası alınan göğüs ve doku vs nin ardından yara, enfeksiyon, mikrop vb riskler için doğru mayo seçmek gerek. Kadınlara özgüven duygusunu yeniden kazandırmak da önemli.
Örneğin bir iç giyim ve mayo markasının köklü geçmişinin olmasına dikkat edin. X bir firma 35 yıldan fazladır bu piyasada kaliteli ürünler veriyorsa onun mayolarını tercih edin.
Rahat ve güvenli hissettirmesi çok önemli. Akıllı tasarımlı mayolar da reyonlarda yerini alıyor. Ameliyattan önce olduğunuz gibi sonrasında da yine kadınsı ve muhteşem görünmenizi sağlayan tasarımları tercih edin. Yaka, koltuk altı gibi ve size bağlı olan belli kısımları daha yüksek ve kapalı ve koruyucu olan mayoları kullanın. Meme formunu veren üstler bedene dar yapışmayan hafif bol mayolar size göre.Kaynak.7gunsaglik
Kadınlarda Diyabet Ve Tiroid Eğilimi
Diyabet ve Tiroid Uyarıcı Hormon kadınlar arasında en yaygın görülen iki hastalıktır.
Özellikle metropol şehirlerde yaşayan kadınları bu iki hastalık sıkça bulur. Hindistan Delhi’de yapılan araştırmaya göre şehir kadınları en çok diyabet ve tiroid sorunlarını yaşıyor.
20 ila 30 yaş grubundaki genç kadınlarda bu hastalıklar hormonal anlamda tehlikeli ve sık gelişiyor. 34 bin örnekten 28 bin gibi büyük bir oranda bu hastalıklar kaydedilmiştir.
Kadınlarda hipotiroid ile yorgunluk, güçsüzlük, anormal adet döngüsü, kas krampları ve kas ağrıları ve yüksek tiroid seviyeleri gözlemlenmiştir. Bilinç ve belirti az olduğundan tanısı konamıyor. Geç konduğunda da iş işten geçiyor. Bu taramaların sık kontrol aralıkları ile yapılması şart.Kaynak.7gunsaglik
Özellikle metropol şehirlerde yaşayan kadınları bu iki hastalık sıkça bulur. Hindistan Delhi’de yapılan araştırmaya göre şehir kadınları en çok diyabet ve tiroid sorunlarını yaşıyor.
20 ila 30 yaş grubundaki genç kadınlarda bu hastalıklar hormonal anlamda tehlikeli ve sık gelişiyor. 34 bin örnekten 28 bin gibi büyük bir oranda bu hastalıklar kaydedilmiştir.
Kadınlarda hipotiroid ile yorgunluk, güçsüzlük, anormal adet döngüsü, kas krampları ve kas ağrıları ve yüksek tiroid seviyeleri gözlemlenmiştir. Bilinç ve belirti az olduğundan tanısı konamıyor. Geç konduğunda da iş işten geçiyor. Bu taramaların sık kontrol aralıkları ile yapılması şart.Kaynak.7gunsaglik
Jinekoloğunuz İle Doğum Kontrolü Planlarınız
Doğum kontrolü seçenekleriniz çok ve etkili bir yöntem seçmelisiniz. Bu konuda jinekoloğunuz da yanınızda.
Her kadının bir jinekoloğu olmalı ve bu doktorların da destek verdiği en önemli konulardan biri de korunma yöntemidir. Doktorunuzla sizin korunma fikirleriniz birbirinden çok farklı olabiliyor.
Doktorunuz size en uygun sağlığınıza göre en iyi yöntemi belirlerken size ve eşinize göre başka bir yöntem uygun olabilir. Gebeliği ve cinsel hastalıkları önleyen korunma yöntemlerinin nasıl kullanıldığı da burada çok önemli. 417 kadın ve 188 jinekolog ile yapılan araştırmalarda şu sonuçlar çıkmıştır.
Güvenilirlik, etkinlik, kullanım zorluğu gibi konular ön plandadır. Kadınların en büyük sorusu bunların nasıl kullanılacağıdır. Ne sıklıkla ne zamanlarda ve nasıl kullanılacağı merak konusudur. Yöntemlerin etkinliği yani işe yararlılığı kadar yan etkileri de kişiden kişiye değişir. Örneğin haplar depresyona adet düzensizliğine vs sorunlara yol açabilir. Jinekoloğunuzla konuşarak ve deneyerek en uygun korunma yöntemini bulun ve aksatmadan uygulayın.Kaynak.7gunsaglik
Her kadının bir jinekoloğu olmalı ve bu doktorların da destek verdiği en önemli konulardan biri de korunma yöntemidir. Doktorunuzla sizin korunma fikirleriniz birbirinden çok farklı olabiliyor.
Doktorunuz size en uygun sağlığınıza göre en iyi yöntemi belirlerken size ve eşinize göre başka bir yöntem uygun olabilir. Gebeliği ve cinsel hastalıkları önleyen korunma yöntemlerinin nasıl kullanıldığı da burada çok önemli. 417 kadın ve 188 jinekolog ile yapılan araştırmalarda şu sonuçlar çıkmıştır.
Güvenilirlik, etkinlik, kullanım zorluğu gibi konular ön plandadır. Kadınların en büyük sorusu bunların nasıl kullanılacağıdır. Ne sıklıkla ne zamanlarda ve nasıl kullanılacağı merak konusudur. Yöntemlerin etkinliği yani işe yararlılığı kadar yan etkileri de kişiden kişiye değişir. Örneğin haplar depresyona adet düzensizliğine vs sorunlara yol açabilir. Jinekoloğunuzla konuşarak ve deneyerek en uygun korunma yöntemini bulun ve aksatmadan uygulayın.Kaynak.7gunsaglik
Hareketsizlik Kadınlarda Kalp Hastalığı Riskini Artırıyor
Bazı risk faktörleri 30 yaşından itibaren kadınların kalp sağlığını riske atıyor.
Sigara, alkol, kötü beslenme, stres ve hareketsizlik bunlardan birkaçı. Ömür boyu kalp hastalığına yakalanmak istemiyorsanız erken davranın ve harekete geçin. Sporu yaşam biçimi haline getirin. 30 yaşından itibaren kan basıncı, kan damarları sorunları oluşmaya başlar. Egzersiz yapmak ya da en azından hareketsizlikten kaçınmak çok önemli.
ABD’de kalp hastalıkları önde gelen ölüm sebeplerinden biri. 3 kadından 1’i kardiyovasküler risk altında. Aşırı kilo, sigara içme, yüksek kan basıncı yani tansiyon ve fiziksel hareketsizlik kalp hastalıklarının en büyük 4 sebebidir. Fiziksel olarak hareketli kalmaya daha fazla özen göstermeliyiz. Genç kadınlar buna daha çok önem veriyor ve bu konuda geç kalınmamalı.
Yüksek tansiyonun da büyük sebeplerinden biri yine sürekli oturmak veya sabit kalmak. Sigaranın da kalp sağlığı üzerinde oldukça büyük bir etkisi var. Kadınlarda kalp tansiyon felç ve ölümün büyük sebeplerinden biri de sigara. Obezitenin de önüne geçmede anahtar, hareket etmektir.Kaynak.7gunsaglik
Sigara, alkol, kötü beslenme, stres ve hareketsizlik bunlardan birkaçı. Ömür boyu kalp hastalığına yakalanmak istemiyorsanız erken davranın ve harekete geçin. Sporu yaşam biçimi haline getirin. 30 yaşından itibaren kan basıncı, kan damarları sorunları oluşmaya başlar. Egzersiz yapmak ya da en azından hareketsizlikten kaçınmak çok önemli.
ABD’de kalp hastalıkları önde gelen ölüm sebeplerinden biri. 3 kadından 1’i kardiyovasküler risk altında. Aşırı kilo, sigara içme, yüksek kan basıncı yani tansiyon ve fiziksel hareketsizlik kalp hastalıklarının en büyük 4 sebebidir. Fiziksel olarak hareketli kalmaya daha fazla özen göstermeliyiz. Genç kadınlar buna daha çok önem veriyor ve bu konuda geç kalınmamalı.
Yüksek tansiyonun da büyük sebeplerinden biri yine sürekli oturmak veya sabit kalmak. Sigaranın da kalp sağlığı üzerinde oldukça büyük bir etkisi var. Kadınlarda kalp tansiyon felç ve ölümün büyük sebeplerinden biri de sigara. Obezitenin de önüne geçmede anahtar, hareket etmektir.Kaynak.7gunsaglik
Kan Bağışında Rekor Artış
Ülkemizde her geçen gün daha da bilinçlenen insanlar yardıma koşuyor. Kan bağışçılarının sayısı artmakta. Kan bağışında rekor artış yaşanıyor.
Türkiye kan bağışında rekor üstüne rekor kırıyor. Geçen yıl 1milyon 470 bin ünite kan bağışı yapıldı.
TRT Haber’de Özel Gündem’e konuk olan Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, hem bağış kampanyalarını hem de Suriye’deki ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımları anlattı.
Türkiye kan bağışında örnek oldu. 7 yıl önce yılda 250 bin ünite kan toplanırken, geçen yıl bu rakam 1 buçuk milyon üniteye yaklaştı.
Kan bağışındaki rekor artış
TRT Haber’in "Özel Gündem" programına konuk olan Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, Türkiye’deki kan bağışı artışına dikkat çekti.
Akar, "2012 yılında 1 milyon 470 bin ünite kana ulaştık. 2013’te de 2 milyon kana ulaşacağız. Farkındalık çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz. Ne kadar elzem bir ihtiyaç olduğunu, ne kadar önemli ve sevap olduğunu, dini anlayışımıza uygun olduğunu, onu görmeden de Allah rızası için yardım ediyorsunuz. Bu çok ulvi bir bağış. Bütün vatandaşları bir kere daha kan bağışı yapmalarını istirham ediyorum" dedi.
Suriyeliyere sıfır noktasında yapılan yardım
Kızılay’ın çalışmalarını da anlatan Akar, Suriyelilere sıfır noktasında yapılan yiyecek yardımlarına değindi.
Akar, "Tarım Bakanlığı bize 50 bin ton buğday karşılığında 38 bin ton un bağışladı. 625 tonunu geçen gün ilk partisini Tarım Bakanımız Mehdi Ekerle uğurladık. Sıfır noktasına, ordan karşıdan gelenlere teslim ediyoruz. onlar gitti. Un akışı devam ediyor. Kadın ihtiyaç malzemeleri, bebek maması, onların buraya gelmeye ihtiyaç duymamasını sağlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Kaynak.7gunsaglik
Türkiye kan bağışında rekor üstüne rekor kırıyor. Geçen yıl 1milyon 470 bin ünite kan bağışı yapıldı.
TRT Haber’de Özel Gündem’e konuk olan Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, hem bağış kampanyalarını hem de Suriye’deki ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımları anlattı.
Türkiye kan bağışında örnek oldu. 7 yıl önce yılda 250 bin ünite kan toplanırken, geçen yıl bu rakam 1 buçuk milyon üniteye yaklaştı.
Kan bağışındaki rekor artış
TRT Haber’in "Özel Gündem" programına konuk olan Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, Türkiye’deki kan bağışı artışına dikkat çekti.
Akar, "2012 yılında 1 milyon 470 bin ünite kana ulaştık. 2013’te de 2 milyon kana ulaşacağız. Farkındalık çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz. Ne kadar elzem bir ihtiyaç olduğunu, ne kadar önemli ve sevap olduğunu, dini anlayışımıza uygun olduğunu, onu görmeden de Allah rızası için yardım ediyorsunuz. Bu çok ulvi bir bağış. Bütün vatandaşları bir kere daha kan bağışı yapmalarını istirham ediyorum" dedi.
Suriyeliyere sıfır noktasında yapılan yardım
Kızılay’ın çalışmalarını da anlatan Akar, Suriyelilere sıfır noktasında yapılan yiyecek yardımlarına değindi.
Akar, "Tarım Bakanlığı bize 50 bin ton buğday karşılığında 38 bin ton un bağışladı. 625 tonunu geçen gün ilk partisini Tarım Bakanımız Mehdi Ekerle uğurladık. Sıfır noktasına, ordan karşıdan gelenlere teslim ediyoruz. onlar gitti. Un akışı devam ediyor. Kadın ihtiyaç malzemeleri, bebek maması, onların buraya gelmeye ihtiyaç duymamasını sağlamaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Kaynak.7gunsaglik
Bilinçli İlk Yardımla Hayat Kurtarabiliriz
İlk yardım illa ki profesyonel kişiler tarafından yapılmaz. Kuralları doğru bilen tecrübeli bir kişi de olay yerinde müdahale edip hayat kurtarabilir..
Profesyonel yardım ekipleri gelene kadar hasta ve yaralı kişiye ani olarak yapılan yardım olarak tanımlanan ilk yardımla ilgili merak edilenleri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Bölümü Uzmanı Dr. Damla Aktan anlattı.
İlk yardımın sadece fiziksel yaralanmaya yönelik değil; aynı zamanda travmatik bir olaydan kaynaklı olarak yaşanılan duygusal ve stresin azaltılması için psikososyal destekte birincil yardım olarak kabul edildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Aktan şu açıklamalarda bulundu: “Acil durumların kötü sonuçlarını azaltmada en etkili yol, doğru ilkyardımdır. Zehirlenmelerden, trafik kazalarına kadar karşılaşılabilinen sorunlarda doğru ilk yardım uygulaması için öncelikle uzman eğitimcilerden eğitim alınması gerekir. Ülkemizdeki trafik terörü, ilk yardım konusunda çok daha duyarlı olmamızı gerektiriyor. Kaza ölümlerinin yaklaşık %10’u ilk 5 dakikada, yaklaşık % 50’si ise ilk yarım saatte yaşanır. Bu nedenle ilkyardım eğitimi almış kişilerin kaza yerindeki müdahaleleri, ölümlerin yarısını engelleyebilir; sakatlıkları azaltabilir. İlk yardımın hayat kurtarmadaki önemi tartışılmaz. Doğru şekilde uygulandığında basit bir sıyrığın bilinçli olarak tedavi edilip enfekte bir yaraya dönüşmesi engellenirken; büyük bir kazada yaşam savaşı vermekte olan kişiye yaşama döndürmeye kadar başarılı sonuçlar alınabilir. Bilinçsiz ve bilgisiz şekilde uygulanan ilkyardım bir hayata mal olabilir. İlkyardım, olayın gerçekleştiği yerde hemen ve bilinçli şekilde yapılırsa başarılı olur. Tüm toplumun bilmesi gereken ilk yardım kuralı; herkesin kendisine, yakınına veya yabancı bir kişiye bilinçli ve uygun şekilde ilkyardım yapmasının insanlık görevi olduğudur. Bunu yaparken de ‘önce zarar verme’ prensibini unutmamak gerekir.”
İlk yardımda yapılması gerekenler
• Kendinizin ve ortamın güvenliğini sağlayın
Olay bir trafik kazası ise kaza yapan araç yol kenarına çekilmeli, aracın kontağı kapatılmalı, kaza yerinden öncesine trafiği kapatıcı işaretler konmalı, patlama tehlikesi düşünülerek sigara içilmemelidir.
• Yardım isteyin
Yardım çağırırken ihtiyaca göre en uygun merkezi olan ve Türkiye’nin her yerinden ulaşılabilen 112 Acil Yardım’ı arayın. 112 ile konuşurken;
• Kendinizi tanıtın, olayın içeriği ile ilgili net ve kısa bilgiler verin.
• Sakin olun.
• Adres bilgilerini açık olarak verin.
• Yaralı sayısı ve yaralıların durumu hakkında gerekli bilgileri aktarın.
• İlk yardım yapıldıysa, yardımın ne şekilde yapıldığı hakkında bilgi verin
• 112’deki görevli tüm bilgileri aldığını söyleyene dek telefonu kapatmayın. Hasta ya da yaralılara yapılacak ilkyardımla ilgili bilgi akışını sürdürebilmek için mümkünse hatta kalın.
• Yardımcı olacağınız insanların iznini alın
Olay yerinde sakin bir şekilde çevredekilere yardımcı olmak için konu hakkında bilgi sahibi olduğunuzu belirtin.
• Kazazede ya da hastayı doğru değerlendirin. Bunun için;
- Soru sorarak veya dokunarak bilinç durumunu kontrol edin.
- Solunum kontrolü yapın; gerekirse solunum yolu açıklığı sağlamaya çalışın.
- Kan dolaşımını kontrol edin.
- Ağır kanama varsa durdurmak için gerekli önlemleri alın.
- Baş bölgesinde yara, kanama olup olmadığını kontrol edin.
- Boynunda herhangi bir problem olup olmadığını denetlemek için oynattığınızda en küçük bir ağrı belirtisi var mı dikkat edin.
- İç organların yaralanma ihtimalini düşünerek karın bölgesini yaralara karşı kontrol ederken ağrı olup olmadığını sorun.
- Kollar ve bacaklarında şekil bozukluğu ve yaralanma olup olmadığına bakın.
- Bütün bu fiziksel kontrolleri yaparken hastayı mümkün olduğu kadar az hareket ettirin.
