Meme kanserine yoga yardımcı olabilir. Hareket, meditasyon ve enerji kazanmak, meme kanseri tedavi sürecinde oldukça etkili.
Vücudu canlandırıyor ve ruh halini yükseltiyor. Meme kanseri hastalarında da moralin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Kemoterapi vücudu bozuyor ve enerjiyi emiyor. Oysa yoga ve egzersiz motivasyon sağlıyor enerji veriyor beceri kazandırıyor zihinsel ve fiziksel sağlık veriyor. Yoga meme kanseri hastalarında yaşam kalitesini artırıyor.
Yorgunluğu ve uyku bozukluklarını azaltır, enerjiyi artırır, stresi azaltır, fiziksel işleyişi iyileştirir, radyoterapi etkilerini hafifletir. Esneklik ve güç veren yoga, fiziksel pozlarla yapılır ve ruhsal refahı sağlar. Nefes teknikleri kullanılır. Zihin-beden-ruh dengesini kurar. Germe, fiziksel duruş ve hareketler, kontrollü nefes, meditasyon, gevşeme yapılır.
Bir seans 30 ila 90 dk arasında değişir. Kanser hastasıysanız uygun ve uzman bir spor eğitmeni bulun. Eğitmeninizle önceden konuşup danışın. Risklerini de bilin. Yorucu ve tedaviyi önleyici kısımları atlayın. Rahatsız edici ağrı yapıcı hareketlerden kaçının. Yastık ve destek ihtiyaçlarınızı bildirin ve dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Parlak ve Beyaz Dişler İçin İpuçları
İnci gibi bembeyaz bir gülümseme için diş parlatma ve beyazlatma ipuçları ister misiniz?
Soluk gri veya sarı renkli dişlerden sıkıldınız. Hastalıklar, kullanılan maddeler, yiyecekler ve genetik nedenleri olabilen diş solukluğunda en büyük etken yediklerimiz. Evde kendi başınıza uygulayabileceğiniz diş beyazlatma bantlarını bir deneyin. Bu kitler, yüzeysel lekeleri temizler. Diş macunu etkili şeritlerdir ve diş yüzeyine yapıştırarak uygulanır.
Sararan dişleri aydınlatan bu tip ürünler eczaneden bulunabilir. Beyazlatıcı yoğun etkili diş macunlarını tercih edin. Nane ferahlığı veren komple bakım yapan türlerini seçin. Dişlerin doğal rengini değiştirmeyen kimyasal içermeyen doğal ürünleri alın. Diş fırçasını nazik kullanın. Kereviz, elma, armut, havuç gibi bazı gıdalar tükürük seviyesini artırır ve dişler üzerinde yemek artıklarını temizler.
Diş rengini bozan ve artık yapan yiyeceklere dikkat. Şekersiz sakız da çiğneyebilirsiniz. Diş çürüklerini nötralize eder tükürük salgılarsınız ve dişler temizlenir. Çok sık diş beyazlatma işlemi yaptırmayın veya yapmayın. Üst üste bunun yapılması dişlerde kalıcı mavileşmeye neden olabilir. Diş eti iltihabı ve çürükleri tedavi ettirin. Kafein ve sigaradan ve alkolden uzak durun. Günlük diş bakımını unutmayın. İp ve fırça kullanın.
Kaynak.7gunsaglik
Soluk gri veya sarı renkli dişlerden sıkıldınız. Hastalıklar, kullanılan maddeler, yiyecekler ve genetik nedenleri olabilen diş solukluğunda en büyük etken yediklerimiz. Evde kendi başınıza uygulayabileceğiniz diş beyazlatma bantlarını bir deneyin. Bu kitler, yüzeysel lekeleri temizler. Diş macunu etkili şeritlerdir ve diş yüzeyine yapıştırarak uygulanır.
Sararan dişleri aydınlatan bu tip ürünler eczaneden bulunabilir. Beyazlatıcı yoğun etkili diş macunlarını tercih edin. Nane ferahlığı veren komple bakım yapan türlerini seçin. Dişlerin doğal rengini değiştirmeyen kimyasal içermeyen doğal ürünleri alın. Diş fırçasını nazik kullanın. Kereviz, elma, armut, havuç gibi bazı gıdalar tükürük seviyesini artırır ve dişler üzerinde yemek artıklarını temizler.
Diş rengini bozan ve artık yapan yiyeceklere dikkat. Şekersiz sakız da çiğneyebilirsiniz. Diş çürüklerini nötralize eder tükürük salgılarsınız ve dişler temizlenir. Çok sık diş beyazlatma işlemi yaptırmayın veya yapmayın. Üst üste bunun yapılması dişlerde kalıcı mavileşmeye neden olabilir. Diş eti iltihabı ve çürükleri tedavi ettirin. Kafein ve sigaradan ve alkolden uzak durun. Günlük diş bakımını unutmayın. İp ve fırça kullanın.
Kaynak.7gunsaglik
Hangi Kimyasallar Prostat Kanseri Riskini Artırıyor?
Plastik şişe ve kağıtta sıkça bulunan Bisefol A kimyasalı erkeklerde prostat kanseri riskini 3’e katlıyor.
İleri yaşlarda bu risk daha da artıyor. Chigaco Üniversitesi araştırmalarına göre bu risk doğmamış erkek çocuklarda ve bu erkeklerin çocuklarında da gen aktarımı ile geçebiliyor. Bisefol A maddesi prekanseröz lezyonları devreye sokarak kanser öncesi lezyon hücrelerinin büyümesini sağlıyor. Prostat kök hücrelerinde kanser gelişimine neden oluyor.
İç hastalıkları uzmanları ve ürologların da dediği gibi, erkek üreme sistemini kötü etkileyen bu maddelere maruz kalmamak önemli. Plastik ve epoksi reçine maddelerinden üretilen bu kimyasallar sanayi ürünlerinde sıkça kullanılıyor. Suyu plastik şişeden içmemek bunlara bir örnek olabilir. Tamamen kimyasallardan kaçamayız fakat bu gibi şeyleri bilmek de prostat kanserinden ve diğer kanser türlerinden korur.
Bu nesnelere temastan kaçınmak gerekiyor. Çünkü önlemesi çok zor ve hızlıca bir iki saat içinde maddeler vücuda yayılıyor. Prostat kanseri veya kanser öncesi lezyon oluşumu erkeklerde rastlanırken kadınlarda da aynı kimyasal meme kanseri riski teşkil ediyor. Yüksek oranda kanseri önlemenin yolu kimyasallara maruz kalmamak. Pet şişe, plastik, kağıt gibi sanayi ürünlerinden korunmaktır. Kısırlık, cinsel sorunlar ve üreme sağlığını olumsuz etkilemektedir.
Kaynak.7gunsaglik
İleri yaşlarda bu risk daha da artıyor. Chigaco Üniversitesi araştırmalarına göre bu risk doğmamış erkek çocuklarda ve bu erkeklerin çocuklarında da gen aktarımı ile geçebiliyor. Bisefol A maddesi prekanseröz lezyonları devreye sokarak kanser öncesi lezyon hücrelerinin büyümesini sağlıyor. Prostat kök hücrelerinde kanser gelişimine neden oluyor.
İç hastalıkları uzmanları ve ürologların da dediği gibi, erkek üreme sistemini kötü etkileyen bu maddelere maruz kalmamak önemli. Plastik ve epoksi reçine maddelerinden üretilen bu kimyasallar sanayi ürünlerinde sıkça kullanılıyor. Suyu plastik şişeden içmemek bunlara bir örnek olabilir. Tamamen kimyasallardan kaçamayız fakat bu gibi şeyleri bilmek de prostat kanserinden ve diğer kanser türlerinden korur.
Bu nesnelere temastan kaçınmak gerekiyor. Çünkü önlemesi çok zor ve hızlıca bir iki saat içinde maddeler vücuda yayılıyor. Prostat kanseri veya kanser öncesi lezyon oluşumu erkeklerde rastlanırken kadınlarda da aynı kimyasal meme kanseri riski teşkil ediyor. Yüksek oranda kanseri önlemenin yolu kimyasallara maruz kalmamak. Pet şişe, plastik, kağıt gibi sanayi ürünlerinden korunmaktır. Kısırlık, cinsel sorunlar ve üreme sağlığını olumsuz etkilemektedir.
