Verem, Koch basili adı verilen verem mikrobundan kaynaklanan ve bulaşıcı olan bir hastalıktır. Bulaştığı temel yer akciğerler olup kan yolu ile tüm vücuda yayılabilmektedir.
Nedenleri
Verem hastalığının temel nedeni Koch basili adı verilen mikroptur. Diyabet, sağlık şartlarına uygun bir yaşam sürmemek, aşırı derecede yorgunluk, stres ve üzüntü, kızamık, boğmaca, grip gibi hastalıklar, vücut direncinin düşmesine neden olur ve hastalığın bulaşma olasılığı artar.
Nasıl Bulaşır?
Verem hastalığı bu hastalığı taşıyan kişilerden hapşırma, öksürük ya da solunum yolu ile bulaşabilmektedir.
Belirtileri:
3 aşamada gelişen bir hastalıktır. Ilk aşamada hastada gözlenen şikayetler; iştahsızlık, yorgunluk, öksürük, sırt ağrıları ve ateştir. Ikinci aşamada ise hastada herhangi bir belirtiye rastlanmayabilir. Ancak basiller tüm vücuda yayılır ve eklemler, kemikler, deri, bağırsaklar, böbrekler, karın ve beyin zarına yerleşirler. Tedaviye başlanması durumunda vücut direnci düşmeye başlar. Üçüncü aşamaya gelindiğinde ise verem basilleri lenf kanalları ya da kan yolu ile yayılmaya devam etmektedir. Bu devrede hastada görülen şikayetler balgamlı öksürük, hafif ateş, yorgunluk, iştahsızlık ve gece terlemeleridir. Bu devrede de hastanın tedavi görmesi durumunda akciğerler hastalanabilir.
Tedavisi
Uygulanması gereken ilk şey hastanın iyi beslenmesini sağlamak ve temiz havadır. Bununla birlikte hastanın genel sağlığı ve erken iyileşmesini sağlamak için moralini yüksek tutmak son derece önemlidir. Hastanın teşhis konulduktan sonra minimum 6 ay antibiyotik ve ilaç tedavisi görmesi şarttır.
Kaynak.7gunsaglik
Onikiparmak Bağırsağı Ülseri Nedir?
Onikiparmak bağırsağında oluşan ülsere, onikiparmak bağırsağı ülseri adı verilmektedir.
Nedenleri tedavisi gerçekleştirilmeyen gastrit, düzensiz bir hayat, sigara ve alkol kullanımı, sinir bozukluğu, fazla miktarda kahve ve çay tüketimi, karaciğer ya da safra kesesi yetersizliği, kalp damar hastalıkları, düzensiz ve dengesiz beslenme, hormon dengesizliği, aşırı sıcak ve soğuk yiyecek tüketimi, çok fazla et yeme, baharatlı yiyecekleri ve hamur işlerinin fazla tüketme ve kullanılan bazı ilaçlar onikiparmak bağırsağı ülseri oluşumuna ortam hazırlamaktadır.
Belirtileri
Hastada görülen en belirgin şikayetler; ağıza ekşi su gelmesi ve mide ekşimesidir. Bununla birlikte hastanın dili paslı ve rengi solgundur. Baş dönmesi ve aşırı terleme gibi bulgulara da rastlanır. Hasta, midesinin üzerine baskı uygulandığında ağrı hisseder. Yemek yeme sonrasında göğüse doğru yayılan bir ağrı meydana gelir. Yaşanan bu belirtiler, daha çok ilkbahar ve sonbahar aylarında artış göstermektedir.
Tedavisi
Hastalığın kesin tanı ve tedavisi için doktora başvurmak gerekmektedir. Aynı zamanda tedavinin desteklenmesi için yapılması gereken ilk iş, hastalığa neden olab etkenleri ortadan kaldırmak, stres ve sıkıntılardan arınmak, istirahat etmek, yemekleri azar azar ve sık sık yemeye özen göstermektir.
Kaynak.7gunsaglik
Nedenleri tedavisi gerçekleştirilmeyen gastrit, düzensiz bir hayat, sigara ve alkol kullanımı, sinir bozukluğu, fazla miktarda kahve ve çay tüketimi, karaciğer ya da safra kesesi yetersizliği, kalp damar hastalıkları, düzensiz ve dengesiz beslenme, hormon dengesizliği, aşırı sıcak ve soğuk yiyecek tüketimi, çok fazla et yeme, baharatlı yiyecekleri ve hamur işlerinin fazla tüketme ve kullanılan bazı ilaçlar onikiparmak bağırsağı ülseri oluşumuna ortam hazırlamaktadır.