Doğru değerlendirme hayat kurtarır
Kazazedenin ya da hastanın içinde bulunduğu durumu anlayabilmek için öncelikli olarak bazı bulguları değerlendirin. Hayati fonksiyonlar adı verilen bu bulgular;
1. Şuur: Acil durumdaki hastada ilk yapılması gereken bilinç düzeyini kontrol etmektir. Sesli ve sonrasında
sarsarak yanıt almaya çalışılır.
2. Solunum: Solunumun var olup olmadığı dinleyerek, hissetmeye çalışarak gözlenir. Solunum olabilmesi için
havayolunun açık olması gerekir. Şuur bulanık veya kapalı olan hastada dil geriye düşer, havayolu tıkanır, nefes alamaz. Aynı şekilde ağız içinde yabancı madde gıda artığı var ise solunum yolları tıkanabilir. Hastanın ağzı temizlenir. Baş geriye çene yukarı getirilir. Solunumu olan ancak şuuru kapalı olan hasta yan pozisyona getirilmelidir. Hava yolu açıklığı sağlamış olmak ve solunumu güvenli hale getirmek profesyonel tıbbi destek gelene kadar bu pozisyonda takip etmek hayat kurtarıcı olabilir.
3. Nabız ve dolaşım: Nabız alınamıyor, solunum ve dolaşım yok ise hemen canlandırma işlemlerine başlamak
gerekir. Buna temel yaşam desteği denir. Doğru uygulamaları yapmak için bu konuda yetkili olan kişilerden eğitim almak en uygunudur.
Kaynak.7gunsaglik
Profesyonel yardım ekipleri gelene kadar hasta ve yaralı kişiye ani olarak yapılan yardım olarak tanımlanan ilk yardımla ilgili merak edilenleri, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Bölümü Uzmanı Dr. Damla Aktan anlattı.
İlk yardımın sadece fiziksel yaralanmaya yönelik değil; aynı zamanda travmatik bir olaydan kaynaklı olarak yaşanılan duygusal ve stresin azaltılması için psikososyal destekte birincil yardım olarak kabul edildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Aktan şu açıklamalarda bulundu: “Acil durumların kötü sonuçlarını azaltmada en etkili yol, doğru ilkyardımdır. Zehirlenmelerden, trafik kazalarına kadar karşılaşılabilinen sorunlarda doğru ilk yardım uygulaması için öncelikle uzman eğitimcilerden eğitim alınması gerekir. Ülkemizdeki trafik terörü, ilk yardım konusunda çok daha duyarlı olmamızı gerektiriyor. Kaza ölümlerinin yaklaşık %10’u ilk 5 dakikada, yaklaşık % 50’si ise ilk yarım saatte yaşanır. Bu nedenle ilkyardım eğitimi almış kişilerin kaza yerindeki müdahaleleri, ölümlerin yarısını engelleyebilir; sakatlıkları azaltabilir. İlk yardımın hayat kurtarmadaki önemi tartışılmaz. Doğru şekilde uygulandığında basit bir sıyrığın bilinçli olarak tedavi edilip enfekte bir yaraya dönüşmesi engellenirken; büyük bir kazada yaşam savaşı vermekte olan kişiye yaşama döndürmeye kadar başarılı sonuçlar alınabilir. Bilinçsiz ve bilgisiz şekilde uygulanan ilkyardım bir hayata mal olabilir. İlkyardım, olayın gerçekleştiği yerde hemen ve bilinçli şekilde yapılırsa başarılı olur. Tüm toplumun bilmesi gereken ilk yardım kuralı; herkesin kendisine, yakınına veya yabancı bir kişiye bilinçli ve uygun şekilde ilkyardım yapmasının insanlık görevi olduğudur. Bunu yaparken de ‘önce zarar verme’ prensibini unutmamak gerekir.”
İlk yardımda yapılması gerekenler
• Kendinizin ve ortamın güvenliğini sağlayın
Olay bir trafik kazası ise kaza yapan araç yol kenarına çekilmeli, aracın kontağı kapatılmalı, kaza yerinden öncesine trafiği kapatıcı işaretler konmalı, patlama tehlikesi düşünülerek sigara içilmemelidir.
• Yardım isteyin
Yardım çağırırken ihtiyaca göre en uygun merkezi olan ve Türkiye’nin her yerinden ulaşılabilen 112 Acil Yardım’ı arayın. 112 ile konuşurken;
• Kendinizi tanıtın, olayın içeriği ile ilgili net ve kısa bilgiler verin.
• Sakin olun.
• Adres bilgilerini açık olarak verin.
• Yaralı sayısı ve yaralıların durumu hakkında gerekli bilgileri aktarın.
• İlk yardım yapıldıysa, yardımın ne şekilde yapıldığı hakkında bilgi verin
• 112’deki görevli tüm bilgileri aldığını söyleyene dek telefonu kapatmayın. Hasta ya da yaralılara yapılacak ilkyardımla ilgili bilgi akışını sürdürebilmek için mümkünse hatta kalın.
• Yardımcı olacağınız insanların iznini alın
Olay yerinde sakin bir şekilde çevredekilere yardımcı olmak için konu hakkında bilgi sahibi olduğunuzu belirtin.
• Kazazede ya da hastayı doğru değerlendirin. Bunun için;
- Soru sorarak veya dokunarak bilinç durumunu kontrol edin.
- Solunum kontrolü yapın; gerekirse solunum yolu açıklığı sağlamaya çalışın.
- Kan dolaşımını kontrol edin.
- Ağır kanama varsa durdurmak için gerekli önlemleri alın.
- Baş bölgesinde yara, kanama olup olmadığını kontrol edin.
- Boynunda herhangi bir problem olup olmadığını denetlemek için oynattığınızda en küçük bir ağrı belirtisi var mı dikkat edin.
- İç organların yaralanma ihtimalini düşünerek karın bölgesini yaralara karşı kontrol ederken ağrı olup olmadığını sorun.
- Kollar ve bacaklarında şekil bozukluğu ve yaralanma olup olmadığına bakın.
- Bütün bu fiziksel kontrolleri yaparken hastayı mümkün olduğu kadar az hareket ettirin.
Doğru değerlendirme hayat kurtarır
Kazazedenin ya da hastanın içinde bulunduğu durumu anlayabilmek için öncelikli olarak bazı bulguları değerlendirin. Hayati fonksiyonlar adı verilen bu bulgular;
1. Şuur: Acil durumdaki hastada ilk yapılması gereken bilinç düzeyini kontrol etmektir. Sesli ve sonrasında
sarsarak yanıt almaya çalışılır.
2. Solunum: Solunumun var olup olmadığı dinleyerek, hissetmeye çalışarak gözlenir. Solunum olabilmesi için
havayolunun açık olması gerekir. Şuur bulanık veya kapalı olan hastada dil geriye düşer, havayolu tıkanır, nefes alamaz. Aynı şekilde ağız içinde yabancı madde gıda artığı var ise solunum yolları tıkanabilir. Hastanın ağzı temizlenir. Baş geriye çene yukarı getirilir. Solunumu olan ancak şuuru kapalı olan hasta yan pozisyona getirilmelidir. Hava yolu açıklığı sağlamış olmak ve solunumu güvenli hale getirmek profesyonel tıbbi destek gelene kadar bu pozisyonda takip etmek hayat kurtarıcı olabilir.
3. Nabız ve dolaşım: Nabız alınamıyor, solunum ve dolaşım yok ise hemen canlandırma işlemlerine başlamak
gerekir. Buna temel yaşam desteği denir. Doğru uygulamaları yapmak için bu konuda yetkili olan kişilerden eğitim almak en uygunudur.
Kaynak.7gunsaglik
Zehirlenmelere Karşı Alınacak Tedbirler Nelerdir?
Soba ve kombi zehirlenmeleri son zamanlarda arttı ve malesef ölümler de arttı. Peki zehirlenmelere karşı neler yapılabilir, ilkyardım teknikleri nelerdir?
Özellikle kış aylarında yüzlerce kişi ısınma amaçlı yakılan soba ya da kombiden çıkan karbon monoksit gazından zehirleniyor. Acil Sağlık Operasyonlardan Sorumlu Direktör Barış Mutluer,bu zehirlenmeler ve yapılması gerekenler hakkında bizleri bilgilendirdi.
Soba veya kombi zehirlenmelerinin; hafif baş ağrısından, komaya ve felce kadar giden ciddi sonuçları vardır. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa, zehirlenmeler ölümle de sonlanabilir. Bu nedenle soba kullanılırken boru ve baca temizliğine dikkat edilmesi gerekir.
Zehirlenmelerin belirtileri
Hafif zehirlenmelerde uyku hali, yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı gibi şikayetler görülür. Daha ağır zehirlenmelerde baş ağrısı şiddetlenir. Muhakeme bozukluğu, görme bozukluğu, hızlı nabız, hızlı solunum, kan basıncı düşmesi, nöbetler ve bayılma ortaya çıkabilir. Son aşamada solunum yetmezliği ve hızla gelişen ölümcül koma hali görülür.
Karbon monoksit zehirlenmesinde ilk yardım
Zehirlenen kişi öncelikle temiz havaya çıkarılmalıdır. Aynı zamanda ilk yardım ekiplerine de haber vererek en doğru müdahalenin yapılması sağlanmalıdır. Ekipler gelene kadar suni solunum ile hastaya ilk müdahale yapılabilir.
İlk yardım ekipleri, solunumu olmayan ve nabzı alınamayan hastalara temel yaşam desteği başlatacaktır. Dokulardaki oksijensizliği gidermek ve kandaki karbon monoksiti temizlemek için de hastalara oksijen verilir. Bunun yanı sıra gerekli görülmesi halinde hastalara solunum ve dolaşım açıcı ilaçlar verilir. Gerekli durumlarda da kalp masajı yapılır.
Soba veya kombi zehirlenmelerine karşı alınabilecek önlemler
* Hava durumu düzenli olarak takip edilmeli, özellikle lodoslu havalarda soba veya kombi kullanılmamalı.
* Oksijen eksilme sensoru bulunmayan sobalar ve piknik tüplerine takılan ısıtıcılar evlerde ve iş yerlerinde kesinlikle kullanılmamalı.
* Soba kurulmadan önce baca temizliği yapılmalı, fazla dirsek kullanmaktan kaçınılmalı. Dirsek ve boru ekleme yerleri, baca giriş ağzı hava sızdırmaz olmalı.
* Soba kurarken profesyonel destek alınmalı, sobalar duvarlardan en az 1-1.5 metre uzak olmalı.
* Sobalar günlük temizlenmeli, kaliteli odun ve kömür seçilmeli. Sobanın ve kombinin kurulu olduğu odada yatılmamalı; yatmak gerekiyor ise oda ve kombi mutlaka söndürülmeli.
Kaynak.7gunsaglik
Özellikle kış aylarında yüzlerce kişi ısınma amaçlı yakılan soba ya da kombiden çıkan karbon monoksit gazından zehirleniyor. Acil Sağlık Operasyonlardan Sorumlu Direktör Barış Mutluer,bu zehirlenmeler ve yapılması gerekenler hakkında bizleri bilgilendirdi.
Soba veya kombi zehirlenmelerinin; hafif baş ağrısından, komaya ve felce kadar giden ciddi sonuçları vardır. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa, zehirlenmeler ölümle de sonlanabilir. Bu nedenle soba kullanılırken boru ve baca temizliğine dikkat edilmesi gerekir.
Zehirlenmelerin belirtileri
Hafif zehirlenmelerde uyku hali, yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı gibi şikayetler görülür. Daha ağır zehirlenmelerde baş ağrısı şiddetlenir. Muhakeme bozukluğu, görme bozukluğu, hızlı nabız, hızlı solunum, kan basıncı düşmesi, nöbetler ve bayılma ortaya çıkabilir. Son aşamada solunum yetmezliği ve hızla gelişen ölümcül koma hali görülür.
Karbon monoksit zehirlenmesinde ilk yardım
Zehirlenen kişi öncelikle temiz havaya çıkarılmalıdır. Aynı zamanda ilk yardım ekiplerine de haber vererek en doğru müdahalenin yapılması sağlanmalıdır. Ekipler gelene kadar suni solunum ile hastaya ilk müdahale yapılabilir.
İlk yardım ekipleri, solunumu olmayan ve nabzı alınamayan hastalara temel yaşam desteği başlatacaktır. Dokulardaki oksijensizliği gidermek ve kandaki karbon monoksiti temizlemek için de hastalara oksijen verilir. Bunun yanı sıra gerekli görülmesi halinde hastalara solunum ve dolaşım açıcı ilaçlar verilir. Gerekli durumlarda da kalp masajı yapılır.
Soba veya kombi zehirlenmelerine karşı alınabilecek önlemler
* Hava durumu düzenli olarak takip edilmeli, özellikle lodoslu havalarda soba veya kombi kullanılmamalı.
* Oksijen eksilme sensoru bulunmayan sobalar ve piknik tüplerine takılan ısıtıcılar evlerde ve iş yerlerinde kesinlikle kullanılmamalı.
* Soba kurulmadan önce baca temizliği yapılmalı, fazla dirsek kullanmaktan kaçınılmalı. Dirsek ve boru ekleme yerleri, baca giriş ağzı hava sızdırmaz olmalı.
* Soba kurarken profesyonel destek alınmalı, sobalar duvarlardan en az 1-1.5 metre uzak olmalı.
* Sobalar günlük temizlenmeli, kaliteli odun ve kömür seçilmeli. Sobanın ve kombinin kurulu olduğu odada yatılmamalı; yatmak gerekiyor ise oda ve kombi mutlaka söndürülmeli.
Kaynak.7gunsaglik
Prostat Kanseri Hangi Durumlarda Önlenemiyor?
Erkekler arasında en yaygın görülen kanseri türü prostat kanseridir.
Bu hastalık yavaş ve sinsice büyür ve herhangi bir hastalığa neden olmuyor gibi görünür. Tedavileri ise bazen ciddi yan etkilere neden olur. Yeni bir çalışmaya göre erken evre prostat kanserinde cerrahi müdahale veya radyasyon tedavisi diğer sağlık sorunları da olan yaşlı erkeklerde işe yarayamayabiliyor. Yani normalde başka hastalıkları da olan ileri yaştaki erkeklerde prostat kanseri tedavisi işlemiyor.
1/6 oranında ölümle sonuçlanan prostat kanseri özellikle ileri yaşlarda can alıyor ve önlenemiyor. Düzenli ve yakından izleme ve tarama yaptırılmalı, ameliyata gidilmeli radyasyon tedavisi alınmalı, hormon terapisi görülmeli, kriyoterapi ve kemoterapi yapılmalı, biyolojik tedavi ile bağışıklık güçlendirilmeli ve odaklanmış ultrason tedavilerine gidilmeli. Diyabetli hastalarda prostat riski 1 puanken başka hastalıklar da varsa bu 3 puana çıkıyor yani risk artıyor. Kalp ve akciğer hastalıkları ile diyabet erkeklerde ileri yaşlarda ölüme götüren risklerden. Prostat kanseri tedavisini de bunlar geriletiyor.Kaynak.7gunsaglik
Bu hastalık yavaş ve sinsice büyür ve herhangi bir hastalığa neden olmuyor gibi görünür. Tedavileri ise bazen ciddi yan etkilere neden olur. Yeni bir çalışmaya göre erken evre prostat kanserinde cerrahi müdahale veya radyasyon tedavisi diğer sağlık sorunları da olan yaşlı erkeklerde işe yarayamayabiliyor. Yani normalde başka hastalıkları da olan ileri yaştaki erkeklerde prostat kanseri tedavisi işlemiyor.
1/6 oranında ölümle sonuçlanan prostat kanseri özellikle ileri yaşlarda can alıyor ve önlenemiyor. Düzenli ve yakından izleme ve tarama yaptırılmalı, ameliyata gidilmeli radyasyon tedavisi alınmalı, hormon terapisi görülmeli, kriyoterapi ve kemoterapi yapılmalı, biyolojik tedavi ile bağışıklık güçlendirilmeli ve odaklanmış ultrason tedavilerine gidilmeli. Diyabetli hastalarda prostat riski 1 puanken başka hastalıklar da varsa bu 3 puana çıkıyor yani risk artıyor. Kalp ve akciğer hastalıkları ile diyabet erkeklerde ileri yaşlarda ölüme götüren risklerden. Prostat kanseri tedavisini de bunlar geriletiyor.Kaynak.7gunsaglik
Saman Nezlesi Hastalığı Ve Tedavisi
Saman nezlesi normal gribal enfeksiyondan farklı olarak çok daha ağır ve şiddetli geçer.Hastaların dikkat etmesi gereken kurallardan biride hastanın mutlaka hafif nemli yerde
zamanını geçirmesi ve kesinlikle burun damlası kullanılmaması.
Saman Nezlesi, Özellikle gözleri ve burnu etkileyen alerjik bir nezledir ve astım bronşit ile birlikte de bulunabilir. Alerjiye eğilim kalıtsal olabilir, ancak hastalığın özel biçimi kalıtsal değildir. Saman nezlesi, nedeni genellikle bitki polenleri olduğundan, her yıl belirli zamanlarda görülen bir mevsim hastalığı olarak da nitelendirilebilir.
