Orta Kulak Enfeksiyonu/İltihabı (Otitis Media)

Otitis media küçük çocuklarda sıkça görülen orta kulak iltihabıdır. 6-18 aylık bebeklerde sıkça yaşanır.

Belirsiz sebeplerden dolayı erkek bebeklerde daha sık görülür. Çocuklarda görülürse belirtileri şunlardır.

Kulaklara asılma, çekme ile acıyı anlatma,
Yüksek ateş,
Sinirlilik,
Kötü beslenme,
Geceleri huzursuzluk,
Öksürme,
Seslere tepkisizleşme,
Dengesizleşme.

Belirtiler 24 saat boyunca geçmiyor iyileşme görülmüyorsa acilen doktora gidilmelidir. Kulakta sıvı varsa, ağrıma devam ediyorsa savunmasız bebekler ve çocuklar bunu anlatamayabilir. Parasetamol veya ibuprofen türü ilaçlarla belirtiler giderilir. Antibiyotikler de gerekirse verilebilir. Ağrı ve ateş giderirler. Orta kulak zarının arkasında biriken iltihap burada bu rahatsızlığa yol açar. Kulak zarı iç kulaktadır ve ses titreşimlerini taşıyan üç küçük kemiği içerir. Bakteri ya da viral enfeksiyon buraya sızabilir. Soğuk algınlığı gibi solunum yolu enfeksiyonları neden olabilir. Kreş ve bakımevi gibi mekanlardan kapabilir. Sigara dumanına maruz kalan, anne sütü alamayan, diğer hastalıkları geçiren çocuklar risk altındadır. Kemik içine yayılan omuriliği etkileyen menenjit tarzı enfeksiyonlar ise ciddi olarak risklidir.
Kaynak.7gunsaglik

Beşinci Hastalık Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve

Beşinci hastalık, yanaklar, kollar ve bacaklar üzerinde döküntüyle görülen bir virüsün yol açtığı bir hastalıktır.

Nedenlerinden biri, B19 insan parvovirüsüdür. Genellikle bahar aylarında okul öncesi ve okul çağındaki çocukları etkiler. Hastalık solunum yolu sekresyonları ile temas yoluyla bulaşır. Belirtisi ilk olarak yüzün iki tarafından belirerek kendini gösterir. Yanaklar parlak ve kırmızı olur. Vücutta döküntüler başlar.

Merkezden dışa doğru dantelli bir ten görünümü vardır. Bazı durumlarda ateş görülür. Hamile bir kadın bu virüsle enfekte olursa doğmamış bebeğinin cildinde bu zararlar oluşabilir. Yetişkinlerin çoğunda bu virüsün antikoru vardır ve genelde çocukları etkiler. Belirtileri; isilik, ateş, eklem ağrısıdır. Yanaklarda isilik görülür.

Kol ve bacaklarda ağrı ateş ve isilik en sık görülen belirtileridir. Bağışıklık sistemi sorunu ve anemi belirtileri olabilir. Basit bir kan testi ile enfeksiyon varlığı ve hastalık teşhis edilir. Aplastik kriz ve kalıcı anemi tanısında da bu test kullanılabilir. Hamilelerde de kan testi uygulanabilir. Çocuklarda tedavisi ateş ve ağrıları gidermek için verilen ağızdan alınan asetaminofen ilaçlarıyla yapılır.
Kaynak.7gunsaglik

Akut Bronşit Belirtileri, Sebepleri, Tedavisi

Bronş iltihabı da denebilir. 5 günden uzun süren öksürük şüpheli durumdur. Tekrarlarsa kroniğe çevirebilir. Kronikse en az 3 ay sürer ve balgamlıdır. En sık nedeni virüslerdir. Gribe de neden olan birkaç türü vardır. Bakteriler genelde daha az görülen türüdür. Bakteriyel nedenleri; Mycoplasma, Streptococcus, Bordetella, Moraxella, Haemophilus ve Chlamydia pneumoniae’dır. Tütün dumanı, kimyasal maddeler ve hava kirliliği sebepleridir. Diğer belirtileri; boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, baş ağrısı, kas ağrısı ve yorgunluktur.

Burun akıntısı, ateş ve kusmuk görülebilir. Birçok kişide ateş, nefes darlığı, siyanoz ve göğüs ağrısı da eşlik eder. Yatak istirahati verilir ve dinlenerek göğüs ağrısı ile öksürük geçirilir. Ek olarak antibiyotik tedavisi uygulanabilir. Öksürük belirtilerini azaltan etken maddeli ilaçlar verilebilir. Steroid olmayan ilaçlar enflamasyonu giderme amaçlı verilir. İltihaplanma giderilirse belirtiler hafifler hastalık iyileşmeye başlar. İki yaşından küçük çocuklara gerekmedikçe ilaç verilmez. Zararlı yan etkileri olabilir.
Kaynak.7gunsaglik

Fondöten Kullanırken Dikkat edilmesi Gerekenler

Makyaj yaparken en gerekli olan malzemedir fondöten. Güzelliğimize güzellik katan, cilt kusurlarımızı gizleyen en önemli objelerden biridir. Fakat cilt rengi ile uygun bir ton seçilmediğinde ve sürerken bazı noktalara dikkat edilmediği durumlarda güzelleşmemiz yerine çirkin olmamıza katkı sağlamaktadır. Böyle bir duruma yol açmamak için fondöten kullanırken dikkat edilmesi gereken hususları çok iyi bilmek gereklidir.
İşte fondöten kullanırken dikkat edilmesi gereken noktalar;
• Fondöten kullanılmaya başlamadan önce öncelikle cilt tonuna en yakın rengin doğru bir şekilde seçilmesi gereklidir. Bunun için bileğinizin içerisine süreceğiniz fondöten sırıtmıyor ve cilt renginizle örtüşüyorsa mutlaka bu yönde bir fondöteni tercih etmelisiniz.
• Cilt tipinizin durumu göz önüne alınarak; kuru ciltler için sıvı fondöteni, yağlı ciltler içinse yağı emebilen türden toz fondötenleri tercih etmelisiniz.
• Fondöten mutlaka yumuşak bir süngerle uygulanmalıdır. Aksi halde el veya fırça ile uygulanan fondötenlerde dalgalı ve kötü bir fondöten sürülüş şekli oluşur.
• Fondöten uygulanırken; yüzün tamamına sürüldüğünden emin olunmalı ve T bölgesini daha açık tonda bırakacak biçimde uygulanmalıdır.
• Yüzünüze sürdüğünüz fondöteni dozunda bırakın. Sırf lekeleri kapamak için aynı bölgeye defalarca kez fondöten uygulamak kötü bir görüntüye sebebiyet verir.
• Fondöteni sürerken aşağıdan yukarıya doğru hareketlerle sürmek en doğru ve kusursuz bir harekettir.
Kaynak.7gunsaglik

Güzellik Ürünlerini Saklamanın Yaratıcı Yolları

Çekmece ve dolap gibi kapalı yerlerde saklanan ve tutulan makyaj, kozmetik ve güzellik ürünleri nasıl korunabilir?

En yaratıcı çözümler tüm kadınlara özel sadece burada. Büyük bir dolabınız olmalı ve birkaç büyük çekmecesi ve bölmesi olmalı. Rujlar bir yerde, parfümler ve taraklar kendi çekmece ve bölümlerinde olursa düzenli olursunuz. Kumaş veya metalle yapladığınız küçük çekmece veya kapları duvara asabilirsiniz. Makyaj ve diğer ürünlerinizi rengine göre kutulara yerleştirebilirsiniz.



Mesela mavi kutuda göz farları, pembe kutuda ojeler, sarı kutuda taraklar durabilir. Dilediğiniz gibi zevkinize uygun dekore edebilirsiniz. Bu şirin kutularda neyi sakladığınızı üzerine yazabilir boyayıp süsleyebilirsiniz. Hem hatırlamakta ve bulmakta işiniz kolaylaşır hem de odanız sevimli ve şık görünür. Cam bir kavanoz bulup makyaj fırçalarınızı burada tutun.

Saç şekillendirici aletleri ve fön makinasını pvc ile tutturduğunuz askılarda ve kapalı dolaplarda rahatça tutabilirsiniz. Toz içerikli makyaj malzemelerinizi sıkça temizlemek gerekir. Temizleme bezlerini de bir çekmecede tutun. Markaya, işlevine, rengine göre bir sıralama yapıp ürünlerinizi güzelce yerleştirin. İmitasyon ve gerçek takılarınızı ayrı kutularda saklayın. Maskaralar çabuk bozulur güneş görmeyen bir yerde cam kutuda tutabilirsiniz. Parfüm şişeleri ve spreyler için de tepsi kullanılabilir.Kaynak.7gunsaglik

Kırışıklıklarla Savaşan Güzellik Bakım Ürünleri

Anti aging maddeleri son yıllarda oldukça popülerleşti. Gençleştiren ve yaşlanmaya karşı savaşan etken maddeler ve güzellik bakım ürünleri herkesin evine girdi.

Kırışıklıklara yol açan makyaj malzemeleri ve çok makyaj yapmak demode oldu. Artık doğal ve bakım ürünleriyle kırışmalara da yaşlanmaya da cephe alındı. Aldığınız ya da doğal olarak hazırladığınız anti aging krem veya ürünü önce cildinizin ufak bir kısmında deneyin. İşe yaradığını gördüğünüzde tüm cilde uygulayın.

BB ve CC kremler daha fazla öneriliyor. Hyaluronik asit ve peptidler molekül boyutları bakımından küçük çapta ürünlerdir fakat cilde derinlemesine nüfuz ederler. Kırışıklıkları en az seviyeye indiren iki etken maddedirler. Çoğu bakım kreminde, gece kremlerinde ve angi aging ürünlerde bu iki madde kullanılır.

Serbest radikallerle savaşırlar. Cildi derinlemesine besler ve onarırlar. Idebenon , E vitamini , yeşil çay ve argan yağı da cilt bakımı için gereken maddelerdir. Kırışmalara karşı doğal ve bitkisel bakımdan yana olun.

Bu maddeleri kolayca bulup kreminizi yapabilirsiniz. Makyaj yapmadan önce iyi düşünün kapatıcı fondöten kullanmayın makyajınızı gece iyice silin. Krem kullanın ve rutin bakımınızı muhakkak yapın. Güneşe çıkmadan ise koruyucu faktörlü bir krem sürün.Kaynak.7gunsaglik

Erkek Çocuklarda Depresyon Sebebi Yanlış Sünnet

Prof. Dr. Selçuk Yücel hatalı sünnetin çocuklarda yapabileceği etkilere değindi..

Akdeniz Üniversitesi Üroloji  Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Yücel, ”Yanlış kişilerce yapılan  sünnetin ardından penisin göbek üzerindeki yağlı katmanın içerisine kaçması  sonucu gömük penis sorunu yaşanıyor” dedi.