Kaynak.7gunsaglik
30’lu ve 40’lı Yaşlarda Doğurganlık Başarısı
30 yaşına kadar gebe kalmak idealdir daha muhtemel ve sağlıklıdır. 30-40 yaş arası bu şansınız %20 oranında azalır.
40-44 yaş arasındaki kadınlarda ise her sene hamilelik şansı %5 azalır. 25 ila 29 yaş arası en yüksek verimli çağdır.
Taşıyıcı anne ve yumurta bulmak zorunda kalmadan kendiniz sağlıklı yoldan hamile kalmak istiyorsanız çok geç kalmayın. Tüp bebek ve gebelikle ilgili yaşlar ve başarı oranlarını aşağıda görebilirsiniz.
35-37 yaş: %30
38-40 yaş: %21-25
41-42 yaş: %11-20
43-44 yaş: %4-14
Donör yumurtalarını kullanacaksanız başarı oranı: %31-55 civarıdır.
Kaynak.7gunsaglik
40-44 yaş arasındaki kadınlarda ise her sene hamilelik şansı %5 azalır. 25 ila 29 yaş arası en yüksek verimli çağdır.
Taşıyıcı anne ve yumurta bulmak zorunda kalmadan kendiniz sağlıklı yoldan hamile kalmak istiyorsanız çok geç kalmayın. Tüp bebek ve gebelikle ilgili yaşlar ve başarı oranlarını aşağıda görebilirsiniz.
35-37 yaş: %30
38-40 yaş: %21-25
41-42 yaş: %11-20
43-44 yaş: %4-14
Donör yumurtalarını kullanacaksanız başarı oranı: %31-55 civarıdır.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikte Diyabeti Tetikleyen Yağlı Kızartmalar
Hamilelikte düzenli olarak bu tip beslenen kadınlar diyabetten kaçamıyor.
Araştırmacılar 21000 gebeyle yaptıkları çalışmada 850 gebede diyabetin geliştiğini saptamıştır. Gebelikten önce de bu tip beslenen kadınların %13’ünde gestasyonel diyabet riski daha yüksektir.
Haftanın altı günü kızarmış, hazır, yağlı ve sağlıksız beslenenlerde ise bu oran %31’e kadar çıkmaktadır. Diyabetin gelişimine yol açan sağlıksız beslenme ilişkisi henüz kesin olarak kanıtlanmasa da, gebelikten önceki beslenme tarzınız ve bu süreçteki beslenme düzeniniz diyabette etken rol oynayabiliyor. Ayrıca bebeğin ileride diyabete yakalanması da olası.
Bu konuda vücut kitle endeksi de önemli. Yani kilolu olmak gebelikten önce de süresince de sağlık açısından riskli ve şeker hastalığına yol açıyor. Bu besinlerin tüketimini azaltmak en aza indirmek veya en güzeli hiç tüketmemek önemli. Anne ve bebek sağlığı için bunlara dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Araştırmacılar 21000 gebeyle yaptıkları çalışmada 850 gebede diyabetin geliştiğini saptamıştır. Gebelikten önce de bu tip beslenen kadınların %13’ünde gestasyonel diyabet riski daha yüksektir.
Haftanın altı günü kızarmış, hazır, yağlı ve sağlıksız beslenenlerde ise bu oran %31’e kadar çıkmaktadır. Diyabetin gelişimine yol açan sağlıksız beslenme ilişkisi henüz kesin olarak kanıtlanmasa da, gebelikten önceki beslenme tarzınız ve bu süreçteki beslenme düzeniniz diyabette etken rol oynayabiliyor. Ayrıca bebeğin ileride diyabete yakalanması da olası.
Bu konuda vücut kitle endeksi de önemli. Yani kilolu olmak gebelikten önce de süresince de sağlık açısından riskli ve şeker hastalığına yol açıyor. Bu besinlerin tüketimini azaltmak en aza indirmek veya en güzeli hiç tüketmemek önemli. Anne ve bebek sağlığı için bunlara dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikte Bağışıklık İlacı Kullanmak Bebekte Enfeksiyon Riski Sebebi
Gebelikte anne ve bebekte ülseratif kolit oluşumunu engellemek adına otoimmün ilaçlar verilir.
Bu tedavi yeni doğan bebekte enfeksiyon kapma riskini artırabilir. Bu tedavide gebeye yapay antikor enjekte edilir. Bu tarz tedaviler otoimmün yani bağışıklıkla ilgili hastalıklarda güvenilir ve etkili bir yöntem olarak bilinir. Romatoid artrit, iltihaplı bağırsak hastalığı, Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi hastalıklarda bu enjeksiyon tedavisi hekim tarafından gebeye uygulanır.
Bununla birlikte bu tedavi biçimi plasenta kordonu yoluyla fetüse yani bebeğe ulaşır. Bebekte enfeksiyonun yanı sıra radyasyon ile gelişen nötropeni sorunu da oluşabilir. Beyaz kan hücrelerinin sayısında azalma olarak bilinen nötropeni hastalığı bir bebeğe ağır gelebilir. Kaldı ki enfeksiyon dahi yeni doğanlarda ölüm sebebidir. Erken doğum, düşük, bebekte hastalık sakatlık gibi riskler adına gebelikte alınan ilaç ve tedaviler önemlidir.
Kaynak.7gunsaglik
Bu tedavi yeni doğan bebekte enfeksiyon kapma riskini artırabilir. Bu tedavide gebeye yapay antikor enjekte edilir. Bu tarz tedaviler otoimmün yani bağışıklıkla ilgili hastalıklarda güvenilir ve etkili bir yöntem olarak bilinir. Romatoid artrit, iltihaplı bağırsak hastalığı, Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi hastalıklarda bu enjeksiyon tedavisi hekim tarafından gebeye uygulanır.
Bununla birlikte bu tedavi biçimi plasenta kordonu yoluyla fetüse yani bebeğe ulaşır. Bebekte enfeksiyonun yanı sıra radyasyon ile gelişen nötropeni sorunu da oluşabilir. Beyaz kan hücrelerinin sayısında azalma olarak bilinen nötropeni hastalığı bir bebeğe ağır gelebilir. Kaldı ki enfeksiyon dahi yeni doğanlarda ölüm sebebidir. Erken doğum, düşük, bebekte hastalık sakatlık gibi riskler adına gebelikte alınan ilaç ve tedaviler önemlidir.
Kaynak.7gunsaglik
İnsülin Direnci İle İlgili Gerçekler
Şeker hastası mısınız? Şekerinizin düştüğünü nasıl anlarsınız bunu hangi belirtilere bakıp ölçebilirsiniz?
Şekerin yağın vücuttan doğru bir şekilde atılmamasının suçlusu yemekteki fazla şeker olduğunu ve yapılması gereken tek şeyin şekerin hayatımızdan çıkarılması olduğunu belirten Dr.Gönül Ateşsaçan, “Şeker olan gıdaları sıralayacak olursak; Tüm şekerli tatlılar, Çikolata, Beyaz un ile yapılmış tüm hamur işlerinde , kek, çörek, börek, Pirinç pilavı, Muz , Mısır, Patates, Havuç, Çok şekerli meyveler( incir, üzüm, kavun gibi)
Burada sözünü ettiğimiz şeker, bilmediğimiz şekerleri de içeriyor. Tatlı yersek , kan şekeri yükselir ve vücut insülin üretir. Kan şekeri ne kadar yükselirse, o kadar insülin üretilmiş olur ve bir o kadar da karbonhidratlar yağa dönüşür.” Dedi.
Şeker yerine hangi doğru karbonhidratları tüketmeliyiz?