Saman Nezlesi Belirtileri: Genel olarak virüs etkenli nezlenin belirtilerini verir. Burun akar. Burun akıntısı önceleri sulu, sonraları koyu ve sarı renklidir. Burun akıntısına öksürük de eklenebilir.
Saman Nezlesinin Tedavisi: Tedavi edilmediği takdirde astım bronşite neden olabilir. Saman nezlesi sırasında özellikle sinüzit olasılığının ortadan kaldırılması gereklidir. Nezlenin ilk günlerinde efedrinli burun damlalarından kaçınmalıdır. Burun akıntısının sarıya dönüşmesinden sonra sinüslerin boşalabilmesi için efendrinli damlalar kullanılabilir. Genellikle, antihistaminik ilaçlar etkindir.
Saman Nezlesinden Korunma: Genel olarak kesin bir korunma yöntemi henüz bulunmamıştır. Ancak, alerjinin nedeninin bulunup ortadan kaldırılması olumlu sonuçlar vermektedir. Çoğu kez, alerji nedeni bulunduktan sonra hazırlanabilecek aşılarla korunma yoluna gidilebilir. Saman nezlesi vakalarında nemli bir ortam yeğlenmelidir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
zamanını geçirmesi ve kesinlikle burun damlası kullanılmaması.
Saman Nezlesi, Özellikle gözleri ve burnu etkileyen alerjik bir nezledir ve astım bronşit ile birlikte de bulunabilir. Alerjiye eğilim kalıtsal olabilir, ancak hastalığın özel biçimi kalıtsal değildir. Saman nezlesi, nedeni genellikle bitki polenleri olduğundan, her yıl belirli zamanlarda görülen bir mevsim hastalığı olarak da nitelendirilebilir.
Saman Nezlesi Belirtileri: Genel olarak virüs etkenli nezlenin belirtilerini verir. Burun akar. Burun akıntısı önceleri sulu, sonraları koyu ve sarı renklidir. Burun akıntısına öksürük de eklenebilir.
Saman Nezlesinin Tedavisi: Tedavi edilmediği takdirde astım bronşite neden olabilir. Saman nezlesi sırasında özellikle sinüzit olasılığının ortadan kaldırılması gereklidir. Nezlenin ilk günlerinde efedrinli burun damlalarından kaçınmalıdır. Burun akıntısının sarıya dönüşmesinden sonra sinüslerin boşalabilmesi için efendrinli damlalar kullanılabilir. Genellikle, antihistaminik ilaçlar etkindir.
Saman Nezlesinden Korunma: Genel olarak kesin bir korunma yöntemi henüz bulunmamıştır. Ancak, alerjinin nedeninin bulunup ortadan kaldırılması olumlu sonuçlar vermektedir. Çoğu kez, alerji nedeni bulunduktan sonra hazırlanabilecek aşılarla korunma yoluna gidilebilir. Saman nezlesi vakalarında nemli bir ortam yeğlenmelidir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Doğum Sırasında Anestezi Komplikasyonları Nadirdir
Anne adaylarını doğum sırasında birtakım riskler bekler. Epidural, spinal veya genel anestezi alarak doğuma gidilir.
Bu işlemde alınan ilaçlar ve ortam koşullarla yaşanabilecek komplikasyonlar oldukça nadir bir ihtimale sahiptir. Her 3000 doğumda 1 kişi risktedir. Kuzey Carolina Wake Forest Üniversitesi Dr Robert D' Angelo liderliğindeki bu çalışma anne adaylarını rahatlatacaktır.
Epidural doğumda suni sancı bir kateter yardımıyla anneya verilir. Lokal anestezi ile bölgesel bir alan uyuşturulur ve bebek alınır. Hastanede doğum yapan kadınların %50’si epidural yöntemini tercih eder. Anestezik doğumlar rahatlığı kadar riskleri ile de bilinir. Doğum sırasında oluşabilecek komplikasyonlar şunlardır.
Merkezi sinir sisteminde yüksek nöroaksiyel bloklanma.
Bebekte solunum durması.
Dış omurilik zarı delinmesi ve infüzyon.
Aneztezi doktorunun çok dikkatli olması önemlidir. Doğum uzmanı da iyi bir uzman olarak seçilmelidir. Şüpheli spinal kateter cihazları kullanılmamalıdır. Bu gibi riskler nadir görülseler de ciddi tehlikelere yol açar. Bebeğin doğumda alınma anı da bir o kadar kritiktir.Kaynak.7gunsaglik
Bu işlemde alınan ilaçlar ve ortam koşullarla yaşanabilecek komplikasyonlar oldukça nadir bir ihtimale sahiptir. Her 3000 doğumda 1 kişi risktedir. Kuzey Carolina Wake Forest Üniversitesi Dr Robert D' Angelo liderliğindeki bu çalışma anne adaylarını rahatlatacaktır.
Epidural doğumda suni sancı bir kateter yardımıyla anneya verilir. Lokal anestezi ile bölgesel bir alan uyuşturulur ve bebek alınır. Hastanede doğum yapan kadınların %50’si epidural yöntemini tercih eder. Anestezik doğumlar rahatlığı kadar riskleri ile de bilinir. Doğum sırasında oluşabilecek komplikasyonlar şunlardır.
Merkezi sinir sisteminde yüksek nöroaksiyel bloklanma.
Bebekte solunum durması.
Dış omurilik zarı delinmesi ve infüzyon.
Aneztezi doktorunun çok dikkatli olması önemlidir. Doğum uzmanı da iyi bir uzman olarak seçilmelidir. Şüpheli spinal kateter cihazları kullanılmamalıdır. Bu gibi riskler nadir görülseler de ciddi tehlikelere yol açar. Bebeğin doğumda alınma anı da bir o kadar kritiktir.Kaynak.7gunsaglik
Anneden Bebeğe Gut Bakterisi Geçebilir
Bebeğinizle ilgilenirken ona çok da yakın olmayın. Annenin ağzından bebekler gur bakterisi kapabiliyor.
Bebek doğduktan sonra bu risk var. Doğmadan önce de anne karnındayken plasenta yoluyla birbirleri ile iletişim halindeler. Kan akışı yoluyla annenin ağzından plasenta yoluyla bebeklere bakteri taşınabiliyor.
Geniş yelpazeli bakteri incelemesi Houstan Texas uzmanları tarafından hastanede yapılmıştır. Ağızda bulunan bakteriler bebeğe bir şekilde geçebiliyor. Anne adaylarınınve annelerin ağız hijyenine bir kez daha dikkat etmesi öneriliyor. Bebekler steril yani temiz bir bağırsakla doğarlar. Fakat anneden kan akışı yoluyla bu bakteriler bağırsaklarına yerleşip hasta edebiliyor.
Bakteriler kısa sürede vajina ve rahimdeki bebeğe ulaşıp içine yerleşiyor. Amniyon sıvısına ulaşıp bebeğin yutması bile olağan. Plasenta ve amniyon sıvısı gebelikte bebeğe erişimi sağlayan kanallar ve annelerin sağlıklı olması çok önemli.Kaynak.7gunsaglik
Bebek doğduktan sonra bu risk var. Doğmadan önce de anne karnındayken plasenta yoluyla birbirleri ile iletişim halindeler. Kan akışı yoluyla annenin ağzından plasenta yoluyla bebeklere bakteri taşınabiliyor.
Geniş yelpazeli bakteri incelemesi Houstan Texas uzmanları tarafından hastanede yapılmıştır. Ağızda bulunan bakteriler bebeğe bir şekilde geçebiliyor. Anne adaylarınınve annelerin ağız hijyenine bir kez daha dikkat etmesi öneriliyor. Bebekler steril yani temiz bir bağırsakla doğarlar. Fakat anneden kan akışı yoluyla bu bakteriler bağırsaklarına yerleşip hasta edebiliyor.
Bakteriler kısa sürede vajina ve rahimdeki bebeğe ulaşıp içine yerleşiyor. Amniyon sıvısına ulaşıp bebeğin yutması bile olağan. Plasenta ve amniyon sıvısı gebelikte bebeğe erişimi sağlayan kanallar ve annelerin sağlıklı olması çok önemli.Kaynak.7gunsaglik
Abdominal Kitle Neden Oluşur, Belirtileri ve Tedavisi
Karın bölgesinde görülen abdominal kitleler anormal bir büyümeyle şişkinlik yapar ve kendini belli eder.
Kilo alınır karında rahatsızlık görülür. Üst, alt, sağ ve sol kadran olmak üzere dört bölüme ayrılan karında kitleler bu dört alanda da görülebilir. Bu kitleler genelde tedavi edilebilir. Yaralanma, kist, tümör, kanser veya hastalık sonucu görülür. Karın kistlerinin içi sıvı doludur. Yumurtalık kistleri, safra taşları, safra kesesi iltihabı, miyom ve kanser sebebi olabilir. Karın kitleleri genelde şu kanser türlerine işarettir. Kolon, böbrek, karaciğer ve mide kanseri. İltihaplı bağırsak hastalığı ve sindirim sorunları da neden olabilir.
Karın, pelvis ve bacaklarda anormal kan damarı genişlemesi ile aort anevrizması yaşanabilir. Pankreas absesi, divertikülit (bağırsak ve kolonda boş keseler), hidronefroz (böbrek büyümesi), karaciğer ve dalak büyümesi gibi nedenleri olabilir. Belirtiler; etkilenen bölgede şişlik, ağrı, bulantı, kusma, kilo alma, idrar ve dışkıda zorluk, ateşlenme, sert yumuşak hareketli ve sabit kitleler. Bilgisayarlı tomografi, muayene ve röntgen testleri yapılır. Kan sayımı, ultrason, kolonoskopi ile teşhis edilir. Özel bakım, ilaç tedavisi ve ameliyat uygulanabilir. Hormon düzelten ve kitleleri çıkartan ilaçlar verilir. Kemoterapi ve radyoterapi uygulanabilir. Kist ve kitle ameliyat ile alınabilir.Kaynak.7gunsaglik
Kilo alınır karında rahatsızlık görülür. Üst, alt, sağ ve sol kadran olmak üzere dört bölüme ayrılan karında kitleler bu dört alanda da görülebilir. Bu kitleler genelde tedavi edilebilir. Yaralanma, kist, tümör, kanser veya hastalık sonucu görülür. Karın kistlerinin içi sıvı doludur. Yumurtalık kistleri, safra taşları, safra kesesi iltihabı, miyom ve kanser sebebi olabilir. Karın kitleleri genelde şu kanser türlerine işarettir. Kolon, böbrek, karaciğer ve mide kanseri. İltihaplı bağırsak hastalığı ve sindirim sorunları da neden olabilir.
Karın, pelvis ve bacaklarda anormal kan damarı genişlemesi ile aort anevrizması yaşanabilir. Pankreas absesi, divertikülit (bağırsak ve kolonda boş keseler), hidronefroz (böbrek büyümesi), karaciğer ve dalak büyümesi gibi nedenleri olabilir. Belirtiler; etkilenen bölgede şişlik, ağrı, bulantı, kusma, kilo alma, idrar ve dışkıda zorluk, ateşlenme, sert yumuşak hareketli ve sabit kitleler. Bilgisayarlı tomografi, muayene ve röntgen testleri yapılır. Kan sayımı, ultrason, kolonoskopi ile teşhis edilir. Özel bakım, ilaç tedavisi ve ameliyat uygulanabilir. Hormon düzelten ve kitleleri çıkartan ilaçlar verilir. Kemoterapi ve radyoterapi uygulanabilir. Kist ve kitle ameliyat ile alınabilir.Kaynak.7gunsaglik
Güzelleşirken Stresi Yenmenin Yolları Nelerdir?
Kadınlar her gün güzelleşmeye vakit ayırır peki bu anlarda stresi de yenebileceğinizi biliyor musunuz?
Masaj yaptırmak. Hoş kokular ve loş bir ortamda kahvenizi yudumlarken denizi seyrederken ya da müzik dinlerken masajın rahatlatıcılığı stresi yener. Enstrümantal bir albüm bulup dinlemek yine stresi azaltır. İster masajda olun ister manikürde kulağınızda bu albüm olsun. Vanilyalı bebek pudrasını masaj veya bakım sonrası sürün.
Loş ışıklar, mumlar, tütsüler, hafif müziğiniz ve güzel kokularla sevdiğiniz bir ortam yaratıp içinde dinlenin. İyi bir fırçalama seansı hazırlayın. Su ve sabuna gerek yok. Selülitlerinizi kalın bir fırçayla fırçalayarak masaj yapın. Güzelleşirken bir yandan da bu dokunuş terapi gibi gelecek. Kuru fırçalama lenf akışı ve kan dolaşımını teşvik eder.
Selülit ve şişkinlik azalır. Ayak ve göğüs kısmını da hafifça geçin çünkü stresi oldukça azaltıyor. Peeling ve eldiven de kullanılabilir. Makyajınızda gri ve maviden sıkılmadınız mı? Sarı, şeftali ve gül tonlarına geçme vakti geldi. Allık, pudra, ruj veya far. Güzelleşirken ruhu besleyen sıcak tonları kullanın. Hayal ettiğiniz istediğiniz şeylerin resimlerini göz önüne koyun. Rujunuzla aynanıza güven veren rahatlatıcı şeyler yazın.
Masaj yaptırmak. Hoş kokular ve loş bir ortamda kahvenizi yudumlarken denizi seyrederken ya da müzik dinlerken masajın rahatlatıcılığı stresi yener. Enstrümantal bir albüm bulup dinlemek yine stresi azaltır. İster masajda olun ister manikürde kulağınızda bu albüm olsun. Vanilyalı bebek pudrasını masaj veya bakım sonrası sürün.
Loş ışıklar, mumlar, tütsüler, hafif müziğiniz ve güzel kokularla sevdiğiniz bir ortam yaratıp içinde dinlenin. İyi bir fırçalama seansı hazırlayın. Su ve sabuna gerek yok. Selülitlerinizi kalın bir fırçayla fırçalayarak masaj yapın. Güzelleşirken bir yandan da bu dokunuş terapi gibi gelecek. Kuru fırçalama lenf akışı ve kan dolaşımını teşvik eder.
Selülit ve şişkinlik azalır. Ayak ve göğüs kısmını da hafifça geçin çünkü stresi oldukça azaltıyor. Peeling ve eldiven de kullanılabilir. Makyajınızda gri ve maviden sıkılmadınız mı? Sarı, şeftali ve gül tonlarına geçme vakti geldi. Allık, pudra, ruj veya far. Güzelleşirken ruhu besleyen sıcak tonları kullanın. Hayal ettiğiniz istediğiniz şeylerin resimlerini göz önüne koyun. Rujunuzla aynanıza güven veren rahatlatıcı şeyler yazın.
Ameliyatsız Gençleşme Yöntemleri ve Öneriler
Genç ve güzel görünmek artık her yaşta mümkün olabiliyor. Yaşınız kaç olursa olsun dilediğiniz zaman ameliyat olmadan tüm yılların siz katmış olduğu izleri sihirli bir değnekle silercesine genç ve güzel bir görünüme sahip olabiliyorsunuz.
Yılların yüzünüze kazandırdığı kırışıklıklar, sarkmalar ve çeşitli cilt sorunları çok kısa ve kolay işlemler sayesinde yerini genç, gergin ve diri bir cilde bırakabiliyor.
Ameliyat gerektirmeyen gençleşme yöntemini kullanarak çalışmış olduğunuz firmanın öğle yemeği zamanını bile değerlendirerek, gençleşmenizi sağlayabilirsiniz.
Yarım saatlik bir işlem, sayesinde yüz, kol, dudak, göğüs, kalça ve karın gibi pek çok yerde iple asma yöntemi sayesinde kolayca genç, gergin ve kusursuz bir vücuda sahip olabilirsiniz. Çok kısa bir süre zarfında 10 yaş gençleşerek, eski gençlik ve güzellik yıllarınıza geri dönebilirsiniz. Oldukça ekonomik, zaman almayan, ameliyat gerektirmeyen çok basit ve pratik bir uygulamadır.
Doğumda oluşan cilt çatlaklarınıza bu sistem sayesinde elveda diyebilirsiniz sadece ipler kullanılarak germe işlemi sayesinde kesik çizik olmaksızın uyuşturucu anestezik losyonlar sayesinde ağrı ve acı hissetmeksizin tek hamle ile gerçekleşmektedir.
Yüz üzerindeki kırışıklık ve sarkmaları yok etmek için 80 ila 100 arası ip yerleştirilerek tedavi tamamlanarak başarılı bir operasyon ortaya çıkıyor.
Hiçbir yan etkisi olmayan bu sistem yaklaşık olarak 2 ila 3 yıl gibi uzun bir süre bozulmadan devamlılığını koruyabiliyor.
Kaynak.7gunsaglik
Yılların yüzünüze kazandırdığı kırışıklıklar, sarkmalar ve çeşitli cilt sorunları çok kısa ve kolay işlemler sayesinde yerini genç, gergin ve diri bir cilde bırakabiliyor.
Ameliyat gerektirmeyen gençleşme yöntemini kullanarak çalışmış olduğunuz firmanın öğle yemeği zamanını bile değerlendirerek, gençleşmenizi sağlayabilirsiniz.