Belirtileri
Hastada görülen en belirgin şikayetler; ağıza ekşi su gelmesi ve mide ekşimesidir. Bununla birlikte hastanın dili paslı ve rengi solgundur. Baş dönmesi ve aşırı terleme gibi bulgulara da rastlanır. Hasta, midesinin üzerine baskı uygulandığında ağrı hisseder. Yemek yeme sonrasında göğüse doğru yayılan bir ağrı meydana gelir. Yaşanan bu belirtiler, daha çok ilkbahar ve sonbahar aylarında artış göstermektedir.
Tedavisi
Hastalığın kesin tanı ve tedavisi için doktora başvurmak gerekmektedir. Aynı zamanda tedavinin desteklenmesi için yapılması gereken ilk iş, hastalığa neden olab etkenleri ortadan kaldırmak, stres ve sıkıntılardan arınmak, istirahat etmek, yemekleri azar azar ve sık sık yemeye özen göstermektir.
Kaynak.7gunsaglik
Vertigo Kalıtımsal Bir Hastalık mıdır?
Genel olarak bir denge sistemi hastalığı olarak tabir edilen vertigo, hastanın hareket ve denge yetisini yitirmesine veya bu yetkileri etkin bir şekilde kullanamamasına neden olmaktadır.
Neden Olur?
İç ve orta kulak iltihaplanmaları, iç solunum yollarında meydana gelen enfeksiyonlar, migren, pozisyonel nedenler, menenjit gibi geçirilen bazı ateşli hastalıkların kulakta harabiyete sebep olması, boyun fıtığı meniere hastalığı vertigoya neden olabilmektedir.
Tedavisi Mümkün mü?
Buna kesin ve net bir cevap vermek mümkün değildir. Hastalığın neden olduğu etmene bağlı olarak hastanın tedaviyle cevap vermesi olumlu ya da olumsuz olabilmektedir.
Önlemek İçin Neler Yapılmalı?
-Ani pozisyonel hareketlerden kaçınılmalıdır.
-Nikotin, kafein gibi maddeler hastalığı tetikleyici özelliğe sahip olduklarından mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
-Vertigo hastalarının, aşırı sıcak ve soğuktan kaçınması gerekmektedir. Aksi takdirde hastalığın tetiklenmesine neden olmaktadırlar.
Kalıtımsal Bir Hastalık mıdır?
Vertigonun, kalıtımsal bir kökeni olmadığı bilinmektedir. Çeşitli şiddetlerde seyreden bu hastalık, şiddeti oranında bireyin sosyal yaşamına etki edebilmektedir. Kimi hastalar çok fazla etkilenmeden süreci atlatabildikleri gibi kimileri ise işlerinden dahi ayrılabilmektedir.Kaynak.7gunsaglik
Neden Olur?
İç ve orta kulak iltihaplanmaları, iç solunum yollarında meydana gelen enfeksiyonlar, migren, pozisyonel nedenler, menenjit gibi geçirilen bazı ateşli hastalıkların kulakta harabiyete sebep olması, boyun fıtığı meniere hastalığı vertigoya neden olabilmektedir.
Tedavisi Mümkün mü?
Buna kesin ve net bir cevap vermek mümkün değildir. Hastalığın neden olduğu etmene bağlı olarak hastanın tedaviyle cevap vermesi olumlu ya da olumsuz olabilmektedir.
Önlemek İçin Neler Yapılmalı?
-Ani pozisyonel hareketlerden kaçınılmalıdır.
-Nikotin, kafein gibi maddeler hastalığı tetikleyici özelliğe sahip olduklarından mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
-Vertigo hastalarının, aşırı sıcak ve soğuktan kaçınması gerekmektedir. Aksi takdirde hastalığın tetiklenmesine neden olmaktadırlar.
Kalıtımsal Bir Hastalık mıdır?
Vertigonun, kalıtımsal bir kökeni olmadığı bilinmektedir. Çeşitli şiddetlerde seyreden bu hastalık, şiddeti oranında bireyin sosyal yaşamına etki edebilmektedir. Kimi hastalar çok fazla etkilenmeden süreci atlatabildikleri gibi kimileri ise işlerinden dahi ayrılabilmektedir.Kaynak.7gunsaglik
Doğal Bir Hamilelik Süreci İçin
Gebelik sürecinde zorluklar ve riskler vardır. Riskli gebeliğin nedenleri ve çareleri neler olabilir?
Riskli gebelik nedir?
Hamilelik doğal bir dönemdir. Kimi durumlarda hamilelik gerçekleşmeden önce anne adayının vücudunda hali hazırda mevcut olan hastalıklar ya da gebelikten dolayı daha sonra hamilelik dönemi kendini gösteren problemler farklı risklerin meydana çıkmasına yol açabilir. Bu durumdaki hamileliklere riskli gebelik ya da yüksek riskli gebelik ismi verilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler kimi şartlarda hamile anne adayının ve anne karnındaki bebeğin sağlığını tehdit etmenin yanında, hayatlarını dahi riske atabilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler, kesinlikşe bir riskli gebelik uzmanı yani perinatolog ismi verilen uzmanlar tarafından takip edilmelidir.