Dr.Gönül Ateşsaçan daha sonra şunları söyledi; “Pirinç pilavı yerine , bulgur pilavı(az yağlı) Makarna yerine , kepekli makarna veya tam integral makarna, Şeker yerine , 2 kuru kayısı veya 1 adet hurma, Fındık yerine, leblebi, Beyaz ekmek yerine , çavdar, yulaf veya tam buğday ekmeği, Beyaz un yerine , tam buğday unu, Çok tatlı bir incir yerine, şeftali veya nektari, Kırmızı elma yerine , yeşil elma tercih etmeliyiz, Bir bardak portakal suyunun yerine, bir adet greyfurt
ŞEKERİMİZİN DÜŞTÜĞÜNÜ NASIL ANLARIZ?
Yemekten hemen sonra Canımız tatlı isterse, yemekten hemen sonra uykunuz mu geliyor, gün içinde başınız ağrıyorsa dikkat. Lütfen kan şekerinizi ölçtürün ve işlenmemiş karbonhidratları tüketiniz.”
Kaynak.7gunsaglik
Şekerin yağın vücuttan doğru bir şekilde atılmamasının suçlusu yemekteki fazla şeker olduğunu ve yapılması gereken tek şeyin şekerin hayatımızdan çıkarılması olduğunu belirten Dr.Gönül Ateşsaçan, “Şeker olan gıdaları sıralayacak olursak; Tüm şekerli tatlılar, Çikolata, Beyaz un ile yapılmış tüm hamur işlerinde , kek, çörek, börek, Pirinç pilavı, Muz , Mısır, Patates, Havuç, Çok şekerli meyveler( incir, üzüm, kavun gibi)
Burada sözünü ettiğimiz şeker, bilmediğimiz şekerleri de içeriyor. Tatlı yersek , kan şekeri yükselir ve vücut insülin üretir. Kan şekeri ne kadar yükselirse, o kadar insülin üretilmiş olur ve bir o kadar da karbonhidratlar yağa dönüşür.” Dedi.
Şeker yerine hangi doğru karbonhidratları tüketmeliyiz?
Dr.Gönül Ateşsaçan daha sonra şunları söyledi; “Pirinç pilavı yerine , bulgur pilavı(az yağlı) Makarna yerine , kepekli makarna veya tam integral makarna, Şeker yerine , 2 kuru kayısı veya 1 adet hurma, Fındık yerine, leblebi, Beyaz ekmek yerine , çavdar, yulaf veya tam buğday ekmeği, Beyaz un yerine , tam buğday unu, Çok tatlı bir incir yerine, şeftali veya nektari, Kırmızı elma yerine , yeşil elma tercih etmeliyiz, Bir bardak portakal suyunun yerine, bir adet greyfurt
ŞEKERİMİZİN DÜŞTÜĞÜNÜ NASIL ANLARIZ?
Yemekten hemen sonra Canımız tatlı isterse, yemekten hemen sonra uykunuz mu geliyor, gün içinde başınız ağrıyorsa dikkat. Lütfen kan şekerinizi ölçtürün ve işlenmemiş karbonhidratları tüketiniz.”
Kaynak.7gunsaglik
Tip 2 Diyabetli Hastalar Nasıl Beslenmeli?
Hangi besinler şeker hastalığına karşı bizi koruyor? Tahıl ve bakliyat ürünleri ne kadar etkili?
Tip 2 diyabete yol açan nedenlerden biri magnezyum eksikliğidir. Magnezyum, az alınması durumunda insülin direncine neden olur ve bu da Tip 2 diyabet oluşumuna zemin hazırlar. Yaş ortalaması 54 olan 2.582 yetişkin birey üzerinde yapılan yeni bir çalışmada; magnezyumdan zengin bir diyet uygulayan bireylerde ön diyabet gelişme riski % 37 oranında daha az bulunmuştur. Aynı zamanda yüksek magnezyum içeren diyet uygulamanın, ön diyabetin Tip 2 diyabete dönme riskini 1/3 oranında azalttığı da belirtilmiştir. Magnezyumdan zengin kaynaklar arasında ise baklagiller, fındıkgiller, yeşil yapraklı sebzeler, yoğurt, buğday tohumu gibi besinler bulunur.
Siyah fasulye: Magnezyumun en iyi kaynaklarındandır. İkinci sırada ise soya fasulyesi gelir. ¾ bardağı 100 mg magnezyum içerir. Siyah fasulye dışında nohut, mercimek, barbunya, soya fasulyesi, tofu, edamame de tüketilebilir.
Badem: Ön diyabeti olup bademden zengin bir diyetle beslenenlerde,insulin duyarlılığında iyileşme ve kötü kolesterol ( LDL ) seviyelerinde azalma kaydedilmiştir. Normal kan şekerine sahip bireylerde de, düzenli olarak fındıkgillerden tüketmenin Tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları oluşma riskini azalttığı bulunmuştur. Badem dışında, Brezilya fındığı, kaju, pecan, yer fıstığı, Antep fıstığı, badem ezmesi, fıstık ezmesi de tercih edilebilir.
Ispanak: Beslenmede yeşil yapraklı sebze tüketimine özen gösterilmelidir. Günde 1,3 porsiyon sebze tüketenler ile (1 porsiyon : ½ bardak pişmiş veya 1 bardak çiğ sebze) haftada bir porsiyon sebze tüketenler karşılaştırıldığında, daha fazla sebze tüketenlerin diyabete yakalanma risklerinin daha düşük olduğu bulunmuştur. Yeşil yapraklılarda bulunan magnezyum ve antioksidanların sağlığı koruyucu etkileri vardır. Ispanak dışında, pazı, lahana, kara lahana, pancar yaprağı, karahindiba yeşillikleri, roka, göbek marul gibi sebzeler tüketilebilir.
Somon: Yağlı balıklarda bulunan EPA ve DHA olarak bilinen çoklu doymamış yağ asitleri, diyabet riskini %32 oranında azaltır. Her hafta en az 170 gram yağlı balık tüketilmelidir. Balık tüketmeyenler isetakviye olarak günlük 500-600 mg EPA+DHA içeren balık yağı almalıdır. Somon dışında alabalık, sardalye, ringa, hamsi, uskumru da yenebilir.
Öğütülmüş keten tohumu: Omega-3 yağ asidi olan ALA ‘dan zengindir. Yüksek ALA tüketiminin Tip 2 diyabetten korunmada yardımcı olduğu bilinmektedir. Keten tohumu dışında, chia tohumu, kenevir tohumu, ceviz, ceviz yağı, kanola yağı ve soya fasulyesi de kullanılabilir.
Kahve: Günde (kafeinli/kafeinsiz) 3-4 bardak kahve tüketimi, Tip 2 diyabet riskini %25 azaltır. İçerdiği klorejenik asit sayesinde inflamasyonu ( iltihabı ) ve glikoz emilimini azaltır ve insülin duyarlılığını iyileştirir. Kahve aynı zamanda magnezyum içerir.
Kaynak.7gunsaglik
Tip 2 diyabete yol açan nedenlerden biri magnezyum eksikliğidir. Magnezyum, az alınması durumunda insülin direncine neden olur ve bu da Tip 2 diyabet oluşumuna zemin hazırlar. Yaş ortalaması 54 olan 2.582 yetişkin birey üzerinde yapılan yeni bir çalışmada; magnezyumdan zengin bir diyet uygulayan bireylerde ön diyabet gelişme riski % 37 oranında daha az bulunmuştur. Aynı zamanda yüksek magnezyum içeren diyet uygulamanın, ön diyabetin Tip 2 diyabete dönme riskini 1/3 oranında azalttığı da belirtilmiştir. Magnezyumdan zengin kaynaklar arasında ise baklagiller, fındıkgiller, yeşil yapraklı sebzeler, yoğurt, buğday tohumu gibi besinler bulunur.
Siyah fasulye: Magnezyumun en iyi kaynaklarındandır. İkinci sırada ise soya fasulyesi gelir. ¾ bardağı 100 mg magnezyum içerir. Siyah fasulye dışında nohut, mercimek, barbunya, soya fasulyesi, tofu, edamame de tüketilebilir.
Badem: Ön diyabeti olup bademden zengin bir diyetle beslenenlerde,insulin duyarlılığında iyileşme ve kötü kolesterol ( LDL ) seviyelerinde azalma kaydedilmiştir. Normal kan şekerine sahip bireylerde de, düzenli olarak fındıkgillerden tüketmenin Tip 2 diyabet ve kalp hastalıkları oluşma riskini azalttığı bulunmuştur. Badem dışında, Brezilya fındığı, kaju, pecan, yer fıstığı, Antep fıstığı, badem ezmesi, fıstık ezmesi de tercih edilebilir.