Yarım saatlik bir işlem, sayesinde yüz, kol, dudak, göğüs, kalça ve karın gibi pek çok yerde iple asma yöntemi sayesinde kolayca genç, gergin ve kusursuz bir vücuda sahip olabilirsiniz. Çok kısa bir süre zarfında 10 yaş gençleşerek, eski gençlik ve güzellik yıllarınıza geri dönebilirsiniz. Oldukça ekonomik, zaman almayan, ameliyat gerektirmeyen çok basit ve pratik bir uygulamadır.
Doğumda oluşan cilt çatlaklarınıza bu sistem sayesinde elveda diyebilirsiniz sadece ipler kullanılarak germe işlemi sayesinde kesik çizik olmaksızın uyuşturucu anestezik losyonlar sayesinde ağrı ve acı hissetmeksizin tek hamle ile gerçekleşmektedir.
Yüz üzerindeki kırışıklık ve sarkmaları yok etmek için 80 ila 100 arası ip yerleştirilerek tedavi tamamlanarak başarılı bir operasyon ortaya çıkıyor.
Hiçbir yan etkisi olmayan bu sistem yaklaşık olarak 2 ila 3 yıl gibi uzun bir süre bozulmadan devamlılığını koruyabiliyor.
Kaynak.7gunsaglik
Böbrek Taşı Neden Oluşur, Tedavisi Nasıldır?
Böbreklerden süzülen idrar ve kan karışımı oluşumundan meydana gelebilir.
İdrarda tuz ve diğer mineraller bir şekilde böbrek taşı üretebilir. Şeker kristali büyüklüğündedir ve burada tıkanmaya sebep olur. Nadiren fark edilir ve pin pon topu büyüklüğünde de gelişebilir. Mesane ve dar kanallara itilerek tıkanma yapar. İdrar yolu boyunca hareket eden bu taşlar şiddetli ağrıya neden olur.
Diğer belirtileri, karın arkası ve kasıkta şiddetli ağrı, sık ve ağrılı idrara çıkma, idrarda kanama, bulantı ve kusmadır. Küçük taşlar belirti vermeden gelişir. Doktorunuz size ağrı kesici verecektir. İdrar boşaltımı için bol sıvı tüketmeniz gerekir. Günde en az 10 bardak su içilmelidir. Böbrek taşı düşüren reçeteli ilaçlar da mevcuttur.
Alfa bloker ilaçları üreter duvarlarını rahatlatır. Yan etkileri hafiftir genelde baş dönmesi ve baş ağrısı yapar. Böbrek taşı kırmak için yüksek enerjili şok dalgaları da kullanılır. Ufalanan parçalar idrar yoluyla atılır. Yan etkileri kanama, morarma ve işlem sonrası hafif ağrıdır.
Üreteroskopi mesaneye yakın böbrek taşında kullanılır. İnce bir tüp idrar yolu boyunca geçirilir ve taş kırılarak parçalara ayrılır. Büyük taşlar için cerrahi gerekir. İdrarda bulunan su, tuz ve mineral dengesi değiştiğinde böbrek taşı oluşur.
Kronik durumları yeme içme, hareket gibi birçok faktör tetikler. Az su içmek en büyük sebebidir. Protein, sodyum, çikolata, koyu yeşil yapraklılar ve oksalatlı gıdalar taşı oluşturabilir. Kilo alımı da risk faktörüdür. Kalsiyum içeren gıdalar sanılanın aksine bu durumda iyi gelebilir.Kaynak.7gunsaglik
İdrarda tuz ve diğer mineraller bir şekilde böbrek taşı üretebilir. Şeker kristali büyüklüğündedir ve burada tıkanmaya sebep olur. Nadiren fark edilir ve pin pon topu büyüklüğünde de gelişebilir. Mesane ve dar kanallara itilerek tıkanma yapar. İdrar yolu boyunca hareket eden bu taşlar şiddetli ağrıya neden olur.
Diğer belirtileri, karın arkası ve kasıkta şiddetli ağrı, sık ve ağrılı idrara çıkma, idrarda kanama, bulantı ve kusmadır. Küçük taşlar belirti vermeden gelişir. Doktorunuz size ağrı kesici verecektir. İdrar boşaltımı için bol sıvı tüketmeniz gerekir. Günde en az 10 bardak su içilmelidir. Böbrek taşı düşüren reçeteli ilaçlar da mevcuttur.
Alfa bloker ilaçları üreter duvarlarını rahatlatır. Yan etkileri hafiftir genelde baş dönmesi ve baş ağrısı yapar. Böbrek taşı kırmak için yüksek enerjili şok dalgaları da kullanılır. Ufalanan parçalar idrar yoluyla atılır. Yan etkileri kanama, morarma ve işlem sonrası hafif ağrıdır.
Üreteroskopi mesaneye yakın böbrek taşında kullanılır. İnce bir tüp idrar yolu boyunca geçirilir ve taş kırılarak parçalara ayrılır. Büyük taşlar için cerrahi gerekir. İdrarda bulunan su, tuz ve mineral dengesi değiştiğinde böbrek taşı oluşur.
Kronik durumları yeme içme, hareket gibi birçok faktör tetikler. Az su içmek en büyük sebebidir. Protein, sodyum, çikolata, koyu yeşil yapraklılar ve oksalatlı gıdalar taşı oluşturabilir. Kilo alımı da risk faktörüdür. Kalsiyum içeren gıdalar sanılanın aksine bu durumda iyi gelebilir.Kaynak.7gunsaglik
Diş Sağlığı Ve Ağız Kokusu
Tıbbi adı halitozis olan kötü nefes kokusu yani ağız kokusu kötü diş sağlığı ile ilgilidir. Önemli bir sağlık sorununun belirtisi de olabilir.
Sağlıksız beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıkları nedeni olabilir. Gıdalar ağızdan vücuda girer ve ilk olarak ağızda sindirilmeye başlar. Dişlerin rolü burada büyüktür. Besin artıkları dişler arasında birikir ve temizlenmezse çürük, bakteri plak oluşumu ve nefes kokusu yapar. Sarımsak soğan gibi güçlü kokan besinlerden sonra özellikle dişler fırçalanmalı, gargara ve diş ipi kullanılmalıdır. Aksi halde bakteriler ağızda kalarak sonradan kötü kokuya sebep olur. Sigara, alkol ve kafein tüketimi de dişleri sarartır ve ağız kokusu yapar. Diş eti hastalıklarının da belirtisi ağız kokusu olabilir.
Tedavi edilmezse diş eti ve çene kemiğine zarar verebilir. Kötü diş aletleri, ağız mantarı ve diş çürükleri diğer sebepleridir. Ağız kuruluğu ve az su içmek de ağız kokusu yapar. İlaç kullanımı, tükürük bezi sorunları, sık nefes almak, ağızdan nefes alıp vermek, pnömoni, bronşit, sinüs enfeksiyonu, burun akıntısı, diyabet, reflü, karaciğer ve böbrek sorunları diğer nedenleridir. Ağız ve diş temizliğine önem verin. Düzenli diş kontrollerine gidin. Bol su için, tütün ve kafeinden uzak durun. İlaçlara dikkat edin, şekeri kesin ve diş sorunlarını tedavi ettirin.
Kaynak.7gunsaglik
Sağlıksız beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıkları nedeni olabilir. Gıdalar ağızdan vücuda girer ve ilk olarak ağızda sindirilmeye başlar. Dişlerin rolü burada büyüktür. Besin artıkları dişler arasında birikir ve temizlenmezse çürük, bakteri plak oluşumu ve nefes kokusu yapar. Sarımsak soğan gibi güçlü kokan besinlerden sonra özellikle dişler fırçalanmalı, gargara ve diş ipi kullanılmalıdır. Aksi halde bakteriler ağızda kalarak sonradan kötü kokuya sebep olur. Sigara, alkol ve kafein tüketimi de dişleri sarartır ve ağız kokusu yapar. Diş eti hastalıklarının da belirtisi ağız kokusu olabilir.
Tedavi edilmezse diş eti ve çene kemiğine zarar verebilir. Kötü diş aletleri, ağız mantarı ve diş çürükleri diğer sebepleridir. Ağız kuruluğu ve az su içmek de ağız kokusu yapar. İlaç kullanımı, tükürük bezi sorunları, sık nefes almak, ağızdan nefes alıp vermek, pnömoni, bronşit, sinüs enfeksiyonu, burun akıntısı, diyabet, reflü, karaciğer ve böbrek sorunları diğer nedenleridir. Ağız ve diş temizliğine önem verin. Düzenli diş kontrollerine gidin. Bol su için, tütün ve kafeinden uzak durun. İlaçlara dikkat edin, şekeri kesin ve diş sorunlarını tedavi ettirin.
Kaynak.7gunsaglik
Hamilelikte Oluşan Çatlaklar! Nasıl önlenebilir?
Hayatımız boyunca yaşayabileceğimiz en özel duygulardan biri olan hamilelik, 9 ay 10 günlük bir süreci kapsarken bu süreçte vücudumuz üzerinde yaşanan biyolojik ve fiziksel değişikliklere bağlı olarak, özellikle son aylara gelindikçe vücut derisinin açılmasıyla beraber, kol, bacak, göbek, göğüs ve basenlerde çatlaklar meydana gelebilmektedir.
Doğum sonrası süreçte deri üzerinde kötü bir görüntü şeklinde kalan bu çatlaklar, hamilelikle ilgili tek bir kötü anı olarak bir ömür boyu kalmaktadırlar.
Peki, oluşan bu çatlakları önleme adına neler yapılabilir?
Oluşan çatlakları önlemek, ancak tıbbın estetik dalıyla tamamen ortadan kalkabilmektedir. Çatlakların oluştuktan sonra yok edilmesiyle uğraşmak yerine, çatlaklar oluşmadan önce neler yapılması gerektiği konusunda bilgi toplamak ve bu konuda gerekli önlemleri almak gerekmektedir.
Çatlaklar, genişleyen derinin bir süre sonra maksimum sınırına ulaşmasıyla beraber, vücutta bulunan liflerin yırtılmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Yırtılan lifler parlak ve kurşuni bir renk şeklinde vücut üzerinde bulunurken kaşıntı ile kendini belli etmektedir.
Çatlak oluşmasının önüne geçmek için;
İlk aylardan itibaren hekiminizin tavsiye etmiş olduğu E vitamini içerikli, besleyici ve nemlendirici şeklindeki kremlerden düzenli olarak kullanmak gereklidir. Bu kremlerin yanı sıra bebekler için özel olarak üretilmiş olan bebe losyonunu da çatlak oluşumunu önlemek amacıyla her gün vücuda masaj yaparak uygulanmalıdır.
Kimyasal kremlerden yararlanmak istemeyenler için bitkisel yağlar yardımıyla çatlak oluşumu engellenebilir.
Kolayca bulabileceğiniz, badem yağı, zeytinyağı, kakao yağı ve fındık yağı gibi yağlar tüm vücuda sürülerek vücudun esnek bir şekilde açılmasına destek olarak, yırtılmaların dolayısıyla çatlakların önüne kolayca geçilebilir.
Çatlak oluşumunu en aza indirmek hamile olan kişinin beslenme şeklinden de geçmektedir. Bol sıvı tüketimi ve E vitamini içeren besin tüketimi deriyi yağlandırarak çatlak oluşumu azaltan bir durumdur.
Kaynak.7gunsaglik
Doğum sonrası süreçte deri üzerinde kötü bir görüntü şeklinde kalan bu çatlaklar, hamilelikle ilgili tek bir kötü anı olarak bir ömür boyu kalmaktadırlar.
Peki, oluşan bu çatlakları önleme adına neler yapılabilir?
Oluşan çatlakları önlemek, ancak tıbbın estetik dalıyla tamamen ortadan kalkabilmektedir. Çatlakların oluştuktan sonra yok edilmesiyle uğraşmak yerine, çatlaklar oluşmadan önce neler yapılması gerektiği konusunda bilgi toplamak ve bu konuda gerekli önlemleri almak gerekmektedir.
Çatlaklar, genişleyen derinin bir süre sonra maksimum sınırına ulaşmasıyla beraber, vücutta bulunan liflerin yırtılmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Yırtılan lifler parlak ve kurşuni bir renk şeklinde vücut üzerinde bulunurken kaşıntı ile kendini belli etmektedir.
Çatlak oluşmasının önüne geçmek için;
İlk aylardan itibaren hekiminizin tavsiye etmiş olduğu E vitamini içerikli, besleyici ve nemlendirici şeklindeki kremlerden düzenli olarak kullanmak gereklidir. Bu kremlerin yanı sıra bebekler için özel olarak üretilmiş olan bebe losyonunu da çatlak oluşumunu önlemek amacıyla her gün vücuda masaj yaparak uygulanmalıdır.
Kimyasal kremlerden yararlanmak istemeyenler için bitkisel yağlar yardımıyla çatlak oluşumu engellenebilir.
Kolayca bulabileceğiniz, badem yağı, zeytinyağı, kakao yağı ve fındık yağı gibi yağlar tüm vücuda sürülerek vücudun esnek bir şekilde açılmasına destek olarak, yırtılmaların dolayısıyla çatlakların önüne kolayca geçilebilir.
Çatlak oluşumunu en aza indirmek hamile olan kişinin beslenme şeklinden de geçmektedir. Bol sıvı tüketimi ve E vitamini içeren besin tüketimi deriyi yağlandırarak çatlak oluşumu azaltan bir durumdur.
Kaynak.7gunsaglik
Meyve ve Sebze Tüketmek İnme Riskini Azaltıyor
Herkes sağlıklı beslenmenin kalbe ve vücuda yararlarını bilir. Daha fazla meyve sebze tüketmek inme riskini de azaltıyor.
Felç, inme, kalp krizi ve benzeri risklere karşı daha fazla meyve ve sebze yiyelim. Gelişmiş ülkelerde son yıllarda inme oranı %42 oranında azaldı. Bunun sebebi de daha bilinçli ve sağlıklı beslenmek. İnme ve kalp krizi 4 sene öncesinde kadar Çin’de en büyük ölüm sebebiydi. Şimdi ise meyve ve sebzeye ağırlık veren halk son 4 yıldır yarı yarıya oranda iyileşmiş durumda.
Sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzını benimsemek, spor yapıp stresten alkol sigaradan uykusuzluktan uzak durmak kalbi iyileştiriyor. Günde 600 grama kadar meyve sebze tüketimi artırılmalı. Yani bir tabak sebze yemeği yerine akşam da yenmeli meyve porsiyonu artırılmalı. Günde her 200 gramlık artışta inme riski büyük oranda azalır. Yeni yetişen nesilde bunun önemi vurgulanmalı meyve ve sebze daha fazla teşvik edilmeli. Yaş ne olursa olsun kadın ve erkek aynı risklere sahip ve buna dikkat edilmeli.Kaynak.7gunsaglik
Felç, inme, kalp krizi ve benzeri risklere karşı daha fazla meyve ve sebze yiyelim. Gelişmiş ülkelerde son yıllarda inme oranı %42 oranında azaldı. Bunun sebebi de daha bilinçli ve sağlıklı beslenmek. İnme ve kalp krizi 4 sene öncesinde kadar Çin’de en büyük ölüm sebebiydi. Şimdi ise meyve ve sebzeye ağırlık veren halk son 4 yıldır yarı yarıya oranda iyileşmiş durumda.
Sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzını benimsemek, spor yapıp stresten alkol sigaradan uykusuzluktan uzak durmak kalbi iyileştiriyor. Günde 600 grama kadar meyve sebze tüketimi artırılmalı. Yani bir tabak sebze yemeği yerine akşam da yenmeli meyve porsiyonu artırılmalı. Günde her 200 gramlık artışta inme riski büyük oranda azalır. Yeni yetişen nesilde bunun önemi vurgulanmalı meyve ve sebze daha fazla teşvik edilmeli. Yaş ne olursa olsun kadın ve erkek aynı risklere sahip ve buna dikkat edilmeli.Kaynak.7gunsaglik
Kas Distrofisinde Akıllı Cihaz Ekranı Tedaviyi Etkiler mi?
Akıllı telefon ve cihaz kullanan kişiler bu cihazların ekranlarından yayılan radyasyonla birtakım tedavilerinde geride kalabilir.
Kas distrofisi çeken hastalar buna birincil örnektir. Kas distrofisi diğer adıyla müsküler distrofi vücuttaki kas gruplarındaki genel bir zayıflama olarak adlandırılabilir. Bir Amerika araştırmasına göre erkeklerde daha yaygın görülen bu hastalık milyonlarca kişiyi etkileyebilir. Kalıtsal gen mutasyonu ile aile içinde bireylerde meydana gelebilir. Reçeteli steroid ilaçlar tedavide verilse de belirli bir tedavisi yoktur.
Bu ilaçlar ne yazık ki, yüksek tansiyon ve kilo alımı gibi ciddi yan etkilere sahiptir. Bu ilaçları doktorun önerisine uygun olarak kullanın aksi halde yan etkileri fazla olacaktır. Araştırmacılar ultrason tekniğini keşfetmiş ve kas distrofisinde bu tanılama tekniğine başvurulmuştur. Bu da kısacası şu demek oluyor ki, kas bozukluklarında akıllı cihazlar ve ultrason tarama tekniği ilaç kullanımıyla beraber iyi bir iş birliği içindedir.