Riskli gebeliğe yol açan sebepler nedir?
• şayet anne adayı 18 yaşın altında ya da 35 yaş üstünde ise,
• Anne adayında tansiyon, guatr, şeker, kalp, karaciğer, kolajen doku hastalıkları, damar ve diğer yapıları tutan hastalıklar gibi hamilelikle ilgisi olmayan, hamile kalmadan önce zaten mevcut olan sistemik hastalıklar mevcut ise,
• Anne adayı çok zayıf ya da çok şişman ise,
• Anne adayı ve baba adayı arasında kan bağı mevcut ise,
• Anne adayı herhangi bir sebeple ilaç kullanıyor ise,
• Anne adayı sigara ya da alkol tüketiyor ise,
• Anne adayının tekrarlayan düşük geçmişi mevcut ise,
• Anne adayının hamilelik dönemi öncesinde hiçbir sağlık sorunu mevcut olmasa dahi, hamilelik gerçekleştikten sonra tamamen hamilelikten dolayı meydana gelen gebelik problemleri mevcut ise riskli gebelikten söz edilebilmektedir.
Hamile anne adayından dolayı gerçekleşen gebelik dönemi problemleri
• Gebelik diyabeti (gebelikte şeker hastalığı)
• Hamilelik ile ortaya çıkan hipertansiyon, preeklampsi, eklampsi, toksemi gibi gebelik zehirlenmeleri
• Gebelikte meydana gelen vajinal kanamalar
• Hamilelikte rahim ağzı yetmezliği
• Hamilelikte suların erken gelmesi
• Gebelikte erken doğumun söz konusu olması
Bebek kaynaklı gebelik dönemi problemleri
• Çoğul ve ikiz hamilelikler
• Bebekte gelişme geriliği
• Bebeğin suyunun beklenenden az olması
• Bebeğin suyunun beklenenden fazla olması
• Bebekte kan uyuşmazlığı
• Bebekte sakatlıklar
Riskli gebelik takibi gerekli midir?
Hamile anne adayların büyük bir çoğunluğu hamilelik dönemini herhangi bir problem yaşamadan geçirmesine rağmen, hamilelik süresince ne zaman herhangi bir hastalık veya problemle karşılaşılabileceğini önceden tahmin etmek, anne adayları için olası değildir. İlk başta çok normal devam eden bir gebelik döneminde dahi ileriki süreçlerde ciddi problemler ortaya çıkabileceği için, riskli hamilelik söz konusu olsun, olmasın tüm gebeliklerin kadın doğum uzmanı takibi altında olması oldukça büyük önem teşkil eder. Misalen:
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 24. haftasında gebelik şekeri yani, gestasyonel diyabet kendini gösteriyor.
•Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 28 ile 30. haftasından sonra hamilelik zehirlenmesi kendini gösteriyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 28 ile 30. haftası içerisinde bebek gelişimi ile ilgili problemler yani, bebekte gelişim geriliği gibi, meydana geliyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 11 ile 14. haftası arasında ultrasonda bebek ense kalınlığı ölçümünün yüksek olduğu fark ediliyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 11 ile 14. haftası arasında yapılan ikili test neticesi anormal çıkıyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 16 ile 20. haftası arasında yapılan üçlü test sonucu anormal çıkıyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 16 ile 20. haftası arasında yapılan ultrason muayenesinde bebekte bir sorun -down sendromu gibi- teşhis ediiyor.
Yukarıda sıralanan örnekler neticesinde, sorunsuz bir şekilde devam eden gebelik süreci, gebelik takibi esnasında herhangi bir sorunu tespit etmek için oldukça önem teşkil eder.
Gebelik sürecinin başından itibaren riskli hamile grubuna giren anne adaylarında, hamilelik dönemi risklerinin önceden belirlenmesi ve alınacak önlemler ile bu riskleri minimuma indirmek, bebeğin ve annenin hayatı için oldukça önem teşkil eder. Bu riskli hamileliklerde riskli gebelik uzmanları tarafından yapılması gereken muayenelerin belirli aralıklarla (riskli gebelik takibi) ve detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Riskli gebelik takibi neleri kapsar?
Anne adayının hamilelik öncesi hali hazırda var olan kimi hastalıkları gebelik sürecini ve bebeği oldukça ciddi bir biçimde etkileyebilir. Gebelik de anne adayının mevcut hastalığının ilerlemesini ve tedavisini çeşitli şekillerde etkiler. İlk olarak bebek için plan yapıldığında yani hamilelik gerçekleşmeden önce, genel sağlık problemlerinin mevcudiyeti ya da derecesi ilgili branş hekimince muhakkak saptanmalıdır.