Ispanak: Beslenmede yeşil yapraklı sebze tüketimine özen gösterilmelidir. Günde 1,3 porsiyon sebze tüketenler ile (1 porsiyon : ½ bardak pişmiş veya 1 bardak çiğ sebze) haftada bir porsiyon sebze tüketenler karşılaştırıldığında, daha fazla sebze tüketenlerin diyabete yakalanma risklerinin daha düşük olduğu bulunmuştur. Yeşil yapraklılarda bulunan magnezyum ve antioksidanların sağlığı koruyucu etkileri vardır. Ispanak dışında, pazı, lahana, kara lahana, pancar yaprağı, karahindiba yeşillikleri, roka, göbek marul gibi sebzeler tüketilebilir.
Somon: Yağlı balıklarda bulunan EPA ve DHA olarak bilinen çoklu doymamış yağ asitleri, diyabet riskini %32 oranında azaltır. Her hafta en az 170 gram yağlı balık tüketilmelidir. Balık tüketmeyenler isetakviye olarak günlük 500-600 mg EPA+DHA içeren balık yağı almalıdır. Somon dışında alabalık, sardalye, ringa, hamsi, uskumru da yenebilir.
Öğütülmüş keten tohumu: Omega-3 yağ asidi olan ALA ‘dan zengindir. Yüksek ALA tüketiminin Tip 2 diyabetten korunmada yardımcı olduğu bilinmektedir. Keten tohumu dışında, chia tohumu, kenevir tohumu, ceviz, ceviz yağı, kanola yağı ve soya fasulyesi de kullanılabilir.
Kahve: Günde (kafeinli/kafeinsiz) 3-4 bardak kahve tüketimi, Tip 2 diyabet riskini %25 azaltır. İçerdiği klorejenik asit sayesinde inflamasyonu ( iltihabı ) ve glikoz emilimini azaltır ve insülin duyarlılığını iyileştirir. Kahve aynı zamanda magnezyum içerir.
Kaynak.7gunsaglik
Kalp Hastalıkları İle Tansiyon Sorunu
Birçok kişinin kabusu olan tansiyon hastalığı nasıl ortaya çıkıyor? Kalbi nasıl korumalıyız ve tansiyona karşı neler yapabiliriz?
Ülkemizde 18 yaş üstü üç kişiden biri, 45 yaş üstü iki kişiden biri yüksek tansiyon hastası. Bunların da yarısı farkında bile değil. Ayrıca hastaların yarısından çoğunun ilaçlarını uygun dozda kullanmadığı biliniyor.
Tansiyon, halk arasında söylendiği şekliyle 13,5/8,5 üzeriyse kalp krizi, felç riskiniz 2 kat, 15,5/9,5 üzeriyse 4 kat, 17,5/10,5 ve üzeriyse 8 kat artıyor. Birçok kişide tansiyon yavaş yavaş yükseldiğinden şikayete yol açmıyor ve farkedilmiyor. Tansiyon yaşla birlikte daha fazla yükseldiğinden, egzersiz yapmayan, çok sık sinirlenen, fazla kilolu olan, sigara kullanan, kolesterol ve şeker sorunu olan, anne baba ve kardeşlerinde yüksek tansiyon olan erişkinlerin, en azından 3 ayda bir tansiyonunu ölçtürmesi gerekiyor.
Tek bir ölçümle tanı konup ilaç başlanmaması, 15 gün kadar ev ve iş ortamında ölçümler yapılması öneriliyor.
Beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri ilaç tedavisinden önce mutlaka denenmesi gerekiyor. Bağımsız hekimlerden oluşan bir araştırma kurumunun yaklaşık 7000 hasta üzerindeki araştırmasına göre, tansiyonu 14-16 ila 9-10 arasındaki kişilere hemen ilaç başlanmasının kalp kirizi, felç ve ölüm riskini azaltıcı etkisi olmadığı söyleniyor. İstanbul FlorenceNightingale Hastanesi’nden, sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü Dr. Özgür Şamilgil sigaradan, egzersize, kilo kaybından, beslenmeye tansiyonu değerlendirdi…
O halde ne yapılmalı ?
Sigara, tuz, Alkol
İlk aşamada, sigaranın tamamen kesilmesi, fazla tuz içeren özellikle hazır gıdaların (fastfood) yenmemesi, alkol ve şekerli gıda alımının azaltılması veya bırakılması gerekiyor.
Egzersiz
Haftada 5 gün 45 dakika kadar inişli çıkışlı hızlı yürüyüş veya hafif koşu, hafif-orta düzeyde tansiyonu olanlarda belirgin düşme sağlıyor.
Kilo kaybı
Kilo almanın tansiyonu arttıcı ve vermenin de en az 1-2 rakam düşürücü etkisi olduğu biliniyor. İdeal kiloya inmek veya mevcut kilonun yüzde 10 kadar düşürülmesi tansiyonun ilaçsız düzelmesini veya en azından alınan ilaçlardan birinin kesilmesini sağlayabiliyor.
Beslenmenin püf noktaları:
Un, patates, pirinç, şeker ve fazla tuz içeren besinler en aza indirilmeli
• Margarin yerine soğuk sızma zeytinyağı kullanılmalı
• Kalsiyum eksikliğine engel olmak için günde 250 gr kadar ev yoğurdu, kefir tüketilmeli
• Haftada 3 gün, kızartma olmamak şartıyla her sefer 250 gr kadar yağlı balık yenilmeli,
• Magnezyum alımını arttırmak için günde 5 porsiyon koyu yeşil yapraklı taze sebze yenilmeli,
• Çok şekerli meyveler yenilmemeli, meyve suyu içilmemeli, az şekerli olmak kaydıyla nar, elma, armut, portakal, greyfurt, limon, muz, kavun, karpuz, avokado, tercih edilmeli,
• Günde toplam 60 gram kadar kavrulmamış kabak çekirdeği, tuzsuz yer fıstığı, badem, ceviz, fındık, çekirdekli kuru üzüm tüketilmeli,
• E vitamini ve diğer antioksidanlardan zengin besinler; zeytin yaprağı, kimyon, karabiber, kişniş, hardal, tarçın, ısırgan, zerdeçal, kırmızıbiber, zencefil, nane, susam, çörek otu, üzüm çekirdeği, meyankökü, biberiye, keten tohumu, dereotu, sarımsak, soğan, maydanoz tercih edilmeli,
• İdrar rengi uçuk sarı olacak miktarda su içilmeli,
• Kan D vitamini düzeyi ideal düzeyde tutulacak şekilde domates gibi yanmadan sağlıklı güneşlenilmeli veya doktora danışılarak kışın D vitamini alınmalı.Kaynak.7gunsaglik
Ülkemizde 18 yaş üstü üç kişiden biri, 45 yaş üstü iki kişiden biri yüksek tansiyon hastası. Bunların da yarısı farkında bile değil. Ayrıca hastaların yarısından çoğunun ilaçlarını uygun dozda kullanmadığı biliniyor.
Tansiyon, halk arasında söylendiği şekliyle 13,5/8,5 üzeriyse kalp krizi, felç riskiniz 2 kat, 15,5/9,5 üzeriyse 4 kat, 17,5/10,5 ve üzeriyse 8 kat artıyor. Birçok kişide tansiyon yavaş yavaş yükseldiğinden şikayete yol açmıyor ve farkedilmiyor. Tansiyon yaşla birlikte daha fazla yükseldiğinden, egzersiz yapmayan, çok sık sinirlenen, fazla kilolu olan, sigara kullanan, kolesterol ve şeker sorunu olan, anne baba ve kardeşlerinde yüksek tansiyon olan erişkinlerin, en azından 3 ayda bir tansiyonunu ölçtürmesi gerekiyor.
Tek bir ölçümle tanı konup ilaç başlanmaması, 15 gün kadar ev ve iş ortamında ölçümler yapılması öneriliyor.
Beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri ilaç tedavisinden önce mutlaka denenmesi gerekiyor. Bağımsız hekimlerden oluşan bir araştırma kurumunun yaklaşık 7000 hasta üzerindeki araştırmasına göre, tansiyonu 14-16 ila 9-10 arasındaki kişilere hemen ilaç başlanmasının kalp kirizi, felç ve ölüm riskini azaltıcı etkisi olmadığı söyleniyor. İstanbul FlorenceNightingale Hastanesi’nden, sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü Dr. Özgür Şamilgil sigaradan, egzersize, kilo kaybından, beslenmeye tansiyonu değerlendirdi…
O halde ne yapılmalı ?
Sigara, tuz, Alkol
İlk aşamada, sigaranın tamamen kesilmesi, fazla tuz içeren özellikle hazır gıdaların (fastfood) yenmemesi, alkol ve şekerli gıda alımının azaltılması veya bırakılması gerekiyor.
Egzersiz
Haftada 5 gün 45 dakika kadar inişli çıkışlı hızlı yürüyüş veya hafif koşu, hafif-orta düzeyde tansiyonu olanlarda belirgin düşme sağlıyor.
Kilo kaybı
Kilo almanın tansiyonu arttıcı ve vermenin de en az 1-2 rakam düşürücü etkisi olduğu biliniyor. İdeal kiloya inmek veya mevcut kilonun yüzde 10 kadar düşürülmesi tansiyonun ilaçsız düzelmesini veya en azından alınan ilaçlardan birinin kesilmesini sağlayabiliyor.
Beslenmenin püf noktaları:
Un, patates, pirinç, şeker ve fazla tuz içeren besinler en aza indirilmeli
• Margarin yerine soğuk sızma zeytinyağı kullanılmalı
• Kalsiyum eksikliğine engel olmak için günde 250 gr kadar ev yoğurdu, kefir tüketilmeli
• Haftada 3 gün, kızartma olmamak şartıyla her sefer 250 gr kadar yağlı balık yenilmeli,
• Magnezyum alımını arttırmak için günde 5 porsiyon koyu yeşil yapraklı taze sebze yenilmeli,
• Çok şekerli meyveler yenilmemeli, meyve suyu içilmemeli, az şekerli olmak kaydıyla nar, elma, armut, portakal, greyfurt, limon, muz, kavun, karpuz, avokado, tercih edilmeli,
• Günde toplam 60 gram kadar kavrulmamış kabak çekirdeği, tuzsuz yer fıstığı, badem, ceviz, fındık, çekirdekli kuru üzüm tüketilmeli,
• E vitamini ve diğer antioksidanlardan zengin besinler; zeytin yaprağı, kimyon, karabiber, kişniş, hardal, tarçın, ısırgan, zerdeçal, kırmızıbiber, zencefil, nane, susam, çörek otu, üzüm çekirdeği, meyankökü, biberiye, keten tohumu, dereotu, sarımsak, soğan, maydanoz tercih edilmeli,
• İdrar rengi uçuk sarı olacak miktarda su içilmeli,
• Kan D vitamini düzeyi ideal düzeyde tutulacak şekilde domates gibi yanmadan sağlıklı güneşlenilmeli veya doktora danışılarak kışın D vitamini alınmalı.Kaynak.7gunsaglik
Göğüs Ucu Kontüzyonu Nedir, Bebeği Nasıl Etkiler?
Bebekler emzirme döneminde daha çok süt istediğinde annede de bu sorun varsa zor durumda kalacaksınızdır.
Meme ucu konfüzyonunda meme ucu kapanır şişer büyür vesaire bebeğin emmesi engellenir. Bu durumda göğüslerden süt sağmak ve iyi bir şekilde muhafaza etmek önemlidir. Memeden ememeyen bebekler onlar için özel üretilmiş bu emzikli biberonlardan yine anne sütünü alabilir. Acıktığında ağzını ilk açtığında hemen onu uygun konuma getirin ve besleyin.
Yüzünün 40 kasını kullanmaya ihtiyacı vardır, süt emmeye programlı gibidir. Meme ucu sorunlarında bu şekilde rahatça sütünü içebilir. Sert ya da rahatsız gelirse zaten o size tepki verecektir. Süt sağmada da sorun yaşarsanız en yakın uzmana danışın ve fikir alın. Sütünüz çok geldiği zaman bolca depolayın. Fazla miktarda süt alırsa 24 saat içinde daha az beslemeye özen gösterin ve bu düzeni devam ettirin.
Kaynak.7gunsaglik
Meme ucu konfüzyonunda meme ucu kapanır şişer büyür vesaire bebeğin emmesi engellenir. Bu durumda göğüslerden süt sağmak ve iyi bir şekilde muhafaza etmek önemlidir. Memeden ememeyen bebekler onlar için özel üretilmiş bu emzikli biberonlardan yine anne sütünü alabilir. Acıktığında ağzını ilk açtığında hemen onu uygun konuma getirin ve besleyin.
Yüzünün 40 kasını kullanmaya ihtiyacı vardır, süt emmeye programlı gibidir. Meme ucu sorunlarında bu şekilde rahatça sütünü içebilir. Sert ya da rahatsız gelirse zaten o size tepki verecektir. Süt sağmada da sorun yaşarsanız en yakın uzmana danışın ve fikir alın. Sütünüz çok geldiği zaman bolca depolayın. Fazla miktarda süt alırsa 24 saat içinde daha az beslemeye özen gösterin ve bu düzeni devam ettirin.
Kaynak.7gunsaglik
Kolik Bebek Ağlaması Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Bebeğin, doğumundan sonra ilk 3 ayki zaman dilimi boyunca, ortada herhangi bir sağlık problemi ya da sorun yokken ortaya çıkan nedensiz ağlamaları, kolik bebek ağlaması olarak ifade edilir.
Ortalama olarak her 10 bebekten 3 ‘ün de görülen bir durumdur. Kolik bebek ağlaması, genel itibariyle doğumdan sonra ikinci hafta başlamakta ve altıncı haftadan sonra ise giderek şiddetlenmektedir. Kolik ağlamalara sahip olan bebek anneleri, böyle bir durum karşısında olabildiğince telaşlanmakta, ne yapacaklarını bilememektedirler. Ancak bilinmelidir ki bu tip ağlamalar, bebeğin gelişimi açısından hiçbir sorun teşkil etmemektedir. Hiçbir zararı olmayan, tamamen geçici bir durumdur.
Kolik Ağlamanın Belirtileri Nelerdir?
Bebek, oldukça rahat ve sakin iken ve ortada hiçbir neden yokken yüksek bir ses ile ağlamaya başlamaktadır. Ağlama esnasında bebek, bacaklarını karnına doğru çekmekte, ellerinin yumruk haline getirmekte ve yüzü de morumsu bir hal akmaktadır. Tüm bunlarla birlikte kolik olan bebekler gaz sancısı da çekmektedirler. Bundan dolayı ağlamaları da gazlarının çıkarılmasına kadar devam etmektedirler.
Kolik bebekler, daha önce de belirttiğimiz gibi hiçbir şekilde büyüme ve gelişim sorunu yaşamaz, ayrıca bu durum onlarda hiçbir sağlık problemine de neden olmaz. Bundan dolayı ebeveynlerin paniğe kapılmalarına hiç gerek yoktur.
Kaynak.7gunsaglik
Ortalama olarak her 10 bebekten 3 ‘ün de görülen bir durumdur. Kolik bebek ağlaması, genel itibariyle doğumdan sonra ikinci hafta başlamakta ve altıncı haftadan sonra ise giderek şiddetlenmektedir. Kolik ağlamalara sahip olan bebek anneleri, böyle bir durum karşısında olabildiğince telaşlanmakta, ne yapacaklarını bilememektedirler. Ancak bilinmelidir ki bu tip ağlamalar, bebeğin gelişimi açısından hiçbir sorun teşkil etmemektedir. Hiçbir zararı olmayan, tamamen geçici bir durumdur.
Kolik Ağlamanın Belirtileri Nelerdir?