Kaynak.7gunsaglik
Kas distrofisi çeken hastalar buna birincil örnektir. Kas distrofisi diğer adıyla müsküler distrofi vücuttaki kas gruplarındaki genel bir zayıflama olarak adlandırılabilir. Bir Amerika araştırmasına göre erkeklerde daha yaygın görülen bu hastalık milyonlarca kişiyi etkileyebilir. Kalıtsal gen mutasyonu ile aile içinde bireylerde meydana gelebilir. Reçeteli steroid ilaçlar tedavide verilse de belirli bir tedavisi yoktur.
Bu ilaçlar ne yazık ki, yüksek tansiyon ve kilo alımı gibi ciddi yan etkilere sahiptir. Bu ilaçları doktorun önerisine uygun olarak kullanın aksi halde yan etkileri fazla olacaktır. Araştırmacılar ultrason tekniğini keşfetmiş ve kas distrofisinde bu tanılama tekniğine başvurulmuştur. Bu da kısacası şu demek oluyor ki, kas bozukluklarında akıllı cihazlar ve ultrason tarama tekniği ilaç kullanımıyla beraber iyi bir iş birliği içindedir.
Kaynak.7gunsaglik
Kısırlık Nedir? Nedenleri Nelerdir?
Çiftlerin, herhangi bir doğum kontrol yöntemine başvurmadıkları halde düzenli ilişkilerine devam etmelerine rağmen gebeliğin gerçekleşmemesi durumu, infertilite yani kısırlık olarak ifade edilmektedir. Nedeni, sadece kadından, sadece erkekten ya da her ikisinden de kaynaklanabilir.
Kadınlarda Kısırlık Nedenleri olarak;
• Adet görememe (aminore)
• Yumurtlama (ovulasyon) bozuklukları
• Yumurtalık kanallarının tıkanması
• Rahim içi anomalilikleri
• Tüp (fallop tüpleri) yapısının bozularak spermlerin geçişine izin vermemesi.
Erkeklerde Kısırlık Nedenleri olarak;
Erkeklerde kısırlığın saptanması semen (meni) analizi ile gerçekleşir ki semenden kaynaklanan nedenler şunlardır:
• Semende meni üretiminin olmaması
• Normal bireyler için semende hücre sayısının 20 milyondan gazla olması gerekirken, hücrelerin bu sayıdan az olması
• Spermlerin hareketlilik oranlarında azalma olması
Gibi nedenler de erkeklerde kısırlığın temel nedenleri arasındadır
Kaynak.7gunsaglik
Kadınlarda Kısırlık Nedenleri olarak;
• Adet görememe (aminore)
• Yumurtlama (ovulasyon) bozuklukları
• Yumurtalık kanallarının tıkanması
• Rahim içi anomalilikleri
• Tüp (fallop tüpleri) yapısının bozularak spermlerin geçişine izin vermemesi.
Erkeklerde Kısırlık Nedenleri olarak;
Erkeklerde kısırlığın saptanması semen (meni) analizi ile gerçekleşir ki semenden kaynaklanan nedenler şunlardır:
• Semende meni üretiminin olmaması
• Normal bireyler için semende hücre sayısının 20 milyondan gazla olması gerekirken, hücrelerin bu sayıdan az olması
• Spermlerin hareketlilik oranlarında azalma olması
Gibi nedenler de erkeklerde kısırlığın temel nedenleri arasındadır
Kaynak.7gunsaglik
Diz Osteoartritine Karşı Koşmak Faydalı Olabilir
Teksas araştırma hastanesi ekibine göre koşmak diz kireçlenmesi ve romatizmasına karşı iyi gelebilir.
Osteoartrit kıkırdak, eklem zarının, bağ ve kemik kırılması ile karakterize bir eklem hastalığıdır. En sık diz, kalça, el ve omurgayı etkiler. Orta yaşlı ve yaşlı bireyleri daha çok etkiler.
Düzenli olarak çalışmayan pasif kalan kas ve eklemler bu ortopedik sorunlara mahkumdur. Spor yapmak özellikle koşmak bunları önler. Vücut kitle endeksi de önemlidir çünkü her fazla kilo dizlere yük bindirir ve osteoartrite neden olur. Koşmak sağlıklıdır bu hastalıkları önler kilo verdirir aşırı kilolar gidince dizlerdeki yük de azalır. Diz ağrıları da iyileşir. Haftada toplam 150 dakikalık egzersiz yeterlidir.
Kaynak.7gunsaglik
Osteoartrit kıkırdak, eklem zarının, bağ ve kemik kırılması ile karakterize bir eklem hastalığıdır. En sık diz, kalça, el ve omurgayı etkiler. Orta yaşlı ve yaşlı bireyleri daha çok etkiler.
Düzenli olarak çalışmayan pasif kalan kas ve eklemler bu ortopedik sorunlara mahkumdur. Spor yapmak özellikle koşmak bunları önler. Vücut kitle endeksi de önemlidir çünkü her fazla kilo dizlere yük bindirir ve osteoartrite neden olur. Koşmak sağlıklıdır bu hastalıkları önler kilo verdirir aşırı kilolar gidince dizlerdeki yük de azalır. Diz ağrıları da iyileşir. Haftada toplam 150 dakikalık egzersiz yeterlidir.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikte 20 Haftadan Sonraki Taramalar
Gebeliğiniz düzenli olarak ilerliyorsa dahi 20. haftadan sonra da tarama test ve kontrollere devam etmelisiniz.
Bebeğin gelişimini izlemek kontrollerini yaptırmak son ana kadar önemli. Kan basıncı, kalp ritmi, idrar ve kan testleri, sağlıklı bir akış içinde olmalıdır ve bunlar takip edilmelidir. Önceden bir sağlık sorunu olan gebelerin bu konuya daha çok önem vermesi gerekir. Gebeliğin sonlarında doğru hangi taramalar yaptırılmalıdır?
Son 3 ayda bebeğin büyüme durumu izlenmelidir, bu da gelişim taramasıyla yapılır. Sizde var olan belirtileri de dikkatle takip edin. Rahim ve karın bölgesindeki basınç, ağrı, değişimlere dikkat edin.
Bebeğin amniyotik sıvısının yeterli düzeyde olması da önemli ki bu da taranır ve izlenir. Plasenta pozisyonu kontrolü, ikiz ve daha çok bebek varsa onlara dair taramalar, bebeğin doğuma hazırlanma pozisyonu (popo kısmından geliyor olabilir), kalp taramaları özenle yapılmalıdır.
Kaynak.7gunsaglik
Bebeğin gelişimini izlemek kontrollerini yaptırmak son ana kadar önemli. Kan basıncı, kalp ritmi, idrar ve kan testleri, sağlıklı bir akış içinde olmalıdır ve bunlar takip edilmelidir. Önceden bir sağlık sorunu olan gebelerin bu konuya daha çok önem vermesi gerekir. Gebeliğin sonlarında doğru hangi taramalar yaptırılmalıdır?
Son 3 ayda bebeğin büyüme durumu izlenmelidir, bu da gelişim taramasıyla yapılır. Sizde var olan belirtileri de dikkatle takip edin. Rahim ve karın bölgesindeki basınç, ağrı, değişimlere dikkat edin.
Bebeğin amniyotik sıvısının yeterli düzeyde olması da önemli ki bu da taranır ve izlenir. Plasenta pozisyonu kontrolü, ikiz ve daha çok bebek varsa onlara dair taramalar, bebeğin doğuma hazırlanma pozisyonu (popo kısmından geliyor olabilir), kalp taramaları özenle yapılmalıdır.
Kaynak.7gunsaglik
Loğusalıkta Süt Üretiminiz Az mı?
Birçok yeni annenin aklına takılan sorunların başında acaba sütüm yeterli mi sorunu vardır.
Bu da bebeği sürekli emzirmenize yol açar ki bu hatalıdır. İyi haber birçok annenin fazlasıyla süt üretebilmesidir. Böylece siz fazla kilolarınızdan kurtulursunuz bebeğiniz normal gelişimini tamamlar. İlk birkaç günde fazlalıkların %5 ila %10 u gider. İlk haftadan sonra bebeğinizin normal gelişimini sürdürdüğünü göreceksiniz. Bebeğin yeterli derecede süt aldığını nasıl anlayacaksınız?
Gün içinde en az 5-6 kez uykuya dalıyorsa ve sorunsuz oluyorsa, sağlıklı görünüyorsa, keyfi yerindeyse, dışkı rengi sarıya dönük açıksa bunlar iyiye işarettir. Fakat her zamankinden daha az süt emmeye başladıysa göğsünüzden daha az süt geliyorsa bebeğiniz zayıflıyorsa daha kısa sürede doyuyorsa bunlar da kötüye işarettir. Göğüslerin zarar görmemesi, 6 aydan önce sütten başka bir şey verilmemesi, sıkça bebeğin beslenmemesi, sizin de sağlıklı olmanız gerekiyor.
Kaynak.7gunsaglik
Bu da bebeği sürekli emzirmenize yol açar ki bu hatalıdır. İyi haber birçok annenin fazlasıyla süt üretebilmesidir. Böylece siz fazla kilolarınızdan kurtulursunuz bebeğiniz normal gelişimini tamamlar. İlk birkaç günde fazlalıkların %5 ila %10 u gider. İlk haftadan sonra bebeğinizin normal gelişimini sürdürdüğünü göreceksiniz. Bebeğin yeterli derecede süt aldığını nasıl anlayacaksınız?
Gün içinde en az 5-6 kez uykuya dalıyorsa ve sorunsuz oluyorsa, sağlıklı görünüyorsa, keyfi yerindeyse, dışkı rengi sarıya dönük açıksa bunlar iyiye işarettir. Fakat her zamankinden daha az süt emmeye başladıysa göğsünüzden daha az süt geliyorsa bebeğiniz zayıflıyorsa daha kısa sürede doyuyorsa bunlar da kötüye işarettir. Göğüslerin zarar görmemesi, 6 aydan önce sütten başka bir şey verilmemesi, sıkça bebeğin beslenmemesi, sizin de sağlıklı olmanız gerekiyor.
Kaynak.7gunsaglik
Anne Olmak Sağlığı Nasıl Etkiler?
Gurur, endişe ve yorgunluk gibi birçok duyguyu birlikte hissediyorsunuz.
Sürekli bir hokkabazlık mücadelesi her şeye yetebilme güdüsü geliyor yeni annelere. Bir saniyeniz korku bir saniyeniz sevinç dolu oluyor. Vücut gebelik sırasında büyük değişimlerden geçer. Bebek doğduktan sonra uykunuzu alamaz olursunuz. Ve hep onu merak eder onun için endişelenirsiniz. Bebeğiniz sağlığınızı nasıl etkiliyor?
İyi Anlamda Etkileri
Çocuk sahibi olmak meme kanseri riskini azaltır. Bazı hormonlar uyarılır. Süt üretimi ve emzirme ile kanser hücreleri engellenir.
Kardiyovasküler hastalıkların riski de azalır. Emzirmek kardiyovasküler hastalığı, yüksek tansiyon , yüksek kolesterol ve diyabet riskini azaltır.
Beyin işlevlerini artırır düşünme ve beyinsel aktiviteler artar. Ömrü uzatır ve hastalıkları önler.
Kötü Anlamda Etkileri
Stres daha olasıdır. Annelik ilişkileri stres düzeyini artırır. Tek ebeveyn olmak ekstra yorar ve annelik yorucudur.
Obezite riski daha yüksektir. Egzersiz ve doğru beslenme için vakit bulamayabilir.
Ayaklar anne olduktan sonra büyür.
Bazı hastalıklar DNA larla beraber kalıntı olarak vücuda yerleşebilir. Romatoid artrit ve bağışıklık hastalıkları gelişebilir.Kaynak.7gunsaglik
Sürekli bir hokkabazlık mücadelesi her şeye yetebilme güdüsü geliyor yeni annelere. Bir saniyeniz korku bir saniyeniz sevinç dolu oluyor. Vücut gebelik sırasında büyük değişimlerden geçer. Bebek doğduktan sonra uykunuzu alamaz olursunuz. Ve hep onu merak eder onun için endişelenirsiniz. Bebeğiniz sağlığınızı nasıl etkiliyor?
İyi Anlamda Etkileri
Çocuk sahibi olmak meme kanseri riskini azaltır. Bazı hormonlar uyarılır. Süt üretimi ve emzirme ile kanser hücreleri engellenir.
Kardiyovasküler hastalıkların riski de azalır. Emzirmek kardiyovasküler hastalığı, yüksek tansiyon , yüksek kolesterol ve diyabet riskini azaltır.
Beyin işlevlerini artırır düşünme ve beyinsel aktiviteler artar. Ömrü uzatır ve hastalıkları önler.
Kötü Anlamda Etkileri
Stres daha olasıdır. Annelik ilişkileri stres düzeyini artırır. Tek ebeveyn olmak ekstra yorar ve annelik yorucudur.
Obezite riski daha yüksektir. Egzersiz ve doğru beslenme için vakit bulamayabilir.
Ayaklar anne olduktan sonra büyür.
Bazı hastalıklar DNA larla beraber kalıntı olarak vücuda yerleşebilir. Romatoid artrit ve bağışıklık hastalıkları gelişebilir.Kaynak.7gunsaglik
Hamilelikte Selülitler Daha Fazla İlerler mi?
Evet, gebelikte var olan selülitlerinizin durumu daha da kötüleşir.
Fakat doğumdan sonra normal kilonuza dönerseniz selülitler azalacak hatta bazı kadınlarda tamamen geçebilmektedir. Selülitler deri altında cepler şeklinde biriken yağ ve su dokularıdır. Gebelikte kilo alımı ile ve sonrasında fazlalıkların verilmesi ile cilt değişimleri bunu tetikleyebilir. Kolajen lifleri cilt ile yağları esneterek birbirine bağlar. Gebelik yağ üretimi ve selülit gelişimi için kritik bir süreçtir.
Yağ hücreleri şişerek cilt yüzeyinde görünür hale gelir. Tipik portakal kabuğu görünümü verir. Bu da rahatsız edicidir. Selülitler en çok kalça, basen, bacak, baldır, diz, kollarda görülür. Ancak bu bir hastalık değildir. Gebeliği bitirmez veya bebeğe ya da anneye zarar vermez. %85-98 kadında selülit sorunu vardır. Gebelikte biraz daha belirgindir. Ailede annede varsa genetik olarak büyük ihtimalle sizde de olacaktır.
Kaynak.7gunsaglik
Fakat doğumdan sonra normal kilonuza dönerseniz selülitler azalacak hatta bazı kadınlarda tamamen geçebilmektedir. Selülitler deri altında cepler şeklinde biriken yağ ve su dokularıdır. Gebelikte kilo alımı ile ve sonrasında fazlalıkların verilmesi ile cilt değişimleri bunu tetikleyebilir. Kolajen lifleri cilt ile yağları esneterek birbirine bağlar. Gebelik yağ üretimi ve selülit gelişimi için kritik bir süreçtir.
Yağ hücreleri şişerek cilt yüzeyinde görünür hale gelir. Tipik portakal kabuğu görünümü verir. Bu da rahatsız edicidir. Selülitler en çok kalça, basen, bacak, baldır, diz, kollarda görülür. Ancak bu bir hastalık değildir. Gebeliği bitirmez veya bebeğe ya da anneye zarar vermez. %85-98 kadında selülit sorunu vardır. Gebelikte biraz daha belirgindir. Ailede annede varsa genetik olarak büyük ihtimalle sizde de olacaktır.
Kaynak.7gunsaglik
İleri yaş depresyonu nedir? Belirtileri Nelerdir?
Gençliğin doğal bir dönem olduğu gibi ileriki yaşlarda başımıza gelen yaşlılık da çok doğal ve her insanın başından geçen bir süreçtir.
Kaçışı yoktur. Bunu bir sorun haline getirerek ileri yaş sendromuna giren pek çok insan bulunmaktadır.
İleriki yaşların gelmesiyle beraber hareketli olan yaşantımız, kalabalık olan evimiz ve iş hayatımız artık olmayabilir. Bunlardan uzak kalma durumlarında psikolojik açıdan rahatsızlanarak ileri yaş sendromu ile karşı karşıya kalınmaktadır.
İleri yaş depresyonunun belirtileri nelerdir?
Üç hafta ve üzerinde seyreden derin keder hali
Hayata karşı hevessiz ve isteksiz davranma hali
Sık sık ağlama isteği ve alınganlık hali
Durduğu yerde duramamak ve huzursuzluk hali
Hızlı kilo alma ve düzensiz uyku hali
Kendini dinleme ve sürekli hastalık şikâyetleri
Giyim ve kuşam şekline özen göstermeme, rüküş bir tarz
Sosyal ortamlardan uzak durarak içe kapanma hali
Biyolojik olarak beyin hücrelerinde kayıp sebebiyle unutkanlık ve piskiyatrik rahatsızlık durumları
İleri yaş depresyonunun tedavisi için ne yapılmalı?