Yücel, her erkeğin değişik yaşlarda  sünnet olduğunu, ancak sünnetin ehil olmayan kişilerce de yapılabildiğini  söyledi. Buna bağlı olarak çeşitli sünnet hatalarının yaşandığını dile getiren Yücel, en sık sünnet hatalarının başında penis boyunun kısa kalması olduğuna

işaret etti.

Yücel, ”Yanlış kişilerce yapılan sünnetin ardından penisin göbek  üzerindeki yağlı katmanın içerisine kaçması sonucu gömük penis sorunu yaşanıyor. Çocuklarda bu sorun zamanında teşhis edilip tedavisi yapılamıyor. Ergenlik çağına  gelince başvuruyorlar. En sık gelme nedenlerinin başında penis boyunun  kısalığıyla idrarı tam boşaltamamak ve ayakta idrarı yapamamak geliyor. Özellikle  ergenlik çağından sonra evlilik dönemine gelince penis boyunun kısalığı büyük  sorun oluşturuyor” dedi.

Cerrahi olarak penisin içeriye giren bölümünün dışarıya çıkartılmasının  mümkün olduğuna dikkati çeken Yücel, ”Özellikle yeni sünnet olmuş, 10 yaşını  geçmemiş çocuklarda bu çok daha kolay yapılabiliyor. Bu tür hastaların ilaç ya da  krem gibi internetten sağlayabilecekleri tedaviler yerine düzgün şartlarda, sıhhi  koşullarda ve uygun ellerde tedavilerini yaptırmaları faydalı olacaktır” diye  konuştu.

Yücel, bu sorunun çocuklar ve gençler üzerinde önemli sorunlara yol  açtığını vurgulayarak, şöyle konuştu: ”Birçok çocuk ve genç utandığı için doktora gidemiyor ve bu nedenle aile  hayatlarında sorunlar yaşıyor. Toplumun tepkisinden, küçümsemelerinden çekiniyor. Gençler yeni evlendiğinde ilişki esnasında büyük problemler yaşıyor. Bu da onları  depresyona sokuyor. Öz güven eksiklikleri oluşuyor. Toplum içinde bu nedenle  evlenemeyen insanlar bile mevcut. Burada en büyük görev ailelere düşüyor.  Ailelerin genellikle ’Yaşı ilerledikçe geçer’ diye düşünüyor. Bu hastalık  büyüdükçe geçmekten ziyade kronikleşiyor.”

-”İlaçlar psikolojik bağımlılık yapıyor”-

Prof. Dr. Selçuk Yücel, internet üzerinden satılan penis büyütme  ilaçlarının sağlık açısından çok tehlikeli olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: ”Bu ilaçlara ulaşmak çok kolay. İşin en cezbeden yolu da kim olduğunuzu  kimse bilmiyor. İnternetten istiyorsunuz ve kimin istediği saklı kalıyor. Böylece  utanma duygusunu insanlar yenmiş oluyor. Ama bir süre sonra insanı bu ilaç  olmadan ilişkiye giremeyecekleri düşüncesi sarıyor. İlaçlar psikolojik bağımlılık  yapıyor. Ancak uzun dönemde bu ilaçların ne gibi sorunlara neden olabileceğini  kimse bilmiyor. İlaçlar karaciğerden metabolize ediliyor. Vücuttan atılırken  ciddi hormonal bozukluklar meydana getirebiliyor. Öte yandan bu ilacı  kullanmasına rağmen hayatında bir değişiklik olmayan insanlar, kendilerini  tamamen dışa kapatıp depresyona girebiliyor. Bu nedenle bu tür ilaçların  satışının kontrol altına alınması gerekir.”Kaynak.7gunsaglik

Gözaltı Morlukları İçin Doğal Çay Kürü

Gözaltı morlukları çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir.

Genellikle gözün hemen altında mor veya kahverengi halka şeklinde oluşan bu durum; sağlıksız beslenme, yetersiz uyku düzeni, kafeinli besin tüketimi, sigara, alkol ve stresten dolayı oluşmaktadır.

Gözaltı morlukları ilaçlar ve bazı bakım uygulamaları ile kolaylıkla geçen sorunlardır.

Şimdi sizlere oluşan gözaltı morlukları için evinizde kolayca yapabileceğiniz bir bakım küründen bahsedeceğim.

Gözaltı morlukları için Çay kürü

Lavanta, Zambak, Ihlamur ve papatya olmak üzere 4 bitkinin çay haline getirilmesi sonucu ortaya çıkan kür ile gözaltı morlukları, şişlikleri ve yorgunluk görüntüsü ortadan kalkmaktadır.

Bitkilerden birer tutam alınmak suretiyle 1 fincan kaynar suda demlenmesi sağlanmalıdır.

Ardından süzülen çay kürü soğuduktan hemen sonra makyaj pamuklarının yardımıyla bu çaya batırılarak, göz kapaklarına yerleştirildikten sonra 10 dk. Beklenerek, güzelce yıkanır.

Bu işlem haftada 2 kez düzenli olarak uygulandığında bir bebeğin gözaltları gibi kusursuz gözaltlarına sahip olabilirsiniz.
Kaynak.7gunsaglik
Metabolik sendrom kardiyovasküler hastalıklar diyabet ve belli sorunlar açısından riskli bir durumdur.

Akdeniz diyeti ise sağlıklı olduğu kadar içeriğindeki fındık, ceviz ve zeytinyağı metabolik sendroma neden olabilir. Obezite, yüksek kolesterol, yüksek kan basıncı, diyabet ve kan şekeri açısından riskli olabilir.

Genetik faktörler, obezite, kilolu olmak, sağlıksız olmak özellikle kötü beslenme metabolik sendrom riskini %34 oranında artırıyor. İspanya araştırmalarına göre Akdeniz diyetinde yer alan sebze, meyve, tam tahıllar, ceviz fındık, zeytinyağı, balık, kırmızı et veya tereyağı gibi alternatifler var. Yani örneğin size dokunan bir ürün varsa onu alternatifiyle değiştirin tabii doktora danışarak.

Beslenme düzenini değiştirerek kalp krizi inme obezite risklerini %15 kadar azalıyor. Akdeniz diyeti karın yağlarını çok azaltıyor elbette çok sağlıklı ve artıları çok. Doktorunuza danışın testleri yaptırın ona göre metabolik sendroma girmeden beslenmeye çalışın.
Kaynak.7gunsaglik

Mevsimsel Alerjiden Korunmak İçin Kaçınmanız

Mavi peynir. Zengin miktarda histamin içerir ve kaşıntı sebebidir. Göz yaşarması, hapşırma ve burun tıkanıklığı yapar.

Maydanoz. Kızılağaç ve kayın polenlerine alerjisi olanlarda daha etkilidir. Çapraz reaktörler içerir sezon boyunca alerji yapabilir.

Domates. Histamin ve ot polenleri içerir mevsim boyunca yoğun alerji belirtileri yaşarsınız.
Badem. Bu mevsimde alerji olma riski artar fındık ve bademli süt, kurabiye gibi tüm ürünlerde alerji durumu riski fazladır.

Şarap. Fermente edilen bu ürün alerji zeminini hazırlar histamin içerir. Astım ve alerji yapar belirtileri artırır. Sülfit içeriği çoktur.
Muz. Öksürük, hapşuruk ve alerji belirtileri yapar.
Kereviz. Polenlerinden ötürü alerji nedenidir.
Kaynak.7gunsaglik

Aşırı Kilonun Sağlığa Etkileri Nelerdir?

Vücudumuzdaki fazla kilo, bizim yalnızca biyolojik sağlığımızı bozmaz; aynı zamanda ruhsal sağlığımızı da önemli ölçüde etkiler. Alınmaya başlayan kilo zamanla insanın psikolojisini bozar. Böylece birey kendini kısıtlamaya başlar ve zamanla yaşam kalitesi düşer.

• Fazla kilonun biyolojik ve psikolojik sağlığımıza zararları şu şekildedir:
Kilonun önce bedensel sağlığımıza zararı vardır. Bunlar hipertansiyon, kalpte damar tıkanıklığı, bağırsak, meme ve rahim kanserinde artış, diyabet, safra kesesi hastalığı, felç, solunum güçlüğü, karaciğerde yağlanma, astım gibi hayatî tehlikesi yüksek olan önemli hastalıklardır. Hayatınızı böylesine önemli bir diskten kurtarmak istiyorsanız bir an önce fazla kilolarınızdan kurtulmak zorundasınız.
• Kilonun bedensel etkilerinin dışında psikolojik etkilerinin de olduğunu ifade etmiştik. Kilolu birey kendini kilo veremediği için başarısız hisseder; çirkin, hantal ve itici olduğunu düşünür. Kendini sürekli diğer zayıf bireylerle kıyaslama hali içerisindedir, kendini suçlar. Çevresinden aldığı eleştiriler sayesinde sürekli bir stres hali içerisindedir. Zamanla kendini toplumdan soyutlamaya ve içine kapanır; yaptığı hiçbir şeyden zevk alamaz. Kendini mutsuz eden kiloları artık tek düşüncesi haline gelmiştir.
Kaynak.7gunsaglik

Beynin Derinlerindeki Korkuya Yeni Bir Geçit Bulundu

Korkular ilkeldir. Beynimizin en derinlerinde bir yerde korku kavramı keşfedilmeyi bekler.

Yeni bir araştırmada bu bölgeye bir geçit araştırılmıştır. Koruyucu mekanizma olarak korkularımız kılavuzluk eder. Normal miktarı bizi güvende tutar. Aşırısı ise travmatik stres bozukluğu sorununa delalettir. Sağlıklı ve üretken insanların hayatını olumsuz etkiler. Beynin aktif korkma eylemini ve harekete geçiş sürecini incelemişlerdir. Doğrudan davranışları denetleyen beyin sapı korkuları bellekte barındıran bir sinir kanalıyla ayrı bir alana sahiptir.

Bu alan yani geçit yolu yeni keşfedilmiştir. Korkular da bilgiler gibi beyin tarafından öğrenilir ve hapsedilir. Beynin derininde korkuyu depolayan hafıza birimi denilebilen bir geçit yolu sinir aktarım alanı mevcuttur. Herhangi rahatsız edici bir durumda nöronları yani aktarım sinir sinyallerini harekete geçirir. Korku hafızası beyin kontrol merkezidir bu geçit. Korku anıları deposu ve iletişim şekli incelenmektedir. Böylece korkularımızın yer aldığı beyindeki bu alan bir şekilde pasifleştirilmek istenmektedir. Ters etki, şok, ses iletişimi gibi teknikler hayvanlar üzerinde denenmektedir.Kaynak.7gunsaglik

Bipolar Bozukluk Nasıl Teşhis Edilir?