Anne adayının daha önce tekrarlayan düşükler yaşamış olması, nedeni ne olursa olsun hali hazırdaki gebeliği riskli sınıfa sokmaktadır. Önceki düşüklerin kaçıncı haftada gerçekleştiği, nasıl olduğu gibi ayrıntılar ve kan testleri ile hali hazırdaki hamilelik takibi yönlendirilir.
Tümörler bakımından hamilelik öncesi ya da başlangıcında memede kitlenin mevcut olup olmadığı, yakın zamanda bir smear testinin uygulanıp uygulanmadığı da akıldan çıkarılmaması gereken faktörlerdendir.
Bebek gelişiminde anormallikler ve bebek hastalıklarının doğum öncesi tanısı,bugünün teknolojisiyle oldukça ileri seviyelere taşınmıştır. Bunun neticesi olarak da artık anne anne adayının rahmi içindeki bebeğin tedavisi dahi mümkün olabilecek seviyeye gelmiştir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Riskli gebelik nedir?
Hamilelik doğal bir dönemdir. Kimi durumlarda hamilelik gerçekleşmeden önce anne adayının vücudunda hali hazırda mevcut olan hastalıklar ya da gebelikten dolayı daha sonra hamilelik dönemi kendini gösteren problemler farklı risklerin meydana çıkmasına yol açabilir. Bu durumdaki hamileliklere riskli gebelik ya da yüksek riskli gebelik ismi verilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler kimi şartlarda hamile anne adayının ve anne karnındaki bebeğin sağlığını tehdit etmenin yanında, hayatlarını dahi riske atabilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler, kesinlikşe bir riskli gebelik uzmanı yani perinatolog ismi verilen uzmanlar tarafından takip edilmelidir.
Riskli gebeliğe yol açan sebepler nedir?
• şayet anne adayı 18 yaşın altında ya da 35 yaş üstünde ise,
• Anne adayında tansiyon, guatr, şeker, kalp, karaciğer, kolajen doku hastalıkları, damar ve diğer yapıları tutan hastalıklar gibi hamilelikle ilgisi olmayan, hamile kalmadan önce zaten mevcut olan sistemik hastalıklar mevcut ise,
• Anne adayı çok zayıf ya da çok şişman ise,
• Anne adayı ve baba adayı arasında kan bağı mevcut ise,
• Anne adayı herhangi bir sebeple ilaç kullanıyor ise,
• Anne adayı sigara ya da alkol tüketiyor ise,
• Anne adayının tekrarlayan düşük geçmişi mevcut ise,
• Anne adayının hamilelik dönemi öncesinde hiçbir sağlık sorunu mevcut olmasa dahi, hamilelik gerçekleştikten sonra tamamen hamilelikten dolayı meydana gelen gebelik problemleri mevcut ise riskli gebelikten söz edilebilmektedir.
Hamile anne adayından dolayı gerçekleşen gebelik dönemi problemleri
• Gebelik diyabeti (gebelikte şeker hastalığı)
• Hamilelik ile ortaya çıkan hipertansiyon, preeklampsi, eklampsi, toksemi gibi gebelik zehirlenmeleri
• Gebelikte meydana gelen vajinal kanamalar
• Hamilelikte rahim ağzı yetmezliği
• Hamilelikte suların erken gelmesi
• Gebelikte erken doğumun söz konusu olması
Bebek kaynaklı gebelik dönemi problemleri
• Çoğul ve ikiz hamilelikler
• Bebekte gelişme geriliği
• Bebeğin suyunun beklenenden az olması
• Bebeğin suyunun beklenenden fazla olması
• Bebekte kan uyuşmazlığı
• Bebekte sakatlıklar
Riskli gebelik takibi gerekli midir?
Hamile anne adayların büyük bir çoğunluğu hamilelik dönemini herhangi bir problem yaşamadan geçirmesine rağmen, hamilelik süresince ne zaman herhangi bir hastalık veya problemle karşılaşılabileceğini önceden tahmin etmek, anne adayları için olası değildir. İlk başta çok normal devam eden bir gebelik döneminde dahi ileriki süreçlerde ciddi problemler ortaya çıkabileceği için, riskli hamilelik söz konusu olsun, olmasın tüm gebeliklerin kadın doğum uzmanı takibi altında olması oldukça büyük önem teşkil eder. Misalen:
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 24. haftasında gebelik şekeri yani, gestasyonel diyabet kendini gösteriyor.
•Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 28 ile 30. haftasından sonra hamilelik zehirlenmesi kendini gösteriyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 28 ile 30. haftası içerisinde bebek gelişimi ile ilgili problemler yani, bebekte gelişim geriliği gibi, meydana geliyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 11 ile 14. haftası arasında ultrasonda bebek ense kalınlığı ölçümünün yüksek olduğu fark ediliyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 11 ile 14. haftası arasında yapılan ikili test neticesi anormal çıkıyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 16 ile 20. haftası arasında yapılan üçlü test sonucu anormal çıkıyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 16 ile 20. haftası arasında yapılan ultrason muayenesinde bebekte bir sorun -down sendromu gibi- teşhis ediiyor.