Diğer depresyon türlerinde olduğu gibi ileri yaş depresyonlarının da tedavisi bulunmaktadır. Psikiyatr hekim kontrolünde belirtilerin ortadan kaldırılması konusunda yardım alarak ileri yaş depresyonu ortadan kaldırılabilmektedir.
Kaynak.7gunsaglik
Kaçışı yoktur. Bunu bir sorun haline getirerek ileri yaş sendromuna giren pek çok insan bulunmaktadır.
İleriki yaşların gelmesiyle beraber hareketli olan yaşantımız, kalabalık olan evimiz ve iş hayatımız artık olmayabilir. Bunlardan uzak kalma durumlarında psikolojik açıdan rahatsızlanarak ileri yaş sendromu ile karşı karşıya kalınmaktadır.
İleri yaş depresyonunun belirtileri nelerdir?
Üç hafta ve üzerinde seyreden derin keder hali
Hayata karşı hevessiz ve isteksiz davranma hali
Sık sık ağlama isteği ve alınganlık hali
Durduğu yerde duramamak ve huzursuzluk hali
Hızlı kilo alma ve düzensiz uyku hali
Kendini dinleme ve sürekli hastalık şikâyetleri
Giyim ve kuşam şekline özen göstermeme, rüküş bir tarz
Sosyal ortamlardan uzak durarak içe kapanma hali
Biyolojik olarak beyin hücrelerinde kayıp sebebiyle unutkanlık ve piskiyatrik rahatsızlık durumları
İleri yaş depresyonunun tedavisi için ne yapılmalı?
Diğer depresyon türlerinde olduğu gibi ileri yaş depresyonlarının da tedavisi bulunmaktadır. Psikiyatr hekim kontrolünde belirtilerin ortadan kaldırılması konusunda yardım alarak ileri yaş depresyonu ortadan kaldırılabilmektedir.
Kaynak.7gunsaglik
Erkeklerde Menopoz Tedavisi Mümkün müdür?
Terli ve uykusuz geceler erkeklerin de ileri yaş sorunlarındandır. Andropoz olarak da bilinen erkek menopozuna çareler nedir?
Aşırı kilo alma, iştah sorunları, baş ağrısı, cinsel sorunlar ve kadın menopozunda görülen belirtiler erkeklerde de bu dönemde görülebilir. Günler boyunca az da olsa uykuya hasret kalabilirsiniz. Kan ve testosteron seviyeleriniz sizi her anlamda zorlamaya başlar. Bu belirtiler eşinize karşı sizi mahcup eder ve utanmaya başlarsınız.
Bir zaman sonra eşler yatakları ayırabilir. Bunun size nasıl olduğunu sorgular durursunuz. Orta yaş ve sonrasında erkeklerin %25’inde testosteron azalması ve buna bağlı cinsel sıkıntılar, hastalıklar, ruh sağlığı bozuklukları ve andropoz görülür. Testosteron seviyeleri yaşla birlikte her geçen yıl biraz daha azalır ve düşer. Ortalama 40 yaşından itibaren azalan bu seviyeler erkeklerin özellikle evli erkeklerin hayatlarını zorlaştırıyor.
Kaynak.7gunsaglik
Aşırı kilo alma, iştah sorunları, baş ağrısı, cinsel sorunlar ve kadın menopozunda görülen belirtiler erkeklerde de bu dönemde görülebilir. Günler boyunca az da olsa uykuya hasret kalabilirsiniz. Kan ve testosteron seviyeleriniz sizi her anlamda zorlamaya başlar. Bu belirtiler eşinize karşı sizi mahcup eder ve utanmaya başlarsınız.
Bir zaman sonra eşler yatakları ayırabilir. Bunun size nasıl olduğunu sorgular durursunuz. Orta yaş ve sonrasında erkeklerin %25’inde testosteron azalması ve buna bağlı cinsel sıkıntılar, hastalıklar, ruh sağlığı bozuklukları ve andropoz görülür. Testosteron seviyeleri yaşla birlikte her geçen yıl biraz daha azalır ve düşer. Ortalama 40 yaşından itibaren azalan bu seviyeler erkeklerin özellikle evli erkeklerin hayatlarını zorlaştırıyor.
Kaynak.7gunsaglik
Bu Yazın En İncesi Siz Olun
Motive olun karar verin ve harekete geçin. Kısa sürede 10 kg vererek güzel görünün.
Burada yazan temel kuralları uygulamak bu sürecin daha hızlanmasına ve daha sağlıklı olmasına yardımcı olacak
Birbirinizi destekleyin
Motivasyon diyetin yüzde 70’idir. Gerekirse yakın bir arkadaşınızı seçin ve onu bu konuda ‘koçun’ yapın. Mesela ona diyetinizi nasıl uyguladığınızı anlatın. Böylece o sizi bir yandan kontrol ederken, bir yandan da motive etmiş olur. Veya sizin gibi kilo vermek isteyen arkadaşlarınızla birlikte bu diyeti grup diyetine dönüştürün ve birbirinizi sürekli takip edin ve destekleyin.
Süreci kabullenin
10 kilo bir haftada verilmez, öncelikle bunu kabullenelim. Bu nedenle bir anda aşırı bir diyet programına girmek ve bir anda bir sürü kilo verileceğine inanmak pek de doğru olmayacaktır. Öncelikle belli bir zamana yayılmış, dengeli bir beslenme programı oluşturulması konusunda anlaşalım. Burada diyetin etki sürecini kabullenmek önemli bir adım olacaktır.
Diyetisyen kontrolü
10 kilo vermek kolay bir iş değil. Bu nedenle bunu mutlaka bir diyetisyen kontrolünde yapmanız çok daha güvenli ve sağlıklı olacaktır. “Ben 10 kilo vereceğim” kararını kesin olarak aldıktan sonra hemen bir diyetisyenden randevu almayı unutmayın. Emin olun, diyetisyende kat ettiğiniz yolları birebir görecek ve daha da motive olacaksınız.
Şekerli ve yağlı yiyeceklerle vedalaşın
Kilo vermek isteyen herkesin bildiği bir şeydir ama biz yine de hatırlatmak istedik. Şekerli ve yağlı gıdaları hayatınızdan çıkarın derken demek istediğimi tüm yağlı yiyecekleri çıkarın değil! Salatanıza bir kaşık zeytinyağı gayet sağlıklı olacaktır.
Balığa ‘merhaba’
Diyetin en iyi arkadaşı balıktır. Az kalorili, bol Omega3’lü, sebzelerle daha da lezzetlenen, sağlık için ideal bir besin balık… Bu nedenle balık bu kararlı diyet sürecinde sizin en sık karşılaştığınız yiyecek olacak.
Hareket şart
Kilo vermenin sadece diyetlerle mümkün olmadığını, ekstradan spor yapmamızın şart olduğunu biliyoruz. Sporu yaşam tarzımızın bir parçası haline getirmemiz gereklidir. Haftada en az 4 gün yürüyüş, bisiklet gibi egzersizleri uygulamamız sağlıklı olacaktır. Ayrıca her zaman asansör yerine merdiven, kısa mesafelerde otobüs yerine yürümeyi tercih etmemiz yardımcı olacaktır.
Buzdolabını kontrol edin
İrade bazen yetisini kaybeder. Buzdolabınızı açtığınızda karşınızda duran ton balığı yerine eliniz bir koca bir dilim çikolatalı pastaya gidebilir. Bu gibi irademizi kaybetme anları yaşamamamız için biz ‘ne olur ne olmaz’ deyip, buzdolabımızı abur cubur tarzı yiyeceklerden arındırmalıyız. Böylece dolabı açtığımızda karşılaştığımız şeyler her zaman sağlıklı besinler olur.
Öğün atlamayın
“Ne kadar az yersem o kadar çok kilo veririm” kesinlikle yanlış bir inanıştır. Bunu düşünerek, öğle veya akşam fark etmez; herhangi bir öğün atlanırsa, bu diyet kilo verememekten ziyade çok sağlıksız bir beslenme sistemine dönüşür. Bu nedenle önemli olan diyet programınızın gün içerisinde öğünlere dağıtılmış olan şekliyle, önerilen porsiyonlarda yemenizdir.
Öğün piramidi
Öğün piramidini diyetinizin temeline yerleştirin. Kuralınız hep aynı olsun: kahvaltı ve öğle öğünlerinde iyi beslenmeli, akşam yemeklerinde bunu hafifletmeliyiz. Unutmayın sabah ve öğle yemeklerinde alınan gıdalar günlük enerjinizi sağlar. Akşam yenilen yemeğin hafif olması ise güzel bir uyku çekmenize yardımcı olur.
Meyve ve sebzelerden bol bol
Sebzeler sağlık ve diyet için ideal besinlerdir. Hem az kalori içerirler, hem de vitamin deposudurlar. Aynı şekilde meyveler de… Günde en az 2-3 kez tüketilmesi gerekir. Zaten diyetisyeniniz size hazırladığı beslenme programında meyve ve sebze ağırlıklarına ve dengelerine dikkat edecektir.Kaynak.7gunsaglik
Burada yazan temel kuralları uygulamak bu sürecin daha hızlanmasına ve daha sağlıklı olmasına yardımcı olacak
Birbirinizi destekleyin
Motivasyon diyetin yüzde 70’idir. Gerekirse yakın bir arkadaşınızı seçin ve onu bu konuda ‘koçun’ yapın. Mesela ona diyetinizi nasıl uyguladığınızı anlatın. Böylece o sizi bir yandan kontrol ederken, bir yandan da motive etmiş olur. Veya sizin gibi kilo vermek isteyen arkadaşlarınızla birlikte bu diyeti grup diyetine dönüştürün ve birbirinizi sürekli takip edin ve destekleyin.
Süreci kabullenin
10 kilo bir haftada verilmez, öncelikle bunu kabullenelim. Bu nedenle bir anda aşırı bir diyet programına girmek ve bir anda bir sürü kilo verileceğine inanmak pek de doğru olmayacaktır. Öncelikle belli bir zamana yayılmış, dengeli bir beslenme programı oluşturulması konusunda anlaşalım. Burada diyetin etki sürecini kabullenmek önemli bir adım olacaktır.
Diyetisyen kontrolü
10 kilo vermek kolay bir iş değil. Bu nedenle bunu mutlaka bir diyetisyen kontrolünde yapmanız çok daha güvenli ve sağlıklı olacaktır. “Ben 10 kilo vereceğim” kararını kesin olarak aldıktan sonra hemen bir diyetisyenden randevu almayı unutmayın. Emin olun, diyetisyende kat ettiğiniz yolları birebir görecek ve daha da motive olacaksınız.
Şekerli ve yağlı yiyeceklerle vedalaşın
Kilo vermek isteyen herkesin bildiği bir şeydir ama biz yine de hatırlatmak istedik. Şekerli ve yağlı gıdaları hayatınızdan çıkarın derken demek istediğimi tüm yağlı yiyecekleri çıkarın değil! Salatanıza bir kaşık zeytinyağı gayet sağlıklı olacaktır.
Balığa ‘merhaba’
Diyetin en iyi arkadaşı balıktır. Az kalorili, bol Omega3’lü, sebzelerle daha da lezzetlenen, sağlık için ideal bir besin balık… Bu nedenle balık bu kararlı diyet sürecinde sizin en sık karşılaştığınız yiyecek olacak.
Hareket şart
Kilo vermenin sadece diyetlerle mümkün olmadığını, ekstradan spor yapmamızın şart olduğunu biliyoruz. Sporu yaşam tarzımızın bir parçası haline getirmemiz gereklidir. Haftada en az 4 gün yürüyüş, bisiklet gibi egzersizleri uygulamamız sağlıklı olacaktır. Ayrıca her zaman asansör yerine merdiven, kısa mesafelerde otobüs yerine yürümeyi tercih etmemiz yardımcı olacaktır.
Buzdolabını kontrol edin
İrade bazen yetisini kaybeder. Buzdolabınızı açtığınızda karşınızda duran ton balığı yerine eliniz bir koca bir dilim çikolatalı pastaya gidebilir. Bu gibi irademizi kaybetme anları yaşamamamız için biz ‘ne olur ne olmaz’ deyip, buzdolabımızı abur cubur tarzı yiyeceklerden arındırmalıyız. Böylece dolabı açtığımızda karşılaştığımız şeyler her zaman sağlıklı besinler olur.
Öğün atlamayın
“Ne kadar az yersem o kadar çok kilo veririm” kesinlikle yanlış bir inanıştır. Bunu düşünerek, öğle veya akşam fark etmez; herhangi bir öğün atlanırsa, bu diyet kilo verememekten ziyade çok sağlıksız bir beslenme sistemine dönüşür. Bu nedenle önemli olan diyet programınızın gün içerisinde öğünlere dağıtılmış olan şekliyle, önerilen porsiyonlarda yemenizdir.
Öğün piramidi
Öğün piramidini diyetinizin temeline yerleştirin. Kuralınız hep aynı olsun: kahvaltı ve öğle öğünlerinde iyi beslenmeli, akşam yemeklerinde bunu hafifletmeliyiz. Unutmayın sabah ve öğle yemeklerinde alınan gıdalar günlük enerjinizi sağlar. Akşam yenilen yemeğin hafif olması ise güzel bir uyku çekmenize yardımcı olur.
Meyve ve sebzelerden bol bol
Sebzeler sağlık ve diyet için ideal besinlerdir. Hem az kalori içerirler, hem de vitamin deposudurlar. Aynı şekilde meyveler de… Günde en az 2-3 kez tüketilmesi gerekir. Zaten diyetisyeniniz size hazırladığı beslenme programında meyve ve sebze ağırlıklarına ve dengelerine dikkat edecektir.Kaynak.7gunsaglik
Şişkinlikten Kurtulun Daha İnce Görünün
Fazla kilolarınızın nedeni ödem yani şişkinlik de olabilir. Bunu nasıl anlarız nasıl önlem alırız?
Vücut dokuları arasında biriken fazla sıvıdan oluşan ödem, en çok el,ayak ve göz çevresinde şişme şeklinde görülür. Tükettiğiniz besinlerin çeşidi ve içeriğindeki tuz miktarı, ödem ile doğrudan ilişkilidir. Yüksek miktarda tuz içeren salamura, turşu, şalgam suyu gibi besinler, alkol ya da fazla karbonhidrat içeren besinler (baklava, börek gibi) tükettiğinizde vücudunuzda ödem artışı gözlemleyebilirsiniz.Günlük tüketmeniz gereken tuz miktarı 6 gram ve sodyum miktarı da 2,4 gramdır. Her besin, yapısında sodyum minerali bulundurduğu için (Örneğin 3 dilim beyaz peynir = 965 mg, 100 gram dana eti = 80 mg, 3 dilim tam buğday ekmeği = 585 mg gibi) sofra tuzunu her yemeğe ilave etmek gereğinden fazla tuz alımına neden olacaktır.
Vücutta biriken ödemi atmak, kilo verme döneminin en zorlu kısmıdır. Bu dönemde öncelikle yeterli miktarda su içerek sağlıklı kilo kaybı sağlayabilirsiniz. Günlük tüketmeniz gereken su miktarı, kilogram başına 30 cc’dir. Örneğin 60 kilogram olan bir kişi, 60×30 = 1,800 cc (9 bardak) su içmelidir. Ayrıca, sağlık durumunuza uygun bir beslenme ve egzersiz programı ile de vücudunuzdaki su oranının dengede kalmasını sağlayabilir ve kas kayıplarını önleyebilirsiniz. Vücudunuzda biriken ödemi atabilmek için her gün yeterli su içmenin yanı sıra; günde 2-3 fincan bitki çayı (mate, kiraz sapı, yeşil çay gibi) da tüketebilirsiniz. Bununla birlikte, her ana öğünde bol yeşillik içeren ve limon suyu ilave edilmiş salata tüketmelisiniz.
Vücudunuzdaki fazla ödem, bir hastalığın habercisi de olabilir. Tansiyon,tiroid, böbrek, kalp-damar ve karaciğer ile ilgili sağlık sorunlarında, vücudunuzda oluşanödem artışı hızlanır. Bu durumu mutlaka doktor ve diyetisyeninizle birlikte takip etmeli ve sağlık durumunuza uygun olan bir beslenme programı uygulamalısınız. Hamilelik döneminde de genellikle vücuttaki ödem artar. Bu dönemde yüksek miktarda tuz içeren turşu, peynir, galeta-kraker ve ayran gibi besinleri fazla tüketmek ödem artışınıhızlandırır. Hamilelik dönemini sağlıklı bir şekilde tamamlamak ve bebeğin gelişimi için, günlük tükettiğiniz su miktarını mutlaka artırarak en az 10 bardak su içmelisiniz. Hamilelik dönemindeki ödem artışı, aynı zamanda kan pıhtılaşma problemi veya preeklemsi gibi sağlık sorunlarının bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. El ve ayaklarınızda fazla ödem olduğunu hissederseniz, kadın doğum uzmanınıza ve diyetisyeninize danışmalısınız.Kaynak.7gunsaglik
Vücut dokuları arasında biriken fazla sıvıdan oluşan ödem, en çok el,ayak ve göz çevresinde şişme şeklinde görülür. Tükettiğiniz besinlerin çeşidi ve içeriğindeki tuz miktarı, ödem ile doğrudan ilişkilidir. Yüksek miktarda tuz içeren salamura, turşu, şalgam suyu gibi besinler, alkol ya da fazla karbonhidrat içeren besinler (baklava, börek gibi) tükettiğinizde vücudunuzda ödem artışı gözlemleyebilirsiniz.Günlük tüketmeniz gereken tuz miktarı 6 gram ve sodyum miktarı da 2,4 gramdır. Her besin, yapısında sodyum minerali bulundurduğu için (Örneğin 3 dilim beyaz peynir = 965 mg, 100 gram dana eti = 80 mg, 3 dilim tam buğday ekmeği = 585 mg gibi) sofra tuzunu her yemeğe ilave etmek gereğinden fazla tuz alımına neden olacaktır.