Bebek, oldukça rahat ve sakin iken ve ortada hiçbir neden yokken yüksek bir ses ile ağlamaya başlamaktadır. Ağlama esnasında bebek, bacaklarını karnına doğru çekmekte, ellerinin yumruk haline getirmekte ve yüzü de morumsu bir hal akmaktadır. Tüm bunlarla birlikte kolik olan bebekler gaz sancısı da çekmektedirler. Bundan dolayı ağlamaları da gazlarının çıkarılmasına kadar devam etmektedirler.
Kolik bebekler, daha önce de belirttiğimiz gibi hiçbir şekilde büyüme ve gelişim sorunu yaşamaz, ayrıca bu durum onlarda hiçbir sağlık problemine de neden olmaz. Bundan dolayı ebeveynlerin paniğe kapılmalarına hiç gerek yoktur.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikte Diyabeti Tetkleyen Yağlı Kızartmalar
Hamilelikte düzenli olarak bu tip beslenen kadınlar diyabetten kaçamıyor.
Araştırmacılar 21000 gebeyle yaptıkları çalışmada 850 gebede diyabetin geliştiğini saptamıştır. Gebelikten önce de bu tip beslenen kadınların %13’ünde gestasyonel diyabet riski daha yüksektir.
Haftanın altı günü kızarmış, hazır, yağlı ve sağlıksız beslenenlerde ise bu oran %31’e kadar çıkmaktadır. Diyabetin gelişimine yol açan sağlıksız beslenme ilişkisi henüz kesin olarak kanıtlanmasa da, gebelikten önceki beslenme tarzınız ve bu süreçteki beslenme düzeniniz diyabette etken rol oynayabiliyor. Ayrıca bebeğin ileride diyabete yakalanması da olası.
Bu konuda vücut kitle endeksi de önemli. Yani kilolu olmak gebelikten önce de süresince de sağlık açısından riskli ve şeker hastalığına yol açıyor. Bu besinlerin tüketimini azaltmak en aza indirmek veya en güzeli hiç tüketmemek önemli. Anne ve bebek sağlığı için bunlara dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Araştırmacılar 21000 gebeyle yaptıkları çalışmada 850 gebede diyabetin geliştiğini saptamıştır. Gebelikten önce de bu tip beslenen kadınların %13’ünde gestasyonel diyabet riski daha yüksektir.
Haftanın altı günü kızarmış, hazır, yağlı ve sağlıksız beslenenlerde ise bu oran %31’e kadar çıkmaktadır. Diyabetin gelişimine yol açan sağlıksız beslenme ilişkisi henüz kesin olarak kanıtlanmasa da, gebelikten önceki beslenme tarzınız ve bu süreçteki beslenme düzeniniz diyabette etken rol oynayabiliyor. Ayrıca bebeğin ileride diyabete yakalanması da olası.
Bu konuda vücut kitle endeksi de önemli. Yani kilolu olmak gebelikten önce de süresince de sağlık açısından riskli ve şeker hastalığına yol açıyor. Bu besinlerin tüketimini azaltmak en aza indirmek veya en güzeli hiç tüketmemek önemli. Anne ve bebek sağlığı için bunlara dikkat edin.
Kaynak.7gunsaglik
Depresyon Nedir, Nasıl Anlaşılır, Tedavisi Nedir?
Kendimizi her zamankinden aşağıda ve kötü hissetme durumudur. Ruh hali değişimi depresyon habercisi olabilir. Majör depresyon en az 2 hafta aralıksız sürer.
Günlük faaliyetlerin durdurulmasına kadar neden olabilir. Üzüntü ve ilgisizlik baş göstergeleridir.
Depresyon bir zayıflık işareti veya olumsuz bir kişilik değildir. Bu önemli bir halk sağlığı sorunu ve tedavi edilebilir bir tıbbi durumdur.Diğer kişilere göre çok farklı davranır.
Duygusal ve fiziksel belirtileri vardır. Üzgün ve kötü bir ruh hali, hiçbir şeyden zevk alamama, suçluluk ve değersizlik hissi, umutsuzluk, intihar ve ölüm düşünceleri ruhsal belirtileridir.
Fiziksel belirtileri ise, yorgunluk, enerji azalması, uykusuzluk, aşırı uyuma, sabah erken uyanma, baş ve vücut ağrıları, kramp, sindirim sorunlarıdır. İştah kaybı ya da açılması, kilo kaybı ya da aşırı alımı da diğer belirtileridir.
Depresyonda olan kişilerde intihar girişimleri gözlenebilir bu nedenle hassas ve dikkatli olunmalıdır. Zarar verici, saldırgan ve riskli davranışları olabilir. Herkes risk altında olabilir.
Günümüzün büyük sağlık sorunu depresyon, herkesi etkileyebilir. Genetik de burada etkilidir. Kardeş ve ebeveynde var ise çocukta da gelişebilir. Beyindeki kimyasalların yanlış veya eksik işleyişinden ileri gelir. Diğer tetikleyiciler bazı ilaçlar , alkol veya madde bağımlılığı, hormonal değişiklikler olabilir. Tedavide konuşma terapisi, psikolog tedavisi, ilaçlar, egzersiz, ışık terapisi, diyet terapisi yapılabilir. Hayvanlarla vakit geçirmek, sosyal olmak, son çare olarak elektriksel beyin tedavisine girmek gerekebilir.
Kaynak.7gunsaglik
Günlük faaliyetlerin durdurulmasına kadar neden olabilir. Üzüntü ve ilgisizlik baş göstergeleridir.
Depresyon bir zayıflık işareti veya olumsuz bir kişilik değildir. Bu önemli bir halk sağlığı sorunu ve tedavi edilebilir bir tıbbi durumdur.Diğer kişilere göre çok farklı davranır.
Duygusal ve fiziksel belirtileri vardır. Üzgün ve kötü bir ruh hali, hiçbir şeyden zevk alamama, suçluluk ve değersizlik hissi, umutsuzluk, intihar ve ölüm düşünceleri ruhsal belirtileridir.
Fiziksel belirtileri ise, yorgunluk, enerji azalması, uykusuzluk, aşırı uyuma, sabah erken uyanma, baş ve vücut ağrıları, kramp, sindirim sorunlarıdır. İştah kaybı ya da açılması, kilo kaybı ya da aşırı alımı da diğer belirtileridir.
Depresyonda olan kişilerde intihar girişimleri gözlenebilir bu nedenle hassas ve dikkatli olunmalıdır. Zarar verici, saldırgan ve riskli davranışları olabilir. Herkes risk altında olabilir.
Günümüzün büyük sağlık sorunu depresyon, herkesi etkileyebilir. Genetik de burada etkilidir. Kardeş ve ebeveynde var ise çocukta da gelişebilir. Beyindeki kimyasalların yanlış veya eksik işleyişinden ileri gelir. Diğer tetikleyiciler bazı ilaçlar , alkol veya madde bağımlılığı, hormonal değişiklikler olabilir. Tedavide konuşma terapisi, psikolog tedavisi, ilaçlar, egzersiz, ışık terapisi, diyet terapisi yapılabilir. Hayvanlarla vakit geçirmek, sosyal olmak, son çare olarak elektriksel beyin tedavisine girmek gerekebilir.
Kaynak.7gunsaglik
Aşırı Oksidanın Hücrelere Zararları
Gençliği ve sağlığı korumak için vitamin kapsülü formunda alınan antioksidanlar fazla alındıklarında oksidan hasarını artırıp, hücre doğal döngü süreçlerini olumsuz etkileyebiliyor.
M-Onep Etiler Kliniği’nden Dermatolog Dr. Ömür Tekeli; antioksidan hapların eksik tüketilen meyve, sebzeye alternatif olarak kullanıldığını, bir doktora danışmadan gelişigüzel alınan bu hapların düzenli meyve ve sebze alımına alternatif olamayacağını belirtiyor.
Oksidan nedir?
İnsan ömrü boyunca sürekli oksidanlara maruz kalır. Serbest radikal olarak adlandırılan bu ürünler sağlıklı veya hastalıklı reaksiyonlar sırasında oluşabilen, eşlenmemiş elektronu bulunan atom ve moleküllerdir. Reaktif oksijen ürünleri (ROS) sağlıklıyken de, hastalık koşullarında da oluşabilir.