Yukarıda sıralanan örnekler neticesinde, sorunsuz bir şekilde devam eden gebelik süreci, gebelik takibi esnasında herhangi bir sorunu tespit etmek için oldukça önem teşkil eder.
Gebelik sürecinin başından itibaren riskli hamile grubuna giren anne adaylarında, hamilelik dönemi risklerinin önceden belirlenmesi ve alınacak önlemler ile bu riskleri minimuma indirmek, bebeğin ve annenin hayatı için oldukça önem teşkil eder. Bu riskli hamileliklerde riskli gebelik uzmanları tarafından yapılması gereken muayenelerin belirli aralıklarla (riskli gebelik takibi) ve detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Riskli gebelik takibi neleri kapsar?
Anne adayının hamilelik öncesi hali hazırda var olan kimi hastalıkları gebelik sürecini ve bebeği oldukça ciddi bir biçimde etkileyebilir. Gebelik de anne adayının mevcut hastalığının ilerlemesini ve tedavisini çeşitli şekillerde etkiler. İlk olarak bebek için plan yapıldığında yani hamilelik gerçekleşmeden önce, genel sağlık problemlerinin mevcudiyeti ya da derecesi ilgili branş hekimince muhakkak saptanmalıdır.
Anne adayının daha önce tekrarlayan düşükler yaşamış olması, nedeni ne olursa olsun hali hazırdaki gebeliği riskli sınıfa sokmaktadır. Önceki düşüklerin kaçıncı haftada gerçekleştiği, nasıl olduğu gibi ayrıntılar ve kan testleri ile hali hazırdaki hamilelik takibi yönlendirilir.
Tümörler bakımından hamilelik öncesi ya da başlangıcında memede kitlenin mevcut olup olmadığı, yakın zamanda bir smear testinin uygulanıp uygulanmadığı da akıldan çıkarılmaması gereken faktörlerdendir.
Bebek gelişiminde anormallikler ve bebek hastalıklarının doğum öncesi tanısı,bugünün teknolojisiyle oldukça ileri seviyelere taşınmıştır. Bunun neticesi olarak da artık anne anne adayının rahmi içindeki bebeğin tedavisi dahi mümkün olabilecek seviyeye gelmiştir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Kene Vakasında İlkyardım Ve Tedavi
Uzmanlar kene yapışmasında kesinlikle kendi kendimize müdahale etmemeiz gerektiğini vurguluyor.
Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, vücuda tutunan kenenin, sadece sağlık personelince değil, uygun yöntemlerle herkes tarafından çıkarılabileceğini söyledi.
Dökmetaş, yaptığı açıklamada, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına yol açan kenelerin, daha çok Kelkit Vadisi civarında görüldüğünü belirtti.
Dünyada en fazla KKKA olgusunun, CÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde takip edildiğine dikkati çeken Dökmetaş, havaların ısınmasıyla toprak altından ve ağaç kovuklarından çıkmaya başlayan kenelere, daha çok çalılık alanlarda ve yabani hayvanların yaşadığı bölgelerde rastlandığını ifade etti.
Kenelerin bulunduğu alanlarda yaşayanlara veya pikniğe gidenlere koruyucu tedbirler almalarını öneren Dökmetaş, pantolonun paçasının çorap içine alınmasının ve eve dönünce vücutta kene kontrolü yapılmasının önemli olduğunu dile getirdi.
“Önemli olan kenenin bilinçli bir şekilde vücuttan çıkarılması”
Prof. Dr. Dökmetaş, vücuda yapışan kenenin, zaman kaybetmeden çıkarılmasının önemine dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Vatandaş, çoğu zaman 'keneyi biz mi çıkaralım, sağlık merkezlerinde mi çıkarttıralım?' diye kararsız kalıyor. Genellikle doktorların çıkarması gerektiği söyleniyor ancak kene insan vücudunda ne kadar uzun süre kalırsa virüsü bulaştırma riski o kadar artar. Bunun için kenenin bir an önce çıkarılması lazım. Uzman sağlık memuru, hemşire ve doktorun yanı sıra kene çıkarma kartları ve 'penset' denilen cerrahi setler kullanarak vatandaşlar da bu işlemi yapabilir. Önemli olan, kenenin bilinçli şekilde vücuttan çıkarılması. Sağlık personeli de vatandaş da çıkarabilir ancak keneyi kırmamak, yakmamak ve hayvanın üzerinde sigara söndürmemek lazım."
“Türkiye’de aşı çalışmaları devam ediyor”
Vücuttan çıkarılan kenenin rastgele atılmaması gerektiğini vurgulayan Dökmetaş, kenenin çukura gömülebileceğini veya kaba konularak sağlık kuruluşuna götürülebileceğini söyledi.
Kanama, halsizlik, bulantı, kusma ve karın ağrısı şikayeti olanlara hastaneye başvurmasını öneren Dökmetaş, hastalara kan incelemelerini yaptıktan sonra destek tedavisi uyguladıklarını, KKKA hastalığında yüzde 93-94 oranında başarı sağladıklarını kaydetti.
Dökmetaş, hastalığa yol açan virüse karşı Türkiye'de yürütülen aşı çalışmalarının devam ettiğini ancak aşının geliştirilmesinin zaman alacağını sözlerine ekledi.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, vücuda tutunan kenenin, sadece sağlık personelince değil, uygun yöntemlerle herkes tarafından çıkarılabileceğini söyledi.
Dökmetaş, yaptığı açıklamada, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına yol açan kenelerin, daha çok Kelkit Vadisi civarında görüldüğünü belirtti.
Dünyada en fazla KKKA olgusunun, CÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde takip edildiğine dikkati çeken Dökmetaş, havaların ısınmasıyla toprak altından ve ağaç kovuklarından çıkmaya başlayan kenelere, daha çok çalılık alanlarda ve yabani hayvanların yaşadığı bölgelerde rastlandığını ifade etti.
Kenelerin bulunduğu alanlarda yaşayanlara veya pikniğe gidenlere koruyucu tedbirler almalarını öneren Dökmetaş, pantolonun paçasının çorap içine alınmasının ve eve dönünce vücutta kene kontrolü yapılmasının önemli olduğunu dile getirdi.
“Önemli olan kenenin bilinçli bir şekilde vücuttan çıkarılması”
Prof. Dr. Dökmetaş, vücuda yapışan kenenin, zaman kaybetmeden çıkarılmasının önemine dikkati çekerek, şöyle konuştu: "Vatandaş, çoğu zaman 'keneyi biz mi çıkaralım, sağlık merkezlerinde mi çıkarttıralım?' diye kararsız kalıyor. Genellikle doktorların çıkarması gerektiği söyleniyor ancak kene insan vücudunda ne kadar uzun süre kalırsa virüsü bulaştırma riski o kadar artar. Bunun için kenenin bir an önce çıkarılması lazım. Uzman sağlık memuru, hemşire ve doktorun yanı sıra kene çıkarma kartları ve 'penset' denilen cerrahi setler kullanarak vatandaşlar da bu işlemi yapabilir. Önemli olan, kenenin bilinçli şekilde vücuttan çıkarılması. Sağlık personeli de vatandaş da çıkarabilir ancak keneyi kırmamak, yakmamak ve hayvanın üzerinde sigara söndürmemek lazım."
“Türkiye’de aşı çalışmaları devam ediyor”
Vücuttan çıkarılan kenenin rastgele atılmaması gerektiğini vurgulayan Dökmetaş, kenenin çukura gömülebileceğini veya kaba konularak sağlık kuruluşuna götürülebileceğini söyledi.
Kanama, halsizlik, bulantı, kusma ve karın ağrısı şikayeti olanlara hastaneye başvurmasını öneren Dökmetaş, hastalara kan incelemelerini yaptıktan sonra destek tedavisi uyguladıklarını, KKKA hastalığında yüzde 93-94 oranında başarı sağladıklarını kaydetti.
Dökmetaş, hastalığa yol açan virüse karşı Türkiye'de yürütülen aşı çalışmalarının devam ettiğini ancak aşının geliştirilmesinin zaman alacağını sözlerine ekledi.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com
Havalar Eklem Ağrılarını Nasıl Etkiler?
Eklem ağrıları hava durumuna göre değişir mi? Kapalı havalarda ağrılar artar mı?
İster inanın ister inanmayın, hava tahmini, vücudunuzun barometrik basınç değişikliklerini etkileyebiliyor. Yani kötü hava gelecekse eklem ağrıları bağlıyor. Harvard Tıp Fakültesi psikiyatri ve anesteziyoloji bölümlerinde profesör olan Robert Newlin Jamison bazı kronik ağrı hastalar üzerinde havaların etkilerini inceleyen bir araştırma yapmış ve havanın eklem ağrılarını artırdığını görmüştür. Diz ve ayak bileği en sık rahatsızlanan eklemler. Omuz gibi eklemler de nasibini alıyor.
San Diego , Nashville , Boston ve Worcester , Boston ve Massachusetts kentlerinde soğukluk ve eklem ağrılarına olan etkileri ölçülmüş ve sonuçlar çıkmıştır. Hastaların üçte ikisi soğuk havalardan etkileniyor. Hava değişikliklerini de önceden hissediyorlar. Fırtına gelmeden önce ağrılar başlıyor. İlk yağmur damlaları düştüğünde tipik olarak başlar kireçlenme ile habercilik yapar. Büyük annelerimiz yağmur gelecek dediklerinde de gelir.
Nemli, yağışlı ve kötü havalarda ağrılar azıyor. Soğuk, rüzgar, yağmur ve karda da. Eklemler bir balon gibi dokuları şişerek çevreler. Dış etken olan hava basıncı da bunu tetikler. Kronik eklem ağrılarında yaralanma, iltihaplanma, duyarlılaşma gibi etkiler de görülür.
Havalar herkeste eklem ağrısı yapmaz ve her organ ve dokuyu etkilemez. Yüksek rakımlarda şişkinlik, ağrı ve hassaslık daha sık görülür. Soğuk havalarda yükseklerde buzlu karlı yerlerde durmayın. Doktorlar artrit hastalarını özellikle uyarıyor. Ağrı kesiciler, sıcaklık tedavisi, fizik tedavi, ısıtıcı ped, hece tayt içlik ve eldiven giyerek sorunları atlatabilirsiniz.
Kaynak.7gunsaglik
İster inanın ister inanmayın, hava tahmini, vücudunuzun barometrik basınç değişikliklerini etkileyebiliyor. Yani kötü hava gelecekse eklem ağrıları bağlıyor. Harvard Tıp Fakültesi psikiyatri ve anesteziyoloji bölümlerinde profesör olan Robert Newlin Jamison bazı kronik ağrı hastalar üzerinde havaların etkilerini inceleyen bir araştırma yapmış ve havanın eklem ağrılarını artırdığını görmüştür. Diz ve ayak bileği en sık rahatsızlanan eklemler. Omuz gibi eklemler de nasibini alıyor.
San Diego , Nashville , Boston ve Worcester , Boston ve Massachusetts kentlerinde soğukluk ve eklem ağrılarına olan etkileri ölçülmüş ve sonuçlar çıkmıştır. Hastaların üçte ikisi soğuk havalardan etkileniyor. Hava değişikliklerini de önceden hissediyorlar. Fırtına gelmeden önce ağrılar başlıyor. İlk yağmur damlaları düştüğünde tipik olarak başlar kireçlenme ile habercilik yapar. Büyük annelerimiz yağmur gelecek dediklerinde de gelir.
Nemli, yağışlı ve kötü havalarda ağrılar azıyor. Soğuk, rüzgar, yağmur ve karda da. Eklemler bir balon gibi dokuları şişerek çevreler. Dış etken olan hava basıncı da bunu tetikler. Kronik eklem ağrılarında yaralanma, iltihaplanma, duyarlılaşma gibi etkiler de görülür.
Havalar herkeste eklem ağrısı yapmaz ve her organ ve dokuyu etkilemez. Yüksek rakımlarda şişkinlik, ağrı ve hassaslık daha sık görülür. Soğuk havalarda yükseklerde buzlu karlı yerlerde durmayın. Doktorlar artrit hastalarını özellikle uyarıyor. Ağrı kesiciler, sıcaklık tedavisi, fizik tedavi, ısıtıcı ped, hece tayt içlik ve eldiven giyerek sorunları atlatabilirsiniz.
Kaynak.7gunsaglik
Erken Doğumun Asıl Sebebi Nedir?
Galveston'daki Texas Medical Branch Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından yeni bir çalışmada erken doğumların nedenleri araştırılmıştır.
Birçok erken doğumun nedeni oksidatif stres olarak belirlenmiştir. Özellikle anne karnında sigara dumanına maruz kalan fetus, fetal membran plesanta zarının delinmesi ile tehlikeye girer. Plasenta dokusu hızla yıpranır ve doğum başlar. Oksidatif stres gebelikte yaşanan tüm olumsuzluklar olarak görülebilir.
Stres, alkol, kafein, sigara, uykusuzluk, kötü beslenme, ağır kaldırma gibi. Çevresel kirlilik ve toksinler de elimizde olmadan bebeğe ulaştırdığımız zehirleyici etkenlerdir. Yüksek vücut kitle endeksi yani aşırı kilolu olmak da gebelikte risklidir. Enfeksiyon ve hastalıklar, ilaçlar ve kötü gıdalar erken doğuma sürükler.
Hasar mekanizmaları ise hala belirsizdir. Hamilelik sırasında antioksidan takviyesi erken doğumları azaltmak için başarısız olmuştur. Dünyada milyonlarca gebelik erken doğumla sonuçlanıyor. Bu bilgilere göre tedbir alınarak sağlıklı bir gebelik elde edilmelidir. Erken doğum size ve bebeğinize zarar verecektir.Kaynak.
7gunsaglik
Birçok erken doğumun nedeni oksidatif stres olarak belirlenmiştir. Özellikle anne karnında sigara dumanına maruz kalan fetus, fetal membran plesanta zarının delinmesi ile tehlikeye girer. Plasenta dokusu hızla yıpranır ve doğum başlar. Oksidatif stres gebelikte yaşanan tüm olumsuzluklar olarak görülebilir.
Stres, alkol, kafein, sigara, uykusuzluk, kötü beslenme, ağır kaldırma gibi. Çevresel kirlilik ve toksinler de elimizde olmadan bebeğe ulaştırdığımız zehirleyici etkenlerdir. Yüksek vücut kitle endeksi yani aşırı kilolu olmak da gebelikte risklidir. Enfeksiyon ve hastalıklar, ilaçlar ve kötü gıdalar erken doğuma sürükler.
Hasar mekanizmaları ise hala belirsizdir. Hamilelik sırasında antioksidan takviyesi erken doğumları azaltmak için başarısız olmuştur. Dünyada milyonlarca gebelik erken doğumla sonuçlanıyor. Bu bilgilere göre tedbir alınarak sağlıklı bir gebelik elde edilmelidir. Erken doğum size ve bebeğinize zarar verecektir.Kaynak.
7gunsaglik
Migreni Önlemenin Yolları Nelerdir?
Birçok kişi migrenden muzdarip. Migrene yakalanmadan önce önleyici tedbirler alabilir ve migreni durdurabilir miyiz?
Mide bulantısı, baş dönmesi, kusma, baş ağrısı, ışığa ve sese duyarlılık gibi belirtilerle gelir. Tetikleyicileri bilir ve bunlardan kaçınırsak migreni önleyebiliriz. Yüksek ses, gürültü ve parlak ışıklardan kaçınalım. Yanıp sönen renkli ve baskın ışıklar, lazer ve far lambaları, sinema, kulüp kalabalık mekan ses ve ışıkları ve gürültüler migreni azdırır.
Gıda seçimlerinize dikkat edin. Çikolata, kırmızı şarap, alkol, işlenmiş et, tatlandırıcılar ve peynir migren yapabilir. Kafein de bazen buna sebeptir. Kadınlarda hormonal değişim dönemleri migren sebebidir. Adet, diyet değişimleri, menopoz, doğum gibi. Hava raporunu takip etmelisiniz. Hava değişimleri migreni tetikler.
Birden yağmurun başlaması ya da o günün nemli ve sıcak geçmesi migreni azdırabilir. Bu günlerde dışarıda fazla durmayın. Uyku ve düzenli beslenmenin önemi büyüktür. Öğün atlamamak, sağlıklı beslenmek ve yeterince uyumak gerekir.
En az 8 saat gece uykunuzu alın ve gün içinde bol su tüketin. Stresten kaçınmaya çalışın. Migren stresli olayların bir sonucudur. Meditasyon ve yoga yapılabilir. Gevşeme ve nefes egzersizleri hafif müzik ve mum ışıkları eşliğinde yapılabilir. Düzenli egzersiz yapmak da yine migreni azaltan ve başlamadan önleyen etkenlerdendir.Kaynak.7gunsaglik
Mide bulantısı, baş dönmesi, kusma, baş ağrısı, ışığa ve sese duyarlılık gibi belirtilerle gelir. Tetikleyicileri bilir ve bunlardan kaçınırsak migreni önleyebiliriz. Yüksek ses, gürültü ve parlak ışıklardan kaçınalım. Yanıp sönen renkli ve baskın ışıklar, lazer ve far lambaları, sinema, kulüp kalabalık mekan ses ve ışıkları ve gürültüler migreni azdırır.
Gıda seçimlerinize dikkat edin. Çikolata, kırmızı şarap, alkol, işlenmiş et, tatlandırıcılar ve peynir migren yapabilir. Kafein de bazen buna sebeptir. Kadınlarda hormonal değişim dönemleri migren sebebidir. Adet, diyet değişimleri, menopoz, doğum gibi. Hava raporunu takip etmelisiniz. Hava değişimleri migreni tetikler.
Birden yağmurun başlaması ya da o günün nemli ve sıcak geçmesi migreni azdırabilir. Bu günlerde dışarıda fazla durmayın. Uyku ve düzenli beslenmenin önemi büyüktür. Öğün atlamamak, sağlıklı beslenmek ve yeterince uyumak gerekir.
En az 8 saat gece uykunuzu alın ve gün içinde bol su tüketin. Stresten kaçınmaya çalışın. Migren stresli olayların bir sonucudur. Meditasyon ve yoga yapılabilir. Gevşeme ve nefes egzersizleri hafif müzik ve mum ışıkları eşliğinde yapılabilir. Düzenli egzersiz yapmak da yine migreni azaltan ve başlamadan önleyen etkenlerdendir.Kaynak.7gunsaglik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)