Vücutta biriken ödemi atmak, kilo verme döneminin en zorlu kısmıdır. Bu dönemde öncelikle yeterli miktarda su içerek sağlıklı kilo kaybı sağlayabilirsiniz. Günlük tüketmeniz gereken su miktarı, kilogram başına 30 cc’dir. Örneğin 60 kilogram olan bir kişi, 60×30 = 1,800 cc (9 bardak) su içmelidir. Ayrıca, sağlık durumunuza uygun bir beslenme ve egzersiz programı ile de vücudunuzdaki su oranının dengede kalmasını sağlayabilir ve kas kayıplarını önleyebilirsiniz. Vücudunuzda biriken ödemi atabilmek için her gün yeterli su içmenin yanı sıra; günde 2-3 fincan bitki çayı (mate, kiraz sapı, yeşil çay gibi) da tüketebilirsiniz. Bununla birlikte, her ana öğünde bol yeşillik içeren ve limon suyu ilave edilmiş salata tüketmelisiniz.
Vücudunuzdaki fazla ödem, bir hastalığın habercisi de olabilir. Tansiyon,tiroid, böbrek, kalp-damar ve karaciğer ile ilgili sağlık sorunlarında, vücudunuzda oluşanödem artışı hızlanır. Bu durumu mutlaka doktor ve diyetisyeninizle birlikte takip etmeli ve sağlık durumunuza uygun olan bir beslenme programı uygulamalısınız. Hamilelik döneminde de genellikle vücuttaki ödem artar. Bu dönemde yüksek miktarda tuz içeren turşu, peynir, galeta-kraker ve ayran gibi besinleri fazla tüketmek ödem artışınıhızlandırır. Hamilelik dönemini sağlıklı bir şekilde tamamlamak ve bebeğin gelişimi için, günlük tükettiğiniz su miktarını mutlaka artırarak en az 10 bardak su içmelisiniz. Hamilelik dönemindeki ödem artışı, aynı zamanda kan pıhtılaşma problemi veya preeklemsi gibi sağlık sorunlarının bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. El ve ayaklarınızda fazla ödem olduğunu hissederseniz, kadın doğum uzmanınıza ve diyetisyeninize danışmalısınız.Kaynak.7gunsaglik
Şekillenmenizi Sağlayan En Etkili Core Egzersizleri
Çekirdek kasları hedef alan bedeni şekle ve forma sokan etkili egzersizler nasıl yapılır?
Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, günde 30 tekrar, haftada en az 3 defa uygulama ile core bölgesinin kuvvetlenmesini sağlayan egzersizleri sizler için fotoğrafladı ve yazdı.
Düzgün bir duruş ile bel, sırt ve boyun ağrılarından kurtulmanın yolu core bölgesinden geçiyor. İskeletimizin doğru bir duruş sergilemesine yardımcı olan kas gruplarını kapsayan diyafram, pelvik taban kasları, yan karın kasları ve omurga arasında kalan core bölgesi stratejik öneme sahip. Bu yüzden core bölgesini kuvvetlendirilmesi kaçınılmaz.
Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, günde 30 tekrar, haftada en az 3 defa uygulama ile core bölgesinin kuvvetlenmesini sağlayan egzersizleri sizler için fotoğrafladı ve yazdı. İşte evde bile uygulayabileceğiniz örnek çalışma programı:
EGZERSİZ 1: Kol, dirsek 90 derece bükülü, sırtüstü yatın. Dizler bükülü, ayaklar yerle temasta iken topu bacaklarınızın arasına yerleştirin ve 10 saniye topu sıkın ve gevşetin.
EGZERSİZ 2: Dizler bükülü, ayaklar yerle tam temasta, top bel çukuruna gelecek şekilde durun. Eller omuzlarda çapraz iken topun üzerine yatın, başınızı öne doğru kaldırın, 10 saniye bekleyin.
EGZERSİZ 3: Dizler bükülü, ayaklar yerle tam temasta, top bel çukuruna gelecek şekilde eller ensede, topun üzerine yatın. Önce bir tarafınıza doğru dönerek, sırtınızı toptan kaldırın. Hareketi diğer tarafa doğru tekrarlayın.
EGZERSİZ 4: Dizüstü pozisyona gelerek topu karnınızın altına yerleştirip, ellerinizi ensenizde birleştirin ve topun üzerine yatın. Sırtınızı ve başınızı düz bir şekilde geriye doğru kaldırın. Hareket sırasında bel çukurunuzda kasılmayı hissedin, 10 saniye bekleyin.
EGZERSİZ 5: Ayakta dik duruş pozisyonunda dirsekler düz, topu ellerinizin arasında tutarak sıkın, 10 saniye bekleyin.
EGZERSİZ 6: Gövde düz bir şekilde dururken, dirsekleri bükmeden topu ellerinizin arasına yerleştirin. Vücut ve kolların düzgünlüğünü bozmadan dizlerinizden aşağı doğru eğilip kalkın.Kaynak.7gunsaglik
Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, günde 30 tekrar, haftada en az 3 defa uygulama ile core bölgesinin kuvvetlenmesini sağlayan egzersizleri sizler için fotoğrafladı ve yazdı.
Düzgün bir duruş ile bel, sırt ve boyun ağrılarından kurtulmanın yolu core bölgesinden geçiyor. İskeletimizin doğru bir duruş sergilemesine yardımcı olan kas gruplarını kapsayan diyafram, pelvik taban kasları, yan karın kasları ve omurga arasında kalan core bölgesi stratejik öneme sahip. Bu yüzden core bölgesini kuvvetlendirilmesi kaçınılmaz.
Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, günde 30 tekrar, haftada en az 3 defa uygulama ile core bölgesinin kuvvetlenmesini sağlayan egzersizleri sizler için fotoğrafladı ve yazdı. İşte evde bile uygulayabileceğiniz örnek çalışma programı:
EGZERSİZ 1: Kol, dirsek 90 derece bükülü, sırtüstü yatın. Dizler bükülü, ayaklar yerle temasta iken topu bacaklarınızın arasına yerleştirin ve 10 saniye topu sıkın ve gevşetin.
EGZERSİZ 2: Dizler bükülü, ayaklar yerle tam temasta, top bel çukuruna gelecek şekilde durun. Eller omuzlarda çapraz iken topun üzerine yatın, başınızı öne doğru kaldırın, 10 saniye bekleyin.
EGZERSİZ 3: Dizler bükülü, ayaklar yerle tam temasta, top bel çukuruna gelecek şekilde eller ensede, topun üzerine yatın. Önce bir tarafınıza doğru dönerek, sırtınızı toptan kaldırın. Hareketi diğer tarafa doğru tekrarlayın.
EGZERSİZ 4: Dizüstü pozisyona gelerek topu karnınızın altına yerleştirip, ellerinizi ensenizde birleştirin ve topun üzerine yatın. Sırtınızı ve başınızı düz bir şekilde geriye doğru kaldırın. Hareket sırasında bel çukurunuzda kasılmayı hissedin, 10 saniye bekleyin.
EGZERSİZ 5: Ayakta dik duruş pozisyonunda dirsekler düz, topu ellerinizin arasında tutarak sıkın, 10 saniye bekleyin.
EGZERSİZ 6: Gövde düz bir şekilde dururken, dirsekleri bükmeden topu ellerinizin arasına yerleştirin. Vücut ve kolların düzgünlüğünü bozmadan dizlerinizden aşağı doğru eğilip kalkın.Kaynak.7gunsaglik
Hamilelere Özel Diş Bakımı Önerileri
Ağız ve diş sağlığı gebelik döneminde çok daha mühimdir. Gebelikte dişlere nasıl bakılmalı?
Bebeklerde diş gelişimi, anne karnında başladığı için ve de hamilelik sırasında bazı ağız ve diş sağlığı sorunları daha sık görüldüğü için, mutlu bir hamilelik geçirmeniz için bu dönemde karşılaşabileceğiz sorunlar ve çözümlerini sizlerle paylaşmak istedik. Ve Diş hekimi Pınar Çağlar Kaya’ya bazı sorular yönelttik.
Hamilelikte ağız ve diş sorunları niçin çoğalır?
Hamile kaldığımız dönemde; ister istemez iştahımız artar, aş-ermelerimiz olabilir, abur cubur ve tatlı tüketimi de artabilir. Ayrıca ilk aylarda yaşanan bulantı ve kusma ile mide asidi, dişler üzerinde olumsuz etkiye neden olur. Bu dönemde artan östrojen ve progesteron hormon seviyeleri özellikle diş etlerinde, şişmeye, kanamaya meyil yaratabilir. Diş etlerinde kanama ve hassasiyet var diye fırçalamak dan kaçınmak yapılan en büyük hatadır, sorunların daha da artmasına neden olur. Planlı olmayan gebelik de, var olan diş sorunları, tüm bu saydığım dezavantajlar nedeni ile hamilelik dönemi işlerin daha da zorlaşmasına neden olabilir.
Hamilelik dönemimde diş kaybeder miyim?
“Her doğumda diş kaybedilir’’düşüncesi doğru değildir.Yani bebeğiniz kendisi için gereken kalsiyumu sizin dişlerinizden alarak ,annenin dişlerinin çabuk çürümesine neden olmaz .Bu düşünce yanlıştır. Annenin dişlerinden kalsiyum çözünmesi olmamaktadır, böyle bir bilimsel kanıt ve delil yoktur.Annenin kemiklerinin sağlıklı olması ve bebeğinin ihtiyacı olan kalsiyum miktarını sağlayabilmesi için günlük diyetinin 1200-1500 mg kalsiyum içermesi gerekir.Özellikle kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri ,yeşil yapraklı sebzelerden zengin diyetle beslenmek önemlidir.Diyetinde yeterli kalsiyum olmayan annenin bebeği için gerekli kalsiyum annenin kemiklerinden karşılanır ,dişlerinden değil.
Bu dönemde iyi beslenerek ağız ve diş sağlığımı koruyabilir miyim?
Sağlıklı beslenmeye özen gösterilip,düzenli ağız bakımı yapılır,şekerli, tatlı ve asitli yani ;çürük yapıcı gıdalardan uzak durulursa yada az miktarda tüketilirse hamilelik dönemleri de diğer dönemler gibi gayet sağlıklı ve normal geçirilebilir.Hamilelik dönemin de ilaç kullanımının kısıtlı olması nedeni ile ,emzirme dönemi de dahil uzun bir süre bebeğimiz ve kendimizle meşgul olacağımız için sağlığımıza daha da dikkat etmemiz gerekir.
Bebeğimizin diş gelişimi hamileliğin 5. ve 6. haftalarında başlar.Bu dönemi sağlıklı atlatabilmemiz için dengeli beslenme ve ağız bakımı önemlidir.
Bebeğimizin diş gelişimi hamileliğin 5. ve 6. haftalarında başlar.Bu dönemi sağlıklı atlatabilmemiz için dengeli beslenme ve ağız bakımı önemlidir.
Hamilelik dönemi boyunca
· Asitli ve yapışkan şekerli ,karamelli yiyeceklerden özellikle de yemek aralarında abur cubur şeklinde yeme alışkanlığından kaçınılmalıdır. (Bu tür gıdaları canımız çekdiğinde az miktar da tüketmek ve sonrasında fırçalamak,fırçalama imkanı yok ise suyla çalkalamak yada en azından su içerek ağızdaki şeker ve asit konsantrasyonunu seyreltmeliyiz.
· A,C,D vitaminleri ,fosfor ve kalsiyum dan zengin meyve, sebze , süt ve süt ürünleri,et ,balık,yumurta gibi proteinden zengin yiyecekler diyet de gereken miktarda olmalıdır.
Bebeğimizin diş gelişiminin anne karnında başladığı düşünülürse hem kendi sağlığımız hem de bebeğin sağlığı ve diş gelişimi için dengeli beslenmenin önemi daha da iyi anlaşılır.
Diş sağlığı için A vitamini ,protein (et,süt, yumurta, meyve ve sebzeler) C vitamini(çilek ,narenciye ,domates) kalsiyum ( süt ve süt ürünleri yeşil yapraklı sebzeler)ve D vitamini(et ,balık ,süt ,yumurta) diyetimizde yeterince olmalıdır.Hamilelik boyunca gereksiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır.Böyle olunca da ilaç kullanımına gerek kalmayacak önlemleri almak, bu dönem hakkında bilgili ve donanımlı olmak en mantıklı olanıdır.Hasta olup tedavi olmak yerine hastalık dan korunmaya çalışmalıyız .Bebeğimize rehber olacağımız düşünülürse bu konular da gerekli bilgilerin edinilmesinin önemi daha da anlaşılır.
Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları erken doğum riskini arttırır mı?
Şimdiye kadar hormonların, çürük yapıcı gıdalardan zengin diyetin ve yetersiz ağız hijyeninin hamilelik döneminde; diş eti hastalıkları ve çürüğe neden olabileceğine değindik.
Bu durum bizim hamilelik dönemi boyunca;
· diş ağrısı çekmemize,
· diş eti kanaması ve ağız kokusu gibi problemler yaşamamıza,
· diş problemleri nedeni ile beslenmenin önemli olduğu bu dönem de, sağlıklı ve dengeli beslenmemize engel olur.
Literatür de ayrıca Agresif periodontal hastalığı (hızlı ilerleyen diş eti iltihabı) olanlar da erken doğum (37 haftadan az ) ve düşük doğum ağırlığı (2,5 kg'dan az) görülme riskinin 7 kat fazla olduğu belirtilmektedir.
Burada erken doğumun, sebep olabileceği durumları da hatırlatmak da yarar var.
Erken doğan bebekler, düşük doğum ağırlığı ve buna bağlı; nörolojik gelişim bozukluğu, astım, solunum enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları, öğrenme zorluğu gibi bir çok istenmeyen problemlere yatkın olabilirler.
Tüm anne adaylarının, sorunsuz bir hamilelik sonrası, sağlıkla bebeğini kucaklamasını diliyorum.
Hamileikte diş tedavileri diş anestezisi, hamileyken kullanılan antibiotikler bebeğin diş sağlığını nasıl etkiler gibi soruların cevabını da “Hamilelikte Diş Sağlığı 2”adlı yazımızda yer vereceğiz
Kaynak.7gunsaglik
Bebeklerde diş gelişimi, anne karnında başladığı için ve de hamilelik sırasında bazı ağız ve diş sağlığı sorunları daha sık görüldüğü için, mutlu bir hamilelik geçirmeniz için bu dönemde karşılaşabileceğiz sorunlar ve çözümlerini sizlerle paylaşmak istedik. Ve Diş hekimi Pınar Çağlar Kaya’ya bazı sorular yönelttik.
Hamilelikte ağız ve diş sorunları niçin çoğalır?
Hamile kaldığımız dönemde; ister istemez iştahımız artar, aş-ermelerimiz olabilir, abur cubur ve tatlı tüketimi de artabilir. Ayrıca ilk aylarda yaşanan bulantı ve kusma ile mide asidi, dişler üzerinde olumsuz etkiye neden olur. Bu dönemde artan östrojen ve progesteron hormon seviyeleri özellikle diş etlerinde, şişmeye, kanamaya meyil yaratabilir. Diş etlerinde kanama ve hassasiyet var diye fırçalamak dan kaçınmak yapılan en büyük hatadır, sorunların daha da artmasına neden olur. Planlı olmayan gebelik de, var olan diş sorunları, tüm bu saydığım dezavantajlar nedeni ile hamilelik dönemi işlerin daha da zorlaşmasına neden olabilir.
Hamilelik dönemimde diş kaybeder miyim?
“Her doğumda diş kaybedilir’’düşüncesi doğru değildir.Yani bebeğiniz kendisi için gereken kalsiyumu sizin dişlerinizden alarak ,annenin dişlerinin çabuk çürümesine neden olmaz .Bu düşünce yanlıştır. Annenin dişlerinden kalsiyum çözünmesi olmamaktadır, böyle bir bilimsel kanıt ve delil yoktur.Annenin kemiklerinin sağlıklı olması ve bebeğinin ihtiyacı olan kalsiyum miktarını sağlayabilmesi için günlük diyetinin 1200-1500 mg kalsiyum içermesi gerekir.Özellikle kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri ,yeşil yapraklı sebzelerden zengin diyetle beslenmek önemlidir.Diyetinde yeterli kalsiyum olmayan annenin bebeği için gerekli kalsiyum annenin kemiklerinden karşılanır ,dişlerinden değil.
Bu dönemde iyi beslenerek ağız ve diş sağlığımı koruyabilir miyim?