Her şeyin yolunda gittiği normal koşullarda yaklaşık %1 oranında ROS oluşur. Yoğun egzersiz esnasında, mikrobik infeksiyonlarda, kronik inflamatuar hastalıklarda, alerjik hastalıklarda, yüksek oksijen basıncında, hava kirliliği, sigara dumanı, pestisid, insektisid gibi böcek ilaçlarına, radyasyon, ilaç ve çeşitli toksik maddelere maruziyetlerde, kanlanmanın bozulup düzeldiği durumlarda serbest oksidanlar artış gösterir.
Antioksidanlar nasıl çalışır?
Antiksidanlar, oksidanların yıkıcı etkilerini azaltıp vücudun içeriden ve dışarıdan yenilenmesini sağlarlar. Antioksidanları hap olarak değil besinler yoluyla almak daha sağlıklıdır.
En güçlü antioksidanlar hangileridir, ne işe yarar, nerelerde bulunur?
C Vitamini
Sadece gripten korunmak için değil, cildinizi de genç tutmak için C vitamini alın. Bu vitamin Melasma adlı lekede, güneşin yaşlanma etkilerini gidermede, dermaroller ile birlikte çatlak tedavilerinde oldukça etkili. Eczane ve kliniklerde bulacağınız C Vitamini serumları, ciltteki ince kırışıklıklar ve yenilenmede de oldukça etkilidir. Nerede bulunur: Turunçgiller, kivi, kuşburnu
E vitamini
İkinci favori antioksidanımız E vitamini, göz çevresi kırışıklığını tedavisinde sıklıkla başvurulan, saç sağlığı için de ampul formu önerilen bir vitamindir. Cildin kendini onarıp yenilemesinde önemli rolü olan e vitamini domates, ayçekirdeği, balık, et, süt, yapraklı sebze, fındık soya ve buğdayda bolca bulunur.
Diğer güçlü antioksidanlardan Selenyum (patates, pirinç, kaya balığında), Çinko (fasulye midye, mısır gevreğinde), Demir (tavuk ciğeri, kırmızı et, midyede), Bakır (mercimek, soya, bezelyede) ultraviyole hasarına karşı belirgin koruyuculukları ile tanınırlar.
Koenzim Q-10 kollajen ve elastin üretimini artırıcı özelliğiyle çok önemli bir yaşlanma karşıtı antioksidandır. Bu enzim alabalık, fındık, brokoli, ıspanakta bulunur vücut tarafından da üretilir.
Domateste bolca bulunan Likopen oldukça popüler bir kanser karşıtı, güneşten koruyucu özelliği de olan antioksidandır.
Zerdeçal’daki hint safranı, kahvedeki Coffeberry, üzümdeki Resveratrol üzüm çekirdeği ve yeşil çayın kendisi yüksek etkili antioksidanlardandır. Yaban mersini, üstün C ve E vitamini deposu oluşuyla, ginkgo biloba radyasyon hasarından koruyuculuğu ile ginseng de tümör hücrelerine karşıt etkisiyle oldukça değerli antioksidanlardandır.
Dr. Ömür Tekeli, hap şekil ve formlarındaki antioksidanların fazlası tam tersi bir etki yaratırken, antioksidanlarca zengin doğal beslenmenin riski olmadığını dile getirdi.
Kaynak.7gunsaglik
M-Onep Etiler Kliniği’nden Dermatolog Dr. Ömür Tekeli; antioksidan hapların eksik tüketilen meyve, sebzeye alternatif olarak kullanıldığını, bir doktora danışmadan gelişigüzel alınan bu hapların düzenli meyve ve sebze alımına alternatif olamayacağını belirtiyor.
Oksidan nedir?
İnsan ömrü boyunca sürekli oksidanlara maruz kalır. Serbest radikal olarak adlandırılan bu ürünler sağlıklı veya hastalıklı reaksiyonlar sırasında oluşabilen, eşlenmemiş elektronu bulunan atom ve moleküllerdir. Reaktif oksijen ürünleri (ROS) sağlıklıyken de, hastalık koşullarında da oluşabilir.
Her şeyin yolunda gittiği normal koşullarda yaklaşık %1 oranında ROS oluşur. Yoğun egzersiz esnasında, mikrobik infeksiyonlarda, kronik inflamatuar hastalıklarda, alerjik hastalıklarda, yüksek oksijen basıncında, hava kirliliği, sigara dumanı, pestisid, insektisid gibi böcek ilaçlarına, radyasyon, ilaç ve çeşitli toksik maddelere maruziyetlerde, kanlanmanın bozulup düzeldiği durumlarda serbest oksidanlar artış gösterir.
Antioksidanlar nasıl çalışır?
Antiksidanlar, oksidanların yıkıcı etkilerini azaltıp vücudun içeriden ve dışarıdan yenilenmesini sağlarlar. Antioksidanları hap olarak değil besinler yoluyla almak daha sağlıklıdır.
En güçlü antioksidanlar hangileridir, ne işe yarar, nerelerde bulunur?
C Vitamini
Sadece gripten korunmak için değil, cildinizi de genç tutmak için C vitamini alın. Bu vitamin Melasma adlı lekede, güneşin yaşlanma etkilerini gidermede, dermaroller ile birlikte çatlak tedavilerinde oldukça etkili. Eczane ve kliniklerde bulacağınız C Vitamini serumları, ciltteki ince kırışıklıklar ve yenilenmede de oldukça etkilidir. Nerede bulunur: Turunçgiller, kivi, kuşburnu
E vitamini
İkinci favori antioksidanımız E vitamini, göz çevresi kırışıklığını tedavisinde sıklıkla başvurulan, saç sağlığı için de ampul formu önerilen bir vitamindir. Cildin kendini onarıp yenilemesinde önemli rolü olan e vitamini domates, ayçekirdeği, balık, et, süt, yapraklı sebze, fındık soya ve buğdayda bolca bulunur.
Diğer güçlü antioksidanlardan Selenyum (patates, pirinç, kaya balığında), Çinko (fasulye midye, mısır gevreğinde), Demir (tavuk ciğeri, kırmızı et, midyede), Bakır (mercimek, soya, bezelyede) ultraviyole hasarına karşı belirgin koruyuculukları ile tanınırlar.
Koenzim Q-10 kollajen ve elastin üretimini artırıcı özelliğiyle çok önemli bir yaşlanma karşıtı antioksidandır. Bu enzim alabalık, fındık, brokoli, ıspanakta bulunur vücut tarafından da üretilir.
Domateste bolca bulunan Likopen oldukça popüler bir kanser karşıtı, güneşten koruyucu özelliği de olan antioksidandır.
Zerdeçal’daki hint safranı, kahvedeki Coffeberry, üzümdeki Resveratrol üzüm çekirdeği ve yeşil çayın kendisi yüksek etkili antioksidanlardandır. Yaban mersini, üstün C ve E vitamini deposu oluşuyla, ginkgo biloba radyasyon hasarından koruyuculuğu ile ginseng de tümör hücrelerine karşıt etkisiyle oldukça değerli antioksidanlardandır.
Dr. Ömür Tekeli, hap şekil ve formlarındaki antioksidanların fazlası tam tersi bir etki yaratırken, antioksidanlarca zengin doğal beslenmenin riski olmadığını dile getirdi.
Kaynak.7gunsaglik
Diyabetik Retinopati: Şeker Hastalarında Oluşan
Şeker hastalığı olan kişilerde görülen bir göz rahatsızlığıdır. Retinadaki kan damarları diyabetli hastalarda oldukça hassaslaşır.
Hasar gören retina damarlarında retinopati oluşur. Tip 1 ya da tip 2 diyabette bu hastalık gelişebilir. Hafif görme sorunlarıyla başlayan rahatsızlık daha da ilerleyebilir. Yetişkinlerde körlük sorununun en büyük sebeplerinden biri retinopatidir. Erken müdahale edilmez ve tedaviden kaçınılırsa körlük yaşanabilir. Erken diyabetik retinopati nonproliferatif diyabetik retinopati olarak da bilinir.