Çift kutupluluk rahatsızlığı olan bipolar bozuklukta farklı ruh halleri ve davranışlara rastlanır.
Unipolar depresyon ve şizofreni gibi diğer ruhsal sorunlarla karıştırılmamalıdır. Bipolar depresyon, hipomani ve mani belirtileri ile izlenir. Doğru tedavi ile iyileştirilebilir. Özel kan ve lab testleri yapılabilir. Ancak psikoterapi yapılarak önce belirtilere bakılır ve teşhis konur. Bipolar teşhisi konduktan sonraki tedavi süreci önemlidir. Aslında, en önemli tanı aracı, ruh hali, davranışları ve yaşam tarzı alışkanlıkları hakkında doktorunuzla açıkça konuşmaktır. Fizik muayenede hastanın genel durumu ortaya çıkar. Şiddeti, frekansı ve uzunluğuna bakılır.
Günlük enerjiye göre bipolar tanısı konamaz veya değildir denemez. Enerji, uyku durumu, hızlı düşünme ve konuşma, sinirlilik düzeyi gibi belli faktörler incelenir ve tanı konur. Genetik etkenlerde aile öyküsü de önemlidir. Size kişisel ve ailevi sorular sorulur ve verilen cevaplar incelenir. Madde kullanımı, davranış bozuklukları, depresyon, dürtü kontrol bozuklukları, gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği, hiperaktivite, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, psikoz, panik bozukluk gibi pek çok rahatsızlık tanısı hastada olabilir. Psikiyatrik hastalığın altında başka bir neden olabilir. Tiroid, lupus, HIV gibi sorunlar da bipolara neden olabilir. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Dikkat Bu Mantar Çok Tehlikeli!

Candida Albicans isimli bir mantar sinsi bir virüs gibi ilerliyor. Hastalıklara ve ölümlere sebep.

Konuyla ilgili bilgi veren Dr. Sinan Akkurt, bir numaralı tetikleyicisinin aşırı antibiyotik kullanımı olduğuna dikkat çektiği Candida Albicans mantarının insan bedenindeki sinsi bir ajan olduğuna dikkat çekti.

Normal koşullarda bağırsaklarda vitamin üreten bakterilerle dengede bulunan bir mantar çeşidi olan Candida Albicans mantarı, bağırsak duvarına yapışarak orada yaşıyor. Aşırı çoğalması ve yer değiştirmesi durumunda ise başta enfeksiyon oluştururken, ardından birçok hastalığın tetikleyicisi olabiliyor. Konuyla ilgili bilgi veren Biorezonans Uzmanı Dr. Sinan Akkurt, Candida Albicans mantarının çoğalmasında aşırı antibiyotik kullanımının önemli bir etken olduğuna dikkat çekti. Gereksiz yere kullanılan antibiyotiklerin yanı sıra rafine un ve şekerin fazla tüketimi, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve beslenme eksikliklerinin de bu mantar türünü çoğaltan etkenler olduğunu belirtti.

Candida Albicans mantarı ile doğrudan bağlantılı rahatsızlıklar arasında ağızda beyaz pamukçuk, aft, şişkinlik, bağırsak krampları, anüste kaşıntı, vajinal mantar, sık mesane iltihapları, adet sendromları, halsizlik, enerji kaybı, düşük libido, depresyon, konsantre olamama ve alerjileri sıralayan Dr. Akkurt, tedavi için öncelikle beslenme planının değişmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle rafine un ve şekerden uzak durulması, kefir, turşu, yoğurt, ayran, lor peyniri, sarımsak, üzüm çekirdeği, keten tohumu  gibi bağırsak florasını destekleyici gıdalar alınmasını öneren Dr. Sinan Akkurt, biorezonans metoduyla iki seansta tedavinin tamamlanabildiğini kaydetti.Kaynak.7gunsaglik

Diyabetik Retinopati: Şeker Hastalarında Oluşan Göz

Şeker hastalığı olan kişilerde görülen bir göz rahatsızlığıdır. Retinadaki kan damarları diyabetli hastalarda oldukça hassaslaşır.

Hasar gören retina damarlarında retinopati oluşur. Tip 1 ya da tip 2 diyabette bu hastalık gelişebilir. Hafif görme sorunlarıyla başlayan rahatsızlık daha da ilerleyebilir. Yetişkinlerde körlük sorununun en büyük sebeplerinden biri retinopatidir. Erken müdahale edilmez ve tedaviden kaçınılırsa körlük yaşanabilir. Erken diyabetik retinopati nonproliferatif diyabetik retinopati olarak da bilinir.

Bu aşamada hasar gören göz kan damarları gözün içine kan ve sıvı sızdırır. Retna veya makula merkezi şişmeye başlar ki bu duruma makula dejenerasyonu da denir. Gelişmiş evresinde ise kan damarları büyümeye başlar yeni kan damarları gözün ortasında belirir.

Aşırı kandaki şeker seviyeleri bunun birinci sebebidir. Beynin görme sinyallerinin alındığı ve iletildiği kanal olan retina damarlarına kan akışı engellenir ve görme sorunları hatta körlük bile yaşanabilir. Skar dokusunda sızıntı başlarsa görme yetisi kaybedilir. Uzun yıllardır diyabet hastası olanların retinopatiye yakalanma riski daha yüksektir. Belirtileri;

Uçuşan cisimler ya da karaltılar görmek,

Geceleri zor görme,

Bulanık görme veya görme kaybı,

Renkleri ayırt etmede zorluktur.

Teşhisi için muayeneye gidilir. Kan damarları, dokular ve göz iyice incelenir, floresein anjiyografi testi yapılabilir. Tedavisine düzenli göz muayeneleri önerilir. Diyabet tedavi edilir. Lazer tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri uygulanabilir.
Kaynak.7gunsaglik

Erken Doğum, Bebeklerde Diyabet Riskine Yol Açıyor

Yenidoğan sağlığı üzerine yapılan araştırmalarda erken doğumun riskleri incelenmiştir.

Erken doğum bebekte ve ileride çocukta insülin dengelerini bozarak diyabete sebep oluyor. İnme ve kalp hastalıkları riski ve gelişim bozuklukları da cabası. Henüz teyit gelmese de çoğu erken doğumda bebeklerde yüksek insülin düzeyleri görülmüştür. Normal zamanında doğan çocuklarda diyabet sorunu çok görülmüyor fakat erken doğumda bu risk artıyor.

Yetişkinlerde tip 2 diyabet görülmesinin sebeplerinden biri olarak erken doğumla doğmaları gösteriliyor. Zamanından en az 3 hafta erken doğan bebekler ileride çocukluk ve yetişkinlik çağlarında tip 2 diyabete yakalanabiliyor. Metabolik hastalıklar, felç ve kalp sorunları da bu sonuçlardan bazıları. Erken doğum diyabetten başka obezite sebebi de.

1/5 oranında bebeklerde bu riskler görülmüştür. İnsülin, vücudun karbonhidrat metabolizması  için gerekli olan pankreas tarafından üretilen bir hormondur. Tip 2 diyabeti olan insanların kan şekeri düzeylerinde tehlikeli dalgalanmalar olur ve insülin düzgün işleyemez.

Obezite, kalp hastalıkları ve diyabet gibi sorunlar erken doğumla birlikte vücuda yerleşiyor. Bebeğin düzenli pankreas ve genel taramaları yaptırılmalı, dengeli beslenmesi sağlanmalıdır. Önceden tedbir alarak diyabet önlenebilir.
Kaynak.7gunsaglik

Bebeklerde Gut Bakterisine Karşı Anne Sütü

Çocukların erken yıllarda yani bebekliklerinde bağışıklık sistemlerinin gelişmesi bakımından bağırsak florası laktik asit alımı çok mühimdir.

Bu da anne sütünde yer alır. Emzirmenin bir artısı da bebeği gut bakterisinden korumaktır. Anne sütü obeziteyle savaşır, diyabet, enflamatuar hastalıklar, barsak hastalığı ve alerji ile savaşır. Guta karşı bebekleri ve çocukları koruyucudur. Bağırsakların dost bakterilere ihtiyacı var şüphesiz. Bu yararlı bakterileri onlara ilk 6 ay boyunca emzirerek verin.

İlerideki sağlığı ve bağışıklığı için bu şart. Gelişimlerinin ilk ve en önemli adımı anne sütüdür. Bir bebek savunmasız olarak dünyaya gelir. Bağırsak bakterileri olmadığından dışardan gelecek bakterilere savunmasız ve hastalıklara karşı korunmasızdır. Anne sütü emen bebekler ise aksine çok güçlüdür.

Hayatlarının ilk 3 yılında çok ciddi sağlık sorunlarından da büyük ölçüde korunmuş olurlar. 9 aya kadar anne sütü alınabilir. Ne kadar iyi anne sütü alırsa obezite riski o denli azalır. İleride vücut kitlen endeksini korur. Bağırsak bakterilerinden değişimler 3 yaşına kadar devam eder. Bebekken emzirilen çocuklar çocukluk dönemini de daha sağlıklı atlatır. Kaynak.7gunsaglik

Erkek Doğurganlığına Zarar Veren Yiyecekler

Erkeklerin doğurganlık özelliği kısırlık sorunuyla gölgelenir.

Sıkı iç çamaşırı ve alt giysiler, stresli ve bol alkollü biz hayat düzensiz olan yaşam biçimleri erkeklerde kısırlık sebebidir. Sperm sayısı ve kalitesi azaldığında baba olma şansı azalır ve spermlerin hareket etme kapasitesi şekli dokusu ilerleyebilme dölleyebilme yetenekleri aslında beslenme ile orantılıdır.

Yani erkeklerde beslenme alışkanlıkları spermleri doğrudan etkiler ve çocuk sahibi olmalarını etkiler. Peki hangi besinleri tüketince erkeklerde kısırlık görülebilir?

İşlenmiş et, hamburger, sosis, sucuk, pastırma, salam. Tam yağlı süt peynir yoğurtta pestisit oranı kimyasal oranı yüksek ise spermlere zarar verebilir. Pestisit mikropları elma, çilek, üzüm, kereviz , şeftali, ıspanak, tatlı biber, nektarin (ithal), salatalık, ve kiraz domateste de bulunabilir. Alkol, soda gibi şeyler aşırıya kaçırılmamalıdır. Aşırı alkol spermleri öldürür.Kaynak.7gunsaglik

Sağlıklı Ekmek Nasıl Olmalı?

Her öğünde mutlaka tüketilen ve yoğun bir E vitamini içeren ekmek hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Bu anlamda E vitamini içeren haplar kullanmaktansa tam buğday ürünü ekmek tüketmek daha mantıklı olacaktır. Ancak ne yazık ki her ekmek sağlıklı değildir.

Peki sağlıklı ekmek seçiminde dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir ?
-Öncelikle seçtiğiniz ekmeğin ağırlığı ile boyu orantılı olmalıdır. Ekmek ağırlığının, boyunun 3 katı olması ekmekteki kimyasal oranının yüksek olduğu anlamına gelmektedir.
-Ekmek iyi pişmiş ve yanmamış olmalı, ezik ve kirli ekmek almamaya dikkat edilmelidir.
-Bembeyaz kabarmış ekmek insan sağlığı için zararlıdır. Çünkü ekmeği tam beyaz hale gelmesi için içerisine beyazlatıcı maddeler katılmaktadır. Bu nedenle bu ekmeklerden kesinlikle uzak durulmalı ve tam buğday unu ile üretilmiş ekmek satın alınmalıdır.

Tam buğday unu ile üretilen ekmekler;
-Özellikle bazı B grubu vitaminleri posa ve mineraller yönünden zengindir.
-İçeriğinde barındırdığı biyoaktif bileşenler sayesinde besleyici değeri yüksek olmaktadır.
-Bireye az miktarda tokluk hissi verir ve daha çok enerji depolamasını sağlar.
-Bireyde kanser, hipertansiyon ve kalp damar hastalıkları önemli sağlık sorunlarının oluşumunu önler.
Kaynak.7gunsaglik

Nüfus Artışı Halk Sağlığını Olumsuz Etkiliyor

Araştırmalara göre 2011 yılında gezegenimizde milyarlarca insan olacak ve yoğun nüfus halkın genel sağlığında felaketlere yol açacak.

Çevrede yer alan ekstra her insan bedeni diğerleri için bir dezavantaj. Aşırı nüfus artışı bilinçsiz çoğalan toplumlarda bu gibi felaketlere yol açıyor. Aile planlaması burada önem taşıyor. Ebola virüsü gibi halkı etkileyen genel sağlık sorunları aşırı nüfuslu yerlerde daha etkili oluyor.

Modern dünya düzeninde tüm ülkeler için geçerli olan bu genel sağlık tehdidi herkes için geçerli. Washington üniversitesi demografi bilimi uzmanları da konuyla ilgili araştırmalar yapmıştır. Modern dünya ülkelerinde bilinçli aile planlaması yapılmalı ve yoğun nüfus artışı önlenmeli. Ebola virüsü gibi halkı etkileyen genel sağlık sorunları aşırı nüfuslu yerlerde daha etkili oluyor.

Aksi halde birçok salgın hastalık virüsler kolayca yayılır. Aç, fakir ve az gelişmiş ülkelerde örneğin Afrika ülkelerinde aksine üremeye önem veriliyor ve nüfus oldukça kalabalık bu nedenle sağlık felaketleri yaşanıyor. Kronik soğuk algınlığı, ateş, yorgunluk, solunum yolları hastalıkları, viral hastalıklar bu nedenle artmakta. Kaynak.7gunsaglik

Bebeklere Stres Öğretilemez, Stres Yaşatılabilir

Yeni araştırmalara göre bebekler annelerinde var olan stresi çekip üzerine alamazlar. Stres öğrenilebilen ve üzerine alınabilen bir durum değildir.

Kendi gelişimleri sürecinde ancak kendi streslerini yaşayabilirler. California Üniversitesi, San Francisco doktora öğrencisinin araştırmasında, uzun yıllardır sosyal bilimcilerin de üzerinde durduğu bu konu gündeme gelmiştir. Birinin duygusal deneyimleri bebeğini nasıl etkiler? Etrafındaki kişilere nasıl aktarılır? Duygular özellikle romantik çiftler arasında bulaşıcı olabilir. Örneğin aşk ve heyecan duygusu iki sevgili arasında paylaşılır ve aktarılır. Benzer çalışma anne-çocuk arasında da yapılmıştır.

Ebeveynlerin stresli ve zor yaşamları incelenmiştir. 12 ila 14 aylık bebekleri olan 69 anne gözlenmiştir. Kalbe çeşitli cihazlar takılarak değerlendirmeye alınmışlardır. Bir süre bebeklerinden ayrı tutulmuş ve sorular sorulmuştur. Gülümseyen başını sallayıp olumlu duran annelerin bebekleri bu duyguları gülümseyerek alırken, kaşlarını çatan annelerin bebeklerine negatif geri bildirim gelmiş ve ağlamaya başlamışlardır. Kardiyak stres belirtileri bazal kalp hızı ile çevreye iletilmiştir. Yani olumsuz duygular, stres gibi durumlar anneden bebeğe aktarılabiliyor.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Diyabetle Savaşan Potansiyel Etkili Otlar ve Bitkiler

Her toplumda %8 oranında kişiyi etkileyen diyabet hastalığı oldukça zorludur maliyetlidir ve genelde tip 2 şeklinde görülür.

Diyet değişiklikleri, fiziksel aktivite ve hastalık kontrolü ile kan şekeri seviyeleri dengelenebilir. Glikoz değerlerini insülin düzeyini kısacası diyabeti kontrol altında tutmak için mutfaktan yararlanabiliriz. Mercanköşkü, biberiye, kekik ve sera bitkilerinden yardım alın.

İnsülin salgılanmasında rol oynayan otları bilin. DPP-IV ve PTP1B adlı maddeler ile insülin salgılanması dengelenir. Bu enzimler şeker hastalığını yöneten ilaçlar gibidir. Ayrıca polifenol ve flavonoidler içeren sera etkili bitkiler inhibe enzimleridir. Biberiye, mercanköşkü ve kekik türleri şeker hastalığına karşı iyi gelir.
Kaynak.7gunsaglik

Doğal Detoks Gücü Veren Besinler

Zararlı maddeleri temizleyen detoks görevi gören besinleri inceleyelim. Karaciğer, böbrekler ve bağırsaklar gibi organları temizler zararlı toksinlerden arındırır.

Enginar. Kuşkonmaz gibi sebzeler probiyotik yönünden zengindir. Barsaklarda iyi bakterileri korur organların yükünü azaltır. Bağışıklığı teşvik eder metabolizmayı canlandırır.

Lahana. Brokoli karnabahar lif oranı yüksektir. Bağırsak böbrek karaciğer sağlığını olumlu etkiler. Toksinleri atar organ sağlığını destekler düzenli sindirimi sağlar.

Portakal. Antioksidan ve C vitamini deposudur. Glutatyon karaciğer detoksu için iyidir. Karaciğer fonksiyonlarını geliştirir.

Yumurta sistein içerir yorgunluk ve ayılmaya iyi gelir. Alkol metabolizmasını çürütür kendinize getirir. Toksik yıkıcı özellikler taşır.

Patates ve mercimek içerdikleri yüksek oranda vitamin ve besin değerleri ile hücre fonksiyonu sindirim metabolizma için bire birdir.



Yulaf gıda emilim hızını yavaşlatır. Bakterileri dengeler karaciğeri korur. Yoğurt ise probiyotiktir kan şekerini dengeler vücudu temizler.
Kaynak.7gunsaglik

Depresyon Teşhisi Hakkında Bilgiler

Depresyondan şüphe ediyorsanız doktorunuz en iyi şekilde depresyon tanısı koyacaktır.

Çeşitli muayene ve taramalarla depresyon tanısı konabilir. Duygu durum bozuklukları aynı şekilde teşhis edilir. Majör depresyon, distimi, hafif ya da kronik depresyon, mevsimsel ruh hali bozukluğu, manik depresyon, bipolar, ağır klinik vakalara kadar tanılanır. Kesin tanı için özel kan testleri istenir. Birçok lab testi yararlı değildir. Doktor hasta görüşmesi yüzyüze diyaloglar en iyi tanılama biçimidir. Birkaç soru ve cevaptan sonra konuşmalarından ve tavırlarından kişinin sorunu teşhis edilir. Fizik muayene, hastayla konuşma ile genel sağlık durumu hakkında bilgi edinilir.

Yaşam tarzı alışkanlıkları, günlük davranışları ve ruh halleri izlenir. Birkaç seans sonra doktor hastasını tanımış olur ve tedavide daha rahat ve etkin bir yol izlenir. Aile öyküsü de öğrenilir, genetik bir sorun olabilir. Ne zaman karamsar ve mutsuz hissettiğiniz, zevklerinizin azalması, kilo değişimleri, uyku sorunları, yorgunluk ve enerji kaybı, umutsuzluk, değersizlik, suçlu hissetme, odaklanma sorunu, ölüm düşüncesi, intihar girişimi gibi konular değerlendirilir. Belirtiler kısa veya uzun süre sürebilir. Ciddi vakalarda yataktan bile kalkmama durumları görülür. Lab testleri gibi fiziksel tanılama da bir bakıma destekleyici yöntemlerdir. Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Çocuklarda Riskli Omurga Eğriliğini Korse Önlüyor

Omurga eğriliği yani skolyoz çocuklarda oldukça risklidir ve ameliyat gerektirebilir.

Bir tür omurga yapısını koruyan bu giysi kötüleşen durumları önlüyor. Bu ateli kullanan çocukların %72’si iyileşme göstermiş ve ameliyata gerek kalmamıştır. Olumlu sonuçları araştırmalar sonucunda alınmıştır.

Ciddi durumu olan omurga eğriliğinin ilerlemesi muhtemel olan çocuklarda bu riski ve ameliyat ihtimalini azaltan omurga düzleştirici atel kuşaklar ortopedi cerrahları tarafından öneriliyor.

13 saat bunu giyen çocuklarda ameliyata gerek duyulmamaya başlanmıştır. Aile doktor ve hasta işbirliği, bu atelin kullanılması ve fiziksel test ile uygun yaşam tarzı skolyozun önüne geçiyor.

10-15 yaş arasındaki çocuklarda 18 saat uygulanan bu tedavi sonucunda %50 oranında 20 ila 40 derece düzelme görülmüştür.

Spinal cerrahlar da ergenlikte özellikle kambur duruş bozukluğundan ileri gelen bu rahatsızlık için uygun tedavinin bu olduğunu onaylıyor.

Üst ve alt omur eğrileri bir tarafa eğimle birlikte ilerliyor. Destekleyici korseler de bunu önlüyor.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Osteoartritte Diz İçin Yapılacak Egzersizler

Hamstring kaslar için streç esneme germe egzersizleri uygundur. Osteoartrit hastaları dizleri için bu egzersizleri yapmalıdır.

Esneme hareketleri egzersiz kabiliyetimizi kapasitemizi de artırır. Romatizmal ağrılara da iyi gelir. 5 dakikalık bir yürüyüşle ısının. Yere yatın sağ ayak tabanınıza bir çarşaf ya da uzun bir bez geçirip ipin ucundan sıkıca tutun. 20 saniye boyunca bacağı gererek yere indirip yerden kaldırın. Bir başka streç hareketinde ağrı ve yaralanmayı önleyeceksiniz.

Bir sandalyeye tutunup tek dizi kırıp çömelin. Arkada kalan bacak gergin olmalı ve sıkılığı hissetmeli. Dizi bükmeden bacakları düz tutarak yer değiştirin. Zayıf eklemlere destek olmak kas gücü oluşturmak için düz kaldırma hareketine geçelim. Bacağın tekini yatarken havaya kaldırıp parmak ucundan çekiliyor gibi gerin. Uyluk kaslarını sıkın 10 tekrar halinde iki bacağa da yapın.
Kaynak.7gunsaglik

Ayak Kokusunu Tamamen Ortadan Kaldırabilirsiniz

Ayak kokusunun çeşitli sebepleri olabilmektedir. Ayak kokusunu meydana getiren terleme olayı ve terlemeyle beraber ayakkabılar içerisinde üreyen bakteri ve organik asitler ayakların kokmasını sağlamaktadır.

Keskin ve rahatsız edici şekilde kokan bu bakteriler; ayakkabının içerisinde, çoraplarda ve ayak üzerinde yapışır kalır. Ayaklar yıkanmadığı sürece gidilen her ortamda kişinin ayakları kokar. Ayrıca ayaklar yıkansa dahi aynı ayakkabılar giyildiğinde yine ayaklarda ayak kokusu devam edecektir.

Ayak kokusunu tamamen ortadan kaldırmak için yapılması gerekenler;

Ayak kokusunu gidermenin ilk yolu ayakların terlemesini önlemektir. Bunun için mevsimine uygun ayakkabı ve çorap tercihi yapılarak en başta terleme olayının yaşanması önlenmelidir.

Çok hareketli bir gün geçirdiğiniz için ayaklarınızın terlemesine sebep olmuş olabilirsiniz buda ayak kokusunu beraberinde getirdiğine göre yapılması gereken ayakkabıları açık havada alarak havalandırmak ayakları da su ve sabun ile yıkamak olmalıdır.
Mevsim her ne olursa olsun ayaklarınızın hava almasına imkân sağlayacak türden ayakkabılar kullanmaya özen gösterin.
Günlük olarak çoraplarınızı değiştirin.

Sürekli olarak aynı ayakkabıyı giymek kiri ve teri beraberinde getirir ara sıra değişik ayakkabılardan yararlanarak ayak kokusu oluşumunu engelleyin.

Ayakkabılarınızı 6 aylık periyodlarla yıkayın. Almış olduğunuz ayakkabınızı yıllarca temizlemeden giymeyin.

Bu durum, ayak sağlığınız için sağlıklı bir durum değildir. Bunun yerine elinizde veya uygun bir programda çamaşır makinanızda yıkayabilirsiniz.

Ayaklarınız ayak kokusuna karşı dirençsizse ayaklar için üretilmiş olan deodorantlardan yararlanın.

Çinko içeren besinlere beslenerek çok fazla terleyen ayak probleminizi en aza indirin bu sayede ayak kokusu probleminizde de azalma gerçekleşir.

Yukarıda saymış olduğum önerilere rağmen ayak kokunuz devam ediyorsa podiyatra hekimine görünerek ayak kokusu için tıbbi destek alınız.
Kaynak.7gunsaglik

Bel Ağrılarında Ellerin Terapi Gücü

Sırt ve bel ağrıları çekenler için masaj ve ellerin terapi gücü önemli ve işe yarar bir fonksiyondur.

Germe teknikleri hafif baskı uygulama sırt kaslarına uygulanarak ultrason terapisi ile etkisini gösteriyor. Bu tedavinin adı OMT’dir ve bu teknikte 12 hafta boyunca katılımcılar üzerinde denemeler yapılmıştır. Ultrason dalgaları ile bele uygulanan yöntemde ilaç miktarı azaltılmıştır.

Çünkü ilaçların yan etkilerine göre bu yöntem hem daha az riskli hem de daha başarılıdır. Bireylerin yaklaşık üçte ikisinde %30-40 oranında iyileşme verimi alınmıştır. Hekim tarafından uygulanması gerekir ve osteopatik bu yöntem, Teksas Kuzey Üniversitesi Kemik Hastalıkları Araştırma Merkezi’nde uygulanıyor.

Kronik bel ağrısından muzdarip insanlar genelde reçeteli ilaçlarla tedaviyi tercih ediyor ve maalesef hekimler bu yöntemleri önerebiliyor ve ilaçların çok ciddi yan etkileri var. Sırt ağrısını hafifletmek için ibuprofen veya diğer non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar almak ülser ve benzeri mide bağırsak sorunlarına yol açabiliyor.
Kaynak.7gunsaglik

Sigara Kronik Bel Ağrısını Artırabilir

Northwestern’da Feinberg Tıp Okulu uzmanlarının çalışmasına göre kronik bel ve sırt ağrılarını sigara tetikliyor ve ağrıyı artırıyor.

Beynin ilgili devrelerine ağrı sinyalleri gönderiliyor. Sırt ağrısı çekenlerin 10 da 8 i sigara yüzünden bunu yaşıyor. Sigara alışkanlığını bırakmak ise bu ağrılarda önemli ölçüde azalmayı sağlıyor. Hatta ağrı tamamen kaybolabiliyor. 160 sporcu üzerinde yapılan çalışmada 12 hafta boyunca sigara kullanım ve bel ağrısı durumlarına bakılmıştır. Manyetik rezonans görüntüleme MR beyin görüntüsü alınarak sonuçlar elde edilmiştir.

Beyin taramalarında beynin bölgeleri Nukleus accumbensde ve medial prefrontal korteks incelenmiş ve etkinliği değerlendirmek için çalışmalar yapılmıştır buradan sigaranın ne ölçüde kronik bel ağrısını etkilediği görülmüş ve bu kanıya varılmıştır. Bağımlılık ve motivasyon düzeyleri sigarayla değişime uğruyor ve sigara bağımlısı iseniz bu ağrıları yoğun olarak yaşayabiliyorsunuz.
Kaynak.7gunsaglik

Balık Yağı Beyin Gücünü Destekliyor

Depresyon, ülser, diyabet ve daha birçok durumun etkilerini azaltmada yardımcı olan balık yağı beyni destekliyor.

Doğurganlık, kalp sağlığı ve kilo kaybı sağlamanın yanı sıra cilt ve saçlar için iksir gibidir. Ayrıca Alzheimer gibi beyin hastalıklarını önler. Günlük olarak alınan balık yağı takviyeleri ve gerçek balıktan alınan balık yağı ile enerjiniz yüksek olacak. Unutkanlığa ve odaklanmaya öğrenmeye iyi geliyor. Hafıza bellek ve beyin yetenekleri eşleştirilince de balık yağının mucizesi ortaya çıkar.

Yaşlılıkta görülecek sorunlar önlenmiş oluyor. Beynin serebral korteks ve hipokampus gibi hafıza alanları destekleniyor. Nöropsikolojik testler ve MR görüntüleme testleri ile durum kanıtlanmıştır. Bilişsel bozukluk, hafıza sorunları, Alzheimer, demans gibi sorunlar önlenebiliyor. Balık yağı en çok somon kılıç balığı alabalık sarı tuna uskumru gibi soğuk su balıklarında bulunur. Omega 3 yağ asitleri bakımından zengindir. Günde yeteri kadar balık yağı alınmalı haftada 2-3 kez yenmelidir.
Kaynak.7gunsaglik

Bebek Beslenmesi Çok Önceden Başlıyor

Gebelikte yediklerinizin önemini bebek açısından az çok bilirsiniz. Peki gebe kalmadan önceki beslenmenin etkilerini biliyor musunuz?

Araştırmacılar hamile kalmadan önce yenilen yiyeceklerin bebeğin genlerini etkileyebileceğini ve DNA'da kimyasal değişikliklere neden olabileceğini ortaya çıkardı.

London School of Hygine &Tropical Medicine'den araştırmacı Andrew Prentice, " Annenin hamile kalmadan önce yediği şeyler inanılmaz öneme sahip. Döllenme öncesinde vücutta pek çok etkileşim yaşanıyor. " dedi.

Profesör Prentice'in yaptığı araştırmalar sonucu hamilelik öncesi beslenme ile obezite, kanser ve bağışıklık sistemini etkileyen genler arasındaki bağ ortaya çıkarılmış oldu.

Genleri etkileyen kimyasal değişikliklere neden olan besin değerleri B2, B6 ve B12 vitaminleri, folik asit,  metiyonin ve kolin olarak belirtildi.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Kadınların Hormonal Değişimleri Ve Menopoz Belirtileri

Erken menopozun ilk belirtilerinden biri de düzensiz görülen adet kanamalarıdır..

40 yaş altındaki her 100 kadından birini etkileyen erken menopoz hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Mehmet Özgür Demirel, kadınların düzensiz adetlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade etti.

Erken menopoz nedeni ile kadınlık hormonlarının koruyucu etkilerinin ortadan kalkmasıyla cinsel birleşmede önemli sorunların ortaya çıktığını kaydeden Dr. Demirel, erken menopoz hastalığı yaşayanlara, normal yolla gebe kalmalarının çok zor olması nedeni ile tüp bebek önerildiğini belirtti. Dr. Demirel, "Menopoz kelime anlamı itibari ile adetten kesilme olarak tanımlanmaktadır. Erken menopoz ise 40 yaşından önce adetten kesilme durumudur. Her 100 kadından birini etkilemektedir. En sık belirti, adetlerde meydana gelen düzensizliktir. Bunun yanında kısırlık, depresyon, çarpıntı, halsizlik gibi diğer bulgularla da hekime başvurabilmektedirler. Erken menopoza neden olan en sık sebepler arasında otoimmün hastalıklar, cerrahi olarak yumurtalıkların alınması veya zedelenmesi, aile öyküsü, kullanılan bazı kanser ilaçları ve yaşam tarzı yer almaktadır. Yaşam tarzı derken özellikle sigara ve alkol kullanımı, uyuşturucu içerikli ilaçların kullanımından söz edilmektedir" dedi.

"ÖSTROJEN HORMONU KADIN İÇİN HAYATİ ÖNEM ARZ EDİYOR"

Erken menopoz tedavisinin, kişinin çocuk isteyip istememesine göre değişiklik gösterdiğini anlatan Dr. Demirel, "Çocuk isteyen çiftler için en uygun tedavi seçeneği tüp bebek iken, doğurganlık süresini tamamlamış kişilerde amaç eksik olan hormonların yerine konması olan hormon deplasman tedavisidir. Amaç, hastadaki şikayetler ve hormon eksikliğine bağlı gözlenebilecek hastalıkları engellemektir. En sık bilinen kadınlık hormonu olan östrojen, vücutta birçok dokuya etki etmektedir. Özellikle vajina mukozasında destek dokuların devamlılığı ve kayganlığı sağlayan sıvıların salgılanması gibi çok önemli rollere sahiptir.

Erken menopozdaki hastaların yaşını dikkate alırsak hala cinsel olarak aktif dönemde oldukları için eksilen hormon nedeni ile kuruluk ve darlık gelişeceğinden ağrı nedeni ile cinsellikten uzaklaşabilmektedir. Ayrıca östrojen kalp damar sağlığında, kemik yapımında, cildin nemli ve gergin kalmasında, kalın barsak kanserine karşı koruyucu etkisi nedeni ile eksikliğinin yerine konması ile kadının geri kalan yaşamında daha konforlu yaşamasını sağlayacaktır. Ayrıca tedavi sonrası bağlı ateş basması, huzursuzluk gibi şikayetler de ortadan kalkacağı için kişinin yaşam kalitesi önemli oranda artacaktır" diye konuştu.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Güzel Bir Cildin Bakım Sırları

Kadınların en dikkat ettiği konulardan biri de cilt güzelliğidir. Cildimizi ihmal etmeyelim ve erken yaşta bakıma alalım.

Cildinize zamanın elinin değmesini istemiyorsanız bunlara dikkat edin!

Cildiniz de yaşlandığı için cilt bakımına 20’li yaşlarda başlamak gerekir. Genleriniz, günlük alışkanlıklarınız ve güneş cilt bakımına başlama yaşınızı belirler. Düzgün, yumuşak ve sorunsuz bir cilt istiyorsanız bir dermatoloğa başvurarak cildinizin özelliklerini öğrenmeniz ve ona uygun ürünler kullanmanızda fayda var.

Yumuşak bir temizleyici kullanın

Kuru bir cildiniz varsa krem; yağlı cilde sahipseniz yağ içermeyen köpüklerle cildinizi temizleyin. Eğer hassas bir cildiniz varsa tahrişi önlemek için mutlaka dermatoloğa danışarak ürün kullanın. Yüzünüzü ılık veya soğuk suyla, çok ovmadan yıkayarak kurulayın. Sıcak su cildin doğal nemini bozabilir.

Cildinize özel nemlendirici seçin

Nemlendirici cildinizi korur ve geliştirir. Cildiniz yağlı bile olsa her gün hafif, yağsız nemlendiriciler kullanabilirsiniz. Eğer kuru bir cilde sahipseniz, günde birkaç defa nemlendirici kullanmanız gerekebilir.

Güneşten korunun

Kapalı alanda çalışsanız da gündüz saatlerinde her zaman güneşten korunmanız gerekir. Güneş ışınları bulutlar ve pencerelerden geçebilir. Birçok nemlendirici güneşten koruma özelliği de içerir. Ancak kullandığınız nemlendiricinin bu özelliği yoksa en az 30 koruma faktörlü güneş kremi kullanın. Dudaklarınızı da ihmal etmeyin.

Günlük bakımınızı ihmal etmeyin

Güne cildinizi temizleyerek başlayın. Nemlendiricinizi ve güneş kreminizi ihmal etmeyin. Gece ise dermatoloğunuzun kullanmanızı önerdiği anti-aging ve nemlendiricinizi kullanın.

Peeling yapın

Cildinizin parlamasını engelleyen lekelerden kurtulmak için yumuşak bir bez ya da fırça yardımıyla sürdüğünüz peelingi kuru bir cilt yapısına sahipseniz haftada bir; yağlı bir cildiniz varsa haftada iki kez uygulayabilirsiniz. Eğer akne ya da hassas bir cildiniz varsa, hekiminizle konuşun.

Cildinizin ihtiyacı olan besinleri tüketin

C ve E vitamini içeren krem ve serumlar cildinizi besleyerek güneş hasarına karşı korur. A veya B3 vitamini içerenler ise güneş hasarını düzeltmek için kullanılabilir. Ancak yine de protein, karbonhidrat, yağ ve vitaminlerin tümünü içeren her gıda grubundan dengeli tüketmek gerekir. Ayrıca koyu renkli özellikle mor meyve ve sebzeleri, fındık ve ceviz başta olmak üzere kuruyemişleri softamızdan eksik etmemeliyiz.

Cildinizin Sağlığını Korumak İstiyorsanız…
• Sigaradan uzak durun. Çünkü sigara cildinizin kırışarak daha hızlı yaşlanmasına neden olur.
• Sağlıklı bir cilt için meyve, sebze, yağsız protein ve kepekli tahılları bol bol tüketin.
• Her gün egzersiz yapın. Egzersiz kan akışını artırarak cildinize yardımcı olur.
• Stresten uzak durun; stres cildinizi daha duyarlı hale getirir.
• Güneşten mümkün olduğunca korunun.Kaynak.7gunsaglik

Antioksidan Deposu Yiyeceklerle İltihaptan Arının

İnflamasyona son verin ve sağlıklı gıdalarla beslenin. İltihaplanmayı engelleyen mucizevi besinler..

Vücudun stres ve travma durumunda verdiği tepki,inflamasyon(iltihaplanma) olarak tanımlanır. İnflamasyon durumunun uzun süre devam etmesi hücre dejenerasyonuna neden olarak kalp hastalığı, diyabet ve alzheimer gibi hastalıklara yol açabilir.

Antienflamatuar beslenme şeklinde asıl amaç kilo kaybı olmamakla birlikte, önemli olan besinlerin içeriğidir. Özellikle sebze, meyve, yağlı tohumlar ve kurubaklagiller gibi besinlerde bulunan antioksidan maddeler, stres ve travma durumunda serbest radikallerin oluşmasını engelleyen etkiye sahiptir.Antioksidan maddelerden zengin bu besinlerle, kişisel özelliklere göre düzenlenecek sağlıklı beslenme programları ile kilo kaybı da sağlanabilir.

-    Üzümde bulunan resveratrol,
-    Deniz ürünlerinde bulunan koenzim Q 10 ve omega 3,
-    Kırmızı meyvelerde bulunan beta caroten ve likopen,
-    Turunçgillerde ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan c vitamini,
-    Ayçiçek ile mısırözü yağında, ceviz, badem ve yerfıstığı gibi yağlı tohumlarda ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunan E vitamini yüksek antioksidan kapasiteye sahiptir.

Ancak; bu besinleri pişirme ve saklama yöntemlerine özen gösterilmelidir. Örneğin, yağda kızartma yönteminde ve tahılların öğütülmesi esnasında E ve C vitaminleri büyük ölçüde kayba uğrar.

Ana öğünlerinizde;

-    Fırında pişirilmiş balık, hindi eti,
-    Etsiz pişirilmiş nohut, fasulye gibi kuru baklagiller,
-    Ispanak, marul ve domates gibi sebzelerle hazırlanmış salata,
-    Tam tahıllı ekmek,

Ara öğünlerinizde isebadem, ceviz, kuru üzüm, çilek, yulaf ve az yağlı süt gibi besinler tercih ederek, antioksidan içeriği zengin olan besin tüketiminizi artırabilirsiniz. Hastalıktan kurtulmanın, hastalıktan korunmaktan çok daha zor olduğunu ve sağlıklı beslenmenin hastalıklardan korunma sürecinde çok önemli bir yeri olduğunu unutmayın.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Kemik Kırılmalarına Karşı Süt Tüketimi

Süt ve süt ürünleri tüketimi kemik kırılmalarında etkin rol oynuyor şüphesiz. 22 gerekli besinin 18 ini içeren süt kalsiyum ve D vitamini deposu.

Kemik sağlığını korumada çok etkili. Çocuk gelişiminde önemli bir besin maddesi. Kemik kütlesini artırmak için bebeklerin anne sütü alması çocukların günde birkaç bardak süt içmesi önerilir. Her yaşta süt önemlidir. Osteoporoza karşı da etkilidir ileri yaşlarda kemik kırılmaları artrit osteoporoza karşı tedbir alır.

Kemik kırılmalarını %20 oranında azaltır. Sağlıklı kan basıncı, kalp damar hastalıkları, tip 2 diyabet, kolorektal kanser, kas kütlesinin düşmesinde etkilidir. Kaliteli ve yüksek değerde protein sağlar. Oksidatif stresi azaltır ve kemiklere bağlı ölüm oranını düşürür. Galaktoz kaynağı olarak bilinir. Ayrıca oksidatif stres hasarı, kronik enflamasyon, nörodejenerasyona, bağışıklık tepkisi ve gen kopyalama değişimlerinde etkendir.
Kaynak.7gunsaglik

Romatoid Artrit Gözlerimizi Nasıl Etkiliyor?

Romatoid artrit şişkinlik ve tahriş ile karakterize iltihabi bir hastalıktır.

Vücudunuzun savunma sistemi (bağışıklık sistemi) virüs ya da bakteri gibi yabancı işgalciler yerine kendi vücut dokularına saldırdığı zaman RA inflamasyon oluşur. Bu saldırıların çoğu eklemlerde ortaya çıkabilir, ancak RA inflamasyon aynı zamanda vücudunuzun diğer bölgelerini etkileyebilir.

Özellikle de gözlerimiz hassastır. RA, gözyaşı kanalları, gözün dış parçaları, ve gözün iç kısımlarını etkiler. Kuru gözler, kızarıklık, ağrı veya görme kaybı varsa, bir tanı ve tedavi için göz doktoruna gidilmelidir.

Kuru göz sendromunda göz yaşı gelemez ve gözde kuruluk başlar. Yanma, sümük, kızarma görülür ve teşhisi için Schirmer testi yapılır. Göz nemini kazandırmak için merhem ve damla verilir. Gözün iç ve dış kısımlarında iltihaplanma görülebilir. Bulanık görme, karanlık noktalar, kızarıklık, ağrı ve ışığa duyarlılık görülür. RA eklemlerimizin haricinde gözlerimizi de olumsuz etkiler.
Kaynak.7gunsaglik

Dişlerinizi Fırçalayın Ve Kalbinizi Koruyun

Yeni bir çalışmaya göre, sağlıklı diş etlerine sahip kişilerin kalbi daha az hastalanıyor.

Diş ve diş etleri sağlığı, arterlerde yani kalp damarlarında plak birikimini yavaşlatıyor. Yani kalp damarları daha az tıkanma riski taşıyor. Bu daralma kalp krizi, felç, inme ve ölümle de sonuçlanabiliyor. Bu tıkanmayı önlemenin yollarından biri de dişleri fırçalamak. 420 yetişkin bu çalışmada 3 yıl boyunca izlenmiştir. Diş eti sağlığı ve enfeksiyon kapma durumları incelenmiştir.

Ağız bakterileri ne kadar azsa, boyun ve kalp damarlarındaki tıkanma da o derece azalır. Bu sonuçlar Columbia Üniversitesi epidemiyoloji profesörü ve çalışanları ile yürütülmüştür. Bakteri riski yükselen kişilerde kalp tıkanıklığı sıkça görülür. Kalp hastalarının rutin muayenelerine gitmesi önem taşırken düzenli dişçi kontrolü de herkes için gereklidir.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Zayıflamanın Sırrı Bol Su İçmekte

Beslenme ve diyet uzmanları suyun faydalarını sürekli vurgular. Günde kaç bardak su öneriliyor?

Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Akgül, gün içinde 8-10 bardak su içmenin kilo vermeye yardımcı olacağını söyledi.

Akgül yaptığı açıklamada, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışabilmesi için gereken en temel maddenin su olduğunu belirterek, "Bilindiği üzere vücudumuzun yüzde 60-70’ini su oluşturuyor ve bu miktarın günde 1,5 - 2 litresi çeşitli yollarla dışarı atılıyor. İnsan metabolizması yüzde 1’lik bir su kaybını bile hissederken bu oran daha da yükseldiğinde hayati risk yaratacak boyutlara ulaşabiliyor. Bu yüzden su oranını dengelemek çok önemli. Günde içilen 8-10 bardak su kilo vermeye de yardımcı oluyor. Diyet yapmanıza rağmen kilo verememenizin sebebi yeterli miktarda su içmemeniz olabilir" dedi.

Akgül, suyun vücutta ne işe yaradığını ise şöyle açıkladı:

"Metabolizmanın hızını arttırıyor. Tokluk hissi oluşmasını sağlıyor. Özellikle öğünlerden önce içilen 1-2 bardak su, daha çabuk doyulmasına ve iştahın baskılanmasına yardımcı oluyor. Kas kaybını ve kilo kayıplarına bağlı sarkmaları önlemede yardımcı görev görüyor. Vücuttaki ödemin atılmasını sağlıyor. Cildin kurumasına engel oluyor. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını, metabolik atıkların dışarı atılmasını sağlıyor. Beyin fonksiyonlarının çalışmasına yardımcı oluyor."

Akgül, idrarın renginin vücuttaki yetersiz sıvı tüketimi ile ilgili gerekli sinyalleri verdiğinin altını çizerek, "Eğer idrar rengi koyu sarıysa su tüketiminin yetersiz olduğu sonucuna varabiliriz. Böyle bir durumda günlük su tüketim miktarı arttırılmalı ve belirtilerin ortadan kalkması beklenmeli" diye konuştu.

Gün içerisinde yeterli miktarda su tüketilmediğinde vücut kendisi için gerekli suyu kullanmaya ve metabolizmayı susuz bırakmaya başladığını, bu noktada metabolizmanın doğal işleyişinden uzaklaştığına dikkat çeken Akgül şunları kaydetti:

"Diyet yapmalarına rağmen kilo verememekten yakınanların günlük tükettikleri su miktarına dikkat etmeleri gerekiyor çünkü yeterli miktarda su tüketilmediği takdirde metabolizmaları yavaşlıyor. Günlük sıvı tüketiminin fazla olması su tüketiminin de yeterli olduğu anlamına gelmiyor. Çorba, çay, kahve, meyve suyu gibi diğer içeceklerde de su bulunmasına rağmen suyun sağladığı faydaların yerini tutmuyor. Diğer içecekler günlük su ihtiyacımızı karşıladıktan sonra içilmeli. Özellikle gün içinde sürekli çay ve kahve tüketenler, bu içeceklerde de su bulunduğunu düşünerek günlük ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşünüyorlar. Aksine fazla çay ve kahve tüketimi, diüretik etki yaparak vücuttan daha fazla su atılmasına sebep oluyor. Bu yüzden sık sık çay ve kahve tüketenlerin daha fazla su içmesi gerekiyor."Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Diyet Ve Egzersizle Forma Girin

Fit ve formda kalın ama önce incelin. Bu yaza damganızı vurmak için önerileri mutlaka okuyun.

Yaz ayları yaklaştıkça, “beslenme” ile “sağlıklı beslenme” kavramlarının arasındaki farkın önemi daha iyi anlaşılıyor. “Beslenme”,genel olarak vücudun ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan gıda alımı iken; “sağlıklı beslenme”düzenli fiziksel aktivite (spor) ve uygun sağlıklı yaşam diyeti ile dengeli beslenme şekline denmektedir. Formda bir vücuda sahip olabilmek için sadece beslenmek yeterli olmaz, kışın yavaşlayan metabolizma hızını artırmak için ilk olarak metabolizmayı hızlandıran besinleri tercih etmek, ikinci adım olarak da düzenli fiziksel aktivite yapmak gerekir.

Kışın soğuk havalarda vücudun savunma sisteminin devreye girmesiyle, tartıdaki yağ oranları yüksek çıkabilir. Ancak, yaşam tarzınızdayapacağınızbirkaç küçük ve kalıcı değişiklik ile sağlıklı ve formda kalmanız mümkün.

1.    Farkındalık ve “Ben hazırım”

Forma girebilmek için ilk kural, kendini diyete başlamaya hazır hissetmektir. Bunun için kilo ile boyunuzun orantısı ile hesaplanan “Beden Kitle İndeksi”nizi bilmeniz gerekir.Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlemiş olduğu sağlıklı beden kitle indeksi değerleri; 19-24 yaş arası için 19-25, 25-40 yaş arasındakiler için 20-25, 40 ve 60 yaş arası için 21-27 ‘dir. Beden kitle indeksinin 30 ‘un üzerinde olması ise obeziteye işaret eder.
Beden kitle indeksi; kiloyu, boyun karesine (metre cinsinden) bölerek bulunabilir.

2.    Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Soğuk havalar nedeniyle daha az hareket etmek, karbonhidratlı yiyecekler tüketmek ve televizyon ile bilgisayar başında geçirilen saatler, ister istemez alışkanlık haline gelebilir. Sonuç olarak da karın ve basenlerde yağlanma ve bel çevresinde şişkinlik ve selülit görülebilir. Tüm bu fiziksel olumsuzluklar,psikolojik durumu da etkiler ve kişide  kendine güvensizlik sorununa neden olur.

Tüm bu sorunları bir kenara bırakarak yaşam tarzınızı değiştirebilirsiniz. Örneğin haftada 3 kez egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirebilir ve beslenmenizde daha çok meyve ve sebzeye yer verebilirsiniz.

3.    Ara Öğün Alışkanlığı

Hormonların da etkisiyle, her insanın metabolizma hızı farklılık gösterebilir. Vücudun hareketsizliği veya beslenme bozuklukları sebebiyle metabolizmanın hızı yavaşlayabilir. Metabolizmayı düzenlemek ve hızlandırmak için ara öğün alışkanlığı edinilmelidir. Ara öğünler açlık hissinin oluşmasını önler ve vücuttaki yağ rezervlerinin azalmasına katkıda bulunur.

Ara Öğün Alternatifleri:

*100 gram probiyotikyoğurt  ve 1 ince dilim ananas

*1 fincan yeşil çay içine 1 dal kabuk tarçın, 2 tam ceviz, 2 adet kuru kayısı

*1 orta boy yeşil elma ve 5-6 adet badem

*2 adet tam tahıllı kraker (Wasa), 1 fincan biberiye ve zeytinkabuğu bitki çayı

*200 gram light yoğurt    

4.    Farklı Egzersizler

Egzersiz yapmak metabolizma hızınızı yükselteceği gibi,sosyal hayatınızı da etkiler ve motivasyonunuzu yükseltir. Devam eden bir egzersiz programınız varsa, vücudunuz bu tempoya alışmış olabilir ve bu durum daha fazla yağ yakmanızı önleyebilir. Bunun için alternatif spor hareketleri deneyebilirsiniz; örneğin kısa sürede metabolizmayı şaşırtan HIIT Cardio ve kasların boyuna gelişmesi için pilates  yapabilirsiniz. Kışın yavaşlayan metabolizmayı uyandıran, haftada 3 gün 60 dakika veya hergün 30 dakika yapılan sporu, hormonları sentezleyen ve aynı zamanda iç organlara yapılan bir masaj gibi düşünebilirsiniz.

5.    Karbonhidrat, protein ve Yağ Oranları

Günümüzdeki popüler diyetler sadece kilo verme odaklı olması sebebiyle nasıl doğru beslenileceği ve nasıl sağlıklı kilo verileceği unutularak,diyetlerde temel besin kaynağımız olan ekmeğe yer verilmemeye başlanmıştır. Oysa kompleks karbonhidratlardan olan ekmek, B vitaminlerinden zengindir ve aynı zamanda tokluk hissini sağlayan önemli bir besin kaynağıdır. Ancak ekmeğin tam tahıllı, tam buğday, kepekli, çavdar, spelt buğday (kızıl buğday), karabuğday (Rusya’da Greçka olarak da geçer) unundan yapılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu tür ekmekler yüksek miktarda lif içerdiklerinden, mideyi geç terk ederek doygunluk hissi yaratır ve bağırsakların sağlıklı çalışmasını sağlarlar.

Günlük beslenmemizin ortalama %50-55 ‘i karbonhidrat, %20 ‘si protein, %20-25 ‘i yağ olmalıdır. sağlıklı beslenme planı da bu yüzdelere göre ayarlanır. Ancak özel sağlık sorunlarında bu yüzdeler değişiklik gösterebilir. Sonuç olarak,karbonhidrat, protein ve yağ beslenme planında kompleks şekilde bulunmalıdır.

6.    Detoks Diyetler: Evet mi, Hayır mı?

Detoksifikasyon, fizyolojik veya tıbbi olmak üzere canlı bir organizmadaki toksik maddelerin ortadan kaldırılmasına denir. Sadece bununla da sınırlı olmayıp, insan vücudunun veya ek bir organizmanın bağımlılık yapan bir maddeye uzun süre maruz kalması sonrasında dengesinin geri getirilmesine de yardımcı olur. Detoks adı altında birçok diyetle karşılaşılabilir; ancak bu diyetlerin daha çabuk kilo vermeyi sağladığı yönündeki düşünceler yanlıştır. Bu konuya açıklık getirmek gerekirse, kişinin sağlıklı yaşam diyeti yapmasına rağmen;

*Ödem,

*Yorgunluk,

*Kilo verememe,

*Vücutta fazla antibiyotik veya supplement kullanımı,

*Fazla doymuş yağ, alkol, şeker, kafein kullanımı gibi durumlar görüldüğü zaman, uyguladığı sağlıklı yaşam diyetine ek olarak 2-3 gün süreyle vücudun metabolizmasını şaşırtacak bazı diyetler uygulanabilir. Ancak, bu 2-3 gün süreyle yapılması gereken diyetler daha uzun süre yapıldığı takdirde, vücutta harabiyete sebep olabilir. Bu tarz diyetlerin diyetisyen kontrolünde yapılması gerektiği unutulmamalıdır.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Dişleri Beyazlatmaya Yarayan 11 Besin

1. Kereviz. Yemek yerken çiğneme sırasında diş boşlukları arasında oluşan bakterileri tükürük üreterek önler.

Aşındırıcı gıdaların etkisini azaltır ve diş etleri üzerine doğal masaj etkisi bırakır. Çiğ veya haşlanmış kereviz tüketilebilir.

2. Çilek. Diş beyazlatıcı enzimleri içerir. Böğürtlen ve çileği parmaklarınızla dişlere ve diş etlerine sürün. Durulayın ve diş ipiyle temizliği tamamlayın.

3. Susam. Diş minesinde temizlik yapar, kemik ve dişleri koruyan kalsiyumu içerir. Buharda pişirip salatalarda kullanabilirsiniz.

4. Peynir. Kalsiyum ve fosfat içeriğiyle ağızdaki pH dengesini sağlar. Bakterileri önler, diş minesini korur, çürükleri önler, diş eti sorunlarını önler.

5. Yeşil çay. Ağızdaki bakterileri öldürür, şekerli besinleri yiyince oluşan bakteri ve plakları temizler. Kötü nefesi engeller, günde birkaç bardak içilebilir.

6. Kivi. C vitamini içerir, diş etleri için kolajen sağlar. Bakterilerden arındırır.

7. Soğan. Güçlü antibakteriyel kükürt bileşimini içerir. Bakterileri öldürür, nefesi temizler.

8. Maydanoz. Yemeklerden sonra nane veya maydanoz çiğnemek nefesin kokusunu giderir. Yemeklerde garnitür ve salatalarda kullanılabilir.

9. Mantar. Şeker ve plak ile bakteri oluşumunu önler. Haşlanmış mantarı çorbalarda tüketin.

10. Wasabi. Japon turpu çeşidi. Yine ağız boşluğundaki yabancı maddeleri temizler.

11. Su. Diş etlerini korur tükürük salgılatır. Ağzımızı suyla durulamak ağız kokusunu giderir. Diş etlerinin nemini korur.Kaynak.http://www.7gunsaglik.com

Kuru Öksürüğün Nedenleri, Ev Bakımı ve Tedavisi

Bir öksürüğün tedavisi için önce türünü bilmek gerekir. Kuru öksürük tehlikelidir. Balgam ya hiç yoktur ya da çok azdır.

Burun ve boğazı etkileyen viral enfeksiyon kaynaklıdır. Boğaza bir şey yapışmış hissi verir gıcık tutar. Gırtlark şişmesi veya enfeksiyonu olarak bilinen larenjitte kuru öksürük görülebilir. Hırıltı gibi duyulur nefeste ve boğazda ağrı ve zorlanma görülür. Tahriş eden neden bulunup yok edilmelidir. Toz ve duman gibi alerjenler yani alerji ve astım da tetikleyebilir.

Koah ise bir akciğer hastalığıdır. Nadir durumlarda kalp yetmezliğine işarettir. Doktor size sorunlarınızı soracaktır ve doğru tanılama çok önemlidir. Göğüs dinlenecek enfeksiyon ve tıkanıklık varsa bulunacaktır. Bazı ev ilaçları ile belirtiler azaltılabilir. Hava ve solunum yollarına sıcak hava buhar verilmesi yaralı tahriş olan bölgeyi rahatlatır.

İlaçlar boğazı yatıştırır öksürük şurupları da etkili olabilir. Antibiyotik ve antihistaminik reçete edilebilir. Bronşları açıcı sprey ve farklı ilaçlar verilebilir. Tedavi edilmeyen öksürük ciddi sorunlara yol açabilir. Bir haftadan uzun sürerse doktora gidilmelidir. Bayılma, kalp çarpıntısı, idrar kaçırma, kusma gibi sorunlarda durum ciddidir. Mentollü alkolsüz ilaçlar oldukça etkilidir.
Kaynak.7gunsaglik

D Vitamini Soğuk Algınlığını Önleyemeyebilir

D vitamini kalsiyum ve besinlerden alınabildiği gibi en çok güneşten alınabilen bir vitamindir.

Grip gibi üst solunum yolu hastalıklarında özellikle soğuk algınlığında etkisi vardır. Peki tek başına yeterli midir ve soğuk almamızı önleyebilir mi? Solunum sağlığına olan yararları araştırıldığında bir noktada D vitamininin yetersiz kaldığı görülmüştür. Belçike Leuven Üniversite hastanesi uzman ve çalışanları bu araştırmayı yürütmüştür. KOAH semptomları ve gelişim aşamaları incelenmiş ve D vitamininin bu hastalığı önlemede yetersiz kaldığı hatta işlevsiz kaldığı görülmüştür. Massachusetts Genel Hastanesi araştırmacıları kışın solunum yolu enfeksiyon riski olan hastalarda D vitamininin solunum yollarının korunmasındaki rolünü kanıtlamıştır.

Ancak ortama, iklime ve kişiye bağlı olarak bu güç de yetersiz kalmaktadır. Yeni Zelanda Üniversitesi’nde de başka bir çalışma yapılmış ve 322 sağlıklı kişi incelenmiştir. 18 aylık bu incelemede alınan güneşe bağlı D vitamini seviyeleri ölçülmüştür. Güneş alabilen ve az alabilen kişiler arasında, hastalığa yakalanma riskinde önemli bir fark görülmemiştir. Yani D vitamini soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu hastalıklarının önlenmesinde oldukça yetersiz kalıyor. Sağlık profesyonelleri , beslenme uzmanları , diyetisyenler ve alternatif terapistler D vitamininin hastalıktan koruduğunu ve belirti şiddetini azalttığını öne sürmektedir.
Kaynak.7gunsaglik

İlkbahar Sizi de mi Vurdu?

Hangi tedbirlerle bahar yorgunluğundan korunabiliriz? Beslenme ve sporun katkıları nelerdir?

Bahar yorgunluğu ile başa çıkmanın en önemli yolu iyi ve dengeli beslenmeden geçiyor. Bol bol su içmek, sebze ve meyve tüketimini artırmak, akşam öğünlerinde az yağlı, hafif beslenmek, kahve, çay, kola, kakao gibi kafeinli içeceklerden uzak durmak enerjinizi yerine getirecek.

Az ama sık yiyin

•         Beyin performansı için en önemli öğün olan kahvaltıyı kesinlikle atlamayın. Az az, sık sık yemek yemeği tercih edin.

•         Sigara tüketiyorsanız C vitamini alımınızı içmeyen birine göre 2 kat daha fazla olacak şekilde ayarlayın.

•         Beyaz rafine edilmiş besinler yerine tam buğday, çavdar, kepek gibi rafine edilmemiş tahılları tercih edebilirsiniz.

•         Öğünlerinizin protein, karbonhidrat ve sebze açısından dengeli olmasına özen gösterin.

Hayat tarzınızda değişiklik yapın

•         Akşam yatmadan önce ve Sabah kalkınca odanızı mutlaka havalandırın. Oksijen sizi daha enerjik kılabilir.

•         Günde 7- 8 saat uyumanın önemini unutmayın.

•         Haftada 3 gün açık havada yapacağınız tempolu yürüyüş hem kilo kontrolünü sağlar hem de yorgunluğa karşı korur.

•         Ailenizle zaman geçirmek ve dostlarla sohbet rahatlatıcı etki gösterecektir.

•         Sabahları ılık bir duş almak dinçleştirici bir etki yapar.

Beslenmenize dikkat edin

•         Günde 2.5- 3 litre su tüketmelisiniz.

•         Bahar yorgunluğundan korunmak için bağışıklık sisteminizi güçlendirecek besinlere beslenmenizde özellikle yer verin. Bağışıklık sisteminizi güçlendirebilecek besinlerin başında prebiyotik yoğurtları sayabiliriz.

•         Bitkisel çayları rahatlatıcı etkilerinden de yararlanmak için tercih edebilirsiniz.
Kaynak.7gunsaglik

Kalp Hastaları Grip Aşısı Olabilir mi?

Eğer kalp hastalığınız varsa grip mevsimi sizin için riskli olabilir fakat grip aşısı yaptırmaları koruyucu olabilir.

Herhangi bir hastalığa göre kalp hastası olmak grip aşısı olurken daha çok dikkate alınır. Kronik hastalıklara oranla kalp hastası olmak da gribe yakalanmayı kolaylaştırır. Uzun süredir kronik kalp rahatsızlığı olan özellikle ileri yaştaki hastalara grip aşısı olmaları önerilir.

Grip aşısı kalp hastalığı olan kişilerde gribe bağlı komplikasyonları ve diğer hastalıkları da önler. Her yıl bu şekilde binlerce ölüm vakası önlenmiştir. Hastalığın süresi ve şiddeti de bunu belirler.

Kalbin yanında grip de yaşayan hastaların riski daha da fazladır. Enfeksiyon hastalıkları bu kişilerde daha ölümcül düzeydedir. Bu nedenle mevsiminden önce aşılanmak gerekir.

Bu aşılar çoğu kişi için güvenlidir. Ateşi kas ağrılarını ve kalp sorunlarını azaltır. Grip aşısı olmadan önce doktorunuz size alerji ve sağlık durumunuzu soracaktır. Kardiyolog haricinde başka dalda bir doktor da size grip aşısı yapabilir.
Kaynak.7gunsaglik

Diyabetlilere Özel Jet Diyet Planı

Diyabetlilere özel bu diyet oldukça sağlıklıdır kan şekerini de dengeler.

Bu diyette hiçbir şeye yağ damlatmayacaksınız. Dengeli türde yer alır. Akdeniz ve vejetaryen beslenme düzenlerine benzer. Amacımız, optimal sağlık koşullarını sağlamak, hastalanmamak, kan şekerini dengelemek, kilo vermektir.

Düşük yağlı bu beslenmede bitkilere ağırlık vereceğiz. Kalp hastalığı, Alzheimer, diyabet ve kanseri önlemekte oldukça yardımcı bir beslenme şeklidir. Hep sporcular hem sağlık uzmanları bu tip diyeti öneriyor.

Kas kütlesinden kaybetmeden yağ yakımını destekler. Vücuda enerji verirken zihni de besler ve keskinleştirir. Hayvansal ürünler bu diyette tüketilmiyor ve dolayısıyla kalp damar tıkanıklığı yaşanmıyor.

Bitkisel beslenmeye önem veriliyor. Doymuş yağdan başka yağa yer yok ve kolesterol sorunu da yok. Yağ ve protein dengelemesi oldukça idealdir. Kalori miktarını azalttığından kilo vermek de kolaylaşır. İşlenmiş ve hayvansal gıdalara son, bitkisel ve yağsız beslenmeye merhaba.

Lif içeriğiyle daha uzun süre tok kalacaksınız aralarda acıkmaya da son. Kan basıncı, kolesterol dengelenir, kalp, şeker ve tansiyon sorunları biter. Herhangi bir sağlık sorunu teşkil etmese de başlamadan önce doktorunuza danışın.
Kaynak.7gunsaglik