Sağlıklı beslenmeye özen gösterilip,düzenli ağız bakımı yapılır,şekerli, tatlı ve asitli yani ;çürük yapıcı gıdalardan uzak durulursa yada az miktarda tüketilirse hamilelik dönemleri de diğer dönemler gibi gayet sağlıklı ve normal geçirilebilir.Hamilelik dönemin de ilaç kullanımının kısıtlı olması nedeni ile ,emzirme dönemi de dahil uzun bir süre bebeğimiz ve kendimizle meşgul olacağımız için sağlığımıza daha da dikkat etmemiz gerekir.
Bebeğimizin diş gelişimi hamileliğin 5. ve 6. haftalarında başlar.Bu dönemi sağlıklı atlatabilmemiz için dengeli beslenme ve ağız bakımı önemlidir.
Bebeğimizin diş gelişimi hamileliğin 5. ve 6. haftalarında başlar.Bu dönemi sağlıklı atlatabilmemiz için dengeli beslenme ve ağız bakımı önemlidir.
Hamilelik dönemi boyunca
· Asitli ve yapışkan şekerli ,karamelli yiyeceklerden özellikle de yemek aralarında abur cubur şeklinde yeme alışkanlığından kaçınılmalıdır. (Bu tür gıdaları canımız çekdiğinde az miktar da tüketmek ve sonrasında fırçalamak,fırçalama imkanı yok ise suyla çalkalamak yada en azından su içerek ağızdaki şeker ve asit konsantrasyonunu seyreltmeliyiz.
· A,C,D vitaminleri ,fosfor ve kalsiyum dan zengin meyve, sebze , süt ve süt ürünleri,et ,balık,yumurta gibi proteinden zengin yiyecekler diyet de gereken miktarda olmalıdır.
Bebeğimizin diş gelişiminin anne karnında başladığı düşünülürse hem kendi sağlığımız hem de bebeğin sağlığı ve diş gelişimi için dengeli beslenmenin önemi daha da iyi anlaşılır.
Diş sağlığı için A vitamini ,protein (et,süt, yumurta, meyve ve sebzeler) C vitamini(çilek ,narenciye ,domates) kalsiyum ( süt ve süt ürünleri yeşil yapraklı sebzeler)ve D vitamini(et ,balık ,süt ,yumurta) diyetimizde yeterince olmalıdır.Hamilelik boyunca gereksiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır.Böyle olunca da ilaç kullanımına gerek kalmayacak önlemleri almak, bu dönem hakkında bilgili ve donanımlı olmak en mantıklı olanıdır.Hasta olup tedavi olmak yerine hastalık dan korunmaya çalışmalıyız .Bebeğimize rehber olacağımız düşünülürse bu konular da gerekli bilgilerin edinilmesinin önemi daha da anlaşılır.
Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları erken doğum riskini arttırır mı?
Şimdiye kadar hormonların, çürük yapıcı gıdalardan zengin diyetin ve yetersiz ağız hijyeninin hamilelik döneminde; diş eti hastalıkları ve çürüğe neden olabileceğine değindik.
Bu durum bizim hamilelik dönemi boyunca;
· diş ağrısı çekmemize,
· diş eti kanaması ve ağız kokusu gibi problemler yaşamamıza,
· diş problemleri nedeni ile beslenmenin önemli olduğu bu dönem de, sağlıklı ve dengeli beslenmemize engel olur.
Literatür de ayrıca Agresif periodontal hastalığı (hızlı ilerleyen diş eti iltihabı) olanlar da erken doğum (37 haftadan az ) ve düşük doğum ağırlığı (2,5 kg'dan az) görülme riskinin 7 kat fazla olduğu belirtilmektedir.
Burada erken doğumun, sebep olabileceği durumları da hatırlatmak da yarar var.
Erken doğan bebekler, düşük doğum ağırlığı ve buna bağlı; nörolojik gelişim bozukluğu, astım, solunum enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları, öğrenme zorluğu gibi bir çok istenmeyen problemlere yatkın olabilirler.
Tüm anne adaylarının, sorunsuz bir hamilelik sonrası, sağlıkla bebeğini kucaklamasını diliyorum.
Hamileikte diş tedavileri diş anestezisi, hamileyken kullanılan antibiotikler bebeğin diş sağlığını nasıl etkiler gibi soruların cevabını da “Hamilelikte Diş Sağlığı 2”adlı yazımızda yer vereceğiz
Kaynak.7gunsaglik
Çocuğuma Hangi Oyuncağı Alsam Doğru Olur?
Kızlar bebek, erkekler araba ister. Bu durum aileleri nasıl harekete geçiriyor ve oyuncak seçiminin önemi..
Çocuğun beş duyusunu uyaran, bedensel, fiziksel ve sosyal gelişimini hızlandıran bu Oyun materyallerinin seçiminde eğitici, güvenli ve yaşa uygun olması çok önemlidir. Memorial Hizmet Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uz. Psk. Sevda Sevimli Yurtseven, çocuklarda sağlıklı oyuncak seçimi hakkında bilgi verdi.
Oyuncak çocuğun zeka gelişimini olumlu etkiler
Çocukların gelişiminde uyaran çeşitliliği önemlidir. Bu nedenle ne kadar çok çeşit ve özellikte oyuncak, gezilen görülen yer ve ne kadar çok insanla iletişim imkanı olursa çocuğun zeka gelişimi de o kadar olumlu etkilenmektedir. 2-7 yaş arası simgesel oyunlar başlar, bunlar sanki varmışçasına oynanan oyunlardır. Evcilik oyunu, bir fincandan çay içiyormuş gibi yapılması, bir sopanın kılıç gibi hayal edilmesi bu dönemin başlıca oyunlarıdır. 7-8 yaş sonrası kurallı oyunlar başlar, sosyalleşme burada belirginleşmektedir. Çocuk kurallara uymayı, beklemeyi, paylaşmayı, mücadele etmeyi, risk almayı, yani ötekilerle sosyal anlamda ilişki kurmayı deneyimlemektedir. Bunlar aynı zamanda kültürel deneyimler de olmaktadır. Oyun iklimden, cinsiyetten, kültürden ve yaşanılan çağdan etkilenmektedir.
Çocuğun yetenekleri ve ilgi alanları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz
Özellikle 0-3 yaş arası dönemde çocuğun oyuncaklarını ebeveynler seçmektedir. 3 yaşından itibaren çocuk ilgi duyduğu oyuncağı tercih etmeye başlamaktadır. Bu yaştan itibaren çocukların seçtikleri oyuncaklara saygı göstermek gerekmektedir. Çocuğun oynamayı tercih ettiği materyal yetenekleri, ilgi alanları, istekleri hakkında bilgi vermektedir. Çocuğun oyuncak seçimine katkıda bulunmak onun kişilik özelliklerini, zeka ve fiziksel özelliklerini, ilgi alanlarını saptayabilmekle mümkün olmaktadır.
Hangi oyuncakla oynadığı değil nasıl oynadığı önemlidir
Çocuk oynadığı oyuncakla kendini ifade etmektedir. Bu nedenle erkek veya kız oyuncağı gibi bir ayrım yerine çocuğun oyuncağıyla nasıl oynadığı, neleri yansıttığı ve neleri ifade etmeye çalıştığı önemli olmaktadır. Kronik bir şekilde aynı oyuncakla sürekli aynı oyunu oynuyorsa bu durum bir problem olabileceğini işaret etmektedir. Aksi halde çocuklar meraklıdır ve her materyali inceleme fırsatı istemektedir. Dolayısıyla oyuncak alırken cinsiyet ayrımı gözetmemek gerekmektedir. Çocuklar zaten okul öncesinde oyuncak seçimi konusunda farklılaşmaya başlamaktadır.
Kıyafet seçimlerinde çocuğa örnek olunmalı
Çocuklar 3-4 yaş arası bir dönemde kendi kendilerine giyinmeyi keşfetmektedirler. Bu dönemde bu keşfin verdiği haz duygusu ile kıyafet seçimlerini de kendileri yapmak ister. Ancak anne ile kıyafet seçimleri konuşunda zaman zaman çatışmalar yaşanabilmektedir. Bu tür durumlarda çocuğu üzmeden, yeni becerisinin tadına varabilmesini sağlayarak, seçenekler sunarak rehberlik edilebilinmektedir. Cinsel kimliğin sağlıklı ilerlemesi adına da kıyafet seçimlerinde çocuğa örnek olmakta fayda vardır. Ebeveyni tarafından sürekli karşı cins kıyafetler giydirilen bir çocuğun psikolojisi etkilenebilir. Ancak kıyafetlere bağlı cinsel kimlik ve yönelim hakkında henüz genetik, biyolojik, psikolojik veya hormonal denilen bir sebep tam olarak bilinmemektedir.Kaynak.7gunsaglik
Çocuğun beş duyusunu uyaran, bedensel, fiziksel ve sosyal gelişimini hızlandıran bu Oyun materyallerinin seçiminde eğitici, güvenli ve yaşa uygun olması çok önemlidir. Memorial Hizmet Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uz. Psk. Sevda Sevimli Yurtseven, çocuklarda sağlıklı oyuncak seçimi hakkında bilgi verdi.
Oyuncak çocuğun zeka gelişimini olumlu etkiler
Çocukların gelişiminde uyaran çeşitliliği önemlidir. Bu nedenle ne kadar çok çeşit ve özellikte oyuncak, gezilen görülen yer ve ne kadar çok insanla iletişim imkanı olursa çocuğun zeka gelişimi de o kadar olumlu etkilenmektedir. 2-7 yaş arası simgesel oyunlar başlar, bunlar sanki varmışçasına oynanan oyunlardır. Evcilik oyunu, bir fincandan çay içiyormuş gibi yapılması, bir sopanın kılıç gibi hayal edilmesi bu dönemin başlıca oyunlarıdır. 7-8 yaş sonrası kurallı oyunlar başlar, sosyalleşme burada belirginleşmektedir. Çocuk kurallara uymayı, beklemeyi, paylaşmayı, mücadele etmeyi, risk almayı, yani ötekilerle sosyal anlamda ilişki kurmayı deneyimlemektedir. Bunlar aynı zamanda kültürel deneyimler de olmaktadır. Oyun iklimden, cinsiyetten, kültürden ve yaşanılan çağdan etkilenmektedir.
Çocuğun yetenekleri ve ilgi alanları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz
Özellikle 0-3 yaş arası dönemde çocuğun oyuncaklarını ebeveynler seçmektedir. 3 yaşından itibaren çocuk ilgi duyduğu oyuncağı tercih etmeye başlamaktadır. Bu yaştan itibaren çocukların seçtikleri oyuncaklara saygı göstermek gerekmektedir. Çocuğun oynamayı tercih ettiği materyal yetenekleri, ilgi alanları, istekleri hakkında bilgi vermektedir. Çocuğun oyuncak seçimine katkıda bulunmak onun kişilik özelliklerini, zeka ve fiziksel özelliklerini, ilgi alanlarını saptayabilmekle mümkün olmaktadır.
Hangi oyuncakla oynadığı değil nasıl oynadığı önemlidir
Çocuk oynadığı oyuncakla kendini ifade etmektedir. Bu nedenle erkek veya kız oyuncağı gibi bir ayrım yerine çocuğun oyuncağıyla nasıl oynadığı, neleri yansıttığı ve neleri ifade etmeye çalıştığı önemli olmaktadır. Kronik bir şekilde aynı oyuncakla sürekli aynı oyunu oynuyorsa bu durum bir problem olabileceğini işaret etmektedir. Aksi halde çocuklar meraklıdır ve her materyali inceleme fırsatı istemektedir. Dolayısıyla oyuncak alırken cinsiyet ayrımı gözetmemek gerekmektedir. Çocuklar zaten okul öncesinde oyuncak seçimi konusunda farklılaşmaya başlamaktadır.
Kıyafet seçimlerinde çocuğa örnek olunmalı
Çocuklar 3-4 yaş arası bir dönemde kendi kendilerine giyinmeyi keşfetmektedirler. Bu dönemde bu keşfin verdiği haz duygusu ile kıyafet seçimlerini de kendileri yapmak ister. Ancak anne ile kıyafet seçimleri konuşunda zaman zaman çatışmalar yaşanabilmektedir. Bu tür durumlarda çocuğu üzmeden, yeni becerisinin tadına varabilmesini sağlayarak, seçenekler sunarak rehberlik edilebilinmektedir. Cinsel kimliğin sağlıklı ilerlemesi adına da kıyafet seçimlerinde çocuğa örnek olmakta fayda vardır. Ebeveyni tarafından sürekli karşı cins kıyafetler giydirilen bir çocuğun psikolojisi etkilenebilir. Ancak kıyafetlere bağlı cinsel kimlik ve yönelim hakkında henüz genetik, biyolojik, psikolojik veya hormonal denilen bir sebep tam olarak bilinmemektedir.Kaynak.7gunsaglik
Yeni Doğan Sarılığı Nedir?
Yeni Doğan Sarılığı…
Doğumun ardından gelen ilk 28 günlük sürece yeni doğan süreci denmektedir. Bu dönem içerisinde bebeklerde görülen sarılığa da yeni doğan sarılığı adı verilmektedir. Yeni doğan sarılığı; erken dünyaya gelen bebeklerde %80 oranında görülürken bu oran gününde doğan bebeklerde %60 oranında görülmektedir. Yeni doğan sarılığı geçici ve 1 – 2 hafta içerisinde son bulan bir hastalıktır.
Sarılığı meydana getiren; bilirubin yani vücudumuza sarı rengini veren maddenin, kanda yüksek düzeye ulaşarak, deri üzerinde toplanması sonucu oluşmaktadır. Bu nedenle bebeklerin ciltleri sarı bir renk alarak sarılık hastalığını ortaya çıkarır.
Bilirubini maddesini, doğumun hemen ardından bebeğin karaciğerinin temizlemesi gerekir. Fakat karaciğerin bu maddeyi temizleyecek duruma gelmesi biraz zaman alacağı için bu süreçte yeni doğan sarılığı kendini gösterir. Bilirubin maddesinin temizlenmesi ile sarılık hastalığı kendi kendine geçmeye başlar. Bilirubin maddesini atamayan bebeklerde, sarılık giderek ilerleyerek beyne zarar verebilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Yeni doğan bebeklerde ilk hafta sarılık testleri yapılmalıdır. Normal şartlarda sarılık doğumun 2.günü başlar, 5. Günü maksimum seviyesine ulaşır ve diğer günler gerilemesi beklenir.
Yeni Doğan sarılığı; önce yüzde, karın, göğüs, kol, bacak ve göz akında kendini gösterir. Bebekte uyuma isteği ve iştahsızlık görülür. Sarılık düzeyi zarar yaratacak düzeye geldiğinde hastanede gözetim altına alınan bebek,, fototerapi yani florasan ışığı altında yatırılarak tedavi edilir. Sarılığı bebekler dışkılarıyla atarlar. Bu nedenle bebeği iyi besleyerek dışkı üretimini arttırmak sarılığı önlemenin başka bir yoludur.
Kaynak.7gunsaglik
Doğumun ardından gelen ilk 28 günlük sürece yeni doğan süreci denmektedir. Bu dönem içerisinde bebeklerde görülen sarılığa da yeni doğan sarılığı adı verilmektedir. Yeni doğan sarılığı; erken dünyaya gelen bebeklerde %80 oranında görülürken bu oran gününde doğan bebeklerde %60 oranında görülmektedir. Yeni doğan sarılığı geçici ve 1 – 2 hafta içerisinde son bulan bir hastalıktır.
Sarılığı meydana getiren; bilirubin yani vücudumuza sarı rengini veren maddenin, kanda yüksek düzeye ulaşarak, deri üzerinde toplanması sonucu oluşmaktadır. Bu nedenle bebeklerin ciltleri sarı bir renk alarak sarılık hastalığını ortaya çıkarır.
Bilirubini maddesini, doğumun hemen ardından bebeğin karaciğerinin temizlemesi gerekir. Fakat karaciğerin bu maddeyi temizleyecek duruma gelmesi biraz zaman alacağı için bu süreçte yeni doğan sarılığı kendini gösterir. Bilirubin maddesinin temizlenmesi ile sarılık hastalığı kendi kendine geçmeye başlar. Bilirubin maddesini atamayan bebeklerde, sarılık giderek ilerleyerek beyne zarar verebilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Yeni doğan bebeklerde ilk hafta sarılık testleri yapılmalıdır. Normal şartlarda sarılık doğumun 2.günü başlar, 5. Günü maksimum seviyesine ulaşır ve diğer günler gerilemesi beklenir.
Yeni Doğan sarılığı; önce yüzde, karın, göğüs, kol, bacak ve göz akında kendini gösterir. Bebekte uyuma isteği ve iştahsızlık görülür. Sarılık düzeyi zarar yaratacak düzeye geldiğinde hastanede gözetim altına alınan bebek,, fototerapi yani florasan ışığı altında yatırılarak tedavi edilir. Sarılığı bebekler dışkılarıyla atarlar. Bu nedenle bebeği iyi besleyerek dışkı üretimini arttırmak sarılığı önlemenin başka bir yoludur.
Kaynak.7gunsaglik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)