Bu aşamada hasar gören göz kan damarları gözün içine kan ve sıvı sızdırır. Retna veya makula merkezi şişmeye başlar ki bu duruma makula dejenerasyonu da denir. Gelişmiş evresinde ise kan damarları büyümeye başlar yeni kan damarları gözün ortasında belirir.
Aşırı kandaki şeker seviyeleri bunun birinci sebebidir. Beynin görme sinyallerinin alındığı ve iletildiği kanal olan retina damarlarına kan akışı engellenir ve görme sorunları hatta körlük bile yaşanabilir. Skar dokusunda sızıntı başlarsa görme yetisi kaybedilir. Uzun yıllardır diyabet hastası olanların retinopatiye yakalanma riski daha yüksektir. Belirtileri;
Uçuşan cisimler ya da karaltılar görmek,
Geceleri zor görme,
Bulanık görme veya görme kaybı,
Renkleri ayırt etmede zorluktur.
Teşhisi için muayeneye gidilir. Kan damarları, dokular ve göz iyice incelenir, floresein anjiyografi testi yapılabilir. Tedavisine düzenli göz muayeneleri önerilir. Diyabet tedavi edilir. Lazer tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri uygulanabilir.
Kaynak.7gunsaglik
Hasar gören retina damarlarında retinopati oluşur. Tip 1 ya da tip 2 diyabette bu hastalık gelişebilir. Hafif görme sorunlarıyla başlayan rahatsızlık daha da ilerleyebilir. Yetişkinlerde körlük sorununun en büyük sebeplerinden biri retinopatidir. Erken müdahale edilmez ve tedaviden kaçınılırsa körlük yaşanabilir. Erken diyabetik retinopati nonproliferatif diyabetik retinopati olarak da bilinir.
Bu aşamada hasar gören göz kan damarları gözün içine kan ve sıvı sızdırır. Retna veya makula merkezi şişmeye başlar ki bu duruma makula dejenerasyonu da denir. Gelişmiş evresinde ise kan damarları büyümeye başlar yeni kan damarları gözün ortasında belirir.
Aşırı kandaki şeker seviyeleri bunun birinci sebebidir. Beynin görme sinyallerinin alındığı ve iletildiği kanal olan retina damarlarına kan akışı engellenir ve görme sorunları hatta körlük bile yaşanabilir. Skar dokusunda sızıntı başlarsa görme yetisi kaybedilir. Uzun yıllardır diyabet hastası olanların retinopatiye yakalanma riski daha yüksektir. Belirtileri;
Uçuşan cisimler ya da karaltılar görmek,
Geceleri zor görme,
Bulanık görme veya görme kaybı,
Renkleri ayırt etmede zorluktur.
Teşhisi için muayeneye gidilir. Kan damarları, dokular ve göz iyice incelenir, floresein anjiyografi testi yapılabilir. Tedavisine düzenli göz muayeneleri önerilir. Diyabet tedavi edilir. Lazer tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri uygulanabilir.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikte Grip Olmanın Anne ve Bebek Üzerindeki
Gebelik döneminde kadınların bağışıklık sistemleri çok daha hassas ve korunmasızdır.
Zayıf düşen bünyeleri kolayca grip gibi viral hastalıklara yakalanabilir. Son dönemlerde salgın halinde yayılan grip vakaları da gebeleri bir hayli korkutuyor. Kadın doğum uzmanları anne adaylarını uyarıyor. Enfeksiyon ve komplikasyonlar açısından kendinize çok daha fazla özen göstermelisiniz. Hastalık riski olan ortamlarda bulunmamalı bu kişilerle temas etmemelisiniz.
Kapalı ortamlarda çok fazla kalınmamalıdır. Bulunulan ortamların çok iyi havalandırılmış olması gerekmektedir. Bilinen grip belirtileriniz hamilelikte ortaya çıkarsa hemen bir doktora gitmelisiniz. Gebelikte grip olmak eğer ileri seviyelere giderse zatürreye dönebilir. Bu da çok korkulan anne ve bebek ölümlerine sebep olabilir. Hafif ilaçlar verilebilir, beslenmeye dikkat edilir, bol su içilir.
İstirahat etmek ve beklemek gerekir. Birkaç gün düzelme görülmez ve ateş de yükselirse hemen doktora gidilmelidir. Sağlıklı beslenmeli, çok fazla temas halinde olmamalı ve temiz hava almalısınız. Hamilelikte istenmeyen durumları önlemek ve sağlıklı bir 8 ay geçirip bebeğinizi kucağınıza almak istiyorsanız bu önerilere kulak verin.
Kaynak.7gunsaglik
Zayıf düşen bünyeleri kolayca grip gibi viral hastalıklara yakalanabilir. Son dönemlerde salgın halinde yayılan grip vakaları da gebeleri bir hayli korkutuyor. Kadın doğum uzmanları anne adaylarını uyarıyor. Enfeksiyon ve komplikasyonlar açısından kendinize çok daha fazla özen göstermelisiniz. Hastalık riski olan ortamlarda bulunmamalı bu kişilerle temas etmemelisiniz.
Kapalı ortamlarda çok fazla kalınmamalıdır. Bulunulan ortamların çok iyi havalandırılmış olması gerekmektedir. Bilinen grip belirtileriniz hamilelikte ortaya çıkarsa hemen bir doktora gitmelisiniz. Gebelikte grip olmak eğer ileri seviyelere giderse zatürreye dönebilir. Bu da çok korkulan anne ve bebek ölümlerine sebep olabilir. Hafif ilaçlar verilebilir, beslenmeye dikkat edilir, bol su içilir.
İstirahat etmek ve beklemek gerekir. Birkaç gün düzelme görülmez ve ateş de yükselirse hemen doktora gidilmelidir. Sağlıklı beslenmeli, çok fazla temas halinde olmamalı ve temiz hava almalısınız. Hamilelikte istenmeyen durumları önlemek ve sağlıklı bir 8 ay geçirip bebeğinizi kucağınıza almak istiyorsanız bu önerilere kulak verin.
Kaynak.7gunsaglik
Gebelikte Yapılan Taramaların Farklı Bir Boyutu
Akraba evliliklerinin sonucunda doğacak olan bebeklerin sağlığını önceden taramak ve test etmek önem taşıyor.
Türkiye'de her evli 4 çiftten birinin akraba olması, genetik hastalıklar için ciddi tehlike yaratıyor.
Bu çiftler için gebe kalınmadan önce genetik taramayla hastalıklı bebek riskinin önüne geçmek artık mümkün. Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi Genetik Merkezi’nden Prof. Dr. Volkan Baltacı “Taşıyıcı bireylerde bulunan gizli hastalıklara ait genlerin analiz edildiği tarama testi, artık Türkiye'de de uygulanıyor. Bu tarama paneli ile 70 adet genetik hastalık ve bunlara ait 303 adet mutasyon taranmaktadır” diye konuştu.
HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇİLİYOR
Bu test sonucunda genetik risk taşıyan çiftler tüp bebek programına yönlendiriliyor. Elde edilen embriyolar işlemden geçirilerek hastalık taşımayanlar seçilip anneye transfer ediliyor. Böylece anne olası hasta bebek doğurmaktan korunmuş olur. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Türkiye'de her evli 4 çiftten birinin akraba olması, genetik hastalıklar için ciddi tehlike yaratıyor.
Bu çiftler için gebe kalınmadan önce genetik taramayla hastalıklı bebek riskinin önüne geçmek artık mümkün. Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi Genetik Merkezi’nden Prof. Dr. Volkan Baltacı “Taşıyıcı bireylerde bulunan gizli hastalıklara ait genlerin analiz edildiği tarama testi, artık Türkiye'de de uygulanıyor. Bu tarama paneli ile 70 adet genetik hastalık ve bunlara ait 303 adet mutasyon taranmaktadır” diye konuştu.
HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇİLİYOR
Bu test sonucunda genetik risk taşıyan çiftler tüp bebek programına yönlendiriliyor. Elde edilen embriyolar işlemden geçirilerek hastalık taşımayanlar seçilip anneye transfer ediliyor. Böylece anne olası hasta bebek doğurmaktan korunmuş olur